Savaştan sonra ortaya çıkan
işgücü açığını kapatmak için 31 Ekim 1961‘de imzalanan işgücü anlaşlaşması
sonrası birçok Türk vatandaşı Almanya’ya göç etmiştir. Ayrıca iki ülke
arasındaki çok yönlü ilişkiler Almancanın her dönem popüler bir yabancı dil olarak
öğrenilmesini sağlamaktadır. Gerek Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli Türkler,
gerekse Türkiye’de yaşayan Almanlar Türkçe ve Almancanın her iki ülkede de
öğrenilmesi, öğretilmesi konularını sıkça gündeme taşımaktadır.
Türkiye’de Almancanın yabancı dil
olarak öğretilmesine yönelik bir çalışma yapıldığında; Almancayı resmi devlet
dili olarak kullanan Batı Avrupa ülkeleri (Almanya, Avusturya, İsviçre,
Liechtenstein, Lüksenburg) ile sadece ekonomik ilişkiler değil sosyal, kültürel
ve siyasal ilişkilerimiz açısından da Almancanın yabancı dil olarak öğrenilmesi
bir ihtiyaç olarak görülmekte, vatandaşlarımızın bu yönde bir talebi olduğu
değerlendirilmektedir. Bu talebi karşılamak için de Ankara, İstanbul, İzmir
gibi büyük şehirlerde öğretim dili Almanca olan kamu ve özel öğretim kurumlarının
(ilkokul, ortaokul, lise) yanı sıra, Almanya’da henüz mütekabili açılmamış ve
Türkiye’deki faaliyetleri yerel mevzuata uygunluğunun tartışmalı olduğu
değerlendirilen, Almanya Federal Cumhuriyeti Yurtdışı Eğitim Kurumları Merkezi
(Zentralstelle für das Auslandsschulwesen (ZfA) tarafından desteklenen altı
okul ve bu okullara bağlı eğitim kurumları da ülkemizde faaliyet
göstermektedir. Bu okullara Alman Büyükelçilik Okulları da denilmekte ve
ağırlıklı olarak dışişleri personeli ile Türkiye’de mukim Alman vatandaşlarının
çocukları devam etmektedir. Eğitim öğretim dili Almanca olan bu okulların yanı
sıra ülkemizdeki devlet veya özel öğretim kurumlarının önemli bir kısmında Almanca
birinci veya ikinci zorunlu-seçmeli yabancı dil olarak 2003-2004 eğitim öğretim
yılından bu yana Anadolu Liseleri, Fen Liseleri ve Sosyal Bilimler Liselerinde okutulmaktadır.
Alman Dışişleri Bakanlığı
tarafından koordine edilen ve Yurtdışı Eğitim Kurumları Merkezi, Goethe-Enstitüsü,
Almanya Kültür Bakanları Konseyi’nin Pedagojik Değişim Hizmeti Birimi ve Alman
Akademik Değişim Servisi (DAAD) tarafından uygulanan PASCH-Projesi (Geleceğin
Ortakları) kapsamında da Türkiye’de 100’e yakın okulda Almanca dersleri
verilmektedir.
Kısaca özetlenen çerçevede
Türkiye genelinde yaklaşık 14 Milyon öğrenci İngilizceden sonra ikinci yabancı
dil olarak Almanca öğrenmektedir. (Bkz.: F. Akdoğan, DaF in der Türkei. Info
DaF 30, 1 (2003), 46-54). Aynı şekilde özel dil kurslarında da yabancı dil Almanca
yoğun talep görmeye devam etmektedir. Almanya’da yükseköğrenim görme veya bu
ülkede iş, aş edinme, Almanca konuşulan ülkelerin birinde bir istikbal sahibi
olma gibi nedenler Almancaya olan talebi artırmaktadır. Almanya’nın
uluslararası ve uluslarüstü sözleşmelerin hilafında aile birleşimi vizeleri
için talep ettiği yabancı dil Almanca şartı da ayrı bir dil öğrenme gerekçesi
oluşturmaktadır.
Milli Eğitim Bakanlığı aldığı
yeni bir kararla (Tebliğler Dergisi - Ağustos 2023 – 2789-EK2, s. 1361-1362) 2023-2024
eğitim öğretim yılından itibaren geçerli olmak üzere, Türkiye’deki Anadolu
Liseleri ile Fen ve Sosyal Bilimler Liselerinin ortak dersler havuzunda yer
alan ikinci zorunlu yabancı dil dersi uygulamasının kademeli olarak
kaldırılmasına karar vermiştir. Bu karara göre; seçmeli birinci yabancı dil
dersi Akademik Çalışmalar başlıklı ders havuzunda, seçmeli ikinci yabancı dil
dersi İnsan, Toplum ve Bilim başlıklı dersler havuzunda yer almaktadır (MEB TD,
S. 1362). Dolayısı ile okullarda ikinci yabancı dil dersi zorunlu olmaktan çıkarılmış,
İngilizce neredeyse tek zorunlu yabancı dil durumuna dönüşmüştür. Almanca İlköğretim
okullarında olduğu gibi ortaöğretim okullarında da seçmeli yabancı dil olarak
öğretilmeye devam edilecektir.
Türk yükseköğretim sistemi içinde başta Almanca öğretmeni yetiştirilen Eğitim Fakülteleri (16 program) olmak üzere alan eğitimi verilen Fen-Edebiyat Fakültesi, Edebiyat Fakültesi, İnsani ve Sosyal Bilimler/ İnsan ve Toplum Bilimleri Fakülteleri bünyelerinde Alman dili ve edebiyatı (13 program), Almanca mütercim ve tercümanlık (8 program) gibi programlarda lisans, yükseklisans ve doktora düzeylerinde germanistik eğitimi verilmekte, birçok üniversite de Almanca modern diller grubu içinde seçmeli yabancı dil dersi olarak sunulmaktadır. (Bkz.: YÖK-LİSANS ATLASI: yokatlas.yok.gov.tr).
Almanya’daki Türkoloji ve Türkçe öğretimi
çalışmalarına gelince; bu ülkede Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi
çalışmaları köklü bir geçmişe sahiptir. Türkoloji ve Türkiyat çalışmaları
tarihsel olarak, “Şarkiyat çalışmaları” şeklinde adlandırılan bir disiplinin
içinde gelişmiştir (Bkz.: Christoph HERZOG’dan çeviren Faruk Yaslıçimen:
Almanca Konuşulan Ülkelerde Türkiyat ve Şarkiyat Çalışmalarının Gelişimi
Üzerine Notlar, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Cilt 8, Sayı 15, 2010,
77-148). Henüz Almanya, Avusturya gibi
ülkelerin yerinde krallıklar, arşidüklükler, dükalıklar, prenslikler vd. gibi
idari yapılar mevcutken de bugünkü Almanya ve Avusturya’yı kapsayan topraklarda
imparatorluklar hüküm sürerken de Almancayı ortak dil olarak konuşan bir millet
vardı vardı. Bugünkü anlamda devlet yapıları henüz oluşmamış olsa da bu
topraklarda yaşayan topluluklara Osmanlı literatüründe „Alaman/Nemçe“ denilmekteydi.
Osmanlıların Almanca konuştuğu gibi, Nemçeler de Türkçeyi yabancı dil olarak
konuşuyordu.
Günümüze gelince; Almanya başta
olmak üzere, pek çok Avrupa ülkesinin okul sistemi içinde Türkçe öğretimine
istendik düzeyde destek verilmediği görülmektedir. Birçok ülkede, eyalette
ilköğretim okullarındaki ana dili dersleri kaldırılmakta veya göreceli olarak
azaltılmaktadır. Derslerin sorumluluğu göçmenleri gönderen ülkelere devredilmekte,
dersler okul programlarından çıkarılarak „kültürel çalışma“ olarak
değerlendirilmektedir. Göçmen çocuklarına köken dillerinin öğretilmesiyle
ilgili uluslararası ve uluslarüstü anlaşmalar, sözleşmeler, Avrupa Konseyi
başta olmak üzere birçok kurum ve kuruluş tarafından alınan kararlar ilgili
ülkelere yükümlülükler getirmesine rağmen, ana dili öğretimiyle ilgili
kazanımlar giderek gerilemektedir. Türkçe de okullarda zorunlu ders olmaktan
çıkarılınca ilgili ülke temsilciliklerince açılan ve katılımın isteğe bağlı
olduğu dersler olumsuz olarak etkilenmekte, ülkede yetişen her yeni kuşak Türk
çocuğu bir öncekine göre daha az Türkçe dil becerisine sahip olmaktadır.
Türkçenin okullarda ikinci veya üçüncü zorunlu seçmeli yabancı dil olarak
öğretilmesine yönelik girişimlerden de sonuç alınamamaktadır. Örneğin Hessen
Eyaletinde Arapça, Çince, Portekizce „dünya dili“ olarak görülüp okul
programlarına alınırken, Türkçe dersine yer verilmiyor. Bavyera Eyaletinde de
ilk ve ortaokullarda Türkçe dersine yer verilmezken, liselerde pek fazla işlevi
olmayan seçmeli yabancı dil Türkçe dersi açılıyor. Türkçenin ilkokuldan
üniversite düzeyine kadar formal okul sistemi içinde „köken dili“, „ana dili“,
„ana dili Takviye dersi“ veya „ikinci/üçüncü seçmeli yabancı dil“ olarak
açılması ve sürdürülebilir olması yerel yönetimler ile sivil toplum
kuruluşlarının (Veli ve öğretmen dernekleri/feredasyonları vd) işbirliği ile
yerinde alınacak tedbirlerle çözüme kavuşturulabilir.
Alman yükseköğretim sistemi
içinde 2022 yılı itibarı ile 423 yükseköğretim kurumu bulunmakta ve Türkçe birçok yükseköğretim kurumunda diğer
modern diller (İngilizce, Fransızca vb.) gibi AB kredi transfer sistemi (ECTS)
kapsamında kredilendirilen bir yabancı dil dersi olarak değil, ağırlıklı olarak
üniversitelerin yabancı diller merkezlerinde
açılan „yabancı dil kursu“ olarak sunulmakta ve devam edenlere karne yerine „katılım
belgesi“ verilmektedir. Bu belgelerin not durum belgelerinde yer alması veya
sınıf geçmeye etkisi bulunmamaktadır. Buna gerekçe olarak da Türkçenin İngilizce
dil becerisi sınavı TOEFL vd. gibi uluslararası
geçerliliği olan ve Avrupa dil sınavları derneği ALTE (The Association of
Language Testers in Europe) tarafından kabul edilen (Q-mark) standart bir
seviye belirleme sınavının olmaması gösterilmektedir. Türkçe sınavlarıyla
ilgili çalışmalar Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülmektedir. Bu
eleştirilerin önünü kesmek için Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM)
tarafından yabancıların Türkçe dil beceri düzeylerini belgelendiren
uluslararası geçerliliği olan standart bir düzey belirleme sınavı yapması
elzemdir. Yunus Emre Enstitüsü de ALTE tarafından kabul edilen bir yabancı dil
Türkçe seyiye tespit sınavı sınavı yapmaktadır.
Almanya yükseköğretim sistemi
içindeki öğrencilerin yaklaşık % 90’ının öğrenim gördüğü 271 üniversitenin
bağlı olduğu Almanya Rektörler Konseyi (HRK - www.hrk.de) de Almanya
Yükseköğretim Program Atlası oluşturmuştur (www.hochschulkompass.de). Burada yabancı
dil Türkçe dışında, Türkoloji ile ilgili olarak önlisans, lisans ve lisansüstü
düzeylerde 24, Türkçe öğretmenliği ile ilgili olarak da on ayrı yükseköğretim
programı olduğu anlaşılmaktadır.
Almanyada Türkoloji ile ilgili
çalışma yapan enstitülerden bazılarında doğrudan Türkoloji eğitimi
yapılırken bazılarında da, İslâm
araştırmaları, Ort ve Yakın Doğu
Çalışmaları veya Orta Asya çalışmaları ile ilişkilendirilen bilim dallarında
eğitim verilmektedir. Meselâ, (Berlin-Brandenburgische Akademie der
Wissenschaften (BBAW), Turfanforschung)
Berlin Brandenburg Akademisi Turfan
Araştırmaları’nda, özellikle eski Uygur Türkçesi üzerine çalışılırken,
(HumboldtUniversität zu Berlin Seminar für Mittelasienwissenschaft) Berlin
Humboldt Üniversitesi Orta Asya
Çalışmaları Enstitüsü’nde Orta Asya çalışmaları; Heildelberg ve Jena’daki
enstitülerde ise İslâm araştırmaları çerçevesinde Türkoloji ile ilgili çalışmalar yapılmaktadır. (Bkz.:
Bülent Gül, Türkbilig, 2006/11: 56-117)
Almanya ile kurulan „köklü“
ilişkiler, „tarihi dostluk“ 21 Kasım 1898 tarihli Berlin Merkezli Die Welt am
Montag gazetesinin başyazısında Friedrich Schrader tarafından şu şekilde tanımlanmıştır:
“Almanya’nın Hindistanı [yani, sömürgesi] yalnızca Türkiye olabilir. /.../
Sultan, dostumuz olarak kalmalı; tabii onu bir gün zevkle mideye indireceğimiz
düşüncesini aklımızın bir yerinde hep saklı tutmalıyız. Dostluğumuz önce
elbette tamamiyle fedakârca görünmeli. Türklere demir yolu ve liman inşalarında
yardım edelim. /.../ Hasta adam tekrar sağlığına kavuşturulacak, iyice tedavi
edilecek öyle ki istirahat uykusundan uyanınca artık tanınamayacak halde
olacak. Yani adamakıllı sarışın ve mavi gözlü bir Alman gibi görünecek. Sevgi
dolu kucaklamamızla ona öyle bir Alman suyu enjekte ettik ki artık nerdeyse bir
Alman’dan ayırt edilemez durumda. Türkiye’nin tabiî mirasçısı bu şekilde
olabiliriz/olacağız, üstelik bunu Türkler kendi elleriyle yapacaklar.“ (Bkz.:
Şenlik, A. Ş. 2021). Ana Hatlarıyla Almanya Türkolojisi. Ankara, Kırklareli:
SAGE & RumeliYA. SAGE: ISBN 978-605-184-355-1).
Almanya’nın geçmişteki bu ve benzer üstenci bakış açısında önemli bir değişiklik olmadığı, geçmişin „hasta adamının“ ayağa kalkmasının istenmediği dönemler dikkatlerden kaçmamaktadır ve bu bakış açısı ikili ilişkilerde de belirleyici, bazen de zarar veren bir hal almaktadır. Almanların ülkede yaşayan Türklerin zaman içinde Alman toplumu içinde eriyerek (asimilasyona uğrayarak) Almanya’nın bir parçası olacağına ilişkin beklentileri devam etmektedir. Almanya doğumlu da olsa, Türkiye kökenli, Türk mentalitesine bağlı öğrenciler okullarda ayrımcı, ırkçı tutumlara maruz kalmaktadır. Türkçenin eğitim kurumlarında kredili ve sınıf geçmede etkisi olan bir ders olarak kabul edilmesi bir yana, öğrencilerin zaman zaman okulların bahçesinde arkadaşları ile Türkçe konuşmaları bile cezalandırılmalarına neden olmakta, ders kitaplarında Türkiye ve Türk toplumunu hakir gösteren konulara yer verilmekte, yakın tarihteki tartışmalı konular öğrencilere ödev konusu olarak verilmektedir.