Ülkemizde soy sop
araştırmaları çokça yapılıyor. Kişilerin nereden gelip nereye yerleştiği gibi konular merak ediliyor. Biri öbürü hakkında bir kanaat oluşturmadan önce, önce soyuna sopuna bakıyor; araştırıyor, soruşturuyor...
Ben de kimi meraklı dostlarım için kısa bir araştırma yaptım. Meraksavar bir vademacum hazırladım. Görüleceği üzere, soyumuz sopumuzla ilgili bir kaygımız, gizlimiz saklımız yok. Ebediyete göç edenlerin her birini rahmetle yad ederken, hayatta olanlara da sağlıklı ömürler diliyorum. Bu yazı hem ailemizin gençlerini bilgilendirecek, hem de üçüncü şahısların merakını giderdiği gibi, meraktan doğan rahatsızlıklarını da ortadan kaldıracaktır.
Soyumuz İran'ın kuzeydoğusunda bulunan Horasan bölgesinden Anadolu'ya göç
eden Oğuzların Üçoklar boyundan geliyor. Tarihi kaynaklara göre Üçoklar, Osmanlı döneminde Vilayet-i
Çepni olarak adlandırılan Giresun'a yerleşmişler. Bu nedenle, tanıştığım hemen herkes Çepni Türkmenlerine[1] ait olduğumuzu söylüyor. Büyük
büyük dedelerimizden günümüze kadar yaşayabilen akrabalarımız Türkiye'nin değişik
vilayetleri (Giresun, İstanbul, Bursa, Düzce, Bolu, Eskişehir) ile Avrupa
ülkelerinde dağınık halde bulunuyor. Tarihi kayıtlarda, Çaldıran savaşından sonra İran’a dönenlerin olduğu da görülüyor.
Daha somut bilgiler vereyim. Baba
tarafından büyük dedem, yani babamın dedesi, Memoğlu Mustafa Efendi
(1297-1333/1914), Giresun'a bağlı Bulancak İlçesi'nin Cindi[2] köyü nüfusuna kayıtlı Memoğlu İbrahim Efendi[3] ile Esma Hanım’ın oğludur.
Mustafa Efendi Cindi'de doğup büyüdükten sonra, bugün idari
olarak Piraziz, sosyal olarak Bulancak ilçesine bağlı bir belde olan Bozat’a
taşınmış; orada Çengeloğlu Ahmet Efendi’nin[4]
kızı Gülsüm Hanım (1875-1944) ile evlenmiş;
burada büyük kızı Selime Halamız dünyaya gelmiştir.
İshak Dede Gülişan Ana ile |
Daha sonra halk arasında ’93 Harbi
olarak bilinen 1877 (Hicri 1293) Osmanlı Rus Savaşı sırasında başlayan göç
dalgasından kısmetine düşeni alan Mustafa Efendi de Akçaşehir (Bugünkü Akçakoca) üzerinden Kaynaşlı
ilçesine bağlı Bıçkıyanı Köyü Yukarı Karaburun Mahallesi'ne (bugünkü adı Hacıazizler
Köyü) göç etmiş[5]; burada, Halil (1898- 1334/1916), Zelfi (Selvi), Şerife, Muharrem (ölm. 1970) ve İshak (ölm. 1989) adını verdiği çocukları dünyaya
gelmiştir.
Babamın babası İshak Dede'min bana anlattığına göre, Memoğlu/Memioğlu Mustafa Dedemin memlekette (Giresun'da) bir amcası daha varmış ve o da
Bursa’ya yerleşmiş. Kendileri ile bir tanışıklığımız olmadı. Babamın bir süre önce tanıştığı ve memlekette ziyaret ettiği bir kısım akrabalarımız ise Bulancak ilçesine bağlı Cindi
köyünde yaşıyormuş.
Tarihi araştırmalara göre, atalarımız, 1410 yılında Karakoyunlulara katılan; bu devleti kuran ve Erzurum Bayburt havalisinde yaşayan, on bir oğuz boyundan biri olan Duharlı oymağına aitmiş. Duharlılar Ortaasya'daki Toharistan'dan kökenli olup, Basra üzerinden Anadolu'ya göç etmişler. Toharistan'dan kuzeye göç edenler ise Moğolistan'ın kuzeyindeki Sayan Dağlarında kendilerine yurt bulmuşlar; günümüzde Dukha Türkleri olarak kayda geçmişlerdir. Bu göçte Moğol istilasının rolü olduğu belirtiliyor. Duharlı oymağı XV. Yüzyılda Erzurum, Bayburt, İspir, Rize çevresinde hakim unsurlar arasında gösterilmiştir. Tarihi kayıtlarda, Karakoyunlu-Akkoyunlu ilişkilerinde etkin rol oynamış oldukları; 1457'de Bayburt kalesini Uzun Hasan'a teslim ettikleri yazılıdır. Düharlı oymağının Karakoyunluların tarih sahnesinden çekilmesiyle Akkoyunluların hizmetinde bulunduğu; bu devletin de tarih sahnesinden çekilmesi ile birlikte Erzurum İspir yöresine çekildiği ve Osmanlı Tımar Sistemi içinde yaşamını sürdürdüğü belirtilmektedir. Osmanlı kayıtlarında bu oymağın adı Tokarlı diye geçmektedir. Bugün Bayburt'a bağlı beş köyde yaşayan Memioğlu ailesinin bu soydan geldiği; ağırlıklı olarak Bayburt'ta yaşadıkları belirtilmektedir. Bugün nüfus kayıtlarından anlaşıldığı üzere Düzce, Giresun, Rize havalisinde yaşayan Memoğluların veya Memioğullarının amca çocukları oldukları 1834 yılına değin geri götürülebilen Görele nüfus kayıtlarından anlaşılmaktadır. Aileye Memoları veya Memioğulları denilmesi de Akkoyunlular döneminde yaşayan Dühani el-Hacc Hafız Mehmet Efendi'den kaynaklanmış olabileceği düşünülmektedir.
Tarihi araştırmalara göre, atalarımız, 1410 yılında Karakoyunlulara katılan; bu devleti kuran ve Erzurum Bayburt havalisinde yaşayan, on bir oğuz boyundan biri olan Duharlı oymağına aitmiş. Duharlılar Ortaasya'daki Toharistan'dan kökenli olup, Basra üzerinden Anadolu'ya göç etmişler. Toharistan'dan kuzeye göç edenler ise Moğolistan'ın kuzeyindeki Sayan Dağlarında kendilerine yurt bulmuşlar; günümüzde Dukha Türkleri olarak kayda geçmişlerdir. Bu göçte Moğol istilasının rolü olduğu belirtiliyor. Duharlı oymağı XV. Yüzyılda Erzurum, Bayburt, İspir, Rize çevresinde hakim unsurlar arasında gösterilmiştir. Tarihi kayıtlarda, Karakoyunlu-Akkoyunlu ilişkilerinde etkin rol oynamış oldukları; 1457'de Bayburt kalesini Uzun Hasan'a teslim ettikleri yazılıdır. Düharlı oymağının Karakoyunluların tarih sahnesinden çekilmesiyle Akkoyunluların hizmetinde bulunduğu; bu devletin de tarih sahnesinden çekilmesi ile birlikte Erzurum İspir yöresine çekildiği ve Osmanlı Tımar Sistemi içinde yaşamını sürdürdüğü belirtilmektedir. Osmanlı kayıtlarında bu oymağın adı Tokarlı diye geçmektedir. Bugün Bayburt'a bağlı beş köyde yaşayan Memioğlu ailesinin bu soydan geldiği; ağırlıklı olarak Bayburt'ta yaşadıkları belirtilmektedir. Bugün nüfus kayıtlarından anlaşıldığı üzere Düzce, Giresun, Rize havalisinde yaşayan Memoğluların veya Memioğullarının amca çocukları oldukları 1834 yılına değin geri götürülebilen Görele nüfus kayıtlarından anlaşılmaktadır. Aileye Memoları veya Memioğulları denilmesi de Akkoyunlular döneminde yaşayan Dühani el-Hacc Hafız Mehmet Efendi'den kaynaklanmış olabileceği düşünülmektedir.
İşte bu soydan gelen Memoğlu İbrahim Efendi’nin
oğlu Mustafa Efendi, I. Dünya Savaşı sırasındaki seferberlik döneminde henüz on
altı yaşındaki oğlu Hacı Bey (1898- 1334, nüfus kayıtlarında Halil)[6] ile birlikte askere
alınmış; 1915 yılında Çanakkale'de 4. Kolordu, 32. Alay 2. Tabur'da şehadet mertebesine ulaşmış[7].
İshak Dedem oğulları Mustafa, Sabri, Yakup ve Ethem ile (soldan sağa) |
Özetleyecek olursak, İshak Dedemin babası Mustafa Efendi Memoğlarından, dayıları Çengeloğullarından; eşi Sakine Hanım ise anne tarafı Gümüşalioğullarından, baba tarafı da Mehdioğullarından oluyor. Yurt içi göçler nedeniyle Türkiye'nin değişik illerine dağılmış olsalar da akrabalarımız Giresun'un Bulancak İlçesi'ne bağlı Cindi köyü ile yine Giresun'un Piraziz ilçesine bağlı Bozat köyleri ile Bayburt ve Rize'de yaşıyorlar.
Amcalarımdan, Eskişehir'de yaşayıp, burada metfun olan Yakup Çakır'ın Fatih ve Safiye; Mustafa Çakır'ın Sezai, Recai ve Zekai; Ethem amcamın Koray, Suna ve babam Sabri Çakır'ın da Selma ve Mustafa adlı çocukları dünyaya gelmiş. Selma Darıyeri Mengencik Köyü'nde Kahvecioğulları eşrafından Fikret Kahveci'nin oğlu Sezgin Kahveci ile evlenmiş ve bu evlilikten halen İsviçre'de yaşayan Savaş ve Saadet adlı çocukları dünyaya gelmiştir. Savaş (Kahveci) İsviçre'de Joana Torres ile 2014 yılında evlenmiş olup halen bu ülkede bir özel şirkette üst düzey yönetici olarak çalışmaktadır. Bir özel şirkette grafik tasarım uzmanı olarak çalışan Saadet ise 2016 yılında Ardan Zamur ile evlenmiş, bu evlilikten Celine Lea adında bir kızları olmuştur.
Aziz Dede Şerife Nine ile |
Şimdi de anne
tarafından dedem Tavukçuoğlu[8]
Hacı Aziz Yıldırım hakkında bilgi vereyim. O da Türkmen soylu olup; babası merhum Tavukçuoğlu
Tacir Mehmet Efendi, I. Dünya Savaşı sırasında Kafkas Cephesinde savaşan Üçüncü
Ordu'nun Allahüekber Dağlarında yürüttüğü Sarıkamış Harekatı
sırasında (Ocak 1915) şehit olmuş. Trabzon'un
Şalpazarı ilçesine bağlı Düzköy'de ikamet eden aile savaş yıllarındaki göç
hareketlerinin etkisiyle önce Düzce'ye; sonra da Kaynaşlı ilçesine
bağlı Bıçkıyanı Köyü'ne yerleşmiş. Ardından kendileriyle birlikte doğu
Karadeniz bölgesinden göç eden Gümüşalioğulları, Çengeloğulları ve
Mehdioğulları ile Yukarı Karaburun Mahallesini (bugünkü Hacıazizler Köyü'nü)
kurmuşlar. Hacı Aziz dedem, cumhuriyetin ilk yıllarında bu köyün muhtarlığını yapmıştır.
Tavukçuoğlu Tacir Hacı Mehmet
Efendi’nin oğlu Hacı Aziz (Yıldırım) dedemiz, annem Hikmet’in babası, Memoğlu Mustafa Efendi'nin küçük kızı,
Memoğlu İshak Efendi’nin ablası Şerife
Hanım ile evlenmiş; bu evlilikten altısı kız, altısı erkek olmak üzere
toplam on iki çocuk dünyaya gelmiş (Sol alttaki fotoğrafta arka sıra, soldan sağa: Osman, Mehmet, Mustafa, Necati, Fevzi Paşa; orta sıra, soldan sağa: Hikmet, İpek, Dilber, Şehriye, Necmiye, ön sıra Cemil ve Fatma).
