TRT Türkiye'nin Sesi Radyosu ve Memleketim FM tarafından 15.11.2016 tarihinde 14:00-14:50 arasında canlı yayımlanan "Biz Burada Kalıcıyız" adlı programda "Avusturya ile güncel ilişkilerimiz" konusu işlendi. Röportajdan satır başları.
Ele alınan konular:
1. Yabancılar Avusturya sosyal sistemine
yük mü?
2. Avusturyalı Türklerin gündelik hayatı
nasıl?
3. Gençlerin kendi aralarındaki sohbet
konuları neler?
4. Avusturyalı Türklerin Türkiye ile
bağları, Türkiye’ye karşı besledikleri hisleri nasıl?
5. Geri dönüş planları, geleceğe ilişkin
beklentileri neler?
6. Ülkeye sadakat duyguları nasıl?
7. Türkiye Avusturya’da iç siyaset
malzemesi yapılıyor mu?
8. Avusturya’daki Cumhurbaşkanlığı
seçimleri Türklere nasıl yansıyor?
9. Türkiye aleyhine afişler neyi işaret
ediyor?
10. Müslümanlara karşı yıldırma ve baskı
politikası var mı?
11. Avusturya ile Türkiye Arasındaki
Büyükelçi Krizi
12. Türkler, Avusturya’daki Türkiye
karşıtlığı konusunda ne düşünüyor?
Sonuç ve Değerlendirme
Giriş
Avrupalı kendisi 'kıtlık' olan
bir 'bolluk' çağında yaşıyor ve aslında bunun farkında değil. Henüz göremediği
şey; birbirine benzer ürünleri tüketmek veya tekdüzelik. Bu durum insanları
bıktırıyor. Avrupa'da 'popülist' hareketlerin
yükseliş çizgisini endişeyle izliyoruz. Bu durumun Avusturya'da da
Avrupa’da Medya ve Siyasetçiler adlı
yazısında şunları söylüyor
[1]: Medya da
topluluklar arasındaki bölünmelerin oluşmasında büyük bir rol oynadı Sağ
eğilimli medyadaki göçmen ve Müslüman karşıtı propaganda, topluluklardaki
gerilimleri artırdı ve yerli işçi sınıfından oluşan toplulukların önemli bir
bölümünü göçmen aleyhtarı bir hale getirdi. Medya kampanyası o kadar başarılı
oldu ki her sosyal problemin adresi olarak 'göç' gösterilir oldu ve İslam,
Batılı değerlerle uyumsuz ilan edildi. Bir katile, Müslüman ismi taşıyorsa
'terörist' yaftası yapıştırılıyor; teröristten farklı
olmadığı söyleniyor. Göç dalgasının yol açtığı demografik yapının hızla
değişmesine tepki olarak ortaya çıkan aşırı sağcı partiler toplum tabanında
'prim' yapıyorlar. Volkan Meral,
1. Yabancılar Avusturya sosyal sistemine yük mü?
19 Mayıs 2016'da açıklanan
araştırmaların sonucu Avusturya'da yaşayan yabancı kökenli insanların sosyal
sistemden faydalandıklarından çok daha fazla sisteme katkı sağladıkları
görülüyor. Yabancı kökenli insanlar 2015
yılında sisteme 5,3 milyar Euro katkıda bulunurken, sistemden 3,7 milyar Euro
aldıkları ortaya çıktı. Köklü Avusturyalılar ise 50,5 milyar katkı sağlarken,
sistemden 57,6 milyar yararlandılar. Başka
bir rakam ile ifade etmek gerekirse, köklü Avusturyalılar, katkılarından 970 Euro
fazlasını alırken; yabancı kökenli işçiler aldıklarından 1490 Euro fazla katkı
sağlamakta. Daha önceden yapılan araştırmalarda, Avusturyalıların yüzde
30'u yabancıların sisteme katkısından daha çok, sistemden faydalandıkları
düşünüyordu. Bu araştırmaya katılanların yüzde 63'ü yabancıların sosyal sisteme
katkısı ve sistemden aldıklarının hemen hemen aynı olduğunu düşünüyordu. Sadece
yüzde 7'si ise yabancılarının sosyal sisteme katkısının, sosyal sistemden aldıklarından
daha yüksek olduğunu tahmin ediyordu. Nihayet yapılan araştırmadan çıkan
sonuçlar bu yüzde 7'lik azınlığa hak veriyor. Aslında yabancı kökenli
Avusturyalılar yaş oranı yüksek olan yerli Avusturyalıların emekli maaşlarının
teminatı durumunda. Bugüne kadar sürekli söylediğimiz gibi, biz bu ülkeye yük
değiliz; aksine bu ülke için bir velinimetiz.
2. Avusturyalı Türklerin gündelik hayatı nasıl?
Murat Durdu, Havadis gazetesindeki köşesinde
Avrupa'da yaşamak,
Türkiye için ölmek başlıklı yazısında şu tespiti yapıyor:
Sabahları kalkıp Avrupa plakalı
araçlarımıza binip işyerimize gidiyor, Avrupa sisteminde helal ekmeğimizi
kazanıyor, yine Avrupa'nın öngördüğü şekilde harcamalarımız yapıyor ve
hayatımızın büyük bir bölümünü Avrupa'nın şekillendirdiği ortamlarda
geçiriyoruz.
Akşamları eve geldiğimizde ise, kendi özümüze göre düzenlediğimiz
yuvamızda kendi öz dilimiz ile selamladığımız ailemizle bambaşka bir dünyada
istirahat ediyoruz.
Hafta sonları
aile ziyaretlerimiz, vakit geçirdiğimiz camiler, dernekler ve kahvehaneler yine
Avrupa'nın tasarladığı kanun ve değer çerçevelerine saygılı olma çabasıyla
birlikte 'paralel' dedikleri dünyada buluyoruz kendimizi.
3. Gençlerin kendi aralarındaki sohbet konuları neler?
Birçoğumuzun özel hayatında köklü
Avrupalılar ile irtibatımız yok denecek kadar az; daha fazla kendimize yakın
gördüğümüz Anadolu insanı ile selamlaşıyor, muhabbet ediyor ve dertleşiyoruz. Spor
konuşulduğunda lig belli, siyaset konuşulduğunda devlet belli, siyasetçiler
konuşulduğunda meclis belli. Çünkü akşamları baktığımız televizyon kanalları belli.
Çünkü gelecekte kendimizi nerede görmek istediğimiz ülke belli (birçoğu için
hayalden öteye geçmese de), çünkü yerel halka ve yerel siyasete olan güven
belli. İstisnaların kaideyi bozmadığı tatbiki aşikâr.
4. Avusturyalı Türklerin Türkiye ile bağları, Türkiye’ye karşı
besledikleri hisleri nasıl?
Ömrünün bir kısmını anavatanda
geçirmiş olan ve o topraklara bağı daha kuvvetli olan insanlar bir yana, burada
dünyaya gözünü açan ve açtığı günden bu yana bu topraklarda yaşayan insanımız adeta Avrupa'da yaşıyor; ama kalbi
Türkiye için atıyor. Türk Milli Takımı oynadığında ekranların önüne
kilitleniyor, ülkemizde bir terör saldırısı olduğunda birlikte üzülüyoruz ve
ana vatanımızın bağrından kopmuş bir bilim adamının Nobel Ödülü aldığını
duyduğumuzda hep beraber gururlanıyoruz.
