6 Temmuz 2024 Cumartesi

Bozkurt Sembolü Üzerine Kısa Bir Değerlendirme

Türkiye ile Avusturya arasında oynanan futbol maçından sonra maçta iki gol atarak yıldızlaşan, maçın adamı seçilen Merih Demiral, maçtan sonra yaptığı Bozkurt-Selamı ve söylemleri nedeniyle UEFA tarafından cezalandırıldı. Bu durum kamuoyunda çeşitli tartışmalara neden oldu. Konuya ilişkin kısa bir değerlendirme yapmak isterim.   

Bozkurt Sembolünün Tarihi ve Kültürel Kökenleri:

Bozkurt sembolü, Türk mitolojisi ve tarihindeki önemli figürlerden biridir. Türkler için Bozkurt, bir yol gösterici ve kurtarıcı olarak kabul edilir. Özellikle Göktürkler döneminde bu sembol, Türklerin bağımsızlık ve özgürlük mücadelelerinde ilham kaynağı olmuştur. Bozkurt, Türklerin Orta Asya'dan Anadolu'ya göçlerinde bir rehber olarak kabul edilmiş ve destanlarda sıkça yer almıştır.

Bozkurt'un Modern Türkiye'deki Anlamı:

Modern Türkiye'de Bozkurt sembolü, milliyetçi hareketler ve siyasi partiler tarafından kullanılmaktadır. Bu sembol, Türk milletinin gücünü, birliğini ve bağımsızlığını temsil eder. Ancak, Bozkurt sembolünün kullanımı zaman zaman tartışmalara neden olmuştur. Bazı çevreler bu sembolü milliyetçilik ve ırkçılıkla ilişkilendirse de, Bozkurt'un tarihi ve kültürel kökenleri bu tür iddiaları çürütmektedir.

Göstergebilimsel Boyut:

Göstergebilimsel olarak, Bozkurt sembolü bir "gösterge" (signifier) ve onun temsil ettiği anlam, yani "gösterilen" (signified) bileşenlerden oluşur. Bozkurt figürü, Türk kültüründe bağımsızlık, cesaret ve yol göstericilik gibi anlamları taşır. Bu sembolün tarih boyunca ve günümüzde farklı bağlamlarda kullanımı, onun anlamını ve algısını şekillendirir.

Bozkurt Sembolünün Kullanım Alanları ve Diğer Kültürel Sembollerle Karşılaştırılması:

Bozkurt sembolü, sadece Türkiye'de değil, diğer Türk devletlerinde ve topluluklarında da kullanılmaktadır. Örneğin, Kazakistan, Kırgızistan ve Azerbaycan gibi ülkelerde de Bozkurt sembolü yaygındır. Diğer milletlerin de benzer şekilde kullandıkları semboller vardır. Örneğin, Almanlar için Kartal, Ruslar için Ayı ve Fransızlar için Horoz, ulusal kimliği ve gücü temsil eden figürlerdir.

Bozkurt Sembolünün Irkçılık ile İlişkisi:

Bozkurt sembolünün ırkçılık ile ilişkilendirilmesi, sembolün tarihi ve kültürel kökenleri göz önüne alındığında yanlıştır. Bu sembol, Türk milletinin tarihi boyunca bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin bir simgesi olmuştur. Bozkurt, Türk mitolojisinde kurtarıcı ve yol gösterici olarak kabul edilen bir figürdür ve milliyetçilikle değil, vatanseverlikle ilişkilendirilmelidir.

Sonuç ve Değerlendirme:

Göstergebilimsel açıdan değerlendirildiğinde, Bozkurt sembolü Türk kültüründe güçlü ve derin anlamlar taşır. Tarih boyunca Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinde bir ilham kaynağı olmuş ve modern Türkiye'de de milliyetçi hareketlerin sembolü olarak varlığını sürdürmüştür. Bu sembolün ırkçılık ile ilişkilendirilmesi, tarihsel ve kültürel bağlamdan yoksundur. Bozkurt, Türk milletinin birliği, gücü ve bağımsızlığını temsil eder ve bu anlamda kullanımı devam etmelidir.


