6-9 Haziran 2024
tarihleri arasında Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri yapıldı. Son elli yılın
en yüksek katılım oranı sayılan % 51’lik oran, Avrupalı Türkler fazla bir
varlık gösterememiş olsa da sonuçları itibarı ile dikkat çekicidir. Seçim
sonuçlarına göre 2019’da kurulan ve Avrupa genelinde aşırı sağ ve milliyetçi
hareketlerin önde gelen, ulusal egemenliği, kültürel kimliği ve göç
karşıtlığını savunan Kimlik ve Demokrasi Grubu (Identity and Democracy Group, ID)
ile 2009 yılında kurulan ve merkez sağ ve sağ görüşlülere sahip partileri bir
araya getiren Avrupalı Muhafazakarlar ve Reformcular Grubu (European
Conservatives and Reformists Group, ECR) önemli bir başarı sağlamıştır (results.elections.europa).
Avrupa kendi içinde
bir yandan kültürel çeşitliliğe önem verirken öte yandan dışarıdan alınan yeni
kültürlere kapısını kapatma refleksini göstermektedir. Bu durum hem politik hem
de sosyal tartışmaların merkezinde yer almaktadır. AB üye ülkeleri kendi
kültürel miraslarını ve dillerini koruma konusunda çeşitli politikalar
geliştirirken, diğer yandan göçmen topluluklarının kültürel ve dilsel
kimliklerini tanımakta ve entegre etmekte zorluklar çıkarabilmektedirler. Bu
durum miras dillerin korunması ve desteklenmesi konusunda farklı yaklaşımların
benimsenmesine neden olmaktadır.
Türkiye’nin üye
olmadığı ve AB’nin yasama organı olan Avrupa Parlamentosu (AP), Avrupa
Komisyonu ve AB konseyi ile birlikte AB yasalarını düzenler; bu yasalar AB’nin
politikalarını belirler. AP, AB’nin yıllık bütçesini kabul veya ret deder ve
Avrupa Komisyonu’nun ve diğer AB kurumlarını denetler. Ayrıca AP, AB
vatandaşlarının doğrudan temsilcisi olarak orların çıkarlarını ve endişelerini
dile getirir, AB politikalarının oluşturulmasında ve uygulanmasında danışma
rolü oynar; farklı konularda görüş belirtir. AP, AB’nin uluslararası
anlaşmalarını onaylar; insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü
konularında dünya genelinde savunuculuk yapar ve raporlar yayımlar.
AP, öncelikli
olarak üye ülkelerinin menfaatlerini korumak ve geliştirmek amacıyla çalışır.
Aldığı kararlar ve yürüttüğü politikalar uluslararası alanda da etkili olmayı
gerektiriyorsa, üçüncü ülkelerin menfaatlerini de göz önünde bulundurmayı
amaçlar.
AP, üye ülkelerin iş piyasasının ihtiyaçlarına bağlı olarak
başlayan göç süreçleri, zamanla demografik yapıyı değiştirerek toplumsal ve
sosyal hayatta tek dilli değil, çok dilli vatandaşların ortaya çıkmasına neden
olmuştur. AP, üye ülkelerde bulunan göçmen veya azınlıkların çocuklarının ana
dillerini veya köken dillerini öğrenebilmeleri, eğitim sistemlerinde
düzenlemeler yapmaları konusunda çeşitli tavsiye kararları almakta, dilsel
çeşitliliği desteklemek için fonlar ve programlar oluşturmakta ve kültürel değişimi
teşvik ederken, yerel düzeydeki projelerin finansmanını sağlamaktadır. Bu
konudaki yetkisi sınırlı olup, üye ülkelere yaptırım gücü bulunmamaktadır.
AP’nun uluslararası hukuk mekanizmaları aracılığı ile üye
ülkelerin dil haklarına yönelik yükümlülüklerini yerine getirmesii teşvik eder;
üye ülkelerin azınlık dillerine saygı göstermesini sağlar.
Bilimsel kaynaklarda, göçmen veya azınlıkların çocuklarının
evde öğrendikleri ve aile içinde konuştukları dil için farklı terimler
önerilmektedir. Bazı uzmanlar ana dili (native language, mother tongue), bazı
uzmanlar birinci dil (first language) terimini tercih ederken, bazı uzmanlar da
köken dili (ancestral language) veya miras dili (heritage language) terimlerini
kullanmaktadır. Bu diller, göçmen veya azınlık toplumu içinde büyüyen çocukların
içinde büyüdüğü toplumun baskın dilinden farklı olup, ailelerin kültürel ve
etnik kimliği ile yakından ilişkilidir. Son zamanlarda ana dili tartışmalarının
yoğun olması ve tartışmaların akademik zeminden politik zemine kayması
nedeniyle bu terim yerine farklı terim arayışları ortaya çıktı. Ana dili yerine
birinci dil terimi kullanılırken, çocuğun içinde büyüdüğü toplumun dilini
öğrenmesi/edinmesi ile birlikte geleneksel ana dilinin ilk öğrenilen dil değil,
toplumun baskın dili, iletişim dili olduğu ve bu dilin de aslında ana dili
olabileceği görüşleri öne sürülmektedir. Bu durumda aile içinde edinilen dilin
miras dili olacağına ilişkin tezler ortaya çıkmaktadır. „Türkçe, Almanya’da
büyüyen birçok Türk çocuğu için miras dili olarak kabul edilmelidir“ diyenlerin
sayısı azımsanamayacak derecede artmıştır. Avrupa Türk toplumunu yakından
tanıyanların bu görüşün sınırlı sayıda göçmen/azınlık için geçerli olduğunu
söyleyecektir.
Aile içi iletişim dilinin, bize göre ana dilinin, kimi
araştırmacılara göre miras dilinin, kimi özellikleri şöyle sıralanabilir:
- Ana dili, çocuğun ailesinin ve ait
olduğu topluluğun dili olup, aile içi kültürel ve duygusal bağları
güçlendirmeye, bireysel gelişime ve ulusal kimlik bilincinin oluşmasına
yardımcı olur. Bu bağlamda, yasal mevzuata dayalı sınırlılıklardan dolayı
ana dili kavramını kullanmakta sıkıntı çekilen ortamlarda, miras dili
kavramına yöneliş olmaktadır.
- Çocuk, büyüdüğü toplumun baskın dili
dışında bir başka dili daha edinir veya öğrenir, günlük hayatta kullanır.
Bu durumda bireysel iki dillilik diye yeni bir durum ortaya çıkar. Çok
dillilik bireylerde iki dilliliği veya çok dilliliği artırdığı gibi,
toplumsal zenginliğe, ekonomik kalkınmaya ve kültürel çeşitliliğe de
katkıda bulunur.
- Ana dili, miras dili veya köken dili;
ekseriyetle aile içinde kullanıldığından çocuklar bu dili anlayabilir ve
konuşabilir, ancak sözcük bilgisi ve diğer temel dil becerileri yeterince
gelişmemiş olabileceğinden baskın dil kadar gelişmiş olmayabilir. Hatta
yazılı anlatımda sıkıntılar yaşanabilir.
- Yurt dışında yaşayan Türk çocuklarının ana
dili yahut kimi bağlamlarda tercih edilen terimle miras dili, bireylerin
kültürel kimliğini korumasına ve ailesinin kökenleriyle bağlantı kurmasına
yardımcı olur. Bu nedenle, bu dilin adlandırılması "köken dili"
kavramı ile de karıştırılmaktadır.
Miras dili ile köken dili kullanımı arasında belli nüanslar ve
bağlam farklılıkları bulunmaktadır. Miras dili aile içinde kullanılır ve bireyin
içinde yaşadığı toplumun iletişim dilinden (communication language) farklıdır.
