Sözcüğün aslı, eski Yunancada authentes ve Rum telaffuzunda
aftendis’dir. Başlangıçta “mutlak hâkim” veya ‘bir kölenin ya da bir cariyenin
sahibi’ demekti.
Türkçede XIII. yüzyıldan beri
kullanıldığı görülen efendi kelimesi, bugünkü yazılı kayıtlara göre, önce Mevlana
Celaleddin-i Rumi’nin kızı Melike Hatun için söylenmiş; halk ona efendimizin
kızı diyerek saygı ve sevgisini göstermişti. Kelimeyi XV. asırda İstanbul
Fatihi Sultan İkinci Mehmet’in kendisi için kullandığını bu hükümdarın Galata
ahalisine verdiği Rumca fermanda görmek mümkün.
Efendi, bu yüzyıllarda Türkçe çelebi sözcüğüyle yan yana veya kimi
durumlarda onun yerine kullanılmış; daha sonra okuma hayatında yükselerek,
‘ilim ve irfan sahibi olmuşlara’ ısrarla efendi denmiştir. Bu kullanım daha
sonra geniş ölçüde yayılmıştır.
Evin efendisi, evin beyi, sahibi
demektir; efendi adam, edepli, terbiyeli, iyi insan anlamındadır; sözcük paşa
efendi, beyefendi, hanımefendi hitapları ile saygı için kullanılır; geçen
yüzyıllarda İstanbul Kadısı’na onun hem kültür seviyesini hem de önemli
mevkiini ifade eden bir unvan halinde İstanbul
Efendisi denirdi. Bugün hala asil davranışlı terbiyeli ve kendisine hürmet
duygusu veren insanlara, örneğin tam bir
İstanbul efendisi denilmesi bundandır. Böylelerine geçmiş yüzyıllardaki benzerlerini
düşünerek, eski zaman efendisi
diyenler de oluyor.
Okullarda öğrenciler
öğretmenlerine hoca efendi diye seslenirken, öğretmenler de öğrencilerini
efendi diye çağırırlardı. Yakın zamana kadar, öğrencilerin kendilerini
çağıranlara “Efendim!” diye seslenmesi ya da bugün insanların kendilerine
seslenenlