3 Ocak 2014 Cuma

Eskişehir'deki yükseköğretim kurumları ve Anadolu Üniversitesi'nin yapılandırılmasına ilişkin tartışmalar

Mustafa Çakır[1]
Öz: Geçmişten geleceğe uzanan bir başarı öyküsü olan Anadolu Üniversitesi’nin gelecekte yeniden yapılandırılmasıyla ilgili tartışmalara farklı bir bakış kazandırmak için hazırlanan ve akademik bir eser olma iddiasından uzak, “No’lacak bu üniversitenin hali?” bağlamında, otuz yılı aşkın süre içinde öğrenci, öğretim üyesi ve yönetici olarak edinilen deneyimlerin ve önerilerin aktarıldığı bu çalışmada önce Eskişehir’de kurulmuş olan yükseköğretim kurumlarının tarihi hakkında kısa bilgi verildi. Ardından 496 sayılı KHK ile kurulan Osmangazi Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi’nin “ağırlıklı açık üniversite” görevini yerine getirmek üzere yapılandırılması süreci anlatıldı. Avrupa Yükseköğretim Alanı’nın (European Higher Education Area-EHEA) yeniden yapılandırılması için örgün ve açık yükseköğretim programlarında yürütülen Bologna Süreci kapsamındaki Avrupa Kredi Transfer Sistemi-AKTS/ Diploma Eki-DE ve yeterlilikler, öğrenim çıktıları gibi çalışmalar hakkında bilgi verildi ve Anadolu Üniversitesi’nin bölünmesi konusundaki tartışmalara değinildi.  Son olarak da üniversitenin bölünmesi halinde oluşturulacak yapılandırmaya yönelik görüş ve öneriler, değişik başlıklar altında sunuldu.
Anahtar Sözcükler: Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim, Bologna süreci

Giriş

Eskişehir’in gerek sanayi gerekse kültürel alanlardaki gelişimi, gerek geçmişte gerekse günümüzde belli kişilerin belirleyici, etkin rol üstlenmesiyle sağlanıyor. Bu isimler arasında geçmişte öne çıkan Prof. Dr. Orhan Oğuz kaynakları iyi kullanabilen, yapıcı ve girişimci kimliği ile Eskişehir’e örnek bir yükseköğretim kurumu kazandırılmasını sağlamış. Ondan sonra gelen yöneticiler de Anadolu Üniversitesi gibi bir üniversitenin kurulmasına ve bir dünya üniversitesi düzeyine getirilmesi için çalışmışlar. Bu süreçte bilimsel bilgiyi üretme, uygulamaya geçirme, Türkiye’nin eğitim sorunlarına çözüm üreterek yurttaşların yükseköğretim talebinin karşılanması konusunda öncü ve örnek uygulamalar yapmışlar.

Eskişehir’de yeni bir üniversite kurulması tartışmalarının yapılması nedeniyle hazırlanan bu çalışmada, Anadolu Üniversitesi’nin ve Eskişehir’deki yükseköğretim kurumlarının kuruluşları, yeniden yapılandırılma süreçleri ve geçmişten günümüze gelen eğitim serüvenleri kısaca anlatılmış; Anadolu Üniversitesi’nin ayrıştırılarak bünyesinden yeni üniversiteler çıkarılması halinde öngörülebilecek durumlar hakkında beyin fırtınası yapılmaktadır.

Eskişehir’de kurulan yükseköğretim kurumları

Şehirdeki yükseköğretim kurumlarının tarihi incelendiğinde, 1982 yılına gelinceye kadar altı ayrı yükseköğretim kurumu olduğu görülüyor[2]. Süreç, gece eğitimi verilen İktisat ve Ticaret Yüksekokulu (06.11.1958) ile başladı ve Cengiz Topel Caddesi üzerindeki eski İş ve İşçi Bulma Kurumu binasında eğitim öğretime başlanan bu okul bir yıl sonra (1959) Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi (EİTİA) adını aldı; faaliyetlerine Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi (EİTİA) adıyla 1982 yılına değin devam etti. 20.07.1982’de Anadolu Üniversitesi adını aldı. EİTİA, bu niteliği ile şehirdeki ilk yükseköğretim kurumu olma özelliğine sahip. EİTİA’dan sonra kurulan ve kurulduğu tarihte Anadolu Üniversitesi’ne bilimsel altyapı oluşturan diğer yükseköğretim kurumları şunlar:

Yabancı Diller Yüksekokulu (MEB YDYO) ise 1959 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak kuruldu ve 1982’de Anadolu Üniversitesi’ne bağlanarak Eğitim Fakültesi adını aldı[3].

Eskişehir Hastaş Eczacılık ve Kimya Mühendisliği Özel Yüksekokulu 18 Kasım 1968’de kuruldu. Anayasa Mahkemesi kararı (09.07.1971) ve 1472 sayılı yasa ile devletleştirilerek EİTİA’ne devredildi (02.06.1979). Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisine bağlı Sağlık Bilimleri Fakültesi, adının değiştirilmesiyle rektörlüğe bağlı Eczacılık Fakültesi adını aldı (Kanun No: 2809/21d).

Eskişehir Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi (EDMMA), 1970 yılında İnşaat ve Makine Mühendisliği bölümleri ile kuruldu. O da 2547 sayılı yasa ile Eskişehir Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi ile Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Endüstri Bilimleri Fakültesinin birleştirilmesiyle Anadolu Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı olarak oluşturulan Mühendislik – Mimarlık Fakültesi’ne dönüştü.

Eğitim Enstitüsü 1971 yılında kuruldu.  1981 yılına gelindiğinde ise “öğretmen yetiştirme görevinin” Eğitim Fakültelerine verilmesi gerekçesiyle kapatıldı.

Anadolu Üniversitesi, 30.11.1973 tarihinde 1787 sayılı kanun ile kuruldu. Bünyesinde Fen Edebiyat Fakültesi ile Tıp Fakültesi vardı. Hacettepe Üniversitesi Senatosu´nun 13 Şubat 1970 gün ve 670-1 sayılı kararı uyarınca, kuruluş yıllarındaki ilk öğrenciler eğitim öğretime Hacettepe Üniversitesi’nde devam ettiler[4]. 1981 yılında 2547 sayılı YÖK´nun çıkmasıyla (RG: 06.11.1981) 1787 sayılı Anadolu Üniversitesi Kuruluş Kanunu yürürlükten kaldırıldı ve bu eğitim kurumu yeni kurulan Anadolu Üniversitesi’ne bağlandı.

Bütün bu yükseköğretim kurumları 20.07.1982 tarihindeki 41 sayılı KHK ile (EİTİA, EDMMA, MEB YDYO ve Hacettepe Üniversitesi bünyesindeki Anadolu Üniversitesi Tıp Fakültesi) yeni kurulan Anadolu Üniversitesi’ne bağlandı.

Anadolu Üniversitesi’nin marka değeri, Prof. Dr. Rıdvan Karluk’un çok iyi analiz ettiği ve Eskişehir Sakarya Gazetesi’nde değişik tarihlerde yayımlanan köşe yazılarından[5] ve Prof. Dr. Orhan Oğuz Hoca’nın “Anadolu`da Bir Üniversite`nin Kuruluş Öyküsü”[6] adlı kitabından anlaşıldığına göre uzun erimli, planlı çalışmaların verimli sonucu oluşmuş.