Örneğin Almanya’da yaşayan Türk çocuklarının kullandığı Türkçe için kültürel ve
duygusal bağları güçlendirmesi nedeniyle miras dili kavramı kullanılmaktadır.
Köken dili (ancestral language) ise bireyin atalarının
konuştuğu, aile içinde birinci ikinci kuşak neslin bildiği daha eski dil olarak
kabul edilir ve bireyin ailesinin veya ait olduğu etnik grubun tarihsel olarak
konuştuğu dili ifade eder. Türkiye’deki göçmen Tatarların aile içinde konuştuğu
Nogay veya Yalıboyu lehçesi gibi. Görüldüğü gibi, köken dili genellikle
kültürel ve tarihi bağlamda kullanılır ve konuşulan dilin tarihsel kökenini ve
önemini vurgular. Konuşulan köken dili günümüzde aktif olarak kullanılmasa da
kültürel mirasın bir parçası olarak değerlendirilir.
Köken dili ile miras dili terimleri genellikle benzer anlamlar
içermesine karşın, kullanım bağlamlarına göre farklılıklar gösterir. Miras
dili, günümüzde aktif olarak kullanılan ve kuşaktan kuşağa aktarılan dilleri
ifade ederken, köken dili daha çok tarihsel ve kültürel kökenlere işaret eder.
Miras dili, bireyin günlük hayatında aktif olarak kullanılırken köken dili
geçmişte kalan ve şu anda aktif olarak kullanılmayan dilleri ifade eder.
Günümüzde daha çok aktif olarak kullanılan ve bireyin kültürel kimliğini
sürdüren bir dil özelliği taşıyan miras dili, genellikle aile içinde ve
topluluk içinde öğrenilirken köken dili daha çok akademik ve tarihsel çerçevede
öğrenilebilir. Almanya’da üçüncü kuşak Türk çocuklarının üniversitede seçmeli
yabancı dil olarak Türkçe dersi öğrenmesi Türk çocuklarının köken dillerine
tarihsel ve kültürel açından yönelmeleri şeklinde gösterilebilir.
Toplum içinde yaşayan kimi azınlık grupların aile içinde
kullandıkları ana dillerini tanımlamak için de miras dil terimi
kullanılabilmektedir. İspanya’nın Katalonya bölgesinde yaşayan Katalanlar gibi
azınlık grupları, Almanya’da yaşayan Türk aileler gibi göçmen toplulukları veya
Amerika kıtasında yaşayan Kızılderili yerli halklar, kendi kültürel ve dilsel
kimliklerini korumak amacıyla evde veya kendi kapalı kapalı ortamlarında ana
dillerini kullanabilirler. Bu diller, çocukların içinde büyüdüğü toplumun
baskın dilinden veya içinde yaşadıklar, hatta yurttaşı oldukları ülkenin resmi
dilinden farklıdır. Almanya’da Almanca; ABD’de İngilizce veya İspanya’da
İspanyolca baskın dil olarak kabul edilirken, Türkçe, Katalanca veya
Kızılderililerin konuştuğu yerel diller (Indigenous languages: Navajo,
Cherokee, Quechua, Sioux) miras dili olarak kabul edilmektedir.