Aziz Dedemin çocukları |
Babam, halası Şerife Hanım’ın
kızı Hikmet; annem de dayısı İshak Efendi’nin oğlu Sabri ile evlenmiş; yani
babam halasının kızını almış, annem dayısının oğluna varmış ve bu evlilikten ablam (Selma Kahveci) ve bendeniz olmak üzere iki
çocuk dünyaya gelmiş.
Babam ve annem |
Babam Memoğlu İshak Efendi’nin oğlu Sabri
Çakır 1970 yılı mart ayında ve zevcesi, validem Tavukçuoğlu Aziz Efendi’nin kızı Hikmet Çakır 1973 yılında Bıçkıyanı Köyü Karaburun Mahallesi’nden Avusturya’nın Vorarlberg eyaletindeki Dornbirn şehrine çalışmaya gittiler. Burada uzun yıllar Avusturya’da
çalıştıktan sonra, emekli olup Türkiye’ye kesin dönüş yaptılar ve Bolu’ya yerleştiler. Yazları Bolu'da, kışları ise Düzce'de ikamet ediyorlar. Babam ve annem hayatın
bütün zorluklarına birlikte göğüs germişler; önce kendi yaşamlarını idame ettirmek, sonra da çocuklarının istikbalini güvenceye almak için çalışmışlar; çalışmışlar... Bizleri bu günlere getirmişler.
Ailemiz geçmişte yaşadığı her türlü yoksunluk ve yoksulluk dönemlerinde dahi bu ülkenin vatandaşı olmanın bilinciyle, yurttaş olmanın sorumluluklarını severek ve
isteyerek yerine getirmeye gayret etmiş; yaşadığı olumsuzlukların çözümünü dışarıda değil, içeride arayarak, kaynağını bu milletten almayan hiçbir güce, görüşe itibar etmemiştir.
Avusturya'nın Bregenz Eyaleti Göç Müzesine koyulmak üzere Müze Kültür İşleri Müdürü Fatih Özçelik ve ekibi tarafından yapılan belgeselde hayatımı anlattığım videoya aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:
https://www.youtube.com/watch?v=ZY3kntrkswo
Avusturya'nın Bregenz Eyaleti Göç Müzesine koyulmak üzere Müze Kültür İşleri Müdürü Fatih Özçelik ve ekibi tarafından yapılan belgeselde hayatımı anlattığım videoya aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:
https://www.youtube.com/watch?v=ZY3kntrkswo
[1] Çepniler, sayıları
24 olarak belirlenen Oğuz Boyları'ndan biri ve en kalabalık olanıdır. Üç - Oklar'ın
Gök Han koluna bağlıdırlar. Bilindiği gibi Oğuzlar; Türkiye ve Azerbaycan Türklerinin,
Türkmenistan, Irak ve Suriye Türkmenleri ile Gagauzlar'ın atalarıdır.
Çepnilerin bu bölgeye Trabzon’un fethinden önce Uzun Hasan zamanında kafileler
halinde geldikleri bilinmektedir. Çepni kelimesinin anlamı; düşmana karşı gözü pek, mazlumlara karşı
merhametli, sınır bekçiliği yapan anlamına gelmekte olup, yöre insanı bu
özelliklerin tümünü taşımaktadır. Çepniler Oğuzların uç boyları olduğu için
Anadolu’nun değişik yerlerinde görülmektedir. Bugün Bolu Merkez ilçeye bağlı
bir Çepni köyü mevcuttur. Çepniler Orta Asya Horasan kökenlidir. Çepni isminin
yer aldığı ilk yazılı metin, ilk Türk bilgini olan Kaşgarlı Mahmud'un 1070
yılında kaleme aldığı Divan-ü Lügati't-Türk isimli eserdir.
[2] Osmanlı sarayında hünerli, marifetli biniciler için "cündi" sıfatı kullanılırdı. Ayrıca Cindiler veya
Cündilik, Anadolu’da yaygın tarikat olan Rıfailiğin bir koludur. Köyün adının
bunlarla ne derece ilişkili olup olmadığı konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır.