5. Geri dönüş planları, geleceğe ilişkin beklentileri neler?
Türkiye’ye 'temelli dönüş' birçoğumuz için hayalden ibaret ise, burada doğup
büyüyen insanlar için de temelden abes. Zira bir yerden gelmediklerine göre bir
başka yere geri dönme ihtimali de bir o kadar mantık dışı olur. Her ne kadar
köklerine ve ana kimliğine laf söyletmeseler de, ata toprağını bir tek yaz
mevsiminde görmüş olan bu neslin hayatını burada geçirecekleri ihtimali çok
yüksek. Öyleyse önce bunu kabullenmeli, gelecek ile ilgili endişelerimiz bu
yönde olmalı. Çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceğini teminat altına
alabilmek için sorunlarımız ile yüzleşmeli, kabullenmek ve sineye çekmek yerine
bunlar için mücadele etmeliyiz. Bizi hiç bir zaman kabul
etmeyecekler' veya 'Bunlar için biz her zaman Gastarbeiter konumunda kalacağız'
gibi kavramlardan kurtulup önce bu toprakları benimsemeli ve bu topraklar ile
onlardan daha çok ilgilenmeliyiz. İlgilenen arkadaşlarımıza önyargıları bir
kenara bırakarak desteklemeliyiz. İşte ancak o zaman bu topraklarda başarılı
nesiller yetiştirebilir ve ancak o zaman mutlu ve güçlü olabiliriz.
6. Ülkeye sadakat duyguları nasıl?
Avusturya Dışişleri ve
Entegrasyon Bakanı Sebastian Kurz, devlet televizyonu ORF’ye yaptığı
açıklamada, 15 Temmuz darbe kalkışmasına karşı çıkan Türklerin katıldığı
gösterileri eleştirerek, “Türkiye kökenli insanlar, Avusturya'ya karşı sadık
tutum göstermeli” dedi
.
Hatta Türkiye’ye ilgisi olanların geri dönmeleri gerektiğini belirtti. Aşırı sağcı Avusturya Özgürlükçü
Partisinin (FPÖ) cumhurbaşkanı adayı
Norbert
Hofer, Türk kökenlilerin Avusturya vatandaşlığının iptal edilmesini
isterken, Yeşiller Partisi Viyana Eyaleti Sözcüsü Joachim Kovacs ise darbe
karşıtı protestolarda kullanılan "bozkurt" selamının yasaklanmasını
talep etti. Öte yandan Avusturya’nın Wiener Neusttadt şehrinde, Fetullahçı
Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine karşı çıkan Türklerin evlerine ve
balkonlarına Türk bayrağı asması yasaklandı. Türkler, bu konuda farklı
düşünüyor. Sinan Şahinoğlu
,
Avusturya’da yaşayan Türkiye kökenlilerin
Avusturya
veya Türkiye’ye bağlılıklarını şöyle özetliyor: “Avusturya'da yaşayan
gurbetçiler olarak, eşi ile annesi arasında kalan erkeğin acıklı durumunu
yaşıyoruz”.
Bir yanda annemiz konumunda olan "ana" vatanımız Türkiye,
diğer yanda hayat arkadaşı olarak seçtiğimiz ve ömrümüzü vereceğimiz eş
konumunda olan yaşadığımız ülke olan Avusturya. Bir yandan annemiz konumunda
olan Türkiye üzerimizdeki etkinliğini sürdürmeye çalışıyor, diğer yanda eşimiz
konumunda olan Avusturya. “Avusturya, "Anneni artık
unut, artık o yok, ben varım; sadece beni düşün" diyor. Dışişleri Bakanı
Kurz, Türkiye'yi eleştirince annesi eşi tarafından eleştirilen bir erkek gibi
büyük bir kızgınlık yaşıyor; aynı şekilde Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu
Avusturya'yı eleştirince de eşi annesi tarafından eleştirilen ve "Ne gerek
var şimdi anne" diye serzenişte bulunan bir erkek konumuna dönüşüyoruz.”
diyor. Türkler bu ülkede, “Annesi ve eşi çok iyi geçinen
"nadir" erkekler gibi mutlu olmak istiyor, Avusturya ve Türkiye'nin
sorun yaşamadığı ve çok iyi ilişkileri olduğu bir durumun hayalini kuruyor” Buna karşın, “Anneler ve eşler;
erkeğin hem anneye hem de eşe ait bir varlık olduğu gerçeğini kabul etmeyerek;
yaşanan herhangi bir sorunda erkeği illaki bir tercih yapmak zorunda bırakmaya
çalışıyor". Bu konuda tecrübeli olan erkek,
annesi ile eşini aynı anda idare edebilen ve başarı ile tercih yapmak
zorunluluğundan sıyrılabilen erkektir. Üzerimizde egemenlik kurmaya çalışan
annemizi de, eşimizi de kıramıyor; arada biz üzülüyoruz.
Yani uzun lafın kısası, Avusturya'da
yaşayan gurbetçiler olarak bir tercih yapmak istemiyoruz; eşimiz (Avusturya) ve
annemizle (Türkiye) beraber mutlu bir şekilde yaşamak istiyoruz. Gerçi
illaki bir tercih yapmak zorunda kalındığı zaman "eşini" tercih edebilen erkekler olsa da; akıllı erkek "Bin tane eş bulabilirim, ama bir tane daha
anne bulamam" gerçeğini çok iyi bilir. Annesi ile eşini aynı anda
idare edebilen ve başarı ile tercih yapmak zorunluluğundan sıyrılabilen
erkeklerden olmak istiyoruz, ancak
illaki bir tercih yapacaksak; akıllı bir erkek olarak tercihimiz tabi ki çok
nettir...
7. Türkiye Avusturya’da iç siyaset malzemesi yapılıyor mu?
Avusturya’da özellikle Suriye,
Irak, Filistinlilerin yönetimden olduğu
Avusturya’daki tüm Müslümanları temsil eden Avusturya İslam Cemiyeti’nin
(IGGIO) özellikle Viyana’da düzenlediği Gazze halkına destek bin ile iki bin
kişiden olusan gösterilerilerde başta Milli Görüş-Sadet Partisi, AK Parti
sempatizenleri, Süleymanlılar ve Türk Federasyonu Türk bayrakları açarak
vermesi Avusturya’da Türk düşmanlığını tepe yaptırdı. Burada sanki
Avusturya’daki tüm Türk toplumu Bayraklar ile tepki verdi. Avusturya Parlamentosunda grubu
bulunan altı siyasi parti, Türkiye karşıtı ortak bildiri imzaladı. Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) Grup
Başkanvekili Andreas Schieder, Halk Partisi (ÖVP) Grup Başkanvekili Reinhold
Lopatka, Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) Genel Başkanı Heinz-Christian
Strache, Yeşiller Milletvekili Aygül Berivan Aslan, Yeni Avusturya Partisi
(NEOS) Grup Başkanvekili Matthias Strolz ve Stronach Ekibi Partisi (Team
Stronach) Grup Başkanvekili Robart Lugar, Meclis'te ortak basın toplantısı
düzenledi. Toplantıda, Türkiye hakkında
hazırladıkları ortak bildiriye imza atan siyasiler, tutuklanan HDP'li
milletvekilleri ve gazetecilerin serbest bırakılması ve Türkiye-AB
müzakerelerinin askıya alınması çağrısında bulundular. 15 Temmuz darbe girişiminden
sonra yürürlüğe giren olağanüstü hal uygulamasının eleştirildiği bildiride,
darbecilerin, milletvekilleri ve gazetecilerin tutuklanması nedeniyle derin
kaygı duyulduğu ifade edildi. Bildiride, "Türk hükümetinden tutuklu
milletvekilleri ve gazetecileri derhal serbest bırakmalarını talep
ediyoruz" denildi. Bu eylemde de yine Avusturya'da birbiriyle
anlaşmazlıklarıyla bilinen siyasetçilerin, Türkiye karşıtlığında birleşmeleri
dikkat çekti. Öte yandan Avusturya Başbakanı Christian Kern "Erdoğan'ın Türkiye'yi ters yöne doğru
götürdüğünü görmek çok düşündürücüdür. Avrupa'nın demokrasi değerlerini
benimseyip, hukuk devleti olma yönünde ilerleyip insan haklarını güçlendirmek
yerine büyük adımlarla bu değerlerden uzaklaşıyor" diye demeç vermiştir. Türkiye
kökenli vekiller de farklı düşünmüyor. Örneğin Avusturya Yeşiller Partisi
Federal Milletvekili Berivan Aslan Berivan
Aslan; Avusturya Dışişleri Bakanı Kurz'a; "Kurz, Avusturya'nın Ankara
büyükelçisini geri çekmeli" şeklinde bir çağrı yaptı. Türkiye'de
yaşanan siyasi gelişmeler ve yukarıda özetlenen demeçler sonrası, ülkede
yaşanan siyasi gerginlik Vorarlberg'e taşındı ve ATİB Rankweil Camisi'ne siyasi
yazı yazıldı ve Türkiye Cumhuriyeti Bregenz Başkonsolosluğu önünde Türkiye
karşıtı gösteriler yapıldı. Her seçim
öncesi Türk ve Müslüman karşıtı yaptığı açıklamalar Türk ve Müslüman toplumu
üzerinde zaten yeteri kadar tedirginlik ve nefret oluşturmuş olsa da, yaptığı
son açıklama Avusturya'nın toplum huzuruna zarar verecek boyuta geldi. Bunun
üzerine, Vorarlberg Eyalet Başkanı Markus Wallner, NBZ yönetim kurulu olarak
Vorarlberg Türk toplumu adına kendisine gönderilen ''Gerçekten
Avusturya'yı terk etmelerini istiyorsanız, haklarını verin'' başlıklı
mektuba, bir mektup ile cevap verdi. Mektupta ''Vorarlberg'in dünyanın
en yaşanabilir bölgelerinden biri olması, etnik köken gözetmeksizin bütün
toplumumuzun günlük katkılarıyla mümkün olmuştur'' ifadelerini
kullanan Başkan Wallner, Vorarlberg'de Türkiye iç sorunlarının tartışılmasını
eleştirdi.
8. Avusturya’daki Cumhurbaşkanlığı
seçimleri Türklere nasıl yansıyor?
4 Aralık 2016 Pazar günü gerçekleşecek
olan Avusturya Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi Heinz-Christian Strache,
FPÖ'nün cumhurbaşkanı adayı Norbert Hofer için oy toplama çalışmalarına devam
ediyor. FPÖ Genel Başkanı Heinz-Christian Strache'nin, Avusturya'da yaşayan
Sırp vatandaşlara yönelik olarak sarfettiği; "Sırp'lar Avrupa'nın
Müslümanlaşmasını istemiyorsa, Hofer'e oy versinler" ifadelerini şiddetle
kınıyor ve Avusturya'da yaşayan ırk ve inançlar üzerinden siyaset yapmasını da
asla kabul etmediğimizi kamuoyuna ilan ediyoruz.
Alexander
Van der Bellen ise diğer gruplar tarafından destekleniyor.
9. Türkiye aleyhine afişler neyi işaret
ediyor?
Başta PKK
ve diğer terör örgütleri olmak üzere Türkiye'nin aleyhine çalışan bütün
terörist yapılanmaları destekleyen Avusturya'da FETÖ'nün başarısız darbe
kalkışması da büyük destek gördü. Darbe kalkışmasını protesto eden
vatandaşların Türk bayrağı asmasını yasaklayan Avusturya, Viyana Havalimanında
Türkiye'yi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef alan bir dizi reklam afişi
asılmasına sessiz destek verdi. Yayınlanan afiş gelen tepkiler üzerine
kaldırıldı.
10. Müslümanlara karşı yıldırma ve baskı
politikası var mı?
Yakın
geçmişte bir İslam Yasası çıkarıldı. Bu yasa ile mevcut kimi haklar kısıtlandı.
Türkler ve Müslümanlara karşı bir baskı ve yıldırma politikası izleniyor gibi
bir izlenim var. Sosyal paylaşım sitesi Facebook'ta düzenlenen ''Avrupa'ya
korku yayalım'' adlı bildiri Müslümanları çileden çıkardı. Almanca
olarak yayınlanan bildiride, 30 Eylül 2016-02 Ekim 2016 tarihleri
arasında başörtülü ve zenci kadınlara yumruk atma çağrısı
yapılıyor. Akılalmaz bildiride sadece kadınlara saldırılması çağrısı yapılırken, ''Başörtülü
veya siyahi bir bayanın yüzüne yumruk atarak yoluna devam et'', ''İkinci
yumruk yok, sadece karşılık verirse'', ''Böylece Müslümanlar ve
zenciler arasında korku yayacağız. Kadınlar ya evde kalacak ya da sadece
kocalarıyla sokağa çıkacak'' gibi ırkçı ifadeler ile şiddet çağrısı
yapılıyor. Almanya'dan bir kişinin Instagram üzerinden
yayınladığı düşünülen bildiri için Alman Polisi geniş çaplı bir araştırma
başlatırken, Facebook'ta paylaşım yapan kişilerin ekran resmi (Screenshot)
alarak paylaşım yaptığı ve bildiriyi yazan ilk kişinin araştırıldığı
belirtildi.
11. Avusturya ile Türkiye Arasındaki
Büyükelçi Krizi
23 Nisan
2015'te 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddiaları lehine ortak deklarasyona imza
atmış ve Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Viyana
Büyükelçisi Hasan Göğüş'ü Ankara'ya çağırmıştı. Avusturya Dışişleri Bakanı
Sebastian Kurz'un, Ankara'ya giderek 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarını
tanımadıklarına ilişkin taahhüt vermesi üzerine Büyükelçi Göğüş, 5 ay sonra
Eylül 2015'de Viyana'ya dönmüştü. Büyükelçi
Göğüş, terör örgütü PKK yandaşlarının 20 Ağustos 2016'da Viyana sokaklarında
Türkiye aleyhine yürüyüş düzenlemesi üzerine yeniden Ankara'ya çağrıldı.
Avusturya hükümetinin Türkiye karşıtı tutumu nedeniyle Viyana'da yaklaşık üç
aydır büyükelçi bulunmuyor. Resmi Gazete'nin 4 Ekim 2016 tarihli sayısında
yayınlanan karara göre, Türkiye'nin yeni Viyana Büyükelçisi Mehmet Ferden Çarıkçı oldu. Kısa bir
süre önce yaşanan Avusturya-Türkiye krizinden sonra Türkiye'ye çağrılan
Türkiye'nin Avusturya Büyükelçisi Mehmet Hasan Göğüş ise Portekiz Büyükelçisi
olarak atandı.
12. Türkler, Avusturya’daki Türkiye karşıtlığı konusunda ne düşünüyor?
Hüsrev Bayraktar Havadis Gazetesi’ndeki
Büyük Türkü Ye! Başlıklı yazısında, yaşananların farkında
olduklarının ışığını veriyor
.
Avrupa’daki siyasiler her geçen gün Türk ve İslam karşıtı sözlerini daha da
hırçınlaştırıyor. Peki Sebep? Türklerin Avrupa’daki uyumsuzluğu ya da Avrupa’ya
yük olması mı? Tabii ki hayır! Türk milleti kendi sırtını kendi kaşımayı bilen
sayılı milletlerden, Avrupa’da yaşayan 83.000 Türk girişimci 500 binden fazla
insana istihdam sağlarken, Avrupa’daki yıllık gayri safi milli hasılaya katkısı
yaklaşık 330 milyar Euro. Demek ki Türklere olan düşmanlık AB ye yük oluşumuz
falan değil. Mantıksal olarak ta olamaz. Korkulan tek şey, Türk-İslam
zihniyetinin tekrar canlanması korkusudur. Büyük düşünen, hızla gelişen,
teknoloji, bilim, fikir ve ekonomide sürekli farklılık yaratmaya çalışan ve en önemlisi
İslam coğrafyasını bir araya getirme arzusu bizleri AB nezdinde hedefe
oturtuyor.
Sonuç
Uluslararası ilişkiler uzun
soluklu ve uzun emek isteyen çalışmalarla kurulur ve yürütülür. Biz kendimize
baktığımızda eksiklerimiz var mı diye sorduğumuzda şunu görüyorum: Batı
medeniyeti ile onun üstün olduğu maddi alanlarda yarışmak, varlık gösteremediği
mana alanında çözüm sun(a)mamak, bizim asıl kusurumuz ve yanlışımız olarak görünüyor.
Programın podcastine şu adresten ulaşabilirsiniz:
http://medya.trt.net.tr/medya7/ses/2016/11/22/6f092a91-0bd0-4fbb-b3b8-8fcf03777681.mp3 (5.12.2016)