Miras dili ile anadili terimlerini farklı anlamlarda
kullananların görüş ayrımına gelince; her iki kavram arasında belirgin farkların
olduğu öne sürülmektedir. Metin yazarının da savunduğu görüşe göre; ana dili,
bir bireyin doğduğu ve büyüdüğü aile ortamında erken çocukluk döneminde
edinilen ilk dildir. Bu dil bireyin günlük hayatta, aile içinde iletişim dili
olarak kullandığı dil olup, kültürel kimliğinin önemli bir parçasıdır. Biraz
daha siyasallaşmış akımın savunucularına göre; miras dili göçmen/azınlık
ailelerin çocuklarının evde edindikleri, aile ortamında konuşulan dildir. Çocuk
bu dili evde edinirken, toplumda baskın olarak kullanılanılan dili de okulda
veya sosyal ortamlarda öğrenir ve kullanır. Dolayısı ile bu çocuklar iki ve çok
dillidir. Bu bağlamda „miras dili“ bireyin kültürel ve etnik kimliğini
yansıtırken, ait olduğu toplulukla bağlarını korumasına yardımcı olur. Oysa
Almanya’da yetişen Türk çocuklarının aile içinde edindiği ana dilleri de miras
dili için öne sürülen özellikleri taşımaktadır ve bu dil de Türk çocuklarının
kültürel kimliklerinin oluşmasında önemli bir güce sahiptir. Dolayısı ile miras
dili terimi ana dili terimini kullanmak istemeyenlerin bulduğu bir çıkış yolu
olarak görülebilir.
Avrupa’da göçmen gruplarının kültürel kimliklerinin korunması
ve yaşadıkları toplumsal çevreye uyumlarıyla ilgili süreçlerde önemli bir araç
olarak görülen „miras/ana dili“ kavramı, genellikle göçmen toplulukları ve
azınlık gruplarının dilini tanımlamak için kullanılmaktadır ve çeşitli sosyal,
kültürel ve politik boyutlarda tartışmalı konular arasında yer alır (Council
Directive 77/486/EEC of 25 July 1977). Kimi ülkeler kendi yurttaşlarının,
ülkesinde barındırdığı göçmen azınlığın dillerinin eğitim sistemlerine
entegrasyonunu desteklerken, kimi ülkeler karşı çıkabilir (Council Directive
77/486/EEC of 25 July 1977 on the education of the children of migrant workers).
Miras dili, azınlık hakları ve kültürel haklar bağlamında da
tartışmalı bir konu olup, azınlık gruplarının dillerini ve kültürlerini koruma
hakları uluslarası hukuk ve insan hakları sözleşmeleri kapsamında korunur. Bu
durum miras dili kavramının siyasallaşmasına yol açabilmekte, bu hakların
uygulanması ve tanınması için siyasi kararlar alınması gerekmektedir. Türkiye’de
Arap, Kürt, Laz, Çerkes vd. farklı etnik kökenli aileler evlerinde veya kendi
topluluklarında miras dillerini konuşur, çocuklarına bu dilleri öğretirler.
Türkçe, Türkiye’de hem toplumda baskın dil hem de devletin resmi dili olduğu
için ülkede yaşayan farklı etnik azınlık/göçmen grupların konuştuğu ve zamanla
ana dili haline geldiği, aile içinde öğrenilen birinci dilin de zaman içinde „miras
dili“ kategorisine evrildiği değerlendirilir. Bu dillerin korunması, kültürel
çeşitliliğin ve toplumsal zenginliğin devamı açısından önemlidir. Türkiye
Cumhuriyeti devleti de çeşitli miras dillerinin 2012 yılından itibaren ortaokullarımızda
„Yaşayan Diller ve Lehçeler“ adı altında öğretilmesi için imkan sağlamakta, yükseköğretim
kurumlarında da bu dillerle ilgili lisans ve lisansüstü düzeylerde programlar
açarak, araştırma merkezleri kurulmasını sağlayarak, kültürel mirasın unutulmaması
için bir dizi tedbirler almış ve yaşama geçirmiştir.
