20 Ocak 2018 Cumartesi

Yaşlılığın güvencesi de eğitimdir

Avrupa‘nın değişik ülkelerinde olduğu gibi, Avusturya’da yaşayan Türklerle de zaman zaman bir araya geliyor; kendileri ile konuşma fırsatı buluyorum. Konuştuğum Türklerden bir kısmı senelerdir “Kendim gurbet elde, gönlüm sılada” duygusuyla yaşıyor. Hemen her gün evden çıkıp iş yerine sosyal hayata geçerken, adeta Sirkeci Garından hareket eden trendekilerin yaşadığı zihinsel karmaşaları yaşıyorlar. Bu soydaşlarımız yaşadıkları anın keyfini çıkarmak, yaşadıkları ülkenin kendilerine sağladığı imkânları değerlendirmek yerine bulundukları yerde Türkiye’yi yaşıyorlar.
  
Bunları yazarken kimseyi suçlamıyorum, niyetim bu değil. Elbette aklımız da fikrimiz de Türkiye ve Türk dünyası ile olsun; yüreğinizdeki Türkiye sevdası eksilmesin. Elli yılı aşkın gurbet şarkılarına bir son verip, kendimizi hayatın gerçeklerine göre doğru konumlandırıp, somut ve ulaşılabilir olan kısa, orta ve uzun vadeli hedefler için çalışalım. Evlatlarımızı da bu bilinçle geleceğe hazırlamaya gayret edelim. Hayatın gerçekleriyle yüzleşmenin zamanı geçiyor. Anı yaşamak yerine geçmişte yaşamanın, yaşayamadıklarımızı bugün telafi etmeye çalışmanın geleceğe katkısı olmayacağını unutmayalım. Bu tutumun mevcut sorunlara çözüm üretmeyeceğini; istikbal uğruna çıkılan yoldan geri dönmenin bu saatten sonra kolay olmadığını hepimiz pek ala biliyoruz.

Hadi gözü karartıp memlekete döndük diyelim, ele güne muhtaç olmadan yaşayacak birikimimiz var mı? Bu birikim bizi nereye kadar götürecek? Çünkü birikimin üzerine koymazsak gün gelir, elde avuçtakini tüketirsek ne olur? Hazıra dağ dayanmaz.

Türkiye’de yaşayan herkes çocuğunun iyi bir eğitim alması, toplum içinde saygın bir meslek sahibi olması için adeta seferber olmuş. Geleceğe yapılan en iyi yatırım, eğitime yapılan yatırımdır. Çünkü bu günün meselesi “bir dükkân, bir arsa veya bir daire” satın almak değil; zor ve uzun vadede sonuç alınan eğitim yatırımıdır. Ülkede ekonomik durumu iyi olanlar, çocuklarına yurt dışında eğitim aldırıyor. Bunu yapamayanlar özel dersler, özel okullar araştırma çabasında.

Eğitim, kulağa hoş geliyor, ama onun sabır, özveri ve hayatın kimi zevklerinden feragat etmeyi gerektiren uzun bir süreç olduğu unutulmamalı. Hem okuyan, hem okutan için.

Herkes evladının toplumsal ve sosyal hayatın içinde bilgi, beceri ve tutumları ile saygın bir yer edinmesini ister. Onların bulundukları ortamlarda saygı gören, seçkin bireyler olarak kabul görmesi için gayret eder. Eğitimin amacı da budur.  Çocukların yetişmesi, hem de iyi yetişmesi, aynı zamanda toplumun yaşam standartlarının yükselmesi, ülkenin gelişmesi demektir. Yükselen yeni nesil, ülkenin yükselmesini ve sosyal refahının artmasını sağlayacaktır.

Her bir bireyinin duygusal, bedensel, zihinsel açıdan önceden koyulan gerçekçi hedeflere göre yetiştirilmesi de ancak iyi bir eğitim planlaması ile gerçekleşir. Öngörülen bu hedeflere ulaşmak, her bir bireyin kendi yaşantısını bu hedeflere göre düzenlemesi ile mümkün olur. Örneğin okula giden öğrenci derslerine düzenli çalışırken, velisinin de okun okul başarısını takip etmesi, öğretmenleri ve okul yönetimi ile yakın işbirliği içinde olmasını gerektirir.

Bir öğrenci veya veli kendi yakın çevresinde okula giden, başarılı örnekleri görmez veya görmezden gelirse, ulaşılan başarıları küçümser, onun başarılarını değersizleştirmeye çalışırsa, o kişi sadece kendine değil, arkadaşına ve dolayısı ile topluma da zarar vermiş olur. Bunun yerine kendisi de çocuğunu okutmaya, veli olarak kendini geliştirmeye gayret gösterirse, hem kendi geleceğine, hem de topluma faydalı bir çaba göstermiş olur.

Millet olabilmenin, aydınlanmanın, kalkınmanın, özgür ve demokratik bir toplum olabilmenin yolu eğitimden geçmektedir. Eğitim, toplumda kişiler arası iletişimi kolaylaştırır; toplumun bireylerinin yaşam kalitesini geliştirir.

İnsanoğlu hangi coğrafyada yaşarsa yaşasın, insanı ve onun doğasını tanımak çok önemlidir. Bunun birinci şartı insanın kendini tanıması, eksik yönlerini geliştirmeye çalışmasıdır. İnsanı ve onun doğasını tanımanın en kestirme yolu da insanın kendini tanımasıyla başlar. İnsanın kendisi ile iletişimi ve kendini tanıma çabası da kendini yargılamadan anlamaya çalışması ile olur. Böylece insan kendinin eksik yönlerini görür, duygu ve heyecanlarının altındaki nedenleri keşfeder. Bu da eğitim ve kültürleme ile mümkün olur.