Eine kurze Bewertung des Bozkurt-Symbols

Nach dem Fußballspiel zwischen der Türkei und Österreich, in dem Merih Demiral mit zwei Toren glänzte und zum Mann des Spiels gewählt wurde, wurde er nach seinem Bozkurt-Gruß und seinen Äußerungen nach dem Spiel von der UEFA bestraft. Diese Situation hat in der Öffentlichkeit zu verschiedenen Diskussionen geführt. Ich möchte dazu eine kurze Bewertung abgeben. 

Historische und kulturelle Wurzeln des Bozkurt-Symbols:

Das Bozkurt-Symbol ist eine bedeutende Figur in der türkischen Mythologie und Geschichte. Für die Türken gilt Bozkurt als Wegweiser und Retter. Besonders in der Zeit der Göktürken diente dieses Symbol als Inspirationsquelle im Kampf der Türken um Unabhängigkeit und Freiheit. Bozkurt wurde als Führer der Türken bei ihrer Wanderung von Zentralasien nach Anatolien angesehen und kommt häufig in den Legenden vor.

Die Bedeutung des Bozkurt in der modernen Türkei:

In der modernen Türkei wird das Bozkurt-Symbol von nationalistischen Bewegungen und politischen Parteien verwendet. Dieses Symbol repräsentiert die Stärke, Einheit und Unabhängigkeit der türkischen Nation. Die Verwendung des Bozkurt-Symbols hat jedoch gelegentlich zu Kontroversen geführt. Einige Kreise verbinden dieses Symbol mit Nationalismus und Rassismus, aber die historischen und kulturellen Wurzeln des Bozkurt widerlegen solche Behauptungen.

Semiotische Dimension:

Semiotisch gesehen besteht das Bozkurt-Symbol aus einem „Signifikanten“ (Zeichen) und der Bedeutung, die es repräsentiert, dem „Signifikat“ (Bezeichnetes). Die Figur des Bozkurt trägt in der türkischen Kultur Bedeutungen wie Unabhängigkeit, Mut und Führung. Die Verwendung dieses Symbols im Laufe der Geschichte und in verschiedenen Kontexten prägt seine Bedeutung und Wahrnehmung.

Verwendungsbereiche des Bozkurt-Symbols und Vergleich mit anderen kulturellen Symbolen:

Das Bozkurt-Symbol wird nicht nur in der Türkei, sondern auch in anderen türkischen Staaten und Gemeinschaften verwendet. Zum Beispiel ist das Bozkurt-Symbol auch in Ländern wie Kasachstan, Kirgisistan und Aserbaidschan weit verbreitet. Andere Nationen haben ebenfalls ähnliche Symbole. Zum Beispiel repräsentiert der Adler für die Deutschen, der Bär für die Russen und der Hahn für die Franzosen nationale Identität und Stärke.

Beziehung des Bozkurt-Symbols zum Rassismus:

Die Verbindung des Bozkurt-Symbols mit Rassismus ist angesichts seiner historischen und kulturellen Wurzeln unzutreffend. Dieses Symbol war im Laufe der Geschichte der türkischen Nation ein Symbol für den Kampf um Unabhängigkeit und Freiheit. In der türkischen Mythologie wird Bozkurt als Retter und Wegweiser angesehen und sollte eher mit Patriotismus als mit Nationalismus in Verbindung gebracht werden.

Schlussfolgerung und Bewertung:

Semiotisch betrachtet trägt das Bozkurt-Symbol in der türkischen Kultur starke und tiefgründige Bedeutungen. Im Laufe der Geschichte war es eine Inspirationsquelle im Unabhängigkeitskampf der türkischen Nation und hat auch in der modernen Türkei als Symbol der nationalistischen Bewegungen überlebt. Die Verbindung dieses Symbols mit Rassismus ist historisch und kulturell unbegründet. Bozkurt repräsentiert die Einheit, Stärke und Unabhängigkeit der türkischen Nation und sollte in diesem Sinne weiter verwendet werden. 