Giresun Bulancak’ın güney batısında küçük bir yerleşim birimi olan bu köyün
adının 1591 yılından önce Van ve çevre illerde yaşadığı bilinen 18 aşiretten Göçerler
(Celali) aşiretinin bir kolu olan Cendi’den kaynaklandığı konusunda da görüşler vardır. Bu soydan İbn-i Arabî’nin öğrencilerinden ve Sadreddin Konevi'nin
yetiştirdiği Müeyyedüddin el-Cendi adlı bir âlimin olduğu ve umuma hazırlanmış
bir tasavvuf ve ahlak kitabı olan Vuslat
Yolu adlı bir eser de mevcuttur. Kaynaklara göre, bölgede yaşayan öncülerin, 1386 yılında
Horasan erenlerinin yolunu takip ederek Buhara’dan batıya doğru yola çıkıp
Anadolu’ya gelen ve Oğuzların Üçok koluna mensup Çepni boyundan olan Şeyh
İdris’in ailesi ve halifelerinin soyundan olduğu belirtilmektedir Hacı Bektaş-ı Veli’nin izinde
olan bu aile Sultan Murat Hüdavendigar’ın izniyle henüz meskun olmayan Piraziz
ve çevresine yerleşmişlerdir. Bugün Kayseri, Ağrı, Hakkari gibi pek çok
yerleşim biriminde Cindi Aşireti adıyla anılan ve internet ortamında
kendilerini Zaza-Kürt olarak tanıtan aşiret üyesine de rastlanılmaktadır. Bununla birlikte Zazaların
Anadolu’ya Horasan’dan geldikleri bilinmektedir. Yapılan araştırmalar,
Zazaların Kürtçe (Kurmançi) dışında bir dil konuştuğunu, bu dilin Türkçenin bir
lehçesi olduğunu ortaya koymuştur. İran içlerinde yaşayan Zazaların ise
Çaldıran Savaşı sonrası İran içlerine kaçan alevi Türkler olduğu bilinmektedir.
Bunlar “Türk mü, Kürt müdür; dillerinin özelliği nedir; alevi midir?” gibi daha
pek çok konu tartışma forumlarında yer almaktadır. Tartışmalarda M. Şerif
Fırat’ın “Doğu illeri tarihi ve Varto” adlı kitabı önemli bir kaynaktır. Kişi
kendini hangi kimlikte görüyorsa, hissediyorsa öyledir ve saygındır. Hacı
Bektaşı Veli’nin deyişiyle, “İlimle gidilmeyen yolun sonu karanlıktır”.
[3] İbrahim (TC No:
22967771922). Giresun ili İlçe: 2031, Cilt: 191, Hane No: 46.
[4] Çengeloğlu Ahmet,
II. Mahmut ve Abdülmecit dönemlerinde iki defa Kaptan-ı Derya görevinde
bulunmuş olan ve İstanbul Çengelköy’e adı verilen Osmanlı devlet adamı Tahir
Mehmet Paşa (ö. 1851)’nın soyundandır.
[5] Bıçkıyanı köyünün
henüz yerleşim yeri olmadığı ve yoğun ağaçlık bir alan olduğu dönemde, Bakacak
Köyü’nün kurucularından Hafız Mustafa Özdemiroğlu burada dere kenarında suyla
çalışan bir kereste biçme tesisi kurmuştur. 1877-78 Osmanlı Rus Savaşı (’93
Harbi) sırasında Giresun ve ilçesi Bulancak’tan göç eden Bayraktaroğulları,
Kuzumoğlulları, Kahvecioğulları ve sonradan gelen Kavrazoğulları, Hamzalılar
(Şelteoğulları) ve Bektaşoğulları bu tesis etrafında yerleşmişler ve zamanla gelişen
bu yerleşim alanına bilahare “Bıçkıyanı Köyü” adı verilmiştir.
[6] Hacı Bey Amcamız,
babası ile askere alındıktan sonra, komşu köyden çocukluk arkadaşı Oflu
Saadettin ile birlikte 38. Alayda Sıhhiye bölüğüne verilmiş. Oflu Saadettin,
Gülsüm Nine’ye, Hacı Amcam ile birlikte sıhhiye er olarak görev yaptıklarını;
arkadaşının yaralandığını; kendisinin firar ettiğini ve başka haberi olmadığını
söylemiş. Kara
Kuvvetleri kayıtlarına göre, 1. kolordu, 70. alay, 1. tabur, 6. bölükte vatani
görevini Piyade Er olarak yaparken yaralanıp 25.07.1915 tarihinde Çanakkale'de
11. Ağır Mecruhin Hastanesi'nde hayatını kaybeden, Düzceli Halil adlı bir askerin
kaydına rastlanmaktadır. Bu kayıt, muhtemelen doğru olmayıp mükerrer veya
hatalıdır; amcamızla birlikte sıhhiye olan Oflu Sadettin ve dönemin
tanıklarının anlattığına göre, amcamız arkadaşı ile firar etmemiş; KKK
kayıtlarına göre 18.10.1915 tarihinde 15. Fırka Sıhhıye Bölüğünde görevliyken
(38. Alay, 1. Tabur, 1. Bölük) şehit olmuş ve 9.358 numaralı Çanakkale Şehidi Düzceli Mustafa oğlu Halil olarak tarihe
geçmiştir.
[7] Genelkurmay
kayıtlarına göre, 22.04.1915 tarihinde Zığındere’de (Sarısığlar koyu) şehit
olmuş. Tarihe 9.467 numara ile kayıtlı Çanakkale Şehidi 4. Kolordu, 32. Alay,
2. Tabur piyade er Düzceli İbrahim oğlu
Mustafa olarak geçmiş. Ölüm haberi
köye ancak 1917 yılında gelmiş ve nüfus kaydından düşülmüştür.
[8] Karadenizli Tavukçu ya da
Tavukçuoğlu ailesinin Kıpçak (Kuman)
kökenli olduğu ve Anadolu’ya Aras ve Kür nehirleri arasındaki bir bölgeden göç
ettikleri bilinmektedir. Bu ailenin ileri gelenlerinden bir grup Osmanlının Kıbrıs’ı fethinden sonra Kıbrıs’a,
Balkanlara vd. yerleştirilmiştir. Karadeniz’e 19. Yüzyıl ortalarında geldikleri
sanılmaktadır. Dedem şeceresini verirken, Oğuzların Çepni boyundan
olduklarını, Tavukçuoğlu lakabının aile büyüklerinden ve Tımara köyünü kuran
Demircioğlu İbrahim’in soyundan gelen Mustafa’nın ticaretle uğraşmasına
bağlamaktadır (www.timara.4t.com). Aile bireylerinin ağırlıklı olarak sarışın
beyaz tenli, renkli gözlü (kahverengi ağırlıkta, mavi veya yeşil) olması ise Kıpçak/kuman tezini kuvvetlendirmektedir.
Merhaba ben Bayburtluyum. Memoğullarının merkezi bayburttur.Ordan tüm KARADENİZE hatta tüm yurda dağılmışlar.Rizede Memoğlu derneği kuruldu.Eğer ilgilenirseniz benimle irtibata geçebilirsiniz. Ben orduda ptt de memurun.%100 memoğluyum
YanıtlaSilMerhaba ben Nihat Aydın. Bayburtluyum. %100 memoğluyum.Rizede Memoğlu derneği kuruldu.ilgilenirsen benimle irtibata geçebilirsiniz. Ordu pttde memurum
YanıtlaSilMerhaba, sözünü ettiğiniz dernek yetkilileri ile bağlantımız var. İlginize teşekkür ederim.
Silİlginize teşekkür ederim.
YanıtlaSilMerhabalar, bahsi geçen Bıçkıyanı köyündeki Şelteoğulları ile Erzincan Refahiye Altköy (Altkendi) Şelte'ler de aynı soydandır. İlgili bilgi için de http://aydinselte.blogspot.com.tr/2015/07/soyagac-baba-tarafselteogullar.html
YanıtlaSilİlginize teşekkür ederim. Bloğunuzu inceledim; ilginç bilgilere yer vermişsiniz. Şelteoğullarını ilk kez duyuyorum.
SilMerhaba
YanıtlaSilDedemin dedesi molla mehmet kızıltas mezarı giresun bulancak cindi koyunde...