14 Eylül 2023 Perşembe

Türkiye’de Almanca Almanya’da Türkçe Dersi

 Türkler ile Almanlar arasında Selçuklulara kadar geri götürülebilen köklü bir ilişki vardır. Dolayısı ile Almanca da tarihin her döneminde en fazla ilgi gören dillerden biri olarak öne çıkmaktadır.

Osmanlı İmparatorluğundaki yenileşme hareketleri ve Prusya ile kurulan yakın askeri ilişkiler, Almancanın popüler bir bilim, kültür ve sanat dili olarak benimsenmesini sağlamıştı. Hatta I. Dünya Savaşından önce İstanbul’da öğretmen yetiştiren bir Alman yüksekokulu kurulması fikri bile ortaya çıkmış; savaş bu fikrin hayata geçirilmesine engel olmuştur.

İnsanlık iki dünya savaşına tanıklık etmiş, acılar çekmiş ve nihayetinde yeniden ayağa kalkmak isteyen Almanya, II. Dünya Savaşından sonra ortaya çıkan işgücü açığını kapatmak için Avrupa’nın değişik ülkelerinin yanı sıra Türkiye’den de misafir işçi almak durumunda kalmış, 31 Ekim 1961‘de imzalanan işgücü kabul anlaşlaşması sonrası birçok Türk vatandaşı Almanya’ya göç etmiş; Türkiye’deki ekonomik, sosyal ve siyasal yapılanma süreçleri de Almanya’yı Türkler için önemli bir çekim noktası haline getirmiştir. Bu durumdan Almanya’daki demografik yapı da derinden etkilenmiştir. İki ülke arasında zamanla gelişen çok yönlü ilişkiler, Almancanın popüler bir yabancı dil olarak öğrenilmesi için ek bir motivasyon nedeni olmuştur.

Milli Eğitim Bakanlığı aldığı Ağustos ayında aldığı bir kararla (Tebliğler Dergisi - Ağustos 2023 – 2789-EK2, s. 1361-1362) 2023-2024 eğitim öğretim yılından itibaren geçerli olmak üzere, Türkiye’deki Anadolu Liseleri ile Fen ve Sosyal Bilimler Liselerinin ortak dersler havuzunda yer alan „ikinci zorunlu yabancı dil“ dersi uygulamasının kademeli olarak kaldırılmasına karar vermiştir. Bu karara göre; okullarda seçmeli birinci yabancı dil dersi Akademik Çalışmalar başlıklı ders havuzunda, seçmeli ikinci yabancı dil dersi de İnsan, Toplum ve Bilim başlıklı dersler havuzunda yer almaktadır (MEB TD, S. 1362). Dolayısı ile yukarıda sayılan ortaöğretim kurumlarında okutulan ikinci yabancı dil dersi „zorunlu“ olmaktan çıkarılmış, İngilizce neredeyse okullarımızda öğretilen tek yabancı dil durumuna gelmiştir.  

Bu kararın yürürlüğe girmesinden sonra başta Almanca öğretmenleri ve bunların üye olduğu Almanca Öğretmenleri Derneği, üniversitelerimizin Alman Dili ve Edebiyatı, Almanca Öğretmenliği ve Almanca Mütercim Tercümanlık bölümlerinde çalışan öğretim elemanlarının üye olduğu GERDER (Germanistler Derneği), eğitim sendikaları kararın değiştirilmesi ve liselerde ikinci yabancı dil öğretiminin zorunlu seçmeli ders (Almanca) olarak okutulmaya devam edilmesi gerektiği yönünde görüşler ortaya koymuşlardır. Türk Eğitim Sen, Eğitim Sen, Eğitim İş gibi sendikalar da yürütmenin durdurulması amacıyla Danıştay’a dava açtılar. Konu değişik mecralarda hemen bütün paydaşlar tarafından tartışılıp, MEB’nın kararını değiştirmesi gerektiği öne sürülürken ağırlıklı husus; öğretmenlerin özlük hakları, atamaya yönelik sorunlar olmakta, Türkiye’deki dil öğretimi sorununun çözümüne yönelik değerlendirmelere fazlaca yer verilmemektedir.

MEB tarafından alınan bu karar ile Türkiye'de Almanca öğretimine bir yasaklama, engelleme söz getirilmemiştir. Almancanın ülkemizde birinci zorunlu yabancı dil olarak okutulduğu devlet ve özel öğretim kurumlarının yanı sıra, eğitim öğretim dili sadece Almanca olan okullar da bulunmakta ve bu okullar faaliyetlerine hiçbir kısıtlama olmaksızın devam etmektedir. MEB Anadolu Lisesi, Sosyal Bilimler ve Fen Lisesi türündeki okullarda zorunlu yabancı dil dersi dışındaki zorunlu ikinci yabancı dil derslerini seçmeli dersler kapsamına almış, uygulamayı da kademeli olarak hayata geçirmeye karar vermiştir.

Ülkemizde zorunlu yabancı dil dersi dünyadaki genel eğilime bağlı olarak İngilizcedir. İngilizcenin yanı sıra ikinci, üçüncü bir yabancı dili öğrenmek isteyen öğrenciler, birinci ve ikinci seçmeli yabancı dil derslerini de alma imkanına sahiptir. Burada „zorunlu seçmeli ikinci yabancı dil“ dersi ile ilgili bir düzenleme yapılmıştır, ikinci yabancı dil zorunlu olmaktan çıkarılmıştır. Bu düzenleme yalnız Almanca öğretmenlerini ilgilendirmeyip, Fransızca, İspanyolca, Japonca, Arapça gibi bütün yabancı dil öğretmenlerini ilgilendirmektedir. Ülkemizde ağırlıklı olarak ikinci yabancı dil olarak Almanca öğretildiğinden,  dersin öğretmenleri ile ilgili paydaşların değişik medya kanalları üzerinden yürüttüğü çalışmalar ön plana çıkmaktadır. Öğretmenlerimizin mesleki sorumluluk ve çalışma hayatına ilişkin kişisel kaygıları ve makul sınırlar içindeki görüş ve önerileri başta MEB karar vericileri olmak üzere, bütün ilgililerce değerlendirmeye alınması ihtimal dahilinde değerlendirilmektedir.

Konuya bir de Almanya'da yaşayan çocuklarımıza verilen Türkçe dersleri açısından bakıldığında, şu şekilde bir durum kendini göstermektedir: Almanya’daki okullarda açılan Türkçe dersleri ağırlıklı olarak MEB tarafından gönderilen öğretmenler tarafından „Türkçe ve Türk Kültürü Dersi“ adı altında verilmekte, dersin sorumluluğu da tamamen Türk misyonuna bırakılmış durumdadır. Almanlar bu dersi zorunlu ders saatleri dışında yürütülen "kültürel çalışma" olarak değerlendirmekte, okulların zorunlu/seçimlik ders çizelgelerine dahil etmemektedir. Derse devam, dersin seçimi tamamen öğrencinin isteği, velinin tercihi ve daha çok ders açılacak okul idaresi ve derslik tahsisi yapılacak şehir idaresinin tutumuna bağlıdır. Bu etkinliğin ders olarak ele alınıp, içeriğinin yapılandırılması, öğretmen görevlendirilmesi, alan uzmanlarınca hazırlanan ders kitaplarının hazırlanıp ücretsiz dağıtılması gibi konular tamamen Türkiye'nin yurt dışındaki Türklerle ilgili politikası ile ilgili hususlardır. Alman makamlarının sürece katkısı bulunmamaktadır.  

Dersin sürdürülebilirliğinin sağlanabilmesi için veliler kendi aralarında örgütlenerek Türk dilinin ve kültürünün gelecek nesillere aktarılması için yoğun bir çaba göstermektedir. MEB’nın yetişemediği yerde YTB (Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı), Yunusemre Enstitüsü ve yerel STK’ların işbirliği ile Türkçe saati, Türkçe ve Türk edebiyatı okuma etkinlikleri gibi adlar altında bir dizi etkinlik düzenlenmekteyse de bu çabalar kurumsal bir temele dayanmadığı için uzun vadede sürdürülebilir değildir. Kimi eyaletlerdeki yerel yönetimler okullarda köken dili/ana dili destek dersi gibi isimler altında seçimlik ders olarak Türkçe dersleri açmakta ise de bu derslerin öğretmenleri Alman yerel yönetimleri tarafından atanmakta, MEB'nın ne bu dersleri veren öğretmenlerle ne de dersin içeriğinin düzenlemesiyle bir ilgisi bulunmamaktadır.

Almanya'nın pek çok eyaletindeki devlet okullarında ortaokul ve lise düzeyinde zorunlu veya zorunlu seçmeli Türkçe yabancı dil (köken dili vd) dersi, pek az okulda verilmektedir. Bu da uluslararası ve uluslarüstü anlaşma, sözleşmelerin vd göçmen nüfusa ev sahipliği yapan ülkelere yüklediği yükümlülüklerden kaynaklanan bir uygulama olduğu algısı oluşturmaktadır. Türk öğrencilerin bu dersi seçmeleri, derslerin yapılacağı okullarda derslik tahsis edilmesi gibi bir dizi açık veya örtülü engellerin aşılması gerekmektedir. Bu engellerin kaldırılması, sorunların iki ülkenin eğitim uzmanları arasında yapılacak görüşmelerle çözülmesi kısa ve orta vadede mümkün görülmemektedir. Almanya'da doğuştan Alman vatandaşlığı kazanan Türk çocuklarının okulların bahçesinde dahi arkadaşları ile Türkçe konuşmaları kimi okullarda disiplin suçu kapsamında değerlendirilmekte, konu zaman zaman basın yayın organlarında da haber konusu yapılmaktadır.

Sosyal medya platformlarında Almanya'nın Türkiye'deki diplomatik temsilcilerini de konuyla ilgili tartışmalara taraf etmeye çalışanlar olduğu dikkatlerden kaçmıyor. Bu çabaların çok anlamlı olmadığı hatırdan çıkarılmamalıdır. Türk tarafı Alman muhataplarına "Madem, Almanca dersinin okullarımızdaki zorunlu ortak derslerin arasına alınmasını istiyorsunuz, Almanya'da doğuştan vatandaşlık verdiğiniz Türk çocukları için köken dili, yabancı dil gibi adlarla açılması için çalışılan Türkçe derslerinin önündeki engellerin kaldırılması konusunda işbirlikçi ve çözüm odaklı çalışmak yerine, neden çekimser davranıyorsunuz?" diye bir soru yöneltirse, Alman muhatapların ne cevap vereceklerini iyi planlamaları, düzenli olarak yapılamayan karma eğitim uzmanları toplantılarının önündeki engellerin neler olduğunu ve geçmişte alınan kararların ne zaman hayata geçirileceğine yönelik yol haritasını da Türk tarafına vermeleri müsterhamdır. 

Uluslararası İlişkiler mütekabiliyet esası üzerine kurulur. Türkiye'deki germanistlerin ve Almanca yabancı dil dersi ile ilgili diğer bütün paydaşların MEB’nın kararına karşı gösterdiği tepkilerin tarafsız bir şekilde akıl süzgecinden geçirmesi, yapılan eleştirilerin de öznel değil, nesnel ölçütlerde çözüm odaklı ortaya koyulması çalışmaları kolaylaştırıcı, ufuk açıcı bir yaklaşım olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Argo Kullanımı

  Türkçede küfürle karışık sevgi, övgü ifadeleri vardır. Görünüşte çok masum gelen, üzerinde düşününce de derin anlamlar içeren kelimeleri b...