Anadolu Üniversitesi, Eskişehir yükseköğretim tarihinde önemli yeri olan EİTİA kurumsal değerleri üzerine inşa edilirken, Rektörden başlayarak eğitim, mühendislik, fen edebiyat gibi hemen hemen bütün akademik ve idari birimlerin üst yöneticileri uzun süre EİTİA kökenlilerden atanmış. Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'in rektörlüğü döneminde oluşturduğu (burada isimlerini tek tek yazarak hata yapmaktan çekindiğim) çekirdek kadronun ince eleyip sıkça dokuyarak oluşturdukları Açık yükseköğretime gösterilen aşırı ilgi öngörülemeyen hızlı büyümeyi de beraberinde getirmiş. Kurumun kendi içinde kendine benzeyerek çoğalması (inbreeding)[7] ve idari-mali sorunları aşması için pratik çözümler üretilmeye çalışılmış. Bölünmeler kaçınılmaz olmuş. Önce Kütahya ve Afyon’daki birimler ayrılmış.

Anadolu Üniversitesi’nden 3.7.1992 tarih ve 3837 sayılı kanunla ayrılan Kütahya İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ve Kütahya Meslek Yüksekokulu Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’nin çekirdeğini oluşturmuş[8].

1974 yılında EİTİA’sine bağlı olarak kurulan  Afyonkarahisar Maliye Muhasebe Yüksekokulu 1987 yılında Anadolu Üniversitesine bağlı Afyonkarahisar İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi haline dönüştürülmüş; Afyonkarahisar Meslek Yüksekokulu ile Bolvadin Meslek Yüksekokulu ile birlikte 3 Temmuz 1992 tarih ve 3837 sayılı kanunla kurulan Afyon Kocatepe Üniversitesi’ne bağlanmış[9].

Anadolu Üniversitesi’nin fiziki altyapısı ve insan kaynakları ile ilgili sorunların iyiden iyiye hissedilmeye başlanması üzerine bir yanda DMMA kökenliler ile Anadolu Üniversitesi Tıp Fakültesi kökenlileri öbür yanda EİTİA kökenlileri bazı arayışlara yöneltmiş. Dumlupınar ve Kocatepe üniversitelerinden sonra Osmangazi Üniversitesi’nin kuruluş fikri bu süreçte belirginleşmiş ve Anadolu Üniversitesi 18 Ağustos 1993 tarihinde 496 sayılı kanunun hükmünde kararname ile ikiye bölünerek Osmangazi Üniversitesi (Md. 496/2) kurulmuş. Üniversitenin adı 2005 yılında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) olarak tashih edilmiş. Resmi kuruluşu 1993 olmasına rağmen, EDMMA’nin kuruluşu olan 1970 senesi kuruluş yılı olarak benimsenmiş[10].

Anadolu Üniversitesi’nin bölünmesiyle kurulan Kütahya ve Afyonkarahisar’daki üniversitelerin yanı sıra ESOGÜ ile AÜ elde ettikleri başarılar, ulusal ve uluslararası bilim dünyasında yer almaya devam ediyor.

496 sayılı KHK ile kurulan Osmangazi Üniversitesi’nin ayrılmasından sonra Anadolu Üniversitesi yeniden yapılandırıldı; bünyesinde örgün birimlerin yanı sıra açık ve uzaktan öğretim sistemi ile eğitim verilen iki yeni fakülte daha açılarak AĞIRLIKLI AÇIK ÜNİVERSİTE fonksiyonu yapmakla görevli bir üniversite olarak tanımlandı. Aslında bu tarihte Türkiye’de bir açık üniversitenin temeli atıldı.

2007 yılına gelindiğinde dördüncü bölünme yaşandı. 5662 sayılı Kanunla 17 yeni üniversite kuruldu (RG 26536/28.05.2007). Bu kanun kapsamında Anadolu Üniversitesi’ne bağlı Bilecik ve Bozüyük meslek yüksekokulları ile Dumlupınar Üniversitesi’ne bağlı Bilecik İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ve bazı meslek yüksekokulları Bilecik Üniversitesi çatısı altında toplandı. 2012 yılında yapılan isim tashihi ile de Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi adını aldı[11].

Anadolu Üniversitesi’nin 496 sayılı KHK ile yeniden yapılandırılması

Anadolu Üniversitesi 496 sayılı KHK ile “ağırlıklı olarak açık üniversite” olarak tanımlanmasına karşın, o tarihten bu yana geçirdiği sürede bu işlevini gerçek anlamda yerine getirme konusunda bir dizi sıkıntıları aşmak zorunda kaldı. Üniversite ikiye bölündükten sonraki yönetim, adeta yeni bir üniversite kurdu. O dönem rektör olarak görev yapan Prof. Dr. Akar Öcal ve ekibi üniversitenin yeniden yapılandırılması konusunda emek yoğun bir mesai harcadı. Bu bölünmede mühendislik, edebiyat, fen, işletme, iktisat fakültelerinin yanı sıra her birini tek tek sıralamakta güçlük çekebileceğim yüksekokullar ve enstitüler yeni baştan kuruldu. Kurum kısa sürede yeni bir dinamizm kazandı.  

Takip eden dönemde görev yapan Prof. Dr. Engin Ataç ve ekibi, hem açıköğretim sistemini hem de örgün yapıyı birlikte ele aldı. Örgün eğitim verilen pek çok birimin ihtiyacı olan fiziksel altyapı (Fen Fakültesi, Edebiyat Fakültesi, Mühendislik Fakültesi vd.) ve demirbaş envanteri ile arşiv bilgi sistemi bu dönemde oluşturuldu. Açıköğretim Fakültesi’nin 20. Kuruluş yıldönümü münasebetiyle 23-25 Mayıs 2002 tarihleri arasında düzenlenen uluslararası katılımlı Açık ve Uzaktan Eğitim Sempozyumu[12] bir anlamda açıköğretim sisteminin o dönemdeki durumunu ortaya koymaktadır. Bu dönemde görev yapan yöneticiler, açıköğretim sisteminin iyileştirilmesi için cesaretle aldıkları ve hayata geçirdikleri radikal kararlar ile öğrenci sayısının yüzde yüze yakın oranlarda artmasını sağladılar.

Bu dönemde gerek yurt içinde, gerekse yurt dışındaki hizmet ağı ile Türkiye ve dünyadaki yönelimler dikkate alınarak açılan yeni programlar, öğrenci sayısında beklenenin üzerinde bir artış sağlamanın yanı sıra, üniversiteye uluslararası bir saygınlık da kazandırdı. Bu dönemde Batı Avrupa bürosu akredite oldu ve Köln Üniversitesi ile sertifika ve ortak Yükseklisans programları başlatıldı. Avrupa Açık Üniversiteler Birliği’ne üye olundu.

Örgün eğitimde de zihinsel bir dönüşüm yaşandı. 2547/65. maddeye göre hazırlanan çerçeve yönetmelikte öngörülen yardımcı doçentlik, doçentlik ve profesörlüğe yükseltilme ve atanma işlemlerine ilave olarak alınan bir senato kararı ile “Anadolu Üniversitesinde Öğretim Üyeliği Kadrolarına Başvurma ile İlgili Değerlendirme Ölçütler” daha nesnel bir yapıya büründü (17. 11.1998). 2000 yılından itibaren yürürlüğe giren bu yönerge ile kimin hangi kadroya ne şekilde başvuru yapabileceği konusunda kişisel kariyer planlaması yapması sağlandı.

