Öz: Geçmişten geleceğe uzanan bir başarı öyküsü olan Anadolu Üniversitesi’nin gelecekte yeniden yapılandırılmasıyla
ilgili tartışmalara farklı bir bakış kazandırmak için hazırlanan ve akademik
bir eser olma iddiasından uzak, “No’lacak bu üniversitenin hali?” bağlamında,
otuz yılı aşkın süre içinde öğrenci, öğretim üyesi ve yönetici olarak edinilen
deneyimlerin ve önerilerin aktarıldığı bu çalışmada önce Eskişehir’de kurulmuş
olan yükseköğretim kurumlarının tarihi hakkında kısa bilgi verildi. Ardından
496 sayılı KHK ile kurulan Osmangazi Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi’nin “ağırlıklı
açık üniversite” görevini yerine getirmek üzere yapılandırılması süreci anlatıldı.
Avrupa Yükseköğretim Alanı’nın (European
Higher Education Area-EHEA) yeniden yapılandırılması için örgün ve açık
yükseköğretim programlarında yürütülen Bologna Süreci kapsamındaki Avrupa Kredi
Transfer Sistemi-AKTS/ Diploma Eki-DE ve yeterlilikler, öğrenim çıktıları gibi çalışmalar
hakkında bilgi verildi ve Anadolu Üniversitesi’nin bölünmesi konusundaki tartışmalara
değinildi. Son olarak da üniversitenin
bölünmesi halinde oluşturulacak yapılandırmaya yönelik görüş ve öneriler, değişik başlıklar altında
sunuldu.
Anahtar
Sözcükler: Anadolu Üniversitesi,
Açıköğretim, Bologna süreci
Giriş
Eskişehir’in gerek sanayi gerekse kültürel alanlardaki gelişimi,
gerek geçmişte gerekse günümüzde belli kişilerin belirleyici, etkin rol üstlenmesiyle
sağlanıyor. Bu isimler arasında geçmişte öne çıkan Prof. Dr. Orhan Oğuz kaynakları
iyi kullanabilen, yapıcı ve girişimci kimliği ile Eskişehir’e örnek bir
yükseköğretim kurumu kazandırılmasını sağlamış. Ondan sonra gelen yöneticiler
de Anadolu Üniversitesi gibi bir üniversitenin kurulmasına ve bir dünya
üniversitesi düzeyine getirilmesi için çalışmışlar. Bu süreçte bilimsel bilgiyi
üretme, uygulamaya geçirme, Türkiye’nin eğitim sorunlarına çözüm üreterek yurttaşların
yükseköğretim talebinin karşılanması konusunda öncü ve örnek uygulamalar
yapmışlar.
Eskişehir’de yeni bir üniversite kurulması tartışmalarının
yapılması nedeniyle hazırlanan bu çalışmada, Anadolu Üniversitesi’nin ve
Eskişehir’deki yükseköğretim kurumlarının kuruluşları, yeniden yapılandırılma
süreçleri ve geçmişten günümüze gelen eğitim serüvenleri kısaca anlatılmış;
Anadolu Üniversitesi’nin ayrıştırılarak bünyesinden yeni üniversiteler çıkarılması
halinde öngörülebilecek durumlar hakkında beyin fırtınası yapılmaktadır.
Eskişehir’de kurulan yükseköğretim
kurumları
Şehirdeki yükseköğretim kurumlarının tarihi incelendiğinde, 1982
yılına gelinceye kadar altı ayrı yükseköğretim kurumu olduğu görülüyor[2]. Süreç, gece eğitimi verilen İktisat
ve Ticaret Yüksekokulu (06.11.1958) ile başladı ve Cengiz Topel Caddesi
üzerindeki eski İş ve İşçi Bulma Kurumu binasında eğitim öğretime başlanan bu
okul bir yıl sonra (1959) Eskişehir
İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi (EİTİA) adını aldı; faaliyetlerine
Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi (EİTİA) adıyla 1982 yılına değin
devam etti. 20.07.1982’de Anadolu Üniversitesi adını aldı. EİTİA, bu niteliği
ile şehirdeki ilk yükseköğretim kurumu olma özelliğine sahip. EİTİA’dan sonra
kurulan ve kurulduğu tarihte Anadolu Üniversitesi’ne bilimsel altyapı oluşturan
diğer yükseköğretim kurumları şunlar:
Yabancı Diller
Yüksekokulu (MEB
YDYO) ise 1959 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak kuruldu ve
1982’de Anadolu Üniversitesi’ne bağlanarak Eğitim Fakültesi adını aldı[3].
Eskişehir Hastaş
Eczacılık ve Kimya Mühendisliği Özel Yüksekokulu 18 Kasım 1968’de kuruldu. Anayasa
Mahkemesi kararı (09.07.1971) ve 1472 sayılı yasa ile devletleştirilerek
EİTİA’ne devredildi (02.06.1979). Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisine
bağlı Sağlık Bilimleri Fakültesi, adının değiştirilmesiyle rektörlüğe bağlı
Eczacılık Fakültesi adını aldı (Kanun No: 2809/21d).
Eskişehir Devlet
Mühendislik ve Mimarlık Akademisi (EDMMA), 1970 yılında İnşaat ve Makine Mühendisliği
bölümleri ile kuruldu. O da 2547 sayılı yasa ile Eskişehir Devlet Mühendislik
ve Mimarlık Akademisi ile Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi
Endüstri Bilimleri Fakültesinin birleştirilmesiyle Anadolu Üniversitesi Rektörlüğüne
bağlı olarak oluşturulan Mühendislik – Mimarlık Fakültesi’ne dönüştü.
Eğitim Enstitüsü 1971 yılında kuruldu. 1981 yılına gelindiğinde ise “öğretmen
yetiştirme görevinin” Eğitim Fakültelerine verilmesi gerekçesiyle kapatıldı.
Anadolu Üniversitesi, 30.11.1973 tarihinde 1787 sayılı
kanun ile kuruldu. Bünyesinde Fen Edebiyat Fakültesi ile Tıp Fakültesi vardı. Hacettepe
Üniversitesi Senatosu´nun 13 Şubat
1970 gün ve 670-1 sayılı kararı uyarınca, kuruluş yıllarındaki ilk
öğrenciler eğitim öğretime Hacettepe Üniversitesi’nde devam ettiler[4]. 1981 yılında 2547 sayılı YÖK´nun çıkmasıyla (RG:
06.11.1981) 1787 sayılı Anadolu Üniversitesi Kuruluş Kanunu yürürlükten kaldırıldı
ve bu eğitim kurumu yeni kurulan Anadolu Üniversitesi’ne bağlandı.
Bütün bu yükseköğretim kurumları 20.07.1982 tarihindeki 41
sayılı KHK ile (EİTİA, EDMMA, MEB YDYO ve Hacettepe Üniversitesi bünyesindeki
Anadolu Üniversitesi Tıp Fakültesi) yeni kurulan Anadolu Üniversitesi’ne
bağlandı.
Anadolu Üniversitesi’nin marka değeri, Prof. Dr. Rıdvan
Karluk’un çok iyi analiz ettiği ve Eskişehir Sakarya Gazetesi’nde değişik
tarihlerde yayımlanan köşe yazılarından[5] ve Prof. Dr. Orhan Oğuz Hoca’nın
“Anadolu`da Bir Üniversite`nin Kuruluş Öyküsü”[6] adlı kitabından anlaşıldığına göre uzun
erimli, planlı çalışmaların verimli sonucu oluşmuş.
Anadolu Üniversitesi, Eskişehir yükseköğretim tarihinde
önemli yeri olan EİTİA kurumsal değerleri üzerine inşa edilirken, Rektörden
başlayarak eğitim, mühendislik, fen edebiyat gibi hemen hemen bütün akademik ve
idari birimlerin üst yöneticileri uzun süre EİTİA kökenlilerden atanmış. Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'in rektörlüğü döneminde oluşturduğu (burada isimlerini tek tek yazarak hata yapmaktan çekindiğim) çekirdek kadronun ince eleyip sıkça dokuyarak oluşturdukları Açık
yükseköğretime gösterilen aşırı ilgi öngörülemeyen hızlı büyümeyi de beraberinde
getirmiş. Kurumun kendi içinde kendine benzeyerek çoğalması (inbreeding)[7] ve idari-mali sorunları aşması için
pratik çözümler üretilmeye çalışılmış. Bölünmeler kaçınılmaz olmuş. Önce
Kütahya ve Afyon’daki birimler ayrılmış.
Anadolu Üniversitesi’nden 3.7.1992 tarih ve 3837 sayılı
kanunla ayrılan Kütahya İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ve Kütahya Meslek
Yüksekokulu Kütahya Dumlupınar
Üniversitesi’nin çekirdeğini oluşturmuş[8].
1974 yılında EİTİA’sine bağlı olarak kurulan Afyonkarahisar Maliye Muhasebe Yüksekokulu 1987
yılında Anadolu Üniversitesine bağlı Afyonkarahisar İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi haline dönüştürülmüş; Afyonkarahisar Meslek Yüksekokulu ile Bolvadin
Meslek Yüksekokulu ile birlikte 3 Temmuz 1992 tarih ve 3837 sayılı kanunla
kurulan Afyon Kocatepe Üniversitesi’ne
bağlanmış[9].
Anadolu Üniversitesi’nin fiziki altyapısı ve insan kaynakları
ile ilgili sorunların iyiden iyiye hissedilmeye başlanması üzerine bir yanda DMMA
kökenliler ile Anadolu Üniversitesi Tıp Fakültesi kökenlileri öbür yanda EİTİA
kökenlileri bazı arayışlara yöneltmiş. Dumlupınar ve Kocatepe
üniversitelerinden sonra Osmangazi
Üniversitesi’nin kuruluş fikri bu süreçte belirginleşmiş ve Anadolu Üniversitesi 18 Ağustos 1993 tarihinde 496 sayılı kanunun hükmünde
kararname ile ikiye bölünerek Osmangazi Üniversitesi (Md. 496/2) kurulmuş. Üniversitenin
adı 2005 yılında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) olarak tashih edilmiş.
Resmi kuruluşu 1993 olmasına rağmen, EDMMA’nin kuruluşu olan 1970 senesi
kuruluş yılı olarak benimsenmiş[10].
Anadolu Üniversitesi’nin bölünmesiyle kurulan Kütahya ve
Afyonkarahisar’daki üniversitelerin yanı sıra ESOGÜ ile AÜ elde ettikleri
başarılar, ulusal ve uluslararası bilim dünyasında yer almaya devam ediyor.
496 sayılı KHK ile kurulan Osmangazi Üniversitesi’nin
ayrılmasından sonra Anadolu Üniversitesi yeniden yapılandırıldı; bünyesinde
örgün birimlerin yanı sıra açık ve uzaktan öğretim sistemi ile eğitim verilen
iki yeni fakülte daha açılarak AĞIRLIKLI AÇIK ÜNİVERSİTE fonksiyonu yapmakla
görevli bir üniversite olarak tanımlandı. Aslında bu tarihte Türkiye’de bir açık
üniversitenin temeli atıldı.
2007 yılına gelindiğinde dördüncü bölünme yaşandı. 5662 sayılı
Kanunla 17 yeni üniversite kuruldu (RG 26536/28.05.2007). Bu kanun kapsamında Anadolu
Üniversitesi’ne bağlı Bilecik ve Bozüyük meslek yüksekokulları ile Dumlupınar
Üniversitesi’ne bağlı Bilecik İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ve bazı
meslek yüksekokulları Bilecik
Üniversitesi çatısı altında toplandı. 2012 yılında yapılan isim tashihi ile
de Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi adını aldı[11].
Anadolu
Üniversitesi’nin 496 sayılı KHK ile yeniden yapılandırılması
Anadolu Üniversitesi 496 sayılı KHK ile “ağırlıklı olarak
açık üniversite” olarak tanımlanmasına karşın, o tarihten bu yana geçirdiği
sürede bu işlevini gerçek anlamda yerine getirme konusunda bir dizi sıkıntıları
aşmak zorunda kaldı. Üniversite ikiye bölündükten sonraki yönetim, adeta yeni
bir üniversite kurdu. O dönem rektör olarak görev yapan Prof. Dr. Akar Öcal ve
ekibi üniversitenin yeniden yapılandırılması konusunda emek yoğun bir mesai harcadı.
Bu bölünmede mühendislik, edebiyat, fen, işletme, iktisat fakültelerinin yanı
sıra her birini tek tek sıralamakta güçlük çekebileceğim yüksekokullar ve
enstitüler yeni baştan kuruldu. Kurum kısa sürede yeni bir dinamizm kazandı.
Takip eden dönemde görev yapan Prof. Dr. Engin Ataç ve ekibi,
hem açıköğretim sistemini hem de örgün yapıyı birlikte ele aldı. Örgün eğitim
verilen pek çok birimin ihtiyacı olan fiziksel altyapı (Fen Fakültesi, Edebiyat
Fakültesi, Mühendislik Fakültesi vd.) ve demirbaş envanteri ile arşiv bilgi
sistemi bu dönemde oluşturuldu. Açıköğretim Fakültesi’nin 20. Kuruluş yıldönümü
münasebetiyle 23-25 Mayıs 2002 tarihleri arasında düzenlenen uluslararası
katılımlı Açık ve Uzaktan Eğitim Sempozyumu[12] bir anlamda açıköğretim sisteminin o
dönemdeki durumunu ortaya koymaktadır. Bu dönemde görev yapan yöneticiler,
açıköğretim sisteminin iyileştirilmesi için cesaretle aldıkları ve hayata
geçirdikleri radikal kararlar ile öğrenci sayısının yüzde yüze yakın oranlarda
artmasını sağladılar.
Bu dönemde gerek yurt içinde, gerekse yurt dışındaki hizmet
ağı ile Türkiye ve dünyadaki yönelimler dikkate alınarak açılan yeni
programlar, öğrenci sayısında beklenenin üzerinde bir artış sağlamanın yanı
sıra, üniversiteye uluslararası bir saygınlık da kazandırdı. Bu dönemde Batı Avrupa
bürosu akredite oldu ve Köln Üniversitesi ile sertifika ve ortak Yükseklisans
programları başlatıldı. Avrupa Açık Üniversiteler Birliği’ne üye olundu.
Örgün eğitimde de zihinsel bir dönüşüm yaşandı. 2547/65.
maddeye göre hazırlanan çerçeve yönetmelikte öngörülen yardımcı doçentlik,
doçentlik ve profesörlüğe yükseltilme ve atanma işlemlerine ilave olarak alınan
bir senato kararı ile “Anadolu Üniversitesinde Öğretim Üyeliği Kadrolarına Başvurma
ile İlgili Değerlendirme Ölçütler” daha nesnel bir yapıya büründü (17.
11.1998). 2000 yılından itibaren yürürlüğe giren bu yönerge ile kimin hangi
kadroya ne şekilde başvuru yapabileceği konusunda kişisel kariyer planlaması yapması
sağlandı.
Yine aynı dönemde Anadolu Üniversitesi bünyesinde ilk defa Bilim
Etiği Kurulu oluşturuldu ve bu kurul öğretim elemanlarına ve öğrencilerine
bilim etiği kurallarını öğretmek/hatırlatmak üzere bir bilim etiği kılavuzu hazırladı.
2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 7 inci ve 65 inci
maddelerine dayanılarak hazırlanan ve 20.09.2005 tarih ve 25942 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe giren “Yükseköğretim Kurumlarında Akademik Değerlendirme
ve Kalite Geliştirme Yönetmeliği” kapsamında Anadolu Üniversitesi Akademik
Değerlendirme ve Kalite Geliştirme Kurulu (ANADEK) oluşturuldu[13]. Bu kurul, rektör Prof. Dr. Engin
Ataç’ın başkanlığında üniversitenin öğretim, araştırma ve kamu hizmetleri
konusundaki misyonu ile vizyonunun yanı sıra ortak temel değerleri belirleyen
bir arama konferansı gerçekleştirdi[14].
Ardından gelen Prof. Dr. Fevzi Sürmeli’nin rektörlüğü
döneminde de mevcut sürecin geliştirilmesi ve daha ileri düzeye taşınması
konusunda önemli çalışmalarda bulunuldu. Öngörülen vizyon, misyon ve temel
değerlerin gerçekleştirilmesi bakımından gerekli stratejilerin belirlenmesi ve
stratejik planının hazırlanması için ANADEK görevlendirildi. Böylece ilk defa
tabandan üst yönetim kademelerine kadar bireysel ve kurumsal stratejiler öngörülebilir;
performanslar ölçülebilir hale geldi. Performansa dayalı bütçe uygulaması için
gerekli altyapı oluşturuldu.
2005-2006 öğretim yılından itibaren her bir ders için
kullanılan yerel kredilerin yerine Avrupa Kredi Sistemine (AKTS) geçildi ve
diploma ekinde de bu krediler kullanılmaya başlandı[15].
Avrupa yüksek öğrenim alanında güçlü bir tanınırlığa sahip
olan ve Avrupa Üniversiteler Birliği (EUA) tarafından yürütülen Kurumsal
Değerlendirme (IEP) sürecine geçilerek, üniversitenin çalışmaları aynı dönemde
21 Türk üniversitesi ile birlikte bağımsız dış değerlendirmeye açıldı.
Üniversite bu süreçte ayrı bir Özdeğerlendirme ekibi oluşturdu. 2009-2013
yıllarına ilişkin stratejik plan taslağı ile bu ekibin hazırladığı özdeğerlendirme
raporları EUA Kurumsal Değerlendirme Programı Yürütme Kurulu tarafından oluşturulan
Kurumsal Değerlendirme ekibine verildi ve 2008 yılında kapsamlı bir rapor alındı[16]. Bu raporda söz konusu edilen
gelişmeye açık yönler üzerinde yapılan çalışmalardan sonra 2009 yılında yeni bir
izleme raporu istendi ve 2010 yılında IEP izleme değerlendirilmesi alındı[17]. Bu süreçlerde açıköğretim sistemi
odak noktası olarak öne çıkarılmasına karşın, açıköğretim programlarında AKTS
uygulaması kurumsal öncelikler arasına alınmadı. Bunun yerine açık
yükseköğretim programlarında günün gereksinimlerine bağlı olarak “Turizm ve
Seyahat Hizmetleri”, “Elektrik Enerjisi Üretim, İletim ve Dağıtımı”[18] gibi önlisans ve ‘Konaklama
İşletmeciliği” gibi lisans düzeyinde yeni programlar açıldı[19]. Bu dönemde idari ve akademik
birimlerce hazırlanan ve Anadolu Üniversitesi’nin 50 yıllık kurumsal tarihini
ortaya koyması beklenen tarih komisyonunun yayıma hazırladığı dokümanter
çalışma, üniversite yönetiminin değişmesiyle yayımlan(a)madan kadük oldu.
Prof. Dr. Davut Aydın’ın göreve gelmesiyle birlikte “Gelecek
Tasarımı 2020” başlığıyla vizyon, misyon, ana hedefler ve yeni atılım ivmelerinin
görüşüldüğü yeni bir arama konferansı düzenlendi (11-12 Şubat 2010). Bu
konferansta Anadolu Üniversitesi’nin vizyonu “Yaşam boyu öğrenme odaklı bir dünya
üniversitesi olmak” diye belirlenirken[20] üniversitenin açık ve uzaktan
öğretim konusundaki özel konumuna dikkat çekildi.
AKTS uygulamasıyla ilgili süreç, bu dönemde de kesintiye
uğramadı; aksine devam ettirildi. Önceki dönemde yapılan yoğun çalışmaların
doğal sonucu olarak da Avrupa Komisyonu Eğitim, Görsel-İşitsel ve Kültür Ajansı
(The Education, Audiovisual and Culture Executive Agency – EACEA), 2010 yılında
Diploma Eki Etiketini (DS Label), 2011 yılında ise AKTS Eki (ECTS Label) kullanma
iznini verdi[21]. Ajansa yapılan başvuruların
değerlendirilmesiyle alınan bu belgeler, kimi çevrelerde öne sürüldüğü gibi ne
bir ödül, ne de verilen eğitimin kalitesi hakkında güvence belgesidir. Bununla
birlikte eğitim süreçlerinde öğrenci dolaşımı ve alınan derslerin kredilendirilebilmesi
konularında şeffaflık başta olmak üzere, AB uygulamalarının EACEA tarafından
belirlenen ölçütlere uygun olduğunu ve bu şekilde uluslararası tanınırlığın
güvence altına alındığını göstermesi bakımından önemlidir[22]. AB’nin ilgili kurumları tarafından
kuruma verilen bu belgelerle üniversitenin Avrupalı üniversiteler arasında
konumlanması ve tanımlanması belgelendirilmiş oldu. Bu belgeler Avrupa
Yükseköğretim Alanı içerisinde yer alan ülke vatandaşlarının, yükseköğrenim
görmek ya da çalışmak amacı ile Avrupa’da kolayca dolaşabilmesini sağlaması
bakımından önemli görülmekte ve üniversiteler bakımından da şeffaflık
göstergesi olarak kabul edilmektedir[23].
Açıköğretim sisteminin
Bologna sürecine göre yeniden yapılandırılması
Avrupa Yükseköğretim Alanı’nın (European Higher Education Area-EHEA) yapılandırılması için başlatılan
Bologna Süreci çalışmaları kapsamında Avrupa Kredi Transfer Sistemi-AKTS/
Diploma Eki-DE ve yeterlilikler, öğrenim çıktıları konularında örgün
yükseköğretim programları için tamamlanmış; gerekli belgeler alınmıştı. Bu
çalışmalar açık ve uzaktan öğretim sistemi ile eğitim verilen fakültelerin için
de yapılmaya başlandı. Yıllık sistem, dönemlik sisteme dönüştürülürken kredili
sisteme geçildi; sistemin doğasında yer almadığı öngörüsü ile bütünleme sınavları da
kaldırıldı. Bu nedenle ana akım medyada açıköğretim hizmetlerinden eskiye göre
daha sık söz edilir oldu. Üniversite sisteme yabancı olanlar, yapılan
düzenlemeleri ya anlamakta güçlük çekiyor; ya da sistemin içinde olup konuya
ilişkin bilgi verilirken yapılan çalışmalara gereğinden fazla anlam yüklenmeye
çalışılıyor. Oysa bu çalışmalar geçmişte örgün programlar için yapıldı; bugün
de açıköğretim sistemi için yapılıyor. Bu arada dikkatlerden kaçırılmaması gereken bir diğer husus da açıköğretim sisteminin örgün sisteme entegre edilmesi sürecinde ortaya çıkan öğrenci talepleridir. Öğrenciler örgün programlarda olduğu gibi açıköğretim sisteminde de bütünleme ve mazeret sınavları yapılmasını gündeme taşımışlar; Kamu Denetçiliği Kurumu da üniversiteye gerekli mevzuat değişikliği yapılması konusunda öneride bulundu. Makul öğrenci talepleri gibi görünen bir dizi istekler yerine getirilirken, dış müdahalelerin mümkün olduğunca sınırlı tutulması ve yapılacak düzenlemeler için sistemin özelliklerinin dikkate alınması ve yıllık çalışma takviminin evrensel standartların yanı sıra ülkenin sosyal, ekonomik ve coğrafi koşulları göz önüne alınarak düzenlenmesi kaçınılmaz görünmektedir.
Avrupa Birliği üye ülkeler içindeki yükseköğretim
kurumlarının birbirleri ile işbirliği yapmalarını teşvik etmeye yönelik olarak
değişik projeler geliştiriyor. Bu projelerin dışında kalmak istemeyenler,
kendini yeniliyor; gelişime ayak uyduruyor. Bu projelerden biri de ERASMUS
öğrenci değişim programı. Erasmus programı, üniversiteler arasında ülkelerarası
işbirliğini teşvik ederek; öğrencilerin ve eğitimcilerin Avrupa'da karşılıklı
değişimini sağlayarak; programa katılan ülkelerdeki çalışmaların ve alınan
derecelerin akademik olarak tanınması ve şeffaflığın gelişmesine katkıda
bulunarak bu amacı gerçekleştirmeye çalışıyor[24]. Bunun için de AKTS olmazsa
olmazlardan. AKTS de öğrenci dolaşımı yapılacak üniversiteler arasında her bir
dersin içeriğinin bilinmesi ve sanal ortama aktarılması açısından çok önemli.
AKTS çalışmaları kapsamında daha önce yıllık sistemde kullanılan
öğretim materyallerinin dönemlik sisteme göre güncellenmesi gerekti. Yıllık
sistemdeki dersler ve içerikleri gözden geçirildi, dönemlik sisteme göre
düzenlemeleri yapıldı ve içeriklerin önemli bir kısmı yenilendi. Bu süreçte bir
olan kitap sayısı ikiye çıkınca, kitap sayısındaki artış ayrı bir proje gibi
gündeme geldi. Halen 2013-2014 öğretim yılı başından itibaren öğrencilere
sunulacak olan ve sayısal ortamda hazırlanan e-öğrenme malzemeleri üretilmektedir. Bu süreç içinde de bir kısım
kitaplar pdf formatıyla, bir kısım kitaplar da zenginleştirilmiş içerikle hazırlanıyor.
Zenginleştirilmiş kitapların zaman içinde sayıca artırılması öngörülüyor.
Öğrenci sayısının milyon barajını aşması üzerine bazı yönetim
ve organizasyon sorunlarının üstesinden gelmek için bazı tedbirlerin alınması
gerekiyordu. Bunlardan biri de geleneksel kitapların yerini e-kitap uygulamasına
bırakmasıydı. Uzaktan Eğitim Sistemi’nde e-Öğrenme
hizmetleri; İşletme, İktisat ve Açıköğretim Fakültesi öğrencilerinin televizyon
ve kitaplara paralel olarak bilgisayar etkileşimli ders çalışmalarını sağlamak
amacı ile daha 1994 yılında başlatıldı. 1999 yılından bu yana da öğrencilerin
sınavlara daha etkin hazırlanmalarını sağlamak üzere İnternet Tabanlı Sınav uygulaması yapılıyor. Bu uygulama, son
yıllarda kimi önlisans programlarında formal sınavlar şekline dönüştürülmeye
başlandı. Fakültenin kendi sayfasında yer alan bilgilere göre, e-Öğrenme
Portalının Mayıs 2005'de kullanıma açılmasıyla birlikte Kasım 2007 süresince,
14 milyon öğrenci e-Öğrenme portalından, yaklaşık 1 milyar 248 milyon kez yararlandı.
e-Sınav hizmetlerinden 32 milyon, e-Alıştırma hizmetlerinden 15 milyon, e-Kitap
hizmetlerinden 9 milyon, e-Televizyon hizmetlerinden 4 milyon, e-Sesli Kitap
hizmetlerinden de 904 bin kez yararlanıldı[25]. Bugün yapılan iş, sistemin
güncellenmesi ve stratejik planlamada öngörülen hedeflere bir adım daha
yaklaşılma ve Bologna sürecine uyum sağlama çalışmasıdır. Bugün medya ile
paylaşılan bilgiler de yeni sistemin olmazsa olmazlarıdır.
Açıköğretim uygulamaları bugün sadece Türkiye için değil,
dünya ülkeleri için de bir model olmuştur[26]. Bundan sonra Anadolu Üniversitesi
olarak özgün bir açık üniversite modeline dönüştürülmesi ve bağımsız bir açık
üniversite uygulamasına geçilmesi düşünülebilir. Bu tartışmalardan uzak
durulması, aksi halde tartışmalara “meşruiyet” kazandırılacağı yönündeki görüşler de
anlayışla karşılanabilir. Bu tartışmalardan rahatsız olmaya gerek yok. Geçmişte,
açıköğretim modelinin Anadolu Üniversitesi’ne özgü bir sistem olduğu savunulur
ve aksi düşünülemezken; bugün pek çok üniversitemizde açık yükseköğretim
uygulamaları başladı bile. Üniversitenin bölünmesine karşı çıkmanın Hakkı
Kutlu’nun yazısında değindiği üzere, döner sermaye katkı payı ödemelerine kadar
indirgenmesi[27] veya kamuoyunda “fetret devri”
şeklinde bir algının oluşması[28], son derece talihsiz bir durumdur;
bununla birlikte böyle bir algı oluştuysa da öğretim üyeleri olarak hepimiz
uzaktaki büyük suçun yakındaki küçük ortakları olarak kendimizi sorgulamamız
gerekir. Ödenen katkı payları, her bir öğretim elemanının emek yoğun
çalışmasının karşılığıdır[29] ve durumdan rahatsız olanlar, akademik
kaygı taşıyanlar değil; muhtemelen konunun ikbal ve istikbal boyutuyla ilgilenenlerdir.
Anadolu
Üniversitesi’nin yeniden yapılandırılması tartışmaları
Bu konu sadece üniversite çalışanları için değil; aynı
zamanda iki milyona yakın öğrenciyi de yakından ilgilendiriyor ve bir süredir gündeme
getirilmeye çalışılıyor. Gösterilen tepkilerin kimi duygusal; kimi de açıköğretim
sistemiyle ilişkilendirilen idari ve mali konularla bağlantılı. Geçmişte Osmangazi
Üniversitesi’nin kurulmasını hararetle destekleyen kimi Eskişehirliler süreci belli
belirsiz bir ilgiyle, kararsızlıkla izliyor. Eskişehir yerel gündemi için cazip
gelen bu tür haberler, haberleri yapan basın yayın kuruluşu çalışanlarının bir
kısmınca farklı yorumlanıyor. Onlara göre, ortaya koyulan bölünme fikri
üniversite içinden çıkarılıyor; bu görüşü savunanlar, üniversitenin yeniden
bölünmesini düşünenler için de “üniversite içindeki Truva atları” veya
“içimizdeki İrlandalılar” şeklinde benzetmeler yapıyor[30]. Bu üslubun doğru olup olmadığına, tartışma
adabına uyup uymadığına karışmam; ama “Üniversitemizi böldürmeyiz” gibi
tepkiler geçmişte gündeme gelen ve “kamuoyu dalkavukluğu” gibi benzetmelerle
tanımlanan; sonuç itibarı ile de başarısızlıkla biten “Rektörümü istiyorum” sloganı
eşliğindeki kampanyayı hatırlatıyor. Üniversite tarihinde yaşanmış bu canlı
örnekten çıkarılacak ders, kanımca şu olmalı: Bürokratlar, kanun koyucunun önüne
çıkmak, mevzuat hükümleriyle bağdaşmayacak şekilde görev ve yetki alanı dışına
çıkarak, yasal bir dayanağı olmayan ve keyfiyet içerecek taleplerde bulunmak
veya kamu gücü ile elde ettikleri nüfuzu bir şekilde kullanmak durumunda değil;
aksine mevzuatı uygulamak durumundadır.
Halkın iradesiyle seçilmiş iktidarların idari tasarruflarına
tabii ki saygılı olunacaktır; ama ortaya koyulan görüşlerin, “bölünmeye
meşruiyet kazandırmama” kaygısı ile tartışılmaması; kanımca, bilimsel bir tutumla
irdelenmemesi yaratıcı aklın özerkliği ve gücüyle bağdaşmıyor. Aksine sistem
tartışmaya açık olmalı ve yapılacak uygulamalar ortak akıl sonucu hayata
geçirilmelidir.
Açıköğretim sisteminin gelişmeye açık yönlerini kapalı
kapılar ardında yapılan tartışmalarda gündeme getirenlerin bile -rektör ve
sayısı bir elin parmaklarını geçmeyen öğretim üyesi hariç olmak üzere- ‘üniversiteyi
yıpratmama’ adına sessiz kalmaya çalıştığı görülüyor. Bu tutumun
açıköğretimin bekası için mi; yoksa sistemin yapısından “vesayet oluşturma” ve açıköğretim
aracılığı ile sahip olunan kazanımların kaybedilmesi kaygısına yönelik “sinetik”[31] davranışlardan mı kaynaklanıyor; onu
zaman gösterecektir.
Sistemin tartışılması, geleneksel yapıdan gelecek kuşakların
beklentilerini karşılayacak bir modele geçilmesi bakımından doğal belki de zorunluluk
olarak görülmeli... Yapılan eleştirileri, ortaya koyulan görüş ve önerileri
sistemin gelişmeye açık yönleri için değerli veriler olarak kabul eder, sistemi
buna göre desenlerseniz, ortaya çıkan görüş ve öneriler de olağan karşılanabilir.
Bu süreçte “bir bilenin” veya “bir yönetenin” görüşüne ters düşme kaygısı ile yaratıcı
aklı sınırlandırmamalı; eşyayı terk (çöpe
atma) gibi fiilî tasarruf söylemlerinin yerine daha makul ifadeler
seçilmeli; dönüşüm sürecinde ne geçmişin
mirası reddedilmeli; ne de geleceğe yönelik bilimsel gerçekler göz ardı
edilmelidir. Lehte veya aleyhte görüş belirtenleri etiketlemek, yargılamak
yerine, her bir görüş ve öneriyi aklın süzgecinden geçirerek; fikirlerin uygun
zeminlerde tartışılmasına, olgunlaştırılmasına fırsat verilmelidir[32]. Zira insanları peşin hükümlerle
yargılamaya başladığımızda, yorgun zihinlerimizin onları anlamaya fırsatı ortadan
kalkar.
“Mesele, açıköğretim gelirlerinin, Anadolu Üniversitesi'ndeki
akademik çalışmaların ve verilen eğitimin niteliğinin artmasına yönelik olarak laboratuvar,
bilimsel araştırma projesi, patent, daha nitelikli akademik personelin
istihdamı vb. olarak ülkemize, kentimize ve üniversitemize büyük katkılar
sağlıyor olması ve bölünmenin bu katkılara büyük sekte vuracağı gerçeğidir.
Anadolu Üniversitesi'nden ayrılacak mühendislik programları ve teknik programların
yer alacağı yeni bir teknik üniversite, döner sermaye gelirleri olmazsa emin
olun, uçaklarını uçuramaz, bakımlarını yapamaz, laboratuvarlarındaki
ekipmanları işletemez, sarf malzemelerini temin edemez. /.../ Mühendislik
ve teknik alanlarda yapılan başarılı çalışmalar Açıköğretim gelirleriyle
sağlanan fiziksel altyapı ve bu altyapı sayesinde istihdam edilebilen nitelikli
akademik personelle sağlanıyor./.../ Açıköğretim gelirleriyle sağlanan altyapı
ve araştırma imkanlara sahip mühendislik ve teknik programlar nedeniyle
Eskişehir Türkiye’deki nitelikli araştırmacılar ve akademisyenler için bir
cazibe merkezi haline geliyor.”
Bu ifadelerde gerçeklik payı olsa da bunların pek çoğu varsayımlara
dayalı, göreceli ve öznel bakış açıları ile sınırlıdır. İstedikten sonra iyi
bir planlama ve bütçe ile laboratuvar da kurulur; uçaklar da uçurulur. Üniversitenin
döner sermaye gelirlerinin hangi kalemlere harcandığını, harcanamayan
gelirlerin kamuya aktarılan miktarların hangi boyutlara geldiğini burada anlatmaya
gerek yok.
Anadolu Üniversitesi’nin yeniden yapılandırılması ile
birlikte mevcut açıköğretim sisteminin yanı sıra, yeni açılacak üniversite veya
üniversiteler de mevcut sistemin daha
dinamik bir yapıya dönüşmesini sağlayacak, yurt içinde ve yurt dışında olmak
üzere, kurumun marka değeri üzerinden nemalanmaya çalışanların baskısından kurtulması
için de önemli fırsatlar yaratacaktır.
Türkiye’ye özgü bir şekilde ortaya çıkıp gelişen, biraz da
mevcut şartların yönlendirmesiyle “özgün” bir yükseköğretim modeline dönüşen
açıköğretim sisteminin “açık üniversite” olarak yeniden yapılandırılması
halinde Eskişehirlilerin elde ettiği kazanımlar geri gitmeyecek, aksine daha da
ileri aşamalara taşınabilecektir[34].
Eskişehir Anadolu Üniversitesi markası ile açıköğretim
özdeşleşmiştir. Anadolu’da pek çok insanın, üniversitenin adını duyar duymaz
“Açıköğretim mi?” diye sorması bu marka bilinirliğindendir. Dolayısıyla,
yukarıda da belirttiğim gibi, merkezi açık ve uzaktan öğretim sistemi ile eğitim
veren Anadolu Üniversitesi’nin yeniden yapılandırılması halinde bu markanın ve
Eskişehir’in ayrılmaması gerekir. Açıköğretim sistemine destek veren örgün
sistemin yazarları, editör ve alan uzmanları Anadolu Üniversitesi ile sınırlı
değildir. Kredili sisteme geçişle birlikte başka üniversitelerde görev yapan ve
alanında uzmanlaşan öğretim üyeleri de sisteme dahil oldular ve ihtiyaca göre
sayıca artmaya devam etmektedirler. Başka üniversiteler ile ortak çalışmalara zaten
devam ediyor ve bu çalışmalar kredili sisteme geçişle birlikte ayrı bir zenginlik
olarak değerlendiriliyor. Bundan sonra atılacak yeni adımı, her halde Türkiye
için geç kalınmış bir açık üniversite modelinin oluşturulması çalışmaları oluşturacaktır.
İki Eylül Kampüsü: Muttalip
İleri Teknoloji Üniversitesi
Eskişehir’de İleri Teknoloji
Üniversitesi adıyla bir yükseköğretim kurumu açılmasına ilişkin çalışmaların
oldukça ilerlediği şeklindeki açıklama Milli Eğitim Bakanımız tarafından
yapılmakla birlikte[35] üniversitenin Anadolu
Üniversitesi’ndeki kimi birimlerden mi oluşturulacağı, yoksa ayrı bir
üniversite olarak mı şekillendirileceği konusunda bir açıklama yapılmış değil. Yeni
kurulacak bu üniversitenin İki Eylül Kampüsü’ndeki altyapının kullanılarak oluşturulması,
fiziki altyapısı olmayan yepyeni bir üniversitenin kurulmasına göre daha pratik
ve makul bir çözüm gibi görünüyorsa da gerek öğretim üyeleri, gerekse
üniversite yönetiminin öngörülen bu duruma mental olarak da hazırlanması
gerekir. Bununla birlikte, bu kampüsteki birimlerde elde edilen dünya çapındaki
başarılar, açıköğretim sistemiyle ilgili çalışmaların gündemde daha yoğun
olarak bulunması nedeniyle hak ettiği değere ulaşamıyor ve bu birimlerde görev
yapan, açık yükseköğretim programlarına destek hizmetleri de veren, alanlarında
birbirinden önemli başarılara imza atan öğretim elemanları da adeta
sıradanlaşıyorlar.
Mühendislik Fakültesi, Eskişehir Devlet Mühendislik ve
Mimarlık Akademisi ile Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Endüstri
Bilimleri Fakültesinin birleştirilmesiyle oluşturulan köklü bir kurum kültürüne
sahip olup, bünyesinden Eskişehir Osmangazi Üniversitesi mühendislik mimarlık fakültesi ile Anadolu
Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi’ni çıkarmıştır. Fakülte bugün sahip olduğu
fiziksel donanım ve yetişmiş, deneyimli insan kaynakları göz önüne alındığında
ülkemizin önde gelen eğitim kurumlarından biri olarak dikkat çekiyor. Fakülte
bünyesindeki programlar, MÜDEK (Mühendislik Eğitim Programları Değerlendirme ve
Akreditasyon Derneği) tarafından akredite edilmiş durumda olmasına karşın;
açıköğretimin çok ön planda olması nedeniyle başlı başına teknik eğitim veren üniversitelerdeki
fakültelerin gerisinde anılıyor.
Mimarlık ve Tasarım
Fakültesi ise daha
önce faaliyet gösteren Endüstriyel Sanatlar Yüksekokulu’nun Mühendislik ve
Mimarlık Fakültesi ve Güzel Sanatlar Fakültesi bünyesindeki kimi birimlerin birleştirilmesi
ile dönüştürülmüş, genç ve dinamik bir fakülte olarak dikkati çekiyor.
Sektördeki tüm kurumların teknik yeterliliklerini
belgelendirmesi çalışmalarını yürütmek üzere kurulmaya çalışılan Ulusal Raylı Sistemler Mükemmeliyet Merkezi
(URAYSİM), gelecekte TCDD, TÜLOMSAŞ, TÜDEMSAŞ, TÜVASAŞ ile TCDD demiryolu ağı
üzerinde işletmecilik yapan şirketlere test ve akreditasyonunu sağlayacak bir
merkez olmak için hazırlık yapıyor. Bu merkezin açıköğretim dinamizmi ve
mantığı ile ayrıştırılması ve kendi bilimsel mecrasında yol alması konusunun
tartışmaya açılması daha şık ve anlaşılır olur.
Öte yandan Ulusal
Havacılık Mükemmeliyet Merkezinin (UHAM) oluşturulması ve bu bağlamda
hizmet veren paydaşlara Anadolu Üniversitesinin havacılık ve ulaştırma
alanlarında yaptığı faaliyetler unutulmamalı. Anadolu Üniversitesinin havacılık
ve araştırma konularında çalışan Havacılık
ve Uzay Bilimleri Fakültesi, Sivil
Havacılık Araştırma ve Uygulama Merkezi ve yine 2012 yılı içerisinde
kurulmuş olan Havacılık ve Uzay Tıpı
Uygulama ve Araştırma Merkezi bulunmaktadır. Mükemmeliyet merkezleri içerisinde
ulaştırma sektörüne hitap eden Ulusal Havacılık Ulaştırma Merkezi’nin yanı sıra
Ulaştırma Bilimleri Enstitüsü, Ulaştırma Meslek Yüksekokulu da ayrı
bir bilgi birikimine ve deneyime sahiptir.
1989 yılında başlanan uzaktan algılama ve coğrafi bilgi
sistemleri konusundaki çalışmalar ve bu çalışmalardan elde edilen kazanımlar, Yer ve Uzay Bilimleri Enstitüsü
bünyesinde eğitim, araştırma ve uygulama boyutlarında devam etmektedir. Aynı
şekilde, Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu olarak başlayan ve her türlü
tesisleşme ile akademik altyapısını oluşturarak ulusal ve uluslararası alandaki
başarıları ile bilimsel başarılanın uygulamaya aktarılması konusunda kendini kanıtlayan
birimimiz, hizmetlerine artık Spor
Bilimleri Fakültesi (RG. 24.07.2013/28717) olarak devam ediyor.
Hemen hepsi ayrı bir kampüste bulunan bütün bu birimler Eskişehir’de
bir teknik üniversite kurma fikrinin gerçeğe dönüştürülebilmesi için hazır, yüz
ağartıcı bir altyapıyı oluşturmaktadır.
Yunusemre Kampüsü:
Yunusemre Üniversitesi
Yunus Emre kampüsünde her biri önemli başarılara imza atan
akademik birimler bulunmaktadır. Bu başarılı projelerin en önemlilerinden biri
hiç kuşku yok ki Açıköğretim Fakültesi’dir.
Açıköğretim, Anadolu Üniversitesi çalışanlarının geliştirdiği ve başarı ile
uyguladığı bir “özgün” bir modeldir. Açıköğretim sistemi ile eğitim verilen
fakültelerin dışında İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi, İletişim
Bilimleri Fakültesi, Eğitim
Fakültesi ve Güzel Sanatlar
Fakültesi bu kampüsteki seçkin köklü yükseköğretim kurumları olarak dikkati
çekmektedir.
Üniversitenin yeniden yapılandırılması, alan eğitimi verilen edebiyat ve fen fakülteleri ile öğretmenlik meslek eğitimi verilen eğitim fakültesinin yeniden yapılandırılması
için fırsata dönüştürülebilir. Fen
Fakültesi temel bilimler alanında, Edebiyat Fakültesi de insani bilimler ve kültür bilimleri
alanında yapılandırılabilir.
Oldukça gelişmiş akademik kadrosu ile ters orantılı çalışma imkanları
ve yetersiz fiziki altyapısı ile dikkati çeken Eğitim Fakültesi, nitelikli öğretim üyeleri ile kendi
öğrencilerinin yanı sıra alan eğitimi verilen fakültelerin öğrencilerine de
“öğretmenlik alan eğitimi” vermekte, pek çok açıköğretim projesine doğrudan
bilimsel ve teknik destek sağlamakta, ulusal ve uluslararası yayın, proje[36] gibi çalışmalarıyla Türkiye’de
eşdeğer fakülteler arasında yapılan bilimsel sıralamada ilk sıralarda yer
almaktadır. 1959 yılında kurulan MEB
Yabancı Diller Yüksekokulu’nun kurumsal birikimini devralan eğitim
fakültesi, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile yeniden yapılandırılırken
fakülte bünyesindeki kimi alanlar alan eğitimi verilen fakülteler (fen ve
edebiyat fakültesi) ile ilişkilendirilebilir. Fakülte, ilköğretim sınıf
öğretmenliği ile psikolojik danışma ve rehberlik alanlarının yanı sıra eğitim
araştırmalarına da ağırlık veren Eğitim
Bilimleri Fakültesi olarak yeniden yapılandırılırken, öğretim elemanları
bakımından da gerek eğitim öğretim yükünün hafifletilmesi, gerekse araştırma ve
uygulamaya vakit ayırılması için yararlı olabilir. Bu süreçte hem temel
bilimlerin, hem kültür bilimlerinin hem de öğretmenlik meslek eğitiminin önü
açılabilir. Anadolu Üniversitesi’nde okulöncesi eğitimden doktora düzeyine
kadar eğitim, araştırma ve uygulama birimleriyle köklü bir geçmişi olan özel
eğitim alanı da yapılandırılarak halen Engelliler Entegre Yüksekokulu olarak
eğitim öğretim veren birimi Özel Eğitim
Fakültesi olarak yapılandırılabilir[37].
Bu kampüste Bir Sağlık
Bilimleri Fakültesi ve Türkiye’nin en iyi akademik turizm eğitimi verilen
kurumu etiketini taşıyan Turizm
Fakültesi de bulunmaktadır. Gerek sağlık bilimleri gerekse turizm bilimleri,
çalışmaları ile Türkiye sınırları dışında da tanınır eğitim kurumları arasında
yer almaktadır.
Öte yandan lisansüstü eğitim verilen enstitüler, araştırma
merkezleri ve sosyal kültürel altyapının yanı sıra sağlık ve eğitim alanında
nitelikli ara eleman yetiştirmek üzere kurulan Yunusemre Meslek Yüksekolu ve büro hizmetlerinden turizm, emlak
yönetimi gibi alanlarda eğitim verilen Eskişehir
Meslek Yüksekokulu da bulunmaktadır.
Bitirirken
Türkiye’de bilgi toplumunun oluşturulması ve yükseköğretimin
sürdürülebilir kalkınmaya katkısının sağlanması
için kurulacak seçkin üniversitelerin rolü inkar edilmez. Yükseköğretim
tartışmalarının el yordamı ve sezgiyle geliştirildiği, geçmişle gelecek
arasında öngörülemeyen belirsizliklerin tartışıldığı bir ortamda, mutlak doğru
bir çözümün sunulması elbette mümkün değil. Hele bilimsel olma iddiasından uzak
bir blog yazısında ortaya koyulan görüşlerin kalıcı olması tarihi akışa bağlı.
Eskişehir’de kurulacak üniversite veya üniversitelerin, şehirdeki
mevcut olan nitelikli bilimsel altyapının verimli kullanılarak yeni bir sinerji
yaratılması ve Üniversiteyi ileriye taşıyacak bilimsel ve liderlik yönü olan
ileri yöneticiler eliyle mükemmelleşme potansiyelinin yükseltilmesi halinde
dünya çapında seçkin bir üniversite düzeyine çıkarılması mümkün olabilir.
Kuruluş aşamasında gerekli alt yapı ekipmanları, tesisler, yardımcı eleman
gereksinimi devletin desteği ile temin edilmeli; Açıköğretim de kendi öz kaynaklarını
maliyeye aktarmak yerine, yeniden yapılanma sürecinde kullanarak Eskişehir’de
uluslararası bir üniversiteye dönüşme yeterlik ve yetkinliğindedir.
“Anadolu’nun bağrında yüce bilim kalesi”nin oluşturulmasına
katkı sağlayanlar her zamanki gibi her kesimin yanında, esnek mesaileriyle
ortalarda görünmeyen, alıştıkları kazanımlardan mahrum kalacağı için her yeni
öneri karşısında “istemeyiz” diye feveran edenler değil; sakin ama ses getiren
çalışmaları sırasında kimi zaman yok sayıldığı, kimi zaman ötekileştirildiği halde
karşılık beklemeden diğerkam olabilen idealistler olacaktır. İdeallerinin
peşinde olan bilim insanları taşra
kurnazlığı zihniyeti içinde günübirlik menfaatlerin peşinde koşmaz; hedefini
bilim yolunda ileri adımlar atarak yakalamaya çalışır. Ölçüsü de
yaptığı çalışmaların sadece mevzuata uygunluğu değil; vicdanlara da uygunluğudur.
Eskişehir halkının kente yeni üniversite veya üniversiteler
kurulması kararından zarar görmesi söz konusu olmayıp, bu durumdan kazançlı
çıkacak da yine Eskişehirliler ve daha önemlisi Türkiye olacaktır. Üniversitedeki
kimi erk sahiplerinin yerel basın üzerinden ‘lâ yus’el ammâ yef’al[38]’ edasıyla kamuoyunu yanlış yönlendirmemesi,
yeni projeler üretmesi gerekir.
Mevlana’nın söylediği gibi “Dün, dünle gitti cancağızım! Bugün yeni şeyler söylemek lazım.”
Mevlana’nın söylediği gibi “Dün, dünle gitti cancağızım! Bugün yeni şeyler söylemek lazım.”
[1] Prof. Dr., Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim
Üyesi
[2] Bkz. Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu Md. 21:
(Kanun No: 2809, Kabul Tarihi: 28/3/1983, RG.Tarih: 30/3/1983 Sayı: 18003). http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.2809.pdf
(07.12.2013) ve 1982 öncesi Eskişehir’de Yükseköğretim Kurumları. http://mmf2.ogu.edu.tr/atopcu/index_dosyalar/
UniversiteninTarihcesi1.htm (son erişim: 01.08.2013).
[3] Mustafa Çakır. “Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Almanca Öğretmenliği Programı On Yaşında” Ankaraner
Beiträge zur Germanistik. Ankara: Beiträge des Symposiums "Perpektiven
des Germanistikstudiums in der Türkei" in Silivri/İstanbul, 1991, ss.
103-113.
[4] Rıdvan Karluk. Osmangazi Üniversitemiz ve 40 Yıl.
Sakarya Gazetesi. http://www.sakaryagazetesi.info /yazarlar.php?sayfa=detay&oku=11999
(son erişim: 01.08.2013).
[5] Rıdvan Karluk. Anadolu Üniversitesi 50 Yaşında.
Sakarya Gazetesi. http://www.sakaryagazetesi.info /yazarlar.php?sayfa=detay&oku=7689
(son erişim: 01.08.2013).
[6] Orhan Oğuz. Anadolu`da Bir Üniversite`nin Kuruluş
Öyküsü. İstanbul: Cem Ofset Matbaacılık
A.Ş., 1995.
[7] İbrahim Ortaş. Üniversitelerin Öğretim Üyesi
Yetiştirme Sorunu: Inbreeding.Çukurova Üniversitesi Stratejik Araştırmalar
Merkezi. http://strateji.cukurova.edu.tr/EGITIM/ortas/28.htm (son erişim: 03.08.2013).
[8] Dumlupınar Üniversitesi Stratejik Planı 2008-2012. http://www.dpu.edu.tr/raporveplanlar/stratejikplan.pdf
(son erişim: 08.08.2013).
[9] Afyon Kocatepe Üniversitesi. Tarihçe. http://www.aku.edu.tr/anasayfa/genel.aspx (son erişim: 08.08.2013).
[10] Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tarihçesi. http://www.ogu.edu.tr/icerik.aspx?ID=8
(son erişim: 08.08.2013).
[11] Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi. Tarihçe. http://www.bilecik.edu.tr/Icerik/IcerikDetay.aspx?No=3
(son erişim: 10.08.2013).
[12] Açıköğretim Fakültesi 20. kuruluş yılı nedeniyle,
uluslararası katılımlı Açık ve Uzaktan Eğitim Sempozyumu, 23-25 MAYIS 2002. https://aof20.anadolu.edu.tr/
(son erişim: 01.08.2013).
[13] Bkz. ANADEK. http://www.anadolu.edu.tr/tr/anadek (son
erişim: 01.08.2013).
[14] Prof.Dr. Engin Ataç’ın rektörlük yaptığı döneme
ilişkin çalışma raporu: Engin Ataç vd. (Yay.). Anadolu Üniversitesi 98-05.
Eskişehir: Anadolu Üniversitesi, 2005. (ISBN 975-00-8360-1).
[15] Bkz. http://abp.anadolu.edu.tr/ (son erişim:
01.08.2013).
[16] Bkz. Anadolu Üniversitesi EUA Değerlendirme Raporu.
http://eua.anadolu.edu.tr/dosyalar/eua_turkce.pdf (son erişim: 01.08.2013).
[17] Jarmo Visakorpi, vd.: IEP- EUA – Kurumsal
Değerlendirme Raporu: Anadolu Üniversitesi İzleme ve Değerlendirme Raporu.
Kasım 2010.
http://eua.anadolu.edu.tr/dosyalar/EUA_Kurumsal_Degerlendirme_Raporu.pdf (son
erişim: 01.08.2013).
[18] AÖF’ten dev adım: ''Türkiye'nin ilk pilot uygulama
çalışması''. http://e-gazete.anadolu.edu.tr/ayrinti.php?no=13042 (son erişim:
01.08.2013).
[19] 1 Ocak 2006-31 Aralık 2009 Anadolu Üniversitesinde
yapılanlarla ilgili olarak bkz.: Anadolu Üniversitesi Ocak 2006-Aralık 2009
yapılanlar. İstanbul: Scala Basım, 2010.
[20] Burada alınan vizyon ve misyon ile ilgili kararlar
için bkz.: 2009-2013 Dönemi Anadolu Üniversitesi Stratejik Planı. Haziran 2010.
http://w2.anadolu.edu.tr/stratejik/dosya/stratejik_plan.pdf (son erişim:
01.08.2013).
[21] Bkz. The Education, Audiovisual and Culture Executive
Agency. ECTS and Diploma Supplement Labels Label holders: http://eacea.ec.europa.eu/llp/support_measures_and_network/ects_dsl_en.php
(son erişim: 01.08.2013).
[22] Sisteme ilişkin ek bilgi için bkz.: Yükseköğretim
Kurulu Bologna Süreci. https://bologna.yok.gov.tr/?page=anasayfa (son erişim:
01.08.2013).
[23] Yükseköğretim Kurulu. Bologna Süreci. https://bologna.yok.gov.tr/?page=yazi&i=85
(son erişim: 08.08.2013).
[24] Erasmus ve diğer programlar hakkında bilgi almak için
bkz.: Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı
http://www.ua.gov.tr (son erişim: 01.08.2013).
[25] E-öğrenme hizmetleri:
http://w2.anadolu.edu.tr/aos/aos_tanitim/e-ogrenme_hiz.aspx (son erişim:
01.08.2013).
[26] Anadolu Üniversitesi örnek aldığı ülkeye model oldu.
http://e-gazete.anadolu.edu.tr/ayrinti.php?no=13024 (son erişim: 01.08.2013).
[27] Hakkı Kutlu. Anadolu Üniversitesi Bölünüyormuş. İki
Eylül Gazetesi. 30.07.2013.
http://www.2eylul.com.tr/anadolu-universitesi-bolunuyormus-makale,3203.html
(son erişim: 01.08.2013).
[28] Cihan Yıldırım. AÜ’nün fetret devri: 2009-2013.
İkieylül Gazetesi. 11.08.2013. http://www.2eylul.com.tr/aunun-fetret--devri-2009-2013-makale,3294.html
(son erişim: 11.08.2013).
[29] Bkz. Recai Dönmez. Sezar’ın Hakkı Sezar’a.
Recaidönmez.net http://recaidonmez.net/2013/08/02/sezarin-hakkini-sezara/(son
erişim: 05.08.2013).
[30] Önder Baloğlu. Üniversitedeki Truva atları. Anadolu
Gazetesi. 29.07.2013. http://www.anadolugazetesi.net/ universitedeki-truva-atlari-a-8851.aspx
(son erişim: 01.08.2013).
[31] Sinizm insanların gizli, açığa vurulmamış amaçları hakkında kötümser, hayal
kırıklığına dayalı olarak olayları açıklama tutumu; kendi çıkarlarını
korumak veya artırmak için sırf araç olarak başkasıyla ilgilenme ve
işleri idare etme eğilimidir (Bkz.: Mehtap FINDIK ve Kemaletin ERYEŞİL.
Örgütsel Sinizmin Örgütsel Bağlılık Üzerindeki Etkisini Belirlemeye Yönelik Bir
Araştırma. International Iron & Steel
Symposium, 02-04 April 2012, Karabük, Türkiye, 2012, 1250-1255).
[32] Geçmişte açıköğretim sisteminin gelişmeye açık
yönlerini tespit edip öğrenci odaklı bir planlama yapılmasına yardımcı olmak
üzere bilimsel çalışma yapanların sistemin dışına nasıl çıkarıldıkları şu
çalışma örneğinde bilinmektedir: Çetin Baytekin. Öğretmenlerin Eğitim Ön Lisans
Programlarını Değerlendirmeleri, Öğretmen
yetiştiren Yüksek Öğretim kurumlarının Dünü, Bugünü Geleceği Sempozyumu.
Ankara: Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi, 1987.
[33] Alper Çabuk. Bölünme bilmecesi. Anadolu Gazetesi,
05.08.2013. http://www.anadolugazetesi.net/bolunme-bilmecesi-a-8890.aspx (son
erişim: 05.08.2013).
[34] Fevzi Sürmeli (Editör). Anadolu Üniversitesi'nin
Eskişehir'e etkileri ve şehrin üniversiteyi algılayışı. Eskişehir : Anadolu
Üniversitesi, 2008 (ISBN 978-975-06-0574-1).
[35] Eskişehir’e üçüncü üniversite. İki Eylül Gazetesi
05.08.2013. http://www.2eylul.com.tr/gundem/eskisehire-ucuncu-universite-h20009.html
(son erişim: 05.08.2013).
[36] Güncel olması bakımından: Erasmus Çok Taraflı Projesi
(Erasmus Multilateral Projects). E-Gazete. http://e-gazete.anadolu.edu.tr/ayrinti.php?no=13046
(son erişim: 05.08.2013); Anadolu'nun 7 projesine TÜBİTAK tarafından destek.
E-Gazete. http://e-gazete.anadolu.edu.tr/ayrinti.php?no=13033 (son erişim:
05.08.2013).
[37] Bakz.: Alaattin KIZILÇAOĞLU. “Eğitim Fakültelerinde
Yeniden Yapılandırma Sürecine İlişkin Eleştiriler ve Öneriler”. Balıkesir
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. C.8, S.14, 132-140. http://sbe.balikesir.edu.tr/dergi/edergi/c8s14/makale/c8s14m7.pdf
(son erişim: 07.12.2013).
[38] Enbiya Suresi 23. ayet: “Allah Teâlâ yapacağından/yaptıklarından
dolayı sorgulan(a)maz”
Merhaba sayın hocam,
YanıtlaSilyaklaşımınız ve üslubunuz takdire şayan. Konuyu çok geniş bir açıdan ele almanız ise insanlara vizyon sağlayıcı; yazılarınızı takipçisi oldum. Lütfen kaleminiz durmasın... Belki sessizlerin-sessizleştirilmişlerin sesi, seslilerinde muhabbeti olabilirsiniz...