Yaşadığınız toplumda başarılı olabilmek için toplumun yapısını iyi tanımak gerekir. Bu da eğitim süreçlerinde gerçekleşir. İnsanda var olan cevheri işleyen, onun özünü geliştiren örgün eğitim süreçlerinde, özetle okul hayatında, başarılı olmanın yolu toplumda konuşulan dili iyi öğrenmekten geçer. Konuşulan dili iyi öğrenebilmek için ise önce köken dilinin, yani Türkçenin iyi öğrenilmesi gerekir. Başarılı bir iletişim için de toplumda ortak konuşulan dili, yani Almancayı ve hedef kültürü iyi bilmek, karşılıklı ilişkiden beklenenleri anlayabilmenin ön şartıdır. Dili iyi bilmek, doğru konuşmak kendiliğinden olmaz. Bunun için çaba göstermek gerekir. Evde konuşulan dil ile okulda öğrenilen dil arasında fark vardır. Okul çağındaki çocukların köken dillerini mutlaka bir rehber öğretmen eşliğinde, okulda öğrenmelerinde yarar vardır. Bir çocuk, kendi sosyal çevresinde, ailesinde öğrendiği dili geliştirmezse, ikinci dili öğrenmesi veya edinmesi de o denli zor olur. Bu nedenle birinci dilin de öncelikle iyi öğrenilmesi için başta ebeveynler olmak üzere öğrenci ve öğretmenlerin de çaba göstermesi gerekir. Burada ilk görev ve sorumluluk velilere sonra da öğretmenlere düşmektedir. Bir okulda yeterli sayıda Türk öğrenci varsa ve bu çocuklara verilecek Türkçe dersi için öğretmen yoksa velilerin okul yönetiminden ve eğitim dairesinden öğretmen talep etme hakları bulunmaktadır. Bu hakkın talep edilmesi için de yine velilerin bir arada ortak hareket etmesi ve talepkar olması gerekir. Bunun için de öncelikle okul aile birliği toplantılarına katılım, burada söz sahibi olmak gerekir. Taleplerin okul aile birliği ve veli dernekleri üzerinden yapılması, sonuç alınabilecek etkili ve verimli bir seçenektir ve bu seçeneğin iyi değerlendirilmesi gerekir.

Sürekli uyumun bahsedildiği bir ortamda, insanlar bulundukları sosyal çevreye uyum sağlamaya çalışırken, sahip oldukları gibi köken kültürleriyle kabul edilmek, söz ve davranışlarının dikkate alınmasını bekler. Buna karşılık, bulunduğu çevreden kabul görmenin, saygın, eşit haklara sahip bir yurttaş muamelesi görmenin gereklerini de yerine getirmesi beklenir. Bir kişinin toplumsal ve sosyal hayatın içine girebilmesi ve farklı bir dili konuşan, öteki kültürün taşıyıcıları tarafından kabul görmesi için yaşadığı ülkenin vatandaşlığını alması, vergisini ödemesi vb. yeterli ölçüler değildir. Öncelikle içinde yaşadığı toplumun dilini iyi konuşması ve başarı ile tamamlanmış bir eğitime sahip olması, toplumsal ve sosyal hayatın gerektirdiği etkinliklerin içinde yer alması gerekir. Bu sayılan gereklilikler, iletişimin ve dahi sosyal ve kültürel hayattaki başarının ipuçlarını da hatırlatmaktadır. Muhatabınızı önce anlamaya, sonra anlaşılmaya çalışın.

Bu süreçte yani köken dilini doğal ortamda edinilen düzeyin üzerine çıkarmazsak, hedef kültürü ve o kültürün taşıyıcılarının dilini istenen düzeyde öğrenip eğitimlerimizi tamamlayamayız. Hayatta başarı için öngördüğümüz hedeflere ulaşmakta zorluk çekeriz. Toplumsal ve sosyal hayatta karşılaştığımız dil ve eğitim yetersizliğinden kaynaklanan sıkıntılardan kurtulmanın yolunu Türkiye’ye, ana vatana dönmekte ararız. Hâlbuki sahip olunan yetersizliklerin üstesinden gelebilmek için Türkiye’ye dönmek de doğru ve etkili bir çözüm değildir. Aksine yeterli hazırlık yapılmadan, hayallerde yaşatılan bir ülkede kurulacak yeni bir hayat, mevcut sıkıntıları daha da karmaşık hale gelecektir. Yani güneş hangi yönden vurursa vursun, gölgenizden kurtulamayacağınız gibi, eğitimsizliğin yol açacağı sorunlardan kaçışın ve kurtuluşun reçetesi de yine eğitimin kendisidir. Aristoteles’in dediği gibi, yaşlılığın güvencesi de eğitimdir.

Milletlerin geleceği, evlatlarının alacağı eğitimle ve ona göstereceği özenle doğru orantılıdır.

Not: Bu yazı Avusturya'da aylık periyotlarla yayımlanan Europa Journal 'Haber Avrupa' Gazetesinin Ocak 2018 sayısında da yer almaktadır. Özgün metne, http://europa-journal.net/images/kolumnen/oktober2015/cakir102015.jpg (20.01.2018) adresinden ulaşılabilir.

Argo Kullanımı

  Türkçede küfürle karışık sevgi, övgü ifadeleri vardır. Görünüşte çok masum gelen, üzerinde düşününce de derin anlamlar içeren kelimeleri b...