Yine aynı dönemde Anadolu Üniversitesi bünyesinde ilk defa Bilim Etiği Kurulu oluşturuldu ve bu kurul öğretim elemanlarına ve öğrencilerine bilim etiği kurallarını öğretmek/hatırlatmak üzere bir bilim etiği kılavuzu hazırladı.

2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 7 inci ve 65 inci maddelerine dayanılarak hazırlanan ve 20.09.2005 tarih ve 25942 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Yükseköğretim Kurumlarında Akademik Değerlendirme ve Kalite Geliştirme Yönetmeliği” kapsamında Anadolu Üniversitesi Akademik Değerlendirme ve Kalite Geliştirme Kurulu (ANADEK) oluşturuldu[13]. Bu kurul, rektör Prof. Dr. Engin Ataç’ın başkanlığında üniversitenin öğretim, araştırma ve kamu hizmetleri konusundaki misyonu ile vizyonunun yanı sıra ortak temel değerleri belirleyen bir arama konferansı gerçekleştirdi[14].

Ardından gelen Prof. Dr. Fevzi Sürmeli’nin rektörlüğü döneminde de mevcut sürecin geliştirilmesi ve daha ileri düzeye taşınması konusunda önemli çalışmalarda bulunuldu. Öngörülen vizyon, misyon ve temel değerlerin gerçekleştirilmesi bakımından gerekli stratejilerin belirlenmesi ve stratejik planının hazırlanması için ANADEK görevlendirildi. Böylece ilk defa tabandan üst yönetim kademelerine kadar bireysel ve kurumsal stratejiler öngörülebilir; performanslar ölçülebilir hale geldi. Performansa dayalı bütçe uygulaması için gerekli altyapı oluşturuldu.

2005-2006 öğretim yılından itibaren her bir ders için kullanılan yerel kredilerin yerine Avrupa Kredi Sistemine (AKTS) geçildi ve diploma ekinde de bu krediler kullanılmaya başlandı[15].

Avrupa yüksek öğrenim alanında güçlü bir tanınırlığa sahip olan ve Avrupa Üniversiteler Birliği (EUA) tarafından yürütülen Kurumsal Değerlendirme (IEP) sürecine geçilerek, üniversitenin çalışmaları aynı dönemde 21 Türk üniversitesi ile birlikte bağımsız dış değerlendirmeye açıldı. Üniversite bu süreçte ayrı bir Özdeğerlendirme ekibi oluşturdu. 2009-2013 yıllarına ilişkin stratejik plan taslağı ile bu ekibin hazırladığı özdeğerlendirme raporları EUA Kurumsal Değerlendirme Programı Yürütme Kurulu tarafından oluşturulan Kurumsal Değerlendirme ekibine verildi ve 2008 yılında kapsamlı bir rapor alındı[16]. Bu raporda söz konusu edilen gelişmeye açık yönler üzerinde yapılan çalışmalardan sonra 2009 yılında yeni bir izleme raporu istendi ve 2010 yılında IEP izleme değerlendirilmesi alındı[17]. Bu süreçlerde açıköğretim sistemi odak noktası olarak öne çıkarılmasına karşın, açıköğretim programlarında AKTS uygulaması kurumsal öncelikler arasına alınmadı. Bunun yerine açık yükseköğretim programlarında günün gereksinimlerine bağlı olarak “Turizm ve Seyahat Hizmetleri”, “Elektrik Enerjisi Üretim, İletim ve Dağıtımı”[18] gibi önlisans ve ‘Konaklama İşletmeciliği” gibi lisans düzeyinde yeni programlar açıldı[19]. Bu dönemde idari ve akademik birimlerce hazırlanan ve Anadolu Üniversitesi’nin 50 yıllık kurumsal tarihini ortaya koyması beklenen tarih komisyonunun yayıma hazırladığı dokümanter çalışma, üniversite yönetiminin değişmesiyle yayımlan(a)madan kadük oldu.

Prof. Dr. Davut Aydın’ın göreve gelmesiyle birlikte “Gelecek Tasarımı 2020” başlığıyla vizyon, misyon, ana hedefler ve yeni atılım ivmelerinin görüşüldüğü yeni bir arama konferansı düzenlendi (11-12 Şubat 2010). Bu konferansta Anadolu Üniversitesi’nin vizyonu “Yaşam boyu öğrenme odaklı bir dünya üniversitesi olmak” diye belirlenirken[20] üniversitenin açık ve uzaktan öğretim konusundaki özel konumuna dikkat çekildi.

AKTS uygulamasıyla ilgili süreç, bu dönemde de kesintiye uğramadı; aksine devam ettirildi. Önceki dönemde yapılan yoğun çalışmaların doğal sonucu olarak da Avrupa Komisyonu Eğitim, Görsel-İşitsel ve Kültür Ajansı (The Education, Audiovisual and Culture Executive Agency – EACEA), 2010 yılında Diploma Eki Etiketini (DS Label), 2011 yılında ise AKTS Eki (ECTS Label) kullanma iznini verdi[21]. Ajansa yapılan başvuruların değerlendirilmesiyle alınan bu belgeler, kimi çevrelerde öne sürüldüğü gibi ne bir ödül, ne de verilen eğitimin kalitesi hakkında güvence belgesidir. Bununla birlikte eğitim süreçlerinde öğrenci dolaşımı ve alınan derslerin kredilendirilebilmesi konularında şeffaflık başta olmak üzere, AB uygulamalarının EACEA tarafından belirlenen ölçütlere uygun olduğunu ve bu şekilde uluslararası tanınırlığın güvence altına alındığını göstermesi bakımından önemlidir[22]. AB’nin ilgili kurumları tarafından kuruma verilen bu belgelerle üniversitenin Avrupalı üniversiteler arasında konumlanması ve tanımlanması belgelendirilmiş oldu. Bu belgeler Avrupa Yükseköğretim Alanı içerisinde yer alan ülke vatandaşlarının, yükseköğrenim görmek ya da çalışmak amacı ile Avrupa’da kolayca dolaşabilmesini sağlaması bakımından önemli görülmekte ve üniversiteler bakımından da şeffaflık göstergesi olarak kabul edilmektedir[23].

Açıköğretim sisteminin Bologna sürecine göre yeniden yapılandırılması

Avrupa Yükseköğretim Alanı’nın (European Higher Education Area-EHEA) yapılandırılması için başlatılan Bologna Süreci çalışmaları kapsamında Avrupa Kredi Transfer Sistemi-AKTS/ Diploma Eki-DE ve yeterlilikler, öğrenim çıktıları konularında örgün yükseköğretim programları için tamamlanmış; gerekli belgeler alınmıştı. Bu çalışmalar açık ve uzaktan öğretim sistemi ile eğitim verilen fakültelerin için de yapılmaya başlandı. Yıllık sistem, dönemlik sisteme dönüştürülürken kredili sisteme geçildi; sistemin doğasında yer almadığı öngörüsü ile bütünleme sınavları da kaldırıldı. Bu nedenle ana akım medyada açıköğretim hizmetlerinden eskiye göre daha sık söz edilir oldu. Üniversite sisteme yabancı olanlar, yapılan düzenlemeleri ya anlamakta güçlük çekiyor; ya da sistemin içinde olup konuya ilişkin bilgi verilirken yapılan çalışmalara gereğinden fazla anlam yüklenmeye çalışılıyor. Oysa bu çalışmalar geçmişte örgün programlar için yapıldı; bugün de açıköğretim sistemi için yapılıyor. Bu arada dikkatlerden kaçırılmaması gereken bir diğer husus da açıköğretim sisteminin örgün sisteme entegre edilmesi sürecinde ortaya çıkan öğrenci talepleridir. Öğrenciler örgün programlarda olduğu gibi açıköğretim sisteminde de bütünleme ve mazeret sınavları yapılmasını gündeme taşımışlar; Kamu Denetçiliği Kurumu da üniversiteye gerekli mevzuat değişikliği yapılması konusunda öneride bulundu. Makul öğrenci talepleri gibi görünen bir dizi istekler yerine getirilirken, dış müdahalelerin mümkün olduğunca sınırlı tutulması ve yapılacak düzenlemeler için sistemin özelliklerinin dikkate alınması ve yıllık çalışma takviminin evrensel standartların yanı sıra ülkenin sosyal, ekonomik ve coğrafi koşulları göz önüne alınarak düzenlenmesi kaçınılmaz görünmektedir.

Avrupa Birliği üye ülkeler içindeki yükseköğretim kurumlarının birbirleri ile işbirliği yapmalarını teşvik etmeye yönelik olarak değişik projeler geliştiriyor. Bu projelerin dışında kalmak istemeyenler, kendini yeniliyor; gelişime ayak uyduruyor. Bu projelerden biri de ERASMUS öğrenci değişim programı. Erasmus programı, üniversiteler arasında ülkelerarası işbirliğini teşvik ederek; öğrencilerin ve eğitimcilerin Avrupa'da karşılıklı değişimini sağlayarak; programa katılan ülkelerdeki çalışmaların ve alınan derecelerin akademik olarak tanınması ve şeffaflığın gelişmesine katkıda bulunarak bu amacı gerçekleştirmeye çalışıyor[24]. Bunun için de AKTS olmazsa olmazlardan. AKTS de öğrenci dolaşımı yapılacak üniversiteler arasında her bir dersin içeriğinin bilinmesi ve sanal ortama aktarılması açısından çok önemli.

AKTS çalışmaları kapsamında daha önce yıllık sistemde kullanılan öğretim materyallerinin dönemlik sisteme göre güncellenmesi gerekti. Yıllık sistemdeki dersler ve içerikleri gözden geçirildi, dönemlik sisteme göre düzenlemeleri yapıldı ve içeriklerin önemli bir kısmı yenilendi. Bu süreçte bir olan kitap sayısı ikiye çıkınca, kitap sayısındaki artış ayrı bir proje gibi gündeme geldi. Halen 2013-2014 öğretim yılı başından itibaren öğrencilere sunulacak olan ve sayısal ortamda hazırlanan e-öğrenme malzemeleri üretilmektedir. Bu süreç içinde de bir kısım kitaplar pdf formatıyla, bir kısım kitaplar da zenginleştirilmiş içerikle hazırlanıyor. Zenginleştirilmiş kitapların zaman içinde sayıca artırılması öngörülüyor.

Öğrenci sayısının milyon barajını aşması üzerine bazı yönetim ve organizasyon sorunlarının üstesinden gelmek için bazı tedbirlerin alınması gerekiyordu. Bunlardan biri de geleneksel kitapların yerini e-kitap uygulamasına bırakmasıydı. Uzaktan Eğitim Sistemi’nde e-Öğrenme hizmetleri; İşletme, İktisat ve Açıköğretim Fakültesi öğrencilerinin televizyon ve kitaplara paralel olarak bilgisayar etkileşimli ders çalışmalarını sağlamak amacı ile daha 1994 yılında başlatıldı. 1999 yılından bu yana da öğrencilerin sınavlara daha etkin hazırlanmalarını sağlamak üzere İnternet Tabanlı Sınav uygulaması yapılıyor. Bu uygulama, son yıllarda kimi önlisans programlarında formal sınavlar şekline dönüştürülmeye başlandı. Fakültenin kendi sayfasında yer alan bilgilere göre, e-Öğrenme Portalının Mayıs 2005'de kullanıma açılmasıyla birlikte Kasım 2007 süresince, 14 milyon öğrenci e-Öğrenme portalından, yaklaşık 1 milyar 248 milyon kez yararlandı. e-Sınav hizmetlerinden 32 milyon, e-Alıştırma hizmetlerinden 15 milyon, e-Kitap hizmetlerinden 9 milyon, e-Televizyon hizmetlerinden 4 milyon, e-Sesli Kitap hizmetlerinden de 904 bin kez yararlanıldı[25]. Bugün yapılan iş, sistemin güncellenmesi ve stratejik planlamada öngörülen hedeflere bir adım daha yaklaşılma ve Bologna sürecine uyum sağlama çalışmasıdır. Bugün medya ile paylaşılan bilgiler de yeni sistemin olmazsa olmazlarıdır.

Açıköğretim uygulamaları bugün sadece Türkiye için değil, dünya ülkeleri için de bir model olmuştur[26]. Bundan sonra Anadolu Üniversitesi olarak özgün bir açık üniversite modeline dönüştürülmesi ve bağımsız bir açık üniversite uygulamasına geçilmesi düşünülebilir. Bu tartışmalardan uzak durulması, aksi halde tartışmalara “meşruiyet” kazandırılacağı yönündeki görüşler de anlayışla karşılanabilir. Bu tartışmalardan rahatsız olmaya gerek yok. Geçmişte, açıköğretim modelinin Anadolu Üniversitesi’ne özgü bir sistem olduğu savunulur ve aksi düşünülemezken; bugün pek çok üniversitemizde açık yükseköğretim uygulamaları başladı bile. Üniversitenin bölünmesine karşı çıkmanın Hakkı Kutlu’nun yazısında değindiği üzere, döner sermaye katkı payı ödemelerine kadar indirgenmesi[27] veya kamuoyunda “fetret devri” şeklinde bir algının oluşması[28], son derece talihsiz bir durumdur; bununla birlikte böyle bir algı oluştuysa da öğretim üyeleri olarak hepimiz uzaktaki büyük suçun yakındaki küçük ortakları olarak kendimizi sorgulamamız gerekir. Ödenen katkı payları, her bir öğretim elemanının emek yoğun çalışmasının karşılığıdır[29] ve durumdan rahatsız olanlar, akademik kaygı taşıyanlar değil; muhtemelen konunun ikbal ve istikbal boyutuyla ilgilenenlerdir.

Anadolu Üniversitesi’nin yeniden yapılandırılması tartışmaları

Bu konu sadece üniversite çalışanları için değil; aynı zamanda iki milyona yakın öğrenciyi de yakından ilgilendiriyor ve bir süredir gündeme getirilmeye çalışılıyor. Gösterilen tepkilerin kimi duygusal; kimi de açıköğretim sistemiyle ilişkilendirilen idari ve mali konularla bağlantılı. Geçmişte Osmangazi Üniversitesi’nin kurulmasını hararetle destekleyen kimi Eskişehirliler süreci belli belirsiz bir ilgiyle, kararsızlıkla izliyor. Eskişehir yerel gündemi için cazip gelen bu tür haberler, haberleri yapan basın yayın kuruluşu çalışanlarının bir kısmınca farklı yorumlanıyor. Onlara göre, ortaya koyulan bölünme fikri üniversite içinden çıkarılıyor; bu görüşü savunanlar, üniversitenin yeniden bölünmesini düşünenler için de “üniversite içindeki Truva atları” veya “içimizdeki İrlandalılar” şeklinde benzetmeler yapıyor[30]. Bu üslubun doğru olup olmadığına, tartışma adabına uyup uymadığına karışmam; ama “Üniversitemizi böldürmeyiz” gibi tepkiler geçmişte gündeme gelen ve “kamuoyu dalkavukluğu” gibi benzetmelerle tanımlanan; sonuç itibarı ile de başarısızlıkla biten “Rektörümü istiyorum” sloganı eşliğindeki kampanyayı hatırlatıyor. Üniversite tarihinde yaşanmış bu canlı örnekten çıkarılacak ders, kanımca şu olmalı: Bürokratlar, kanun koyucunun önüne çıkmak, mevzuat hükümleriyle bağdaşmayacak şekilde görev ve yetki alanı dışına çıkarak, yasal bir dayanağı olmayan ve keyfiyet içerecek taleplerde bulunmak veya kamu gücü ile elde ettikleri nüfuzu bir şekilde kullanmak durumunda değil; aksine mevzuatı uygulamak durumundadır.

Halkın iradesiyle seçilmiş iktidarların idari tasarruflarına tabii ki saygılı olunacaktır; ama ortaya koyulan görüşlerin, “bölünmeye meşruiyet kazandırmama” kaygısı ile tartışılmaması; kanımca, bilimsel bir tutumla irdelenmemesi yaratıcı aklın özerkliği ve gücüyle bağdaşmıyor. Aksine sistem tartışmaya açık olmalı ve yapılacak uygulamalar ortak akıl sonucu hayata geçirilmelidir.

Açıköğretim sisteminin gelişmeye açık yönlerini kapalı kapılar ardında yapılan tartışmalarda gündeme getirenlerin bile -rektör ve sayısı bir elin parmaklarını geçmeyen öğretim üyesi hariç olmak üzere- ‘üniversiteyi yıpratmama’ adına sessiz kalmaya çalıştığı görülüyor. Bu tutumun açıköğretimin bekası için mi; yoksa sistemin yapısından “vesayet oluşturma” ve açıköğretim aracılığı ile sahip olunan kazanımların kaybedilmesi kaygısına yönelik “sinetik”[31] davranışlardan mı kaynaklanıyor; onu zaman gösterecektir.

Sistemin tartışılması, geleneksel yapıdan gelecek kuşakların beklentilerini karşılayacak bir modele geçilmesi bakımından doğal belki de zorunluluk olarak görülmeli... Yapılan eleştirileri, ortaya koyulan görüş ve önerileri sistemin gelişmeye açık yönleri için değerli veriler olarak kabul eder, sistemi buna göre desenlerseniz, ortaya çıkan görüş ve öneriler de olağan karşılanabilir. Bu süreçte “bir bilenin” veya “bir yönetenin” görüşüne ters düşme kaygısı ile yaratıcı aklı sınırlandırmamalı; eşyayı terk (çöpe atma) gibi fiilî tasarruf söylemlerinin yerine daha makul ifadeler seçilmeli; dönüşüm sürecinde ne geçmişin mirası reddedilmeli; ne de geleceğe yönelik bilimsel gerçekler göz ardı edilmelidir. Lehte veya aleyhte görüş belirtenleri etiketlemek, yargılamak yerine, her bir görüş ve öneriyi aklın süzgecinden geçirerek; fikirlerin uygun zeminlerde tartışılmasına, olgunlaştırılmasına fırsat verilmelidir[32]. Zira insanları peşin hükümlerle yargılamaya başladığımızda, yorgun zihinlerimizin onları anlamaya fırsatı ortadan kalkar.

Üniversitenin bölünmesine karşı olan kesim ağırlıklı olarak şu görüşü savunuyor[33]:

“Mesele, açıköğretim gelirlerinin, Anadolu Üniversitesi'ndeki akademik çalışmaların ve verilen eğitimin niteliğinin artmasına yönelik olarak laboratuvar, bilimsel araştırma projesi, patent, daha nitelikli akademik personelin istihdamı vb. olarak ülkemize, kentimize ve üniversitemize büyük katkılar sağlıyor olması ve bölünmenin bu katkılara büyük sekte vuracağı gerçeğidir. Anadolu Üniversitesi'nden ayrılacak mühendislik programları ve teknik programların yer alacağı yeni bir teknik üniversite, döner sermaye gelirleri olmazsa emin olun, uçaklarını uçuramaz, bakımlarını yapamaz, laboratuvarlarındaki ekipmanları işletemez, sarf malzemelerini temin edemez. /.../ Mühendislik ve teknik alanlarda yapılan başarılı çalışmalar Açıköğretim gelirleriyle sağlanan fiziksel altyapı ve bu altyapı sayesinde istihdam edilebilen nitelikli akademik personelle sağlanıyor./.../ Açıköğretim gelirleriyle sağlanan altyapı ve araştırma imkanlara sahip mühendislik ve teknik programlar nedeniyle Eskişehir Türkiye’deki nitelikli araştırmacılar ve akademisyenler için bir cazibe merkezi haline geliyor.”

Bu ifadelerde gerçeklik payı olsa da bunların pek çoğu varsayımlara dayalı, göreceli ve öznel bakış açıları ile sınırlıdır. İstedikten sonra iyi bir planlama ve bütçe ile laboratuvar da kurulur; uçaklar da uçurulur. Üniversitenin döner sermaye gelirlerinin hangi kalemlere harcandığını, harcanamayan gelirlerin kamuya aktarılan miktarların hangi boyutlara geldiğini burada anlatmaya gerek yok.

Anadolu Üniversitesi’nin yeniden yapılandırılması ile birlikte mevcut açıköğretim sisteminin yanı sıra, yeni açılacak üniversite veya üniversiteler de mevcut sistemin  daha dinamik bir yapıya dönüşmesini sağlayacak, yurt içinde ve yurt dışında olmak üzere, kurumun marka değeri üzerinden nemalanmaya çalışanların baskısından kurtulması için de önemli fırsatlar yaratacaktır.

Türkiye’ye özgü bir şekilde ortaya çıkıp gelişen, biraz da mevcut şartların yönlendirmesiyle “özgün” bir yükseköğretim modeline dönüşen açıköğretim sisteminin “açık üniversite” olarak yeniden yapılandırılması halinde Eskişehirlilerin elde ettiği kazanımlar geri gitmeyecek, aksine daha da ileri aşamalara taşınabilecektir[34].

Eskişehir Anadolu Üniversitesi markası ile açıköğretim özdeşleşmiştir. Anadolu’da pek çok insanın, üniversitenin adını duyar duymaz “Açıköğretim mi?” diye sorması bu marka bilinirliğindendir. Dolayısıyla, yukarıda da belirttiğim gibi, merkezi açık ve uzaktan öğretim sistemi ile eğitim veren Anadolu Üniversitesi’nin yeniden yapılandırılması halinde bu markanın ve Eskişehir’in ayrılmaması gerekir. Açıköğretim sistemine destek veren örgün sistemin yazarları, editör ve alan uzmanları Anadolu Üniversitesi ile sınırlı değildir. Kredili sisteme geçişle birlikte başka üniversitelerde görev yapan ve alanında uzmanlaşan öğretim üyeleri de sisteme dahil oldular ve ihtiyaca göre sayıca artmaya devam etmektedirler. Başka üniversiteler ile ortak çalışmalara zaten devam ediyor ve bu çalışmalar kredili sisteme geçişle birlikte ayrı bir zenginlik olarak değerlendiriliyor. Bundan sonra atılacak yeni adımı, her halde Türkiye için geç kalınmış bir açık üniversite modelinin oluşturulması çalışmaları oluşturacaktır.

İki Eylül Kampüsü: Muttalip İleri Teknoloji Üniversitesi

Eskişehir’de İleri Teknoloji Üniversitesi adıyla bir yükseköğretim kurumu açılmasına ilişkin çalışmaların oldukça ilerlediği şeklindeki açıklama Milli Eğitim Bakanımız tarafından yapılmakla birlikte[35] üniversitenin Anadolu Üniversitesi’ndeki kimi birimlerden mi oluşturulacağı, yoksa ayrı bir üniversite olarak mı şekillendirileceği konusunda bir açıklama yapılmış değil. Yeni kurulacak bu üniversitenin İki Eylül Kampüsü’ndeki altyapının kullanılarak oluşturulması, fiziki altyapısı olmayan yepyeni bir üniversitenin kurulmasına göre daha pratik ve makul bir çözüm gibi görünüyorsa da gerek öğretim üyeleri, gerekse üniversite yönetiminin öngörülen bu duruma mental olarak da hazırlanması gerekir. Bununla birlikte, bu kampüsteki birimlerde elde edilen dünya çapındaki başarılar, açıköğretim sistemiyle ilgili çalışmaların gündemde daha yoğun olarak bulunması nedeniyle hak ettiği değere ulaşamıyor ve bu birimlerde görev yapan, açık yükseköğretim programlarına destek hizmetleri de veren, alanlarında birbirinden önemli başarılara imza atan öğretim elemanları da adeta sıradanlaşıyorlar.

Mühendislik Fakültesi, Eskişehir Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi ile Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Endüstri Bilimleri Fakültesinin birleştirilmesiyle oluşturulan köklü bir kurum kültürüne sahip olup, bünyesinden Eskişehir Osmangazi Üniversitesi  mühendislik mimarlık fakültesi ile Anadolu Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi’ni çıkarmıştır. Fakülte bugün sahip olduğu fiziksel donanım ve yetişmiş, deneyimli insan kaynakları göz önüne alındığında ülkemizin önde gelen eğitim kurumlarından biri olarak dikkat çekiyor. Fakülte bünyesindeki programlar, MÜDEK (Mühendislik Eğitim Programları Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği) tarafından akredite edilmiş durumda olmasına karşın; açıköğretimin çok ön planda olması nedeniyle başlı başına teknik eğitim veren üniversitelerdeki fakültelerin gerisinde anılıyor.

Mimarlık ve Tasarım Fakültesi ise daha önce faaliyet gösteren Endüstriyel Sanatlar Yüksekokulu’nun Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi ve Güzel Sanatlar Fakültesi bünyesindeki kimi birimlerin birleştirilmesi ile dönüştürülmüş, genç ve dinamik bir fakülte olarak dikkati çekiyor.

Sektördeki tüm kurumların teknik yeterliliklerini belgelendirmesi çalışmalarını yürütmek üzere kurulmaya çalışılan Ulusal Raylı Sistemler Mükemmeliyet Merkezi (URAYSİM), gelecekte TCDD, TÜLOMSAŞ, TÜDEMSAŞ, TÜVASAŞ ile TCDD demiryolu ağı üzerinde işletmecilik yapan şirketlere test ve akreditasyonunu sağlayacak bir merkez olmak için hazırlık yapıyor. Bu merkezin açıköğretim dinamizmi ve mantığı ile ayrıştırılması ve kendi bilimsel mecrasında yol alması konusunun tartışmaya açılması daha şık ve anlaşılır olur.

Öte yandan Ulusal Havacılık Mükemmeliyet Merkezinin (UHAM) oluşturulması ve bu bağlamda hizmet veren paydaşlara Anadolu Üniversitesinin havacılık ve ulaştırma alanlarında yaptığı faaliyetler unutulmamalı. Anadolu Üniversitesinin havacılık ve araştırma konularında çalışan Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi, Sivil Havacılık Araştırma ve Uygulama Merkezi ve yine 2012 yılı içerisinde kurulmuş olan Havacılık ve Uzay Tıpı Uygulama ve Araştırma Merkezi bulunmaktadır. Mükemmeliyet merkezleri içerisinde ulaştırma sektörüne hitap eden Ulusal Havacılık Ulaştırma Merkezi’nin yanı sıra Ulaştırma Bilimleri Enstitüsü, Ulaştırma Meslek Yüksekokulu da ayrı bir bilgi birikimine ve deneyime sahiptir.

1989 yılında başlanan uzaktan algılama ve coğrafi bilgi sistemleri konusundaki çalışmalar ve bu çalışmalardan elde edilen kazanımlar, Yer ve Uzay Bilimleri Enstitüsü bünyesinde eğitim, araştırma ve uygulama boyutlarında devam etmektedir. Aynı şekilde, Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu olarak başlayan ve her türlü tesisleşme ile akademik altyapısını oluşturarak ulusal ve uluslararası alandaki başarıları ile bilimsel başarılanın uygulamaya aktarılması konusunda kendini kanıtlayan birimimiz, hizmetlerine artık Spor Bilimleri Fakültesi (RG. 24.07.2013/28717) olarak devam ediyor.

Hemen hepsi ayrı bir kampüste bulunan bütün bu birimler Eskişehir’de bir teknik üniversite kurma fikrinin gerçeğe dönüştürülebilmesi için hazır, yüz ağartıcı bir altyapıyı oluşturmaktadır.

Yunusemre Kampüsü: Yunusemre Üniversitesi

Yunus Emre kampüsünde her biri önemli başarılara imza atan akademik birimler bulunmaktadır. Bu başarılı projelerin en önemlilerinden biri hiç kuşku yok ki Açıköğretim Fakültesi’dir. Açıköğretim, Anadolu Üniversitesi çalışanlarının geliştirdiği ve başarı ile uyguladığı bir “özgün” bir modeldir. Açıköğretim sistemi ile eğitim verilen fakültelerin dışında İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İletişim Bilimleri Fakültesi, Eğitim Fakültesi ve Güzel Sanatlar Fakültesi bu kampüsteki seçkin köklü yükseköğretim kurumları olarak dikkati çekmektedir.

Üniversitenin yeniden yapılandırılması, alan eğitimi verilen edebiyat ve fen fakülteleri ile öğretmenlik meslek eğitimi verilen eğitim fakültesinin yeniden yapılandırılması için fırsata dönüştürülebilir. Fen Fakültesi temel bilimler alanında, Edebiyat Fakültesi de insani bilimler ve kültür bilimleri alanında yapılandırılabilir.

Oldukça gelişmiş akademik kadrosu ile ters orantılı çalışma imkanları ve yetersiz fiziki altyapısı ile dikkati çeken Eğitim Fakültesi, nitelikli öğretim üyeleri ile kendi öğrencilerinin yanı sıra alan eğitimi verilen fakültelerin öğrencilerine de “öğretmenlik alan eğitimi” vermekte, pek çok açıköğretim projesine doğrudan bilimsel ve teknik destek sağlamakta, ulusal ve uluslararası  yayın, proje[36] gibi çalışmalarıyla Türkiye’de eşdeğer fakülteler arasında yapılan bilimsel sıralamada ilk sıralarda yer almaktadır. 1959 yılında kurulan MEB Yabancı Diller Yüksekokulu’nun kurumsal birikimini devralan eğitim fakültesi, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile yeniden yapılandırılırken fakülte bünyesindeki kimi alanlar alan eğitimi verilen fakülteler (fen ve edebiyat fakültesi) ile ilişkilendirilebilir. Fakülte, ilköğretim sınıf öğretmenliği ile psikolojik danışma ve rehberlik alanlarının yanı sıra eğitim araştırmalarına da ağırlık veren Eğitim Bilimleri Fakültesi olarak yeniden yapılandırılırken, öğretim elemanları bakımından da gerek eğitim öğretim yükünün hafifletilmesi, gerekse araştırma ve uygulamaya vakit ayırılması için yararlı olabilir. Bu süreçte hem temel bilimlerin, hem kültür bilimlerinin hem de öğretmenlik meslek eğitiminin önü açılabilir. Anadolu Üniversitesi’nde okulöncesi eğitimden doktora düzeyine kadar eğitim, araştırma ve uygulama birimleriyle köklü bir geçmişi olan özel eğitim alanı da yapılandırılarak halen Engelliler Entegre Yüksekokulu olarak eğitim öğretim veren birimi Özel Eğitim Fakültesi olarak yapılandırılabilir[37].

Bu kampüste Bir Sağlık Bilimleri Fakültesi ve Türkiye’nin en iyi akademik turizm eğitimi verilen kurumu etiketini taşıyan Turizm Fakültesi de bulunmaktadır. Gerek sağlık bilimleri gerekse turizm bilimleri, çalışmaları ile Türkiye sınırları dışında da tanınır eğitim kurumları arasında yer almaktadır.

Öte yandan lisansüstü eğitim verilen enstitüler, araştırma merkezleri ve sosyal kültürel altyapının yanı sıra sağlık ve eğitim alanında nitelikli ara eleman yetiştirmek üzere kurulan Yunusemre Meslek Yüksekolu ve büro hizmetlerinden turizm, emlak yönetimi gibi alanlarda eğitim verilen Eskişehir Meslek Yüksekokulu da bulunmaktadır.

Bitirirken

Türkiye’de bilgi toplumunun oluşturulması ve yükseköğretimin sürdürülebilir kalkınmaya katkısının sağlanması  için kurulacak seçkin üniversitelerin rolü inkar edilmez. Yükseköğretim tartışmalarının el yordamı ve sezgiyle geliştirildiği, geçmişle gelecek arasında öngörülemeyen belirsizliklerin tartışıldığı bir ortamda, mutlak doğru bir çözümün sunulması elbette mümkün değil. Hele bilimsel olma iddiasından uzak bir blog yazısında ortaya koyulan görüşlerin kalıcı olması tarihi akışa bağlı.

Eskişehir’de kurulacak üniversite veya üniversitelerin, şehirdeki mevcut olan nitelikli bilimsel altyapının verimli kullanılarak yeni bir sinerji yaratılması ve Üniversiteyi ileriye taşıyacak bilimsel ve liderlik yönü olan ileri yöneticiler eliyle mükemmelleşme potansiyelinin yükseltilmesi halinde dünya çapında seçkin bir üniversite düzeyine çıkarılması mümkün olabilir. Kuruluş aşamasında gerekli alt yapı ekipmanları, tesisler, yardımcı eleman gereksinimi devletin desteği ile temin edilmeli; Açıköğretim de kendi öz kaynaklarını maliyeye aktarmak yerine, yeniden yapılanma sürecinde kullanarak Eskişehir’de uluslararası bir üniversiteye dönüşme yeterlik ve yetkinliğindedir.

“Anadolu’nun bağrında yüce bilim kalesi”nin oluşturulmasına katkı sağlayanlar her zamanki gibi her kesimin yanında, esnek mesaileriyle ortalarda görünmeyen, alıştıkları kazanımlardan mahrum kalacağı için her yeni öneri karşısında “istemeyiz” diye feveran edenler değil; sakin ama ses getiren çalışmaları sırasında kimi zaman yok sayıldığı, kimi zaman ötekileştirildiği halde karşılık beklemeden diğerkam olabilen idealistler olacaktır. İdeallerinin peşinde olan bilim insanları taşra kurnazlığı zihniyeti içinde günübirlik menfaatlerin peşinde koşmaz; hedefini bilim yolunda ileri adımlar atarak yakalamaya çalışır. Ölçüsü de yaptığı çalışmaların sadece mevzuata uygunluğu değil; vicdanlara da uygunluğudur.

Eskişehir halkının kente yeni üniversite veya üniversiteler kurulması kararından zarar görmesi söz konusu olmayıp, bu durumdan kazançlı çıkacak da yine Eskişehirliler ve daha önemlisi Türkiye olacaktır. Üniversitedeki kimi erk sahiplerinin yerel basın üzerinden ‘lâ yus’el ammâ yef’al[38]’ edasıyla kamuoyunu yanlış yönlendirmemesi, yeni projeler üretmesi gerekir. 

Mevlana’nın söylediği gibi “Dün, dünle gitti cancağızım! Bugün yeni şeyler söylemek lazım.”




[1] Prof. Dr., Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi
[2] Bkz. Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu Md. 21: (Kanun No: 2809, Kabul Tarihi: 28/3/1983, RG.Tarih: 30/3/1983 Sayı: 18003). http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.2809.pdf (07.12.2013) ve 1982 öncesi Eskişehir’de Yükseköğretim Kurumları. http://mmf2.ogu.edu.tr/atopcu/index_dosyalar/ UniversiteninTarihcesi1.htm (son erişim: 01.08.2013).
[3] Mustafa Çakır. “Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Almanca Öğretmenliği Programı On Yaşında” Ankaraner Beiträge zur Germanistik. Ankara: Beiträge des Symposiums "Perpektiven des Germanistikstudiums in der Türkei" in Silivri/İstanbul, 1991, ss. 103-113.
[4] Rıdvan Karluk. Osmangazi Üniversitemiz ve 40 Yıl. Sakarya Gazetesi. http://www.sakaryagazetesi.info /yazarlar.php?sayfa=detay&oku=11999 (son erişim: 01.08.2013).
[5] Rıdvan Karluk. Anadolu Üniversitesi 50 Yaşında. Sakarya Gazetesi. http://www.sakaryagazetesi.info /yazarlar.php?sayfa=detay&oku=7689 (son erişim: 01.08.2013).
[6] Orhan Oğuz. Anadolu`da Bir Üniversite`nin Kuruluş Öyküsü.  İstanbul: Cem Ofset Matbaacılık A.Ş., 1995.
[7] İbrahim Ortaş. Üniversitelerin Öğretim Üyesi Yetiştirme Sorunu: Inbreeding.Çukurova Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi. http://strateji.cukurova.edu.tr/EGITIM/ortas/28.htm  (son erişim: 03.08.2013).
[8] Dumlupınar Üniversitesi Stratejik Planı 2008-2012. http://www.dpu.edu.tr/raporveplanlar/stratejikplan.pdf  (son erişim: 08.08.2013).
[9] Afyon Kocatepe Üniversitesi. Tarihçe. http://www.aku.edu.tr/anasayfa/genel.aspx  (son erişim: 08.08.2013).
[10] Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tarihçesi. http://www.ogu.edu.tr/icerik.aspx?ID=8 (son erişim: 08.08.2013).
[11] Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi. Tarihçe. http://www.bilecik.edu.tr/Icerik/IcerikDetay.aspx?No=3 (son erişim: 10.08.2013).
[12] Açıköğretim Fakültesi 20. kuruluş yılı nedeniyle, uluslararası katılımlı Açık ve Uzaktan Eğitim Sempozyumu, 23-25 MAYIS 2002. https://aof20.anadolu.edu.tr/ (son erişim: 01.08.2013).
[13] Bkz. ANADEK. http://www.anadolu.edu.tr/tr/anadek (son erişim: 01.08.2013).
[14] Prof.Dr. Engin Ataç’ın rektörlük yaptığı döneme ilişkin çalışma raporu: Engin Ataç vd. (Yay.). Anadolu Üniversitesi 98-05. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi, 2005. (ISBN 975-00-8360-1).
[15] Bkz. http://abp.anadolu.edu.tr/ (son erişim: 01.08.2013).
[16] Bkz. Anadolu Üniversitesi EUA Değerlendirme Raporu. http://eua.anadolu.edu.tr/dosyalar/eua_turkce.pdf (son erişim: 01.08.2013).
[17] Jarmo Visakorpi, vd.: IEP- EUA – Kurumsal Değerlendirme Raporu: Anadolu Üniversitesi İzleme ve Değerlendirme Raporu. Kasım 2010. http://eua.anadolu.edu.tr/dosyalar/EUA_Kurumsal_Degerlendirme_Raporu.pdf (son erişim: 01.08.2013).
[18] AÖF’ten dev adım: ''Türkiye'nin ilk pilot uygulama çalışması''. http://e-gazete.anadolu.edu.tr/ayrinti.php?no=13042 (son erişim: 01.08.2013).
[19] 1 Ocak 2006-31 Aralık 2009 Anadolu Üniversitesinde yapılanlarla ilgili olarak bkz.: Anadolu Üniversitesi Ocak 2006-Aralık 2009 yapılanlar. İstanbul: Scala Basım, 2010.
[20] Burada alınan vizyon ve misyon ile ilgili kararlar için bkz.: 2009-2013 Dönemi Anadolu Üniversitesi Stratejik Planı. Haziran 2010. http://w2.anadolu.edu.tr/stratejik/dosya/stratejik_plan.pdf (son erişim: 01.08.2013).
[21] Bkz. The Education, Audiovisual and Culture Executive Agency. ECTS and Diploma Supplement Labels Label holders: http://eacea.ec.europa.eu/llp/support_measures_and_network/ects_dsl_en.php (son erişim: 01.08.2013).
[22] Sisteme ilişkin ek bilgi için bkz.: Yükseköğretim Kurulu Bologna Süreci. https://bologna.yok.gov.tr/?page=anasayfa (son erişim: 01.08.2013).
[23] Yükseköğretim Kurulu. Bologna Süreci. https://bologna.yok.gov.tr/?page=yazi&i=85 (son erişim: 08.08.2013).
[24] Erasmus ve diğer programlar hakkında bilgi almak için bkz.: Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı http://www.ua.gov.tr (son erişim: 01.08.2013).
[25] E-öğrenme hizmetleri: http://w2.anadolu.edu.tr/aos/aos_tanitim/e-ogrenme_hiz.aspx (son erişim: 01.08.2013).
[26] Anadolu Üniversitesi örnek aldığı ülkeye model oldu. http://e-gazete.anadolu.edu.tr/ayrinti.php?no=13024 (son erişim: 01.08.2013).
[27] Hakkı Kutlu. Anadolu Üniversitesi Bölünüyormuş. İki Eylül Gazetesi. 30.07.2013. http://www.2eylul.com.tr/anadolu-universitesi-bolunuyormus-makale,3203.html (son erişim: 01.08.2013).
[28] Cihan Yıldırım. AÜ’nün fetret devri: 2009-2013. İkieylül Gazetesi. 11.08.2013. http://www.2eylul.com.tr/aunun-fetret--devri-2009-2013-makale,3294.html (son erişim: 11.08.2013).
[29] Bkz. Recai Dönmez. Sezar’ın Hakkı Sezar’a. Recaidönmez.net http://recaidonmez.net/2013/08/02/sezarin-hakkini-sezara/(son erişim: 05.08.2013).
[30] Önder Baloğlu. Üniversitedeki Truva atları. Anadolu Gazetesi. 29.07.2013. http://www.anadolugazetesi.net/ universitedeki-truva-atlari-a-8851.aspx (son erişim: 01.08.2013).
[31] Sinizm insanların gizli, açığa  vurulmamış amaçları hakkında kötümser, hayal kırıklığına dayalı olarak olayları açıklama tutumu; kendi çıkarlarını  korumak veya artırmak için sırf araç olarak başkasıyla ilgilenme ve işleri idare etme eğilimidir (Bkz.: Mehtap FINDIK ve Kemaletin ERYEŞİL. Örgütsel Sinizmin Örgütsel Bağlılık Üzerindeki Etkisini Belirlemeye Yönelik Bir Araştırma. International Iron & Steel Symposium, 02-04 April 2012, Karabük, Türkiye, 2012, 1250-1255).
[32] Geçmişte açıköğretim sisteminin gelişmeye açık yönlerini tespit edip öğrenci odaklı bir planlama yapılmasına yardımcı olmak üzere bilimsel çalışma yapanların sistemin dışına nasıl çıkarıldıkları şu çalışma örneğinde bilinmektedir: Çetin Baytekin. Öğretmenlerin Eğitim Ön Lisans Programlarını Değerlendirmeleri, Öğretmen yetiştiren Yüksek Öğretim kurumlarının Dünü, Bugünü Geleceği Sempozyumu. Ankara: Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi, 1987.
[33] Alper Çabuk. Bölünme bilmecesi. Anadolu Gazetesi, 05.08.2013. http://www.anadolugazetesi.net/bolunme-bilmecesi-a-8890.aspx (son erişim: 05.08.2013).
[34] Fevzi Sürmeli (Editör). Anadolu Üniversitesi'nin Eskişehir'e etkileri ve şehrin üniversiteyi algılayışı. Eskişehir : Anadolu Üniversitesi, 2008 (ISBN 978-975-06-0574-1).
[35] Eskişehir’e üçüncü üniversite. İki Eylül Gazetesi 05.08.2013. http://www.2eylul.com.tr/gundem/eskisehire-ucuncu-universite-h20009.html (son erişim: 05.08.2013).
[36] Güncel olması bakımından: Erasmus Çok Taraflı Projesi (Erasmus Multilateral Projects). E-Gazete. http://e-gazete.anadolu.edu.tr/ayrinti.php?no=13046 (son erişim: 05.08.2013); Anadolu'nun 7 projesine TÜBİTAK tarafından destek. E-Gazete. http://e-gazete.anadolu.edu.tr/ayrinti.php?no=13033 (son erişim: 05.08.2013).
[37] Bakz.: Alaattin KIZILÇAOĞLU. “Eğitim Fakültelerinde Yeniden Yapılandırma Sürecine İlişkin Eleştiriler ve Öneriler”. Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. C.8, S.14, 132-140. http://sbe.balikesir.edu.tr/dergi/edergi/c8s14/makale/c8s14m7.pdf (son erişim: 07.12.2013).
[38] Enbiya Suresi 23. ayet: “Allah Teâlâ yapacağından/yaptıklarından dolayı sorgulan(a)maz” 

Argo Kullanımı

  Türkçede küfürle karışık sevgi, övgü ifadeleri vardır. Görünüşte çok masum gelen, üzerinde düşününce de derin anlamlar içeren kelimeleri b...