Miras Dil ve Avrupa’da Kültürel Çeşitliliğin Korunması

 

6-9 Haziran 2024 tarihleri arasında Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri yapıldı. Son elli yılın en yüksek katılım oranı sayılan % 51’lik oran, Avrupalı Türkler fazla bir varlık gösterememiş olsa da sonuçları itibarı ile dikkat çekicidir. Seçim sonuçlarına göre 2019’da kurulan ve Avrupa genelinde aşırı sağ ve milliyetçi hareketlerin önde gelen, ulusal egemenliği, kültürel kimliği ve göç karşıtlığını savunan Kimlik ve Demokrasi Grubu (Identity and Democracy Group, ID) ile 2009 yılında kurulan ve merkez sağ ve sağ görüşlülere sahip partileri bir araya getiren Avrupalı Muhafazakarlar ve Reformcular Grubu (European Conservatives and Reformists Group, ECR) önemli bir başarı sağlamıştır (results.elections.europa)​​.

 

Avrupa kendi içinde bir yandan kültürel çeşitliliğe önem verirken öte yandan dışarıdan alınan yeni kültürlere kapısını kapatma refleksini göstermektedir. Bu durum hem politik hem de sosyal tartışmaların merkezinde yer almaktadır. AB üye ülkeleri kendi kültürel miraslarını ve dillerini koruma konusunda çeşitli politikalar geliştirirken, diğer yandan göçmen topluluklarının kültürel ve dilsel kimliklerini tanımakta ve entegre etmekte zorluklar çıkarabilmektedirler. Bu durum miras dillerin korunması ve desteklenmesi konusunda farklı yaklaşımların benimsenmesine neden olmaktadır.

 

Türkiye’nin üye olmadığı ve AB’nin yasama organı olan Avrupa Parlamentosu (AP), Avrupa Komisyonu ve AB konseyi ile birlikte AB yasalarını düzenler; bu yasalar AB’nin politikalarını belirler. AP, AB’nin yıllık bütçesini kabul veya ret deder ve Avrupa Komisyonu’nun ve diğer AB kurumlarını denetler. Ayrıca AP, AB vatandaşlarının doğrudan temsilcisi olarak orların çıkarlarını ve endişelerini dile getirir, AB politikalarının oluşturulmasında ve uygulanmasında danışma rolü oynar; farklı konularda görüş belirtir. AP, AB’nin uluslararası anlaşmalarını onaylar; insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü konularında dünya genelinde savunuculuk yapar ve raporlar yayımlar.

 

AP, öncelikli olarak üye ülkelerinin menfaatlerini korumak ve geliştirmek amacıyla çalışır. Aldığı kararlar ve yürüttüğü politikalar uluslararası alanda da etkili olmayı gerektiriyorsa, üçüncü ülkelerin menfaatlerini de göz önünde bulundurmayı amaçlar.

 

AP, üye ülkelerin iş piyasasının ihtiyaçlarına bağlı olarak başlayan göç süreçleri, zamanla demografik yapıyı değiştirerek toplumsal ve sosyal hayatta tek dilli değil, çok dilli vatandaşların ortaya çıkmasına neden olmuştur. AP, üye ülkelerde bulunan göçmen veya azınlıkların çocuklarının ana dillerini veya köken dillerini öğrenebilmeleri, eğitim sistemlerinde düzenlemeler yapmaları konusunda çeşitli tavsiye kararları almakta, dilsel çeşitliliği desteklemek için fonlar ve programlar oluşturmakta ve kültürel değişimi teşvik ederken, yerel düzeydeki projelerin finansmanını sağlamaktadır. Bu konudaki yetkisi sınırlı olup, üye ülkelere yaptırım gücü bulunmamaktadır.

 

AP’nun uluslararası hukuk mekanizmaları aracılığı ile üye ülkelerin dil haklarına yönelik yükümlülüklerini yerine getirmesii teşvik eder; üye ülkelerin azınlık dillerine saygı göstermesini sağlar.

 

Bilimsel kaynaklarda, göçmen veya azınlıkların çocuklarının evde öğrendikleri ve aile içinde konuştukları dil için farklı terimler önerilmektedir. Bazı uzmanlar ana dili (native language, mother tongue), bazı uzmanlar birinci dil (first language) terimini tercih ederken, bazı uzmanlar da köken dili (ancestral language) veya miras dili (heritage language) terimlerini kullanmaktadır. Bu diller, göçmen veya azınlık toplumu içinde büyüyen çocukların içinde büyüdüğü toplumun baskın dilinden farklı olup, ailelerin kültürel ve etnik kimliği ile yakından ilişkilidir. Son zamanlarda ana dili tartışmalarının yoğun olması ve tartışmaların akademik zeminden politik zemine kayması nedeniyle bu terim yerine farklı terim arayışları ortaya çıktı. Ana dili yerine birinci dil terimi kullanılırken, çocuğun içinde büyüdüğü toplumun dilini öğrenmesi/edinmesi ile birlikte geleneksel ana dilinin ilk öğrenilen dil değil, toplumun baskın dili, iletişim dili olduğu ve bu dilin de aslında ana dili olabileceği görüşleri öne sürülmektedir. Bu durumda aile içinde edinilen dilin miras dili olacağına ilişkin tezler ortaya çıkmaktadır. „Türkçe, Almanya’da büyüyen birçok Türk çocuğu için miras dili olarak kabul edilmelidir“ diyenlerin sayısı azımsanamayacak derecede artmıştır. Avrupa Türk toplumunu yakından tanıyanların bu görüşün sınırlı sayıda göçmen/azınlık için geçerli olduğunu söyleyecektir.

 

Aile içi iletişim dilinin, bize göre ana dilinin, kimi araştırmacılara göre miras dilinin, kimi özellikleri şöyle sıralanabilir:

 

  1. Ana dili, çocuğun ailesinin ve ait olduğu topluluğun dili olup, aile içi kültürel ve duygusal bağları güçlendirmeye, bireysel gelişime ve ulusal kimlik bilincinin oluşmasına yardımcı olur. Bu bağlamda, yasal mevzuata dayalı sınırlılıklardan dolayı ana dili kavramını kullanmakta sıkıntı çekilen ortamlarda, miras dili kavramına yöneliş olmaktadır.
  2. Çocuk, büyüdüğü toplumun baskın dili dışında bir başka dili daha edinir veya öğrenir, günlük hayatta kullanır. Bu durumda bireysel iki dillilik diye yeni bir durum ortaya çıkar. Çok dillilik bireylerde iki dilliliği veya çok dilliliği artırdığı gibi, toplumsal zenginliğe, ekonomik kalkınmaya ve kültürel çeşitliliğe de katkıda bulunur.
  3. Ana dili, miras dili veya köken dili; ekseriyetle aile içinde kullanıldığından çocuklar bu dili anlayabilir ve konuşabilir, ancak sözcük bilgisi ve diğer temel dil becerileri yeterince gelişmemiş olabileceğinden baskın dil kadar gelişmiş olmayabilir. Hatta yazılı anlatımda sıkıntılar yaşanabilir.
  4. Yurt dışında yaşayan Türk çocuklarının ana dili yahut kimi bağlamlarda tercih edilen terimle miras dili, bireylerin kültürel kimliğini korumasına ve ailesinin kökenleriyle bağlantı kurmasına yardımcı olur. Bu nedenle, bu dilin adlandırılması "köken dili" kavramı ile de karıştırılmaktadır.

 

Miras dili ile köken dili kullanımı arasında belli nüanslar ve bağlam farklılıkları bulunmaktadır. Miras dili aile içinde kullanılır ve bireyin içinde yaşadığı toplumun iletişim dilinden (communication language) farklıdır. Örneğin Almanya’da yaşayan Türk çocuklarının kullandığı Türkçe için kültürel ve duygusal bağları güçlendirmesi nedeniyle miras dili kavramı kullanılmaktadır.

 

Köken dili (ancestral language) ise bireyin atalarının konuştuğu, aile içinde birinci ikinci kuşak neslin bildiği daha eski dil olarak kabul edilir ve bireyin ailesinin veya ait olduğu etnik grubun tarihsel olarak konuştuğu dili ifade eder. Türkiye’deki göçmen Tatarların aile içinde konuştuğu Nogay veya Yalıboyu lehçesi gibi. Görüldüğü gibi, köken dili genellikle kültürel ve tarihi bağlamda kullanılır ve konuşulan dilin tarihsel kökenini ve önemini vurgular. Konuşulan köken dili günümüzde aktif olarak kullanılmasa da kültürel mirasın bir parçası olarak değerlendirilir.

 

Köken dili ile miras dili terimleri genellikle benzer anlamlar içermesine karşın, kullanım bağlamlarına göre farklılıklar gösterir. Miras dili, günümüzde aktif olarak kullanılan ve kuşaktan kuşağa aktarılan dilleri ifade ederken, köken dili daha çok tarihsel ve kültürel kökenlere işaret eder. Miras dili, bireyin günlük hayatında aktif olarak kullanılırken köken dili geçmişte kalan ve şu anda aktif olarak kullanılmayan dilleri ifade eder. Günümüzde daha çok aktif olarak kullanılan ve bireyin kültürel kimliğini sürdüren bir dil özelliği taşıyan miras dili, genellikle aile içinde ve topluluk içinde öğrenilirken köken dili daha çok akademik ve tarihsel çerçevede öğrenilebilir. Almanya’da üçüncü kuşak Türk çocuklarının üniversitede seçmeli yabancı dil olarak Türkçe dersi öğrenmesi Türk çocuklarının köken dillerine tarihsel ve kültürel açından yönelmeleri şeklinde gösterilebilir.

 

Toplum içinde yaşayan kimi azınlık grupların aile içinde kullandıkları ana dillerini tanımlamak için de miras dil terimi kullanılabilmektedir. İspanya’nın Katalonya bölgesinde yaşayan Katalanlar gibi azınlık grupları, Almanya’da yaşayan Türk aileler gibi göçmen toplulukları veya Amerika kıtasında yaşayan Kızılderili yerli halklar, kendi kültürel ve dilsel kimliklerini korumak amacıyla evde veya kendi kapalı kapalı ortamlarında ana dillerini kullanabilirler. Bu diller, çocukların içinde büyüdüğü toplumun baskın dilinden veya içinde yaşadıklar, hatta yurttaşı oldukları ülkenin resmi dilinden farklıdır. Almanya’da Almanca; ABD’de İngilizce veya İspanya’da İspanyolca baskın dil olarak kabul edilirken, Türkçe, Katalanca veya Kızılderililerin konuştuğu yerel diller (Indigenous languages: Navajo, Cherokee, Quechua, Sioux) miras dili olarak kabul edilmektedir.

 