Avrupa Parlamentosu’nun miras dillerin korunması ve
desteklenmesi konusunda çeşitli tavsiye kararları bulunmaktadır. Özünde
kültürel çeşitliliği koruma ve kültürel mirası teşvik etme amacı taşıyan bu
kararlardan biri de 2016 yılında alınan „Yaşam Boyu Öğrenme İçin Anahtar
Yeterlilikler“ tavsiye kararı olup, burada ana dili ve yabancı dilde iletişim
becerileri, bireylerin kişisel gelişim, aktif vatandaşlık ve sosyal bütünleşme
için gerekli anahtar yeterlilikler arasında tanımlanmıştır (EUR-Lex) (EUR-Lex
EU). Bu kararlar üye ülkelerin eğitim
sistemlerini geliştirme çabalarına katkıda bulunmayı, eğitim ve öğretim
programları aracılığı ile anahtar yeterliliklerin kazanılmasını amaçlamakta; dilsel
ve kültürel çeşitliliğin korunması ve bu mirasın gelecek kuşaklara aktarılması
konusunda üye devletlere rehberlik etmektedir.
Avusturya gibi bazı ülkeler göçmenler ve azınlıklar için miras
dillerini destekleme konusunda daha aktif politikalar benimserken, Hollanda,
Belçika veya Almanya’nın kimi eyaletleri bu konuda daha sınırlı hareket
etmektedir. Bu nedenle miras dili hem akademik hem de politik bağlamda önemli
ve tartışmalı bir konu olmayı sürdürmektedir
Avrupa genelinde muhafazakar ve reformist hareketlerin önde
gelen temsilcilerinin oluşturduğu Avrupa Parlamentosu’nun kültürel ve dilsel
çeşitliliğin korunmasına yönelik tavsiye kararlarının uyulması konusunda üye
ülkelerin performansını takip etmesi; ülkelere göre değişiklik gösteren, zaman
zaman aynı ülkenin eyaletleri, şehirleri arasında dahi farklılıklar görülen
uygulamaların, Avrupa’nın kültürel çeşitliliğinin korunması ve desteklenmesi
için üretilen AB politikaları ve geliştirilen programlar kapsamında takip
edilmesi; uygulamalardaki keyfiliğin ortadan kaldırılması ve büyük ölçüde siyasallaşmış
tutumlara son verilmesi umut edilmektedir.
Not: Bu yazı Haber Avrupa Gazetesi'nin 2024 Haziran ayı sayısı için hazırlanmıştır.
Kaynakça
Bu çalışma; ChatGPT (OpenAI-GPT4 Dil Modeli)
desteğiyle 22 Haziran 2024 tarihinde oluşturulmuş olup, ilgili kaynağa
https://www.openai.com/chatgpt adresinden erişim sağlanmaktadır.
Konuyla İlgili İlave Akademik Kaynaklar
- Dilbilim ve Eğitim Araştırmaları:
o Valdés,
G. (2001). "Heritage Language Students: Profiles and Possibilities." In
Peyton, J. K., Ranard, D. A., & McGinnis, S. (Eds.), Heritage Languages in
America: Preserving a National Resource. Delta Systems and Center for
Applied Linguistics.
o Fishman,
J. A. (2001). "300-Plus Years of Heritage Language Education in the United
States." In Peyton, J. K., Ranard, D. A., & McGinnis, S. (Eds.),
Heritage Languages in America: Preserving a National Resource. Delta
Systems and Center for Applied Linguistics.
- Sosyolinguistik Çalışmalar:
o García,
O., & Wei, L. (2014). Translanguaging: Language, Bilingualism and
Education. Palgrave Macmillan.
o Baker,
C. (2011). Foundations of Bilingual Education and Bilingualism.
Multilingual Matters.
Çevrimiçi Kaynaklar:
- Eğitim ve Dil Öğrenimi Üzerine
Makaleler:
o Avrupa
Komisyonu. (2024). "Language and Linguistic Diversity." European
Commission. (https://education.ec.europa.eu/policies/language-learning_en)
o Modern
Language Association. (2024). "Learning a Heritage Language." MLA
Guide
- Akademik Veritabanları ve Dergiler:
o Google
Scholar'da miras dili ve köken dili üzerine yapılan araştırmalar: Google
Scholar (https: //scholar.google.com)
o JSTOR ve diğer akademik veritabanlarında ilgili makaleleri arayabilirsiniz: JSTOR ((https: //jstor.org)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder