28 Mart 2022 Pazartesi

Yabancı Uyruklu Öğrenci Sınavı (YÖS)

 

Yabancı uyruklu öğrenciler için 2022 yılı başvuruları başlamıştır. Bu yazımızda hem sınav hakkında bilgi verilecek, hem de başvurularla ilgili bilgiler verilecektir.

Sınavlar; Nisan, Mayıs, Haziran 2022 aylarında yapılacaktır. Üniversiteler yurt içinde veya yurt dışında yaptıkları bu sınavları eşzamanlı gerçekleştirmektedir. Sınav başvuruları öğrenim görülmek istenen üniversitenin resmi web siteleri üzerinden yapılmaktadır. Dolayısı ile Türkiye’deki bir üniversitede YÖS sınavı sonucu ile yükseköğrenim görmek isteyenlerin öncelikle hangi alanda öğrenim görmek istediklerine karar vermesi gerekmektedir. Ardından öğrenim görülmek istenen programların hangi üniversitelerde olduğu Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından hazırlanan Yükseköğretim Program Atlası (https://yokatlas.yok.gov.tr/) üzerinden öğrenilebilir.  Buradan alınacak liste üzerinden ilgili üniversitenin resmi internet sayfasındaki YÖS sekmesi üzerinden sınav başvuru şartları ve başvuru zaman aralığı, sınav merkezleri ve sınav tarihi gibi gerekli bilgiler alınır (Örneğin 11 Haziran 2022 tarihinde Köln ve Münih’te de yapılacak İstanbul Üniversitesi Uluslararası Öğrenci Sınavı (İÜYÖS) ile ilgili bilgiler https://yos.istanbul.edu.tr/tr/ adresinden erişilebilmektedir). İstanbul Üniversitesi, 19 Mayıs Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi gibi üniversitelerin yaptığı sınavlar, yurt dışı sınav organizasyon performansı görece olarak daha az gelişmiş üniversiteler dekimi üniversitelerin yaptığı sınavların sonuçları ile öğrenci kabul etmektedir.

Adaylar YÖS Sınavından aldıkları sonuçlar ile Devlet ve Vakıf Üniversitelerinin tüm bölümlerine başvuru yapabilirler. Üniversiteler bölümlere göre Yabancı Uyruklu öğrenci kontenjanlarını resmi web sitelerinde yayınlamaktadırlar. Bazı üniversitelerin Güzel Sanatlar ve Müzik alanında eğitim veren bölümlerine Özel Yetenek Sınavı ile kabul yapılmaktadır. Askeri ve Polis Akademilerine: Öğrenci, bu kurumların özel şartlarını yerine getiren adaylar kabul edilir.

Anadolu Üniversitesi Batı Avrupa Açık Yükseköğretim Programları başvuruları ise YÖS dışında ayrı bir sınav organizasyonu ile yapılmaktadır. Başvurular üniversitenin Batı Avrupa Programları (https://bap.anadolu.edu.tr/) tarafından alınmaktadır.

YÖS başvuru şartları

YÖS başvurusu için lise son sınıfta veya mezun durumunda olma şartı ile birlikte, başvuran adayların yabancı uyruklu/mavi kartlı, çift uyruklu, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmakla birlikte lise öğrenimini asgari üç sene yabancı bir ülkede görmüş olması, yabancı bir ülkedeki Türk okulundan (Açık Öğretim Lisesi, Açık Öğretim İmam Hatip Lisesi gibi) mezun olunması veya öğrenim görülmesi, lise öğreniminin tamamını Türkiye’de gören yabancı uyruklu öğrenciler YÖS başvuru şartlarını yerine getirmiş sayılırlar.

Almanya’da Abitur (Allgemeine Hochschulreife) yapmış olanların, Türkiye’de devlet üniversitelerinde Tıp, Psikoloji, Mühendislik, Mimarlık, Hukuk gibi bölümleri okuyabilmek için YÖS sınavına girmeleri gerekmektedir. Almanya’da yapılmış olan Abitur Türkiye’de lise mezuniyeti olarak sayılmaktadır.

Fachabitur yapmış öğrenciler, Türkiye’de okuyabilmek için ‘Fachhochschulreife’ mezuniyeti için gereken ‘praktischer Teil’ yani stajlarını da yapmış olması gerekmektedir. Fachabitur yapmış olanların da Türkiye’de devlet üniversitelerinde okuyabilmek için YÖS sınavına girmesi gerekmektedir.

Realschulabschluss ve Hauptschulabschluss belgelerine sahip olanlar Türkiye’de lise mezunu sayılmamaktadırlar. Bu gruptaki adaylar ilk önce Açık Öğretim Lisesi (AÖL) veya Açık Öğretim İmam Hatip Lisesi Batı Avrupa Programına katılarak, Almanya’dan Türkiye Lise mezuniyeti derecesini alabilirler. Bu okulların diplomaları Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığı tarafından verilen diplomalarla eşdeğerdedir.

Alman vatandaşlarının YÖS başvurusu; Fachabitur (Fachhochschulreife - Meslek Lisesi Mezunu) ve lise hayatınızın tümünü Almanya’da tamamlayanlar (Abitur, Allgemeine Hochschulreife), T.C. vatandaşı veya çifte vatandaş olarak da başvurulabilir. Sadece Alman vatandaşı olarak başvuru yapılması da mümkündür. Eğer lisenin belli bir kısmı Türkiye’de okunmuş ve sonradan Almanya’ya yerleşip, Fachabitur diploması alınmışsa, YÖS sınavına girebilmek için Türk vatandaşlığından çıkılması ve isteğe göre mavi kart alınması gerekiyor.

YÖS başvuru süreçlerinde dikkat edilmesi gereken hususlar; öğrenim görülmek istenen programın başvuru yapılan üniversitede olması, sınav başvurusunun zamanında yapılması ve sınav ücretinin ilgili üniversitenin banka hesabına yatırılıp ilgili üniversiteye vaktinde gönderilmesi ve sınav ücreti ile başvuru süreçlerinde sınava girilecek sınav merkezinin belirlenmesi gerekmektedir. Eksik belge ile veya başvuru tarihini geçirdikten sonra başvuruda bulunulması mümkün değildir.

Türkiye’deki yabancı uyruklular: Yükseköğretim Kurulunca yurt dışından Türk üniversitelerine öğrenci kabulü için 2023'ten itibaren "Türkiye Yurt Dışından Öğrenci Kabul Sınavı (TR-YÖS)" yapılacak. TR-YÖS’ün ilki, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından Ocak 2023'te düzenlenecek. TR-YÖS, Türkçe, Almanca, Arapça, Fransızca, İngilizce ve Rusça dillerinde yapılacak bu sınav yurt dışından öğrenci alan üniversitelere de tavsiye edilecek. Bu karar yürürlüğe girene değin, yurt dışından öğrenci alan üniversiteler kendi sınavlarını kendileri yapmaya devam etmektedir.

Üniversitelerin Yabancı Uyruklu Öğrenci veya YÖS Sınav ölçütü olarak bazı üniversitelerde ‘Orta öğretim mezuniyet not ortalaması’ veya Lise Diploma Notu’nun minimum 40 ve ya 60 olması gerektiğini görebilirsiniz. Tıp Fakültesi / Diş Hekimliği gibi bölümlerde diploma mezuniyet notu baremi üniversiteden üniversiteye değişlik gösterebilir.

Türkiye’deki liselerden mezun olacak veya mezun olmuş öğrencilerin Anadolu Lisesi Diploması, Meslek Lisesi Diploması olması önem taşımamaktadır. Yurtdışında Lise bitirmiş olan Yabancı Uyruklu öğrencilerin – YÖS adaylarının Lise Diploma Notu ve Diploma Türü önem taşımaktadır.

Uluslararası diploma almış veya alacak YÖS adayları için en önemli ölçüt ise Türkiye’deki liselerimize denk bir liseden mezun olmalarıdır. Bu öğrencilerin Denklik Belgesi alarak Diploma notunun Türkiye’de ki Liselere denk bir diploma aldıklarını belirtmeleri gerekir.

Denklik belgesi, yurt dışında öğrenim görülen ülkelerdeki eğitim müşavirlikleri ve ataşelikleri, Türkiye’de ise il veya ilçe Milli Eğitim Müdürlükleri tarafından yapılmaktadır.

Almanya’da Fachabitur Yapanların Durumu

Fachabitur (Fachhochschulreife / Fachgebundenen Hochschulreife / Zeugnis der Fachhochschulreife, Zeugnis der Fachgebundene Hochschulreife) belgesini almış olan veya alacak olan öğrenciler Türkiye’de Meslek Lisesini bitirenler derecesinde öğrenim görmüş sayılırlar.

Fachabitur; Türkiye’de Meslek Lisesi – lise mezunu olarak sayıldığı için, Fachhochschulreife (Fachabitur) almış olan öğrenciler Türkiye’de diploma denklik belgesi ile veya YÖS Sınavı ile üniversite başvuruları yapabilirler.

YÖS Başvurusu kabul edilmeyen durumlar

Aşağıda belirtilenlerin yabancı uyruklu öğrenci sınavı hakkından yararlanması mümkün değildir:

·         Türkiye Cumhuriyeti (T.C.) vatandaşı olup, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’de lise mezuniyeti veya mezun olacak durumda olan öğrenciler

·         Türkiye Cumhuriyeti (T.C.) vatandaşı ve aynı zamanda başka bir yabancı ülke vatandaşlığı taşıyan ve Türkiye’de liseyi bitiren öğrenciler

·         Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) uyruklu çifte vatandaşlar

·         Türkiye sınırları içerisinde bulunan Yabancı Liselerde okuyan çifte uyruklu

öğrenciler YÖS şartlarını yerine getirmemiş sayılmaktadır. Bu öğrenciler YÖS sınavına alınmazlar.

Türkçe bildiğinizi belgelendirmek YÖS Şartları’ndan biri midir?

Türkçe bilmeniz ve ya Türkçeyi bildiğinizi belgelendirmeniz YÖS Şartlarından biri değildir. Üniversite kabullerinde sizlere zorunlu kılınmayacaktır.

YÖS Sınav sonuçları ile üniversitelere kayıt yaptırdıktan sonra, seviye belirlenme amaçlı Yabancı Öğrenciler İçin Türkçe Seviye Belirleme Sınavları yapılır. Sınav sonuçları değerlendirmelerinde öğrenciler A, B ya da C gruplarına ayırılmaktadır. Eğer öğrenci YÖS Türkçe Sınavından:

  •     A grubuna atanırsa yükseköğrenim hayatında Türkçe bariyeri ile karşılaşmıyacaktır.
  •    B grubuna atanırsa lisans dersleri devam ederken, ders planına ek ders olarak Yabancı Öğrenciler İçin Türkçe Dersi eklenmektedir.
  •  C grubuna atanırsa öğrenci Türkçe Hazırlık okuması gerekiyor ve ya TÖMER’den Türkçe sertifikası alması gerekiyor.

YÖS Başvuru İşlemi

Yabancı Öğrencilerin YÖS Sınavına girebilmeleri için belirli YÖS Şartları ve koşullarını yerine getirmeleri gerekmektedir. YÖS kabul eden üniversiteler kontenjanları kendileri açıklamaktadır. YÖS sınav sonuçları ise üniversiteler tarafından açıklanmaktadır.

YÖS Sınavı’na başvuru yapmak için Üniversitelerin resmi web sitelerinden başvurularınızı gerçekleştirebilirsiniz. YÖS Başvuru ve Sınav Tarihlerini takip etmeniz bu süreçte çok önemlidir. Genellikle YÖS Başvuruları Şubat ve Mart aylarında başlamaktadır. Üniversiteler Mayıs ve Haziran aylarına kadar YÖS Başvuru kabul etmektedir. Başvuru yapmadan önce YÖS Şartları‘nı kontrol ederek koşulları yerine getirdiğinize emin olunuz.

Tercihlerinizde vakıf / özel üniversiteler var ise: Yabancı Uyruklu Öğrenci kabul eden Vakıf Üniversiteleri linkinden bilgi alabilir, yabancı Uyruklu öğrenci başvurularınızı yapabilirsiniz.

İstanbul Üniversitesi YÖS sınavı ve önemi

İstanbul Üniversitesi YÖS Sınavı yabancı uyruklu öğrenci sınavları arasındaki en önemli sınavıdır. Bu sınava en çok öğrenci katılmaktadır. İÜYÖS sınav sonuçları genellikle tüm üniversitelerde geçerli olmaktadır. İstanbul Üniversitesi’nin YÖS sınavı Almanya, Fransa, Hollanda, Amerika, Türkmenistan, Azerbaycan ve diğer ülkelerin çeşitli kentlerine yapılmaktadır. Başvurular: 31 Ocak 2022 Pazartesi- 02 Mayıs 2022 Pazartesi arasındadır. Ayrıntılı bilgi için https://yos.istanbul.edu.tr/tr/_ adresine bakınız.

19 Mayıs Üniversitesi YÖS sınavı ve önemi

OMÜ-YÖS Ofisi, Ondokuz Mayıs Üniversitesinde (OMÜ) öğrenim görmek isteyen uluslararası öğrencilerin girecekleri ve sonuçlarını Ondokuz Mayıs Üniversitesi ile birlikte Türkiye’deki birçok üniversiteye kabul için başvururken kullanacakları Uluslararası Öğrenci Giriş Sınavının (OMÜ-YÖS) organizasyonunu OMÜ-Uzaktan Eğitim Merkezi (UZEM) ile beraber gerçekleştirmektedir. Başvurular: 10 Ocak 2022 Pazartesi- 15 Mayıs 2022 Cuma tarihleri arasındadır. Ayrıntılı bilgi https://yos.omu.edu.tr/tr adresinden alınabilir.

YÖS Sınavına En Fazla Hangi Ülkeler Başvurmaktadır?

YÖS Sınavı ile Türkiye’de ki üniversitelere en çok başvuru yapan öğrencilerin vatandaşlıkları Azerbeycan, Türkmenistan, Iran, Türkiye, Suriye, Almanya, Bulgaristan, Afganistan, Kırgızistan, Tacikistan, Afrika ülkeleri (Tanzanya, Kenya, Malavi, Mısır, Tunus) olarak tespit edilmiştir. YÖS ile Devlet Üniversitelerine kayıt yapmış olan öğrenciler ise aynı ülkelerden gelmektedirler.

YÖS’e Girebilmek İçin Türk Vatandaşlığından Çıkmak Gerekiyor Mu?

Çifte vatandaşlığı olup, liseyi yurt dışında bitirenlerin Türk vatandaşlığından çıkmasına gerek yoktur. Çünkü çifte vatandaşlar yurt liseyi yurt dışında bitirmişlerse, YÖS’e girebiliyorlar.

Öte yandan, liseyi yabancı bir ülkede bitirenler ve bu ülkede eğitim süresince (en az 3 yıl) ikamet etmişlerse, Türk vatandaşı olsalar da bu haktan faydalanıyor. Dolayısı ile vatandaşlıktan çıkılmasına gerek bulunmamaktadır.

Liseyi Türkiye’de çifte vatandaş olarak bitirdiniz ise, mutlaka Türk vatandaşlığından çıkınız. Çıkmazsanız; kazansanız bile kayıt yaptırma olanağınız yoktur.

Vatandaşlıktan çıkma işlemini İçisleri Bakanlığına başvurarak başlatabilirsiniz.

YÖS Sınavına katılabilmek ve Mavi Kart alabilmek için İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Müdürlüğü – Vatandaşlıktan Çıkma Şubesinden ve ya Yurtdışında bulunan Konsolosluklardan yapabilirsiniz.

Mavi Kartlıların Durumu

Türkiye’de lise eğitimini tamamlayacak veya tamamlamış olan çift uyruklu öğrenciler Yabancı Uyruklu / YÖS kontenjanlarından faydalanabilmeleri için Mavi Kart almak zorundadırlar. Mavi Kart, doğumla Türk vatandaşı olup, Türk vatandaşlığından çıkma izni ile vatandaşlıktan çıkmış olan ve Türk kanunlarının yabancı uyruklulara tanımış olduğu haklardan yararlanabilmelerini sağlayan bir karttır. (5901 sayılı Türk vatandaşlığı kanunun 28. maddesi).

Tıp Fakültesi, Diş Hekimliği, Hukuk ve Öğretmenlik bölümlerine başvuru yapacak olan öğrencilere YÖK tarafından 23 Temmuz 2019 tarihinde alınmış karara göre %10 kontenjan kısıtlaması getirilmiştir. Mavi Kart’a sahip olan yabancı uyruklu öğrenciler bu bölümlerin tüm kontenjanının sadece %10’luk kısmına başvuru yapabilmektedir.

Yükseköğretim Kurulu’nun 22.12.2021 tarihli bir diğer açıklamasına göre; Türkiye’deki ortaöğretim kurumlarına 2022-2023 eğitim ve öğretim yılından itibaren kayıt yaptıracak Mavi Kartlılar, KKTC vatandaşları ve yabancı uyruklular (elçilik okulları ve MOBİS sisteminde yer alan Milletlerarası özel öğretim kurumlarındakiler hariç), yükseköğretim kurumlarına sadece Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) ile girebileceklerdir.

YÖS Sınav Soruları

YÖS (Yabancı Uyruklu Öğrenci Sınavı) Soruları Oransal Dağılımı

YÖS Sınavı genellikle 80 sorudan oluşmaktadır. Bu soruların dağılımı 45 YÖS IQ – Genel Yetenek (IQ), 30-32 Matematik, 3-5 Geometri sorularından oluşmaktadır.

Matematik ve geometri soruları genel lise düzeyinde olan sorulardan oluşmaktadır. Soru yapıları LYS ve ya YGS Sınavından farklılıklar göstermektedir.

Önlisans, Lisans ve Lisansüstü Eğitimler

Türkiye’de iki yıllık önlisans programlarına girebilmek için de YÖS sınavına girmek zorunludur. Türkiye’de Yüksek Lisans ve Doktora başvuruları için üniversiteler tarafından değişik yönetmelikler bulunmaktadır. Yüksek Lisans ve Doktora kabul şartları ve başvuru tarihleri farklılıklar göstermektedir. İlgililerin ilgili üniversitelerin lisansüstü eğitim verilen enstitülerine (Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Fen Bilimleri Enstitüsü, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Sağlık Bilimleri Enstitüsü) başvuruda bulunması gerekir.

Türkiye’den Alman Üniversitelerine Nakil

YÖS Sınavı sonucu ile Türkiye’deki bir yükseköğretim programına kayıt yaptırmış olan öğrencilerin Alman üniversitelerinin öğrenci kabul şartlarını taşımalarının yanı sıra, Türkiye’de yerleştirildiği programda iki dönem okumuş ve asgari 60 ECTS kredilik ders alarak başarılı olduğunu gösteren ve Genel Not Ortalaması 2.00 olan transkripti ile belgelendirmesi gerekmektedir. Yatay geçişler Türkiye’de öğrenim görülen alan dışında bir alana yapılamamaktadır.

Türk yükseköğretim sisteminde açık ve uzaktan öğretim sistemiyle eğitim verilen bir programdan Alman yükseköğretim kurumlarına yatay geçiş yapılabilmesi için de iki sene, önlisans düzeyinde eğitim alınmış ve başarılı olunmuş olması gerekmektedir.

Almanya’dan YÖS sistemi ile Türkiye’deki bir yükseköğretim programına yerleştirildikten sonra Türkiye’de değil de Almanya’da yükseköğrenim görmek isteyenlerin, Türkiye’de yerleştirildikleri programların eşdeğeri programlara kayıtları ancak üniversitenin koyduğu kesin kayıt kurallarının yerine getirilmesi, mezun olunan lisenin açık öğretim sistemiyle eğitim veriyor olması halinde bir sene bilimsel hazırlık (Studienkolleg) okunması zorunluluğu bulunmaktadır.

19 Mart 2022 Cumartesi

Aile Bağları

 


Bugün; dışarıda alacalı renkleri kadar güzel bitkilerin uyandığı, türlü kokuların, sevdalı yüreklere muştulandığı bir ilkbahar havası var. İnsanlık ateşle, yoklukla, kanla ve can güvenliği ile sınandığı, zor bir dönemden geçiyor. Milletimiz fırtına içinde sessizliğini korumaya, mazlumun yanında olmaya, zalimin karşısında umut olmaya çalışıyor. Bu şartlar altında uzaklara dalıyor; bir an insanlığı bekleyen geleceğin hülyalarını, daha doğrusu suç ve günahlarını oluşturan malihülyalarını düşünüyorum. Sizinle neyi paylaşayım derken de daha önce bir yerlerde yayımladığım ve insanların dayanışmasını, aile olmanın önemini anlatan notlarımı gözden geçirip paylaşmaya karar veriyorum. Biliyorum ki aile sadece benim için değil, hepimiz için her daim kutsal, her daim vaz geçilmezdir.

Toplumun çekirdeğini oluşturan huzurlu bir aile ortamında büyüyen çocuklar özgüvenlerini ailenin önemini ve aile olmanın değerini hissederek pekiştirir. Aile bir öğün yemek yerken bile hayatı paylaşmaya ve yaşanmışlıklardan dersler çıkarılan anlamlı birliktelikler oluşturmaya, kişiye yaşama sevinci vermeye yarar. Sağlam aileler toplumsal dayanışma konusunda da toplumun ayakta kalmasını sağlar; dini, milli ve insani değerlerin kuşaktan kuşağa aktarılmasına aracılık eder. Sağlam toplumları sağlam aileler inşa eder.

Aile bağları kuvvetli olan bir millet olumsuz dış etkenlere karşı da güçlü olur. Aile içi bağlar ne kadar güçlü olursa, aileyi oluşturan kişiler de zor zamanlarda o kadar güçlü olur. İnsan aile içinde kendini bağımsız, özgür hissederken yalnız olmadığını da bilir. O kadar ki zor zamanlarında kendini ait hissettiği, güvendiği birilerinin olduğuna inanır, onlara güvenir. Bu güven duygusu varlığında kıymeti bilinmeyen, yokluğunda ise bıraktığı boşluğa dayanılması zor olan aile bireyine duyulan güvenden kaynaklanır.

Gençler arasında “Seni seven bir ailen varsa korkma” denir. Sevginin en güçlü hali ailede vücut bulur ama aile olmanın da olmazsa olmaz kuralları vardır. Bunlardan ilki saygı, ikincisi de koşulsuz sevgidir. Türk aile yapısında saygı aşağıdan yukarıya bir hiyerarşi gösterirken, saygı gösteren de sevilir. Bu saygı ve sevgi ilişkisi kişilerin aile içindeki konumlarını göstermekle birlikte, kişilerin aile içinde var olmasıyla daha da anlam kazanır.

Bir diğer husus ise aile bireyleri arasındaki ilişkinin iletişim şeklidir. İletişimde aile bireyleri birbirine açık davranır. Bu açıklık samimiyet ve anlama çabası ile kendini gösterir. Aileyi oluşturan herkes kendini ifade etme hakkına sahipken, aileyi oluşturan bireylerin kendini ifade etmek isteyeni gerçekten anlama niyetiyle dinlemesi, anlatanın da düşüncelerini sansürlemeden, özgürce ifade edebilmesi; bütün bunları yaparken de kendini aile içinde güvende hissedebilmesi gerekir.

Aile içi ilişkilerde eşitlik ve hakkaniyet ilkesi göz ardı edilmemelidir. Eşitlik; öncelikle zaman ile paranın ekonomik ve verimli kullanılması, ailenin sahip olduğu fırsatların eşit değerlendirilmesi, kişilere eşit şekilde kullandırılması anlamına gelir. Hakkaniyet ise hakkın sahibine teslim edilmesidir; yani aile içinde bireylerin kişisel haklarının kullanımında adaletli davranılması kaçınılmazdır.

Aile içinde işbölümü deyince, sorumluluk ilkesi anlaşılır. Herkesin kendi rolüne uygun şekilde üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi uygun olandır. Okula gitmek, ödev yapmak, evin yemeğini pişirmek, evin temizliğini yapmak, aileye gelir sağlamak, geçimini temin etmek gibi sorumlulukların paylaşılması, rollerin benimsenmesi, içselleştirilmesi ve daha da önemlisi kişilerin kendi varlıklarının farkına varması ve kendini bu yolla gerçekleştirmesi, rollerini benimsemesidir. Böylece aile bireyleri arasında hizmet eden veya hizmet alan duygusu oluşturulmamalı; paylaşımcı olmalıdır. Bu paylaşımcılık; kazanımların hakça paylaşılması, insanların bir yandan birbirlerinin kişilik haklarına saygı göstermesi, öte yandan birbirlerinin lehine olmak üzere bazı kişisel haklarından vaz geçebilecek etik anlayışa sahip olmasıdır. Kimse kimsenin mecburi istikameti, kimse de kimsenin çıkmaz sokağı değildir.

Sıcak yaz gününde hararetten içi yanan insan içini rahatlatacak serin bir su arar. Yolda yürürken gölgesinde dinleneceği bir çınar… O çınar bazen baba, bazen anne, bazen kardeştir. Bunlar yoksa yakın arkadaştır. Aileyi oluşturan bireyler bir arada mutlu olmalı ve gerek kendi kişisel alanlarında gerekse bütün aileyi ilgilendiren durumlarda karar verme ve verilen kararlara katılma hakkını kullanmalıdır. Bu da karşı karşıya kalınan sorunların birlikte değerlendirilerek çözümlenebilmesi için istişare edilmesi, karşılıklı fikir alış verişi yapılmasını, aile içi dayanışmayı gerektirir. Napoleon Bonaparte’ın dediği gibi “İnsanın evi, gönlünün bağlı olduğu yerdir.”

Toplumun özünü oluşturan ailenin bireyleri dünyevi kazanımlarını paylaşır. Bu paylaşıma maddi varlıklar, şöhretler, statüler, toplumsal konumlar dâhildir; bütün aile bireyleri tarafından paylaşılır ve bu özellikler aile bireylerine ve değerlerine katkı sağlar. Bir baba evladına iş ve aş sağlamaya çalışırken, evlat babasının imkânlarını değerlendirirken, bunları kendine yük olarak görmez. Paylaşmak; sadece bir malı değil, duyguları da kapsar. Zorlukları aşmak, acılara dayanmak paylaşmakla mümkündür. Bizim kültürümüzde paylaşmak; huzurdur, cömertliktir, yardımseverliktir, kardeşliktir. Sağ elin verdiğini sol elin görmemesi, sağ kulağın duyduğunu sol kulağın bilmemesidir. Paylaşmak; berekettir.

Wilhelm Stekel’in ifadesi ile “Aile, her türlü iyilik ve kötülüğün öğretildiği bir okuldur.” Aile bireylerini birbirlerine yaklaştıran bir diğer husus da toplumun manevi kazanımları olan inanç ve ahlâkî değerlere bağlılıktan doğan dayanışma gücüdür. Ailenin karşılaştığı olağan dışı durumlarda sabırlı ve bilinçli davranması, ölüme tevekkül ile yaklaşması, yaratılışı yaratanın insanlığa sunduğu yenilenme imkânı olarak görmesi, yaratan ilahi güce bakışı; ailenin kriz anlarında bir arada kalmasında, sıkıntılı ve acılı anlarda yaşanan duygu yoğunluğunun dağıtılmasında, teselliyi bulmasında belirleyici olur. Huzuru ve teselliyi aile dışında aramak, ailenin ortadan kalkmasına, dağılmasına neden olur.

Toplumsal ve sosyal hayatın evrilmesiyle birlikte aile modelleri de değişti ve çekirdek aile dediğimiz ebeveyn ve çocuklardan oluşan aile modelleri oluştu. Çekirdek ailenin ebeveynleri, anne ve babaları, kendi yaşam felsefesini, değerlerini ve ailenin sınırlılıklarını birlikte belirlemeli ve bunları çocukları ile açıkça paylaşmalı; kendi ilişkilerinde de bu değerlere uygun hareket etmelidir. Bir babanın çocuğuna vereceği en güzel hediye, onun annesini sevmek olurken en mükemmel kadın da J. Wolfgang von Goethe’nin deyişiyle “çocuklarına; babalarının yokluğunda baba olabilecek olgunluğa sahip olandır. Peki, çocukların ebeveynlerine karşı görev ve sorumlulukları yok mu? Baba her şeye muktedir mi yahut mecbur mu? Elbette… Evlat olmanın sorumluluklarını bir başka yazının konusu yapalım.

Bitirirken şunun altını çizelim ki aile bir çatı altında barınan, günlük ihtiyaçlarını karşılayan, birlikte hayat geçiren insanlar topluluğu değil, o çatı altında hayatı paylaşan insanlardan oluşur. Vatanımız için kan, arkadaşımız için gözyaşı dökebiliriz; ama aile olabilmek için ter dökmemiz, emek harcamamız gerektiğini unuturuz. Kurulan yuvada kadın şefkatin ve güzelliğin, erkek de doğruluk ve Hakk’ın temsilcisi olursa, o evde huzur ve mutluluk olur. Maneviyatın, sevgi, saygı ve güvenin olmadığı yerde; zalimlerin çarkı, cahillerin çalışmayan kafalarıyla dönerken saygının yerini hakaret, sevginin yerini nefret, güvenin yerini ihanet alır. Siz siz olun; erdemli (doğru olanı yapıp yanlıştan sakınan), düzgün karakterli, adaletli olun.

Gün gelip, ölümün ne kadar yakın olduğunu fark ettiğinizde anlaşmazlıklarınızı unutup yaralarınızı sarmaya çalışın. Birbirinizi öyle sevin ki sizi kaybetmek bir yana, incitmekten bile korkan, birbirine güçlü sevgi bağları ile bağlı güzel bir ailede huzur ve mutluluk bulun. İyi günde sevinci, zor günde üzüntüyü, ihtiyaç anında da derdi, tasayı paylaşacak ailenize sahip çıkın. Doğan Cüceloğlu’nun anlattığı ve her bir kelimesinde insanlık, sabır ve değerbilirlik örneği barındıran hikâyedeki “yaşlı, kör eşeği” unutmayın ve onlara olan yükümlülüklerinizi ihmal etmeyin.

Paylaşmanın mutluluğu, sevgilerin en güzeli sizinle olsun.

 Not: Bu yazının ilk hali Post Aktüel Gazetesi Ocak 2021 sayısında Aile Değerleri başlığıyla yayımlanmıştır.

2 Mart 2022 Çarşamba

Türkiye’de Üniversiteye Giriş


Bu sayıda Türkiye’deki üniversitelere giriş için uygulanan ve özellikle baraj uygulaması kalktıktan sonra yöneltilen sorulara cevap oluşturması amacıyla Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) hakkında kısa bilgi verilecektir.

Türk yükseköğretim sistemine göre bir üniversitede öğrenim görmek isteyenlerin mutlaka bir sınava girmesi gerekmektedir. Bu sınav ise yürürlükte olan uygulamaya göre YKS olarak adlandırılmaktadır.  Sınav; ÖSYM (Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi) tarafından merkezi usulle yapılmaktadır. Bu sınav Temel Yeterlilik Testi (TYT) ve Alan Yeterlilik Testi (AYT) olmak üzere iki aşamadan oluşur. Bunun dışında yabancı dil puanı ile öğrenci alınan programlara da Yabancı Dil Testi (DİL) ile girilmektedir.

TYT, bütün adayların girmesi zorunlu olan sınavdır ve ilk aşamayı oluşturur. Bu sınavda adayların mantıksal düşünme, akıl yürütme, değerlendirme ve düşünme temelli problem çözme becerileri ölçülür. Sorular lise müfredatından seçilmektedir. TYT’de Türkçe, sosyal bilimler, temel matematik, fen bilimleri olmak üzere dört alandan toplam 120 soru yöneltilmekte olup, süresi yeni düzenlemeye göre 165 dakika olarak belirlenmiştir. 2021 yılında yapılan TYT’de 200 ve üzeri puan alanların bu sene puanları dönüştürülerek hesaplanacak, önümüzdeki yıldan itibaren 200 ve üzeri puanlar bir sonraki yıl kullanılamayacaktır.

AYT de yöneltilen sorular da dört yıllık lise müfredatından seçilmektedir. Adaylar, TYT’den sonra AYT’ye girmek zorunda değildir. Bununla birlikte dört yıl eğitim veren üniversiteler TYT (% 40)+AYT (%60) puan toplamaları ile öğrenci aldığı için, adayların bu sınava girmesi gerekmektedir.

Yabancı Dil Testi (DİL) ise dil puanı ile öğrenci alan bölümlere (örn. Almanca öğretmenliği) girmek isteyen adaylara yönelik olup, 80 sorudan oluşmaktadır. Sınav Almanca, Arapça, Fransızca, İngilizce ve Rusça dillerinden birine girilebilir.

Özel yetenek sınavı ile öğrenci alan yükseköğretim programlarına girebilmek için ise adayın TYT puanı hesaplanmış olması gerekir. Bu programlara başvurularda taban puanı aranmasına, aranacaksa kaç puan almış adayların başvurabileceğine ilgili yükseköğretim kurumu karar vermekte ve basın, yayın organları üzerinden duyurmaktadır.

2022-2023 eğitim öğretim yılından itibaren TYT’den önlisans programları tercihi için 150, lisans programları için 180 puan olan TYT ve AYT baraj puanları uygulaması kaldırılmıştır.


Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından yapılan 11 Şubat 2022 tarihli açıklamaya göre; “TYT sınav puanının hesaplanması için Temel Matematik Testi veya Türkçe Testinden 0,5 veya daha fazla ham puan almış olma şartı uygulanmaya devam edecektir. TYT puanı olmayan veya TYT puanı hesaplanmayan adayların, AYT ve/veya YDT’ye girmiş olsalar da sayısal (SAY), sözel (SÖZ), eşit ağırlıklı (EA) ve yabancı dil (DİL) puanları hesaplanmayacaktır. SAY, SÖZ ve EA puan türündeki sınav puanlarının hesaplanması için gerekli olan ilgili puan türüne ilişkin AYT’deki iki testin en az birinden 0,5 veya daha fazla ham puan almış olma şartı ile DİL puan türündeki sınav puanının hesaplanması için gerekli olan Yabancı Dil Testinden 0,5 veya daha fazla ham puan almış olma şartı uygulanmaya devam edecektir.”

YÖK tarafından yapılan açıklamaya göre; tıp, diş hekimliği, eczacılık, hukuk, mimarlık, mühendislik ve öğretmenlik programlarını tercih edebilmek için gerekli olan en düşük başarı sırası koşulu uygulanmaya devam edecektir.

18-19 Haziran 2022 tarihlerinde yapılacak sınav başvurular 11 Şubat - 07 Mart 2022 tarihleri arasında ÖSYM’nin Aday İşlemleri Sistemi (AIS / https://ais.osym.gov.tr/) üzerinden yapılacaktır. YKS hakkında ayrıntılı bilgiye ve 2022 başvuru kılavuzuna ÖSYM’nin internet sitesi üzerinden (http://meb.ai/GqRyMq) erişilebilmektedir.

Gelecek yazımızda Türkiye’de yapılan diğer merkezi sınavlar hakkında bilgi verilecektir.

Yarın bugünü aramayalım

 


Yeryüzünde medeniyeti yaymış olan Türklerin tarihi Milattan önce 2500’lü yıllara kadar geri götürülebilmektedir. Bu milletin gerek sözlü gerekse yazılı eserler verdiği güçlü bir de dili vardır. Bu dil aynı zamanda çok eskiye dayanan, kadim bir kültürün taşıyıcısıdır. Bu kültür bizim kuşaktan kuşağa aktarılan kültürümüzdür.  Yazdığım hemen her yazıda, gittiğim her toplantıda “Dilimizi, kimliğimizi unutmayalım; ayrışmayalım; bir olup, güçlü olalım” diyorum. Bu sözler kuru hamasetin yansıması değil; içten, samimi ve güçlü bir çağrı olarak değerlendirilmeli, toplumun bütün kesimleri tarafından dikkate alınmalı; tarihin derinliklerinden getirilen Türk dilinin ve kültürünün gelecek kuşaklara aktarılması için küçük, anlamlı bir çağrı olarak değerlendirilmelidir. “Bir hayalim var” diyen Martin Luther King (1929-1968)’in  “Zaman gelir sessizlik ihanet olur” deyişini veya Cahit Zarifoğlu (1940-1987)’nun “Bir duruşu olmalı insanın; bir bakışı, bir anlayışı, bir aşkı, bir davası olmalı…” sözünü hatırlatmak isterim.

Avrupalı Türklerin yaşadıkları çevrede ayrışması, toplumsal veya sosyal hayatın getirdiği farklılıkları zenginlik olarak görmek yerine birbirlerini ötekileştirmek için toplumsal veya siyasal bahaneler üretmesi her geçen gün daha belirgin bir hal alıyor. Toplum bir bütün olarak değerlendirildiğinde ayrıştırıcı tutumların Avrupa Türk toplumu lehine bir kazanım olmadığını herkesin görmesi, buna göre pozisyon alması lazım. İnsanların ayrışması, ayrıştıkça oluşan zıt kutuplara yönelmesi bu toplumun öncelikle bertaraf etmesi gereken öncelikli sorunlardan biri olarak görülmesi ve bu ayrışmayı ortaya çıkaran nedenlerin üzerine gidilerek çözüm üretilmesi gerekir. Aksi halde baskın kültürün içinde çok kültürlülük anlayışıyla birbirinden kopuk şekilde var olmaya çalışan Avrupa Türk toplumunu bu ayrışma eritecek, bitirecektir.

Bu ayrışmada Avrupalı Türklerin içinden toplum lideri olma iddiası ile ortaya çıkmasına rağmen geleceğe dair umut taşımayan, sorunları tespit edip çözüm üretemeyen, nitelikli kişileri kendilerine potansiyel rakip olarak görüp kapsam dışı bırakmaya çalışanlar da önemli bir pay ve sorumluluk sahibidir. Paydaşların birbirleriyle çatışmak, toplumsal ve sosyal olarak ayrışmak yerine birlikte hareket ederek bütün Türklerin okulda, iş yerinde, günlük hayatta maruz kaldığı demokrasi, hukuk ve insan hakları konularındaki ihlallerle mücadele etmesi beklenir.

Şüpheniz olmasın ki toplumu ayıranlar, bölenler onu bitirirken kendilerini de bitirmektedir. İçinde yaşanılan toplumda bireylerin ayrı ayrı gruplarda, farklı ortamlarda, birbirinden bağımsız hareket etmesi, toplumsal ve sosyal olarak elde edilebilecek kazanımlardan da uzaklaşılmasına neden olmaktadır. Toplumun azınlıkta kalan bir kesimi kısa dönemde kazanan olarak görülse bile, orta ve uzun vadede herkesle birlikte onlar da kaybeden olacaktır. Avrupalı Türklerin demografik değişimi ve Türkiye ile olan çok yönlü ilişkileri sosyal ve kültürel açıdan da ele alınmalı; toplum kangrene dönüşen bu ayrışmanın, kimi uyum projelerine paralel bir toplum mühendisliğine evrilmemesine dikkat edilmelidir.

Toplum o hale gelmiş ki bırakın siyasi ve sosyal ayrışmayı, tek bir dine mensup farklı inanç grupları bile birbirine selam verip, selam alırken düşünüyor. Anadolu’da “İnadın gözü kördür; meleği şeytan gösterir” derler; bırakın şu inatlaşmayı, ayrışmayı. Bu inatlaşma ve ayrışma Türkiye’yi olduğu kadar, Avrupalı Türklerin yaşadıkları çevreleri de yakından ilgilendirmeli; sonuçla, zahirle uğraşmak yerine, sorunu ortadan kaldıracak nedenler üzerine yoğunlaşarak çözüm yolları araştırılmalıdır.

Avrupa’nın değişik ülkelerinde akşam, sabah çarşıda pazarda konu komşuyla karşılaştığımızda, tanışsak da tanışmasak da birbirimize “iyi günler” temennisinde bulunurken, kendi soydaşımızla selamlaşmaktan imtina eder duruma düşmeyelim. Nedenini herkes biliyor; çözümünü, bilemiyor, bilse de fikrini hayata geçirebilmek için üretime dönüştüremiyor. Kaldı ki inancımıza göre “selam vermek sünnet, almak farzdır”.

Şimdi burada sormak isterim; Avrupa’ya gelince ne değişti de insanlar birbirinden selamı sabahı kesti? Birlikte yaşayan, sosyal ve beşeri ilişkiler kurulanlar hangi milletten olursa olsun dili, dini, rengi ne olursa olsun insan. Unuttuk mu? Bu coğrafyada insanlar sokağa çıktığında büyük küçük, birbirini tanısın tanımasın, kendi dillerinde “Günaydın!”(Guten Morgen!) veya “Allah’ın selamı üzerinize olsun!” (Grüß Gott!) diye selam verip selam alıyor; kimse kimseyi yadırgamıyor. Anadolu’dan Avrupa’ya gelip, buralarda yerleşik düzene geçenlere ne oluyor da birbirlerine selam verip, selam alma konusunda bile çekimser davranıyor? Önceleri “münevver”, sonraları “aydın” diye adlandırılan kesim kendi “entelektüel” eksikliklerini kapatabilmek veya mevcut ayrışmada taraf olmamak için topluma ve özellikle dindar kesime arkasını dönüyor; toplumsal ve sosyal hayatta inançları ve inanç sahiplerini ilgi alanı dışında tutuyor; toplumsal ve sosyal hayatın içine girmiyor. Toplumsal öncü, lider olabilecek imkânlar varken hemen hiçbir STK faaliyetlerine katılmıyor. Bunlara karşı herkese ayar vermeye çalışan, donanımı ve vizyonu sınırlı bir grup ortaya çıkıyor. Her şeyi bilen, ama neyi ne kadar bildiğini bilmeyenler anlık, orta ve uzun vadeli planlaması olmayan faaliyetler ile topluma yön vermeye, hedef göstermeye çalışıyor. Toplumun dinamiklerini harekete geçirmek için türdeş yaşam tarzlarını bir yana bırakıp, uç noktalara gitmenin sorunların çözümüne bir katkı sağlamayacağı, günün şartlarına göre davranma gerekliliği unutulmamalıdır. Sosyal ve beşeri ilişkilerdeki başarı; toplumun dertleri ile dertlenmede; içinde yaşanılan toplumun bütün paydaşları ile kederde, sevinçte birlikte hareket ederken sorunlara ortak çözümler üretebilme becerisi ve iradesini ortaya koymakta yatar; görsel düzenlemelerle vakit geçirme zamanı geride kalmıştır. Erdemli bir toplum düşü kuranlardan beklenmesi gereken de budur.

Muhammed İkbal (1877-1938); “Bu asrın felaketi şudur: İnsanların kalpleri var fakat bu kalple neyi seveceklerini bilmiyorlar.” diyor. Yunus Emre (1238-1328) ise asırlar öncesinden “Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım, Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz!” sözüyle, dünya hayatının gelip geçici olduğuna ve insanlar arasındaki sevgi ve saygının önemine dikkat çekiyor. Kalpler sevilenler için birer yuvadır ve insanlar dünya hayatında birbirlerine verilmiş birer emanettir; emanete sahip çıkınız ki yarın bu günümüzü aramayalım. Merhum Abdürrahim Karakoç (1932-2012)’un deyişi ile “Bırakın dönsün dönme dolaplar; haktan hakikatten yana bakın siz.”


Bu yazı Haber Avrupa Gazetesi Şubat 2022’de yayımlanmıştır. Gazeteye http://www.europa-journal.net/yarin-buguenue-aramayalim/ adresinden erişilebilmektedir.

Argo Kullanımı

  Türkçede küfürle karışık sevgi, övgü ifadeleri vardır. Görünüşte çok masum gelen, üzerinde düşününce de derin anlamlar içeren kelimeleri b...