Miras dili ile anadili terimlerini farklı anlamlarda kullananların görüş ayrımına gelince; her iki kavram arasında belirgin farkların olduğu öne sürülmektedir. Metin yazarının da savunduğu görüşe göre; ana dili, bir bireyin doğduğu ve büyüdüğü aile ortamında erken çocukluk döneminde edinilen ilk dildir. Bu dil bireyin günlük hayatta, aile içinde iletişim dili olarak kullandığı dil olup, kültürel kimliğinin önemli bir parçasıdır. Biraz daha siyasallaşmış akımın savunucularına göre; miras dili göçmen/azınlık ailelerin çocuklarının evde edindikleri, aile ortamında konuşulan dildir. Çocuk bu dili evde edinirken, toplumda baskın olarak kullanılanılan dili de okulda veya sosyal ortamlarda öğrenir ve kullanır. Dolayısı ile bu çocuklar iki ve çok dillidir. Bu bağlamda „miras dili“ bireyin kültürel ve etnik kimliğini yansıtırken, ait olduğu toplulukla bağlarını korumasına yardımcı olur. Oysa Almanya’da yetişen Türk çocuklarının aile içinde edindiği ana dilleri de miras dili için öne sürülen özellikleri taşımaktadır ve bu dil de Türk çocuklarının kültürel kimliklerinin oluşmasında önemli bir güce sahiptir. Dolayısı ile miras dili terimi ana dili terimini kullanmak istemeyenlerin bulduğu bir çıkış yolu olarak görülebilir.

 

Avrupa’da göçmen gruplarının kültürel kimliklerinin korunması ve yaşadıkları toplumsal çevreye uyumlarıyla ilgili süreçlerde önemli bir araç olarak görülen „miras/ana dili“ kavramı, genellikle göçmen toplulukları ve azınlık gruplarının dilini tanımlamak için kullanılmaktadır ve çeşitli sosyal, kültürel ve politik boyutlarda tartışmalı konular arasında yer alır (Council Directive 77/486/EEC of 25 July 1977). Kimi ülkeler kendi yurttaşlarının, ülkesinde barındırdığı göçmen azınlığın dillerinin eğitim sistemlerine entegrasyonunu desteklerken, kimi ülkeler karşı çıkabilir (Council Directive 77/486/EEC of 25 July 1977 on the education of the children of migrant workers).

 

Miras dili, azınlık hakları ve kültürel haklar bağlamında da tartışmalı bir konu olup, azınlık gruplarının dillerini ve kültürlerini koruma hakları uluslarası hukuk ve insan hakları sözleşmeleri kapsamında korunur. Bu durum miras dili kavramının siyasallaşmasına yol açabilmekte, bu hakların uygulanması ve tanınması için siyasi kararlar alınması gerekmektedir. Türkiye’de Arap, Kürt, Laz, Çerkes vd. farklı etnik kökenli aileler evlerinde veya kendi topluluklarında miras dillerini konuşur, çocuklarına bu dilleri öğretirler. Türkçe, Türkiye’de hem toplumda baskın dil hem de devletin resmi dili olduğu için ülkede yaşayan farklı etnik azınlık/göçmen grupların konuştuğu ve zamanla ana dili haline geldiği, aile içinde öğrenilen birinci dilin de zaman içinde „miras dili“ kategorisine evrildiği değerlendirilir. Bu dillerin korunması, kültürel çeşitliliğin ve toplumsal zenginliğin devamı açısından önemlidir. Türkiye Cumhuriyeti devleti de çeşitli miras dillerinin 2012 yılından itibaren ortaokullarımızda „Yaşayan Diller ve Lehçeler“ adı altında öğretilmesi için imkan sağlamakta, yükseköğretim kurumlarında da bu dillerle ilgili lisans ve lisansüstü düzeylerde programlar açarak, araştırma merkezleri kurulmasını sağlayarak, kültürel mirasın unutulmaması için bir dizi tedbirler almış ve yaşama geçirmiştir.

 

Avrupa Parlamentosu’nun miras dillerin korunması ve desteklenmesi konusunda çeşitli tavsiye kararları bulunmaktadır. Özünde kültürel çeşitliliği koruma ve kültürel mirası teşvik etme amacı taşıyan bu kararlardan biri de 2016 yılında alınan „Yaşam Boyu Öğrenme İçin Anahtar Yeterlilikler“ tavsiye kararı olup, burada ana dili ve yabancı dilde iletişim becerileri, bireylerin kişisel gelişim, aktif vatandaşlık ve sosyal bütünleşme için gerekli anahtar yeterlilikler arasında tanımlanmıştır (EUR-Lex)​​ (EUR-Lex EU).  Bu kararlar üye ülkelerin eğitim sistemlerini geliştirme çabalarına katkıda bulunmayı, eğitim ve öğretim programları aracılığı ile anahtar yeterliliklerin kazanılmasını amaçlamakta; dilsel ve kültürel çeşitliliğin korunması ve bu mirasın gelecek kuşaklara aktarılması konusunda üye devletlere rehberlik etmektedir.

 

Avusturya gibi bazı ülkeler göçmenler ve azınlıklar için miras dillerini destekleme konusunda daha aktif politikalar benimserken, Hollanda, Belçika veya Almanya’nın kimi eyaletleri bu konuda daha sınırlı hareket etmektedir. Bu nedenle miras dili hem akademik hem de politik bağlamda önemli ve tartışmalı bir konu olmayı sürdürmektedir

 

Avrupa genelinde muhafazakar ve reformist hareketlerin önde gelen temsilcilerinin oluşturduğu Avrupa Parlamentosu’nun kültürel ve dilsel çeşitliliğin korunmasına yönelik tavsiye kararlarının uyulması konusunda üye ülkelerin performansını takip etmesi; ülkelere göre değişiklik gösteren, zaman zaman aynı ülkenin eyaletleri, şehirleri arasında dahi farklılıklar görülen uygulamaların, Avrupa’nın kültürel çeşitliliğinin korunması ve desteklenmesi için üretilen AB politikaları ve geliştirilen programlar kapsamında takip edilmesi; uygulamalardaki keyfiliğin ortadan kaldırılması ve büyük ölçüde siyasallaşmış tutumlara son verilmesi umut edilmektedir.

 

 Not: Bu yazı Haber Avrupa Gazetesi'nin 2024 Haziran ayı sayısı için hazırlanmıştır.

 

 

Kaynakça

Bu çalışma; ChatGPT (OpenAI-GPT4 Dil Modeli) desteğiyle 22 Haziran 2024 tarihinde oluşturulmuş olup, ilgili kaynağa https://www.openai.com/chatgpt adresinden erişim sağlanmaktadır.

 

Konuyla İlgili İlave Akademik Kaynaklar

  1. Dilbilim ve Eğitim Araştırmaları:

o   Valdés, G. (2001). "Heritage Language Students: Profiles and Possibilities." In Peyton, J. K., Ranard, D. A., & McGinnis, S. (Eds.), Heritage Languages in America: Preserving a National Resource. Delta Systems and Center for Applied Linguistics.

o   Fishman, J. A. (2001). "300-Plus Years of Heritage Language Education in the United States." In Peyton, J. K., Ranard, D. A., & McGinnis, S. (Eds.), Heritage Languages in America: Preserving a National Resource. Delta Systems and Center for Applied Linguistics.

  1. Sosyolinguistik Çalışmalar:

o   García, O., & Wei, L. (2014). Translanguaging: Language, Bilingualism and Education. Palgrave Macmillan.

o   Baker, C. (2011). Foundations of Bilingual Education and Bilingualism. Multilingual Matters.

Çevrimiçi Kaynaklar:

  1. Eğitim ve Dil Öğrenimi Üzerine Makaleler:

o   Avrupa Komisyonu. (2024). "Language and Linguistic Diversity." European Commission. (https://education.ec.europa.eu/policies/language-learning_en)

o   Modern Language Association. (2024). "Learning a Heritage Language." MLA Guide

  1. Akademik Veritabanları ve Dergiler:

o   Google Scholar'da miras dili ve köken dili üzerine yapılan araştırmalar: Google Scholar (https: //scholar.google.com)

o   JSTOR ve diğer akademik veritabanlarında ilgili makaleleri arayabilirsiniz: JSTOR ((https: //jstor.org)



Argo Kullanımı

  Türkçede küfürle karışık sevgi, övgü ifadeleri vardır. Görünüşte çok masum gelen, üzerinde düşününce de derin anlamlar içeren kelimeleri b...