24 Haziran 2022 Cuma

NC Puanınız VPD Notunuz Kaç?

 


Bu yazıda son dönemde Türkiye’den Almanya’ya yüksek lisans (master) veya lisans (bachelor) düzeyinde öğrenim görmek üzere gelen veya gelmek isteyenlerden alınan “NC Puanınız VPD Notunuz Kaç?” şeklindeki sorulara cevap verilecektir.

Lisansüstü eğitim basamaklarına öğrenci alımında adayların geçmiş dönemlerde aldığı eğitim ve eğitim başarıları dikkate alınmaktadır. Burada en belirleyici unsurlardan biri de başvuran adayların mezuniyet notudur.

Almanya’da genel liseyi (Abitur, allgemeine Hochschulreife) veya meslek lisesini bitirenlerin (Fachabitur, Fachhochschulreife) lisans başvurularında, lise bitirme dereceleri  veya bitirdikleri lise türü ile devam edilmek istenilen yükseköğretim kurumu (Hochschule) arasında yakın bir ilişki vardır. Meslek lisesi mezunları mesleki ve teknik eğitim verilen programların yer aldığı yükseköğretim programlarına devam edebilirken, genel lise mezunları hem mesleki ve teknik eğitim kurumlarına hem de üniversitelere devam edebilmektedir.

Almanya’daki uygulamalı bilimler alanında eğitim verilen yükseköğretim kurumları Fachhochschule (FH), Hochschule (HS), Hochschule für angewandte Wissenschaften (HAW) veya İngilizcesi University of Applied Sciences, Technische Hochschule (TH) veya İngilizcesi  Institute of Technology-UAS) şeklinde adlandırılmaktadır. Bologna-Süreci ile başlayan ve Avrupa Ortak Yükseköğrenim Alanı oluşturulması ile ilgili çalışmalara bağlı olarak üniversiteler ve teknik eğitim verilen yükseköğretim kurumları arasındaki alana özgü eğitim şartları dışında verilen unvan ve bitirme dereceleri  (örn. Diplom-Ingenieur (Fachhochschule), Dipl.-Ing. (FH)) de bazı yerel uygulamalar dışında değişmiştir ve lisans, yükseklisans ve doktora olmak üzere üç basamaklı standart eğitim modeline geçilmiştir.

Dünyanın diğer ülkelerinden ve Türkiye’den gelen adaylardan Alman lise veya meslek lisesi diploma denkliği olmayanlardan öncelikle Almanca dil bilgisi istenmektedir. Almanca programlarda DSH 2, telc B2 veya C1 düzeyinde, İngilizce programlarda ise TOEFL (iBT) 72-94 arası puan, IELTS 5,5-6,5 arası puan istenmektedir. Bu sınavların yanı sıra TestDaF asgari 12/15 puan istenmektedir.

Yüksek lisans başvuru işlemleri sırasında istenen bir diğer husus da öğrencinin lisans düzeyinde aldığı dersler ve mezuniyet not ortalamasıdır. Bazı üniversiteler başvuran adayın yeterliliğini ölçmek için VPD notunu yeterli görürken, bazı üniversiteler de yabancı öğrenciler için üniversite giriş yeterlik sınavı TestAS (Test für ausländische Studierende) yapmaktadır. Bu sınavdan yüksek puan alan öğrenciler NC ( Numerus Clausus ) puanını 0,6 puan kadar yükseltebiliyor.  Hangi üniversitenin TestAS istediği konusu ilgili üniversitelerin başvuru şartları arasında yer almakta olup, adayların bu konuyla ilgili ön araştırma yapmasında yarar vardır.

VPD’ye gelince; VP (Vorprüfungsdokumentation) öğrencinin kaynak ülkede, örneğin Türkiye’de aldığı mezuniyet notunun Alman sistemindeki karşılığını gösteren bir belgedir. Bu belge Türk veya bir başka ülke not sistemi ile Alman not sisteminin karşılaştırılabilmesi için yapılan çeviri işleminin sonunda verilmektedir. Bir anlamda diploma doğrulama veya Almanya’da üniversite öğrenimi görecek diplomayı (Hochschulzugangsberechtigung) sorgulama diye düşünülebilir. Lisans öğrenimine başlayacaklar için HZB, Türkiye’de ÖSYM tarafından yapılan YKS ve/veya benzeri üniversite sınavı sonunda yapılan tercih işleminde öğrencinin bir bölüme yerleştirildiğini gösteren yerleştirme belgedir.

VDP isteyen üniversiteler için Uni-Assist sistemi kullanılır. Buradan yaklaşık sekiz haftada alınan bu belge düzenlenirken, notlar çevirilirken Bavyera Formülü adı verilen bir çevirme formülü kullanılmaktadır. Almanya’daki not sitemi Türkiye‘dekinin tersi şekilde olup, en yüksek notun 1 en düşük notun 4 olarak sıralandığı 4‘lü bir not sistemi kullanılmaktadır.

Gerek TestAS gerekse NC notunun yükseltilmesi gerekse TestAS sınavı hakkında bilgiye ve VPD sisteminin hesaplanması ile ilgili formüle internette ilgili üniversitelerin siteleri üzerinden ulaşılabilir.

Not: Bu yazı Bavyera Yeni Post Aktüel Gazetesi'nin Haziran 2022 sayısında yayımlanmıştır. Gazeteye https://en.calameo.com/read/00493334049b0ad56c469?authid=VHEuXdQ1f3y1 adresinden erişilebilmektedir.

Eğitim

 

Her ay kaleme alıp sizinle paylaştığım görüşlerimin muhtemelen sonuncusu olan bu yazıdan sonra Türkiye’ye döneceğim. Artık vakit bulabilirsem ve gazete yönetimi de uygun görürse Türkiye’den yazmaya çalışırım. Bugüne kadar Avrupalı Türklerin hayatlarına dokunmaya, onlara bazı noktalarda ayna tutmaya gayret ettim. Yazdıklarımdan kendini muhatap olarak gören ve alınan varsa, onlardan da bu vesile ile helallik istiyorum.


Avrupalı Türklerin gördüğüm öncelikli sorunları arasında eğitim geliyor. Eğitim; genel olarak bir insanın; duygusal, bedensel, zihinsel bakımdan sahip olduğu yeteneklerini yaşantısı yoluyla önceden belirlenen amaçlar doğrultusunda kasıtlı ve isteyerek geliştirmesi, değiştirmesi sürecidir. İnsanın bilgi edinme, davranışlarını geliştirme yolunda attığı adımların hepsi eğitim olarak tanımlanıyor. O nedenle donanımı ne olursa olsun, hemen herkesin eğitim söz konusu olunca söyleyecek bir sözü oluyor; kendinde cesaret buluyor. Hâlbuki eğitim ciddi bir konu, eğitmenlik de bir o kadar meşakkatli bir meslektir. Burada isteyerek ve kasıtlı olarak kavramlarının altı çizilmelidir ki kişilerin yaşantısı yoluyla toplumsal ve sosyal hayatın akışı içinde kendilerinden beklenen ve arzu edilen yönde değişimler geçirmesi, eğitimin bizzat kendisi olarak tanımlanmaktadır.  Burada en belirleyici unsur birey ve onun kendi yaşantılarıdır. Bireyin yaşantısı yoluyla istendik davranışları değiştirmek ise öncelikle öğrenciye inanmak, güvenmek ve ona kendisini önemli hissettirebilmekten geçer.

“Eğitim bir süreçtir” derken de aslında hayatın içinden gelenler ile kitapta yer alanların birleştirilmesi, hazmedilmesi söz konusudur. Sıralamada, kitaptaki bilgilerin yeri her faninin ruhuna üflenecek duadan sonra gelir. Bu süreçte kişilerin davranışlarını bilerek ve isteyerek veya ona verilen gizli aşikar mesajlarla hissettirmeden değiştirmesi sağlanırken, öğrenen ile öğreten arasında kurulan ilişkide, öğrenene öğrendikleriyle fark yaratabilecek özgüvenin verilmesi de lüzumludur. Bu davranış değişikliği birinin yüreğini ısıtmadan olmaz. Örse koyulacak demir ısındıktan sonra tavında dövülür, insan ise insan olana güvendikten sonra yüreğiyle, yüreğindekiyle fark yaratır. Bu fark toplumsal ve sosyal hayatın içinde kültürleme denen toplumsal değişim veya gelişim olarak görülür. Bir anlamda eğitim, bireyin içine doğduğu toplumdan başlayarak, ona önce yaşadığı toplumun kurallarına uymasını, sonra toplumsal ve sosyal hayatta üreten birey olmayı öğretir. İleri eğitim alanlar toplumun öz kaynaklarından beslenerek, fırsat bulmaları halinde topluma liderlik yaparlar ve en nihayetinde liderlik yaptığı toplumu daha ileri düzeylere taşıyacak çalışmaların paydaşı, sürükleyicisi olurlar. Bütün bunlar için gerekli donanım ve birikim eğitimle olur.

Eğitim belli bir amaca yönelikse ve önceden hazırlanan bir program çerçevesinde planlı bir şekilde yürütülüyorsa formal eğitim adını alır. Bu süreçte okullardaki öğretim etkinlikleri ön plana çıkar. Çocuklarımızın iyi eğitim imkânlarından yararlanabilmesi için çokça okuması ve dil engelinin bulunmaması gerekir. Yabancı bir ülkede, farklı bir kültür içinde yaşayan çocukların o ülkenin eğitim basamaklarını çıkabilmesi için önce köken dilini sonra da içinde yaşadığı kültürün dilini öğrenmesi gerekir. Okullarda verilen ve formal eğitim adı verilen eğitim imkânlarından yararlanılabilmesi için dil öğrenimi öncelikli konu olmalıdır. Okullarda verilen eğitimin içeriği; eğitim politikalarını belirleyenler tarafından devlet adına tasarlanır, öğretmenler tarafından uygulanır; eğitim denetimi yoluyla da denetlenir. Bu denetim öngörülen hedeflere, amaçlara ne ölçüde erişilebildiğini sınayan sınavlarla da değerlendirilebilir. Dolayısı ile formal eğitim okul öncesi, ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim basamaklarından oluşur.

Eğitim sadece okullarda değil, okul dışında, günlük hayatın akışında da verilmektedir. Eğitimin bir başka boyutu ise informal eğitimdir. Bu eğitim günlük hayatın içinde rastlantısal, rast gele ve gelişigüzel bir eğitimdir. Kişiler bilerek isteyerek olduğu kadar, istemese de hayatın içinde bir şeyler öğrenmektedir. Bu öğrenme süreci toplumsal ve sosyal hayatın içinde ve toplumun her kesiminde gerçekleşmektedir. Aile, akran grubu, iş yeri ve sokakta, günlük hayatın olağan akışı içinde ve kendiliğinden bu tip öğrenmeler gerçekleşmektedir. Dolayısı ile olumlu davranış değişikliği olduğu kadar, sigara içme, alkol veya madde bağımlılığı gibi istenmeyen davranış değişiklikleri de gözlenebilir. Formal eğitim, informal eğitimin istenmeyen yönlerinin önüne geçilebilmesi ve toplumsal hayatın sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla tesis edilmiş bir eğitimdir.

Eğitimin bir süreç olarak görüldüğünden bahisle, bu süreci üç aşamada ele almak mümkündür. Bunlar amaç, öğretme ve öğrenme etkinlikleri ile değerlendirmedir.

Eğitimin amacı belirlenirken toplumun ihtiyaçları, istekleri ve beklentileri de göz önüne alınır. İkinci aşamada, yani öğrenme ve öğretme aşamasında örgütlü ve planlı bir çaba söz konusudur. Öğrenme, kişide ortaya çıkan kalıcı değişmeler olarak tanımlanır iken öğretme, öğrenmenin gerçekleşmesini sağlayan her türlü etkinliktir. Değerlendirme ise eğitim süreçlerinde ve sonunda yapılır. Bireyin başladığı nokta ile geldiği nokta arasındaki gelişim ve değişim düzeyi ölçülür. Bu ölçüm yazılı, sözlü yoklama ve gözlemlerle yapılır.

Eğitim, çocuğun ana rahmine düştüğü andan itibaren başlayan ve insanlara özgü, kapsamlı bir süreçtir. Onu okulla sınırlandırmak, evin dışında üçüncü kişilerin sorumluluğuna bırakmak yerine okul öncesinden başlatmak gerekir. İnformal eğitim sürecinde sözden ziyade davranışlarla rol model olmaya çalışılması, söylenceler veya duyulanlardan ziyade bilimsel bilgilerden yararlanılması, hem milli ve manevi değerlere bağlı olması, hem de uluslar arası özelliklere uygun şekilde belli zaman ve mekân sınırlandırması yapmadan doğrudan hayatın içinden örneklerle verilmesi beklenir.

Eğitim milli olması, milletin yapısına, gelecek kuşakların gelişimine de olumlu yansır. Kişilerin toplumsal ve sosyal hayatın içinde nezaketi, üslubu, tarzı, tavrı, çalışkanlığı, fedakârlığı gibi erdemli yönleriyle eskilerin tabiriyle “nevi şahsına münhasır” farkındalık oluşturmasını ve hayırla yâd edilmesini sağlar.

Ne çare ki “Herkes hayatı kalbinin renginde yaşayıp, etrafındakilere de kalbinin rengini bulaştırırmış.” Anadolu’dan bir sözle bağlayalım; “Akıl fukara olunca, dil ukala olurmuş!” Yazılarımızda her ne kadar sürç-i lisan eylediysek af ola.

Not: Bu yazı Haber Avrupa Journal 2022 Haziran sayısında yayımlanmıştır. http://avrupa.at/egitim/ 

Argo Kullanımı

  Türkçede küfürle karışık sevgi, övgü ifadeleri vardır. Görünüşte çok masum gelen, üzerinde düşününce de derin anlamlar içeren kelimeleri b...