Aile
bağları kuvvetli olan bir millet olumsuz dış etkenlere karşı güçlü olur ve aile
içi bağlar ne kadar güçlü olursa, aileyi oluşturan kişiler de zor zamanlarda o
kadar güçlü olur. İnsan aile içinde kendini bağımsız,
özgür hissederken yalnız olmadığını da bilmelidir. O kadar
ki zor zamanlarında kendini ait
hissedeceği, güveneceği
birilerinin olduğuna inanmalı, onlara güvenmelidir.
Toplumda
“Seni seven bir ailen varsa korkma” denir. Sevginin en güçlü hali ailede vücut
bulur ama aile olmanın da bazı kuralları vardır. Bunlardan ilki saygı, ikincisi de koşulsuz sevgidir. Türk aile yapısında saygı aşağıdan yukarıya bir
hiyerarşi gösterirken, saygı gösteren
de sevilir. Bu saygı ve sevgi
ilişkisi kişilerin aile içindeki konumlarını göstermekle birlikte, kişilerin
aile içinde var olmasıyla daha da anlam kazanır.
Bir
diğer husus ise aile bireyleri arasındaki ilişkinin iletişim şeklidir. İletişimde aile bireyleri birbirine açık davranır. Bu açıklık samimiyet ve anlama çabası ile kendini gösterir. Aileyi oluşturan herkes kendini
ifade etme hakkına sahipken, aileyi oluşturan bireylerin de kendini ifade etmek isteyeni gerçekten
anlama niyetiyle dinlemesi, anlatan da düşüncelerini sansürlemeden, özgürce ifade
edebilmesi; bütün bunları yaparken de kendini aile içinde güvende hissedebilmesi gerekir.
Aile
içi ilişkilerde eşitlik ve hakkaniyet ilkesi göz ardı edilmemelidir.
Eşitlik; öncelikle zaman ile paranın ekonomik ve verimli kullanılması,
fırsatların eşit değerlendirilmesi, kullandırılması anlamına gelir. Hakkaniyet
ise hakkın sahibine teslim edilmesidir; yani aile içinde bireylerin kişisel
haklarının kullanımında adaletli
davranılması gerekir.
Aile
içinde işbölümü deyince, sorumluluk ilkesi anlaşılır. Herkesin kendi
rolüne uygun şekilde üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi beklenir.
Okula gitmek, ödev yapmak, evin yemeğini pişirmek, temizliğini yapmak, aileye
gelir sağlamak gibi sorumlulukların paylaşılması, rollerin benimsenmesi,
içselleştirilmesi ve daha da önemlisi kişilerin kendi varlıklarının farkına
varması ve kendini bu yolla gerçekleştirmesidir. Bu bağlamda aile bireyleri paylaşımcı olmalıdır. Bu paylaşımcılık; kazanımların hakça paylaşılması, insanların
bir yandan birbirlerinin kişilik
haklarına saygı göstermesi, öte yandan birbirlerinin lehine olmak üzere
bazı kişisel haklarından vaz geçebilecek etik
anlayışa sahip olmasıdır.
İnsan
başı sıkışınca içini rahatlatacak bir çınar arar. O çınar bazen baba, bazen
anne, bazen kardeştir. Bunlar yoksa yakın arkadaştır. Aileyi oluşturan bireyler
bir arada mutlu olmalı ve gerek kendi kişisel alanlarında gerekse bütün aileyi
ilgilendiren durumlarda karar verme ve verilen kararlara katılma hakkını kullanmalıdır.
Bu da karşı karşıya kalınan sorunların birlikte değerlendirilerek
çözümlenebilmesi için istişare
edilmesi, karşılıklı fikir alış verişi yapılmasını, dayanışmayı gerekir. Napoleon Bonaparte’ın dediği gibi “İnsanın
evi, gönlünün bağlı olduğu yerdir.”
Toplumun
özünü oluşturan ailenin bireyleri dünyevi kazanımlarını paylaşır. Bu paylaşıma maddi varlıklar, şöhretler, statüler,
toplumsal konumlar dahildir; bütün aile bireyleri tarafından paylaşılır ve bu
özellikler aile bireylerine ve değerlerine katkı sağlar.
Wilhelm
Stekel’in ifadesi ile “Aile, her türlü iyilik ve kötülüğün öğretildiği bir
okuldur.” Aile bireylerini birbirlerine yaklaştıran bir diğer husus da toplumun
manevi kazanımları olan inanç ve ahlâkî değerlere bağlılıktan doğan dayanışma gücüdür. Ailenin karşılaştığı
olağan dışı durumlarda sabırlı ve bilinçli davranması, ölüme tevekkül ile yaklaşması,
yaratılışı yaratanın insanlığa sunduğu yenilenme imkânı olarak görmesi, yaratan
ilahi güce bakışı; ailenin kriz anlarında bir arada kalmasında, sıkıntılı ve
acıların anlarda yaşanan duygu yoğunluğunun dağıtılmasında, teselliyi
bulmasında belirleyici olur.
Bütün
bu anlatılanlardan çıkarılacak sonuç olarak; çekirdek ailenin ebeveynleri, anne
ve babaları, kendi yaşam felsefesini, değerlerini ve ailenin sınırlılıklarını
birlikte belirlemeli ve bunları çocukları ile açıkça paylaşmalı; kendi
ilişkilerinde de bu değerlere uygun hareket etmelidir. Bir babanın çocuğuna
vereceği en güzel hediye, annesini sevmek olurken “en mükemmel kadın da çocuklarına;
babalarının yokluğunda baba olabilecek güce sahip olandır.” (J. Wolfgang von
Goethe)
Aile
bir çatı altında barınan, günlük ihtiyaçlarını karşılayan, birlikte hayat
geçiren insanlar değil, o çatı altında hayatı paylaşan insanlardan oluşur.
Vatanımız için kan, arkadaşımız için gözyaşı dökebiliriz; ama aile olabilmek
için ter dökmemiz gerektiğini unuturuz. Kuracağınız yuvada kadın şefkatin ve
güzelliğin, erkek de doğruluk ve Hakk’ın temsilcisi olursa, o evde huzur ve
mutluluk olur.
Not: Bu yazı Post Aktüel
Gazetesi Ocak 2021 sayısında yayımlanmıştır. Mustafa Çakır (2021). Aile Değerleri. Post
Aktüel Gazetesi. Ocak 2021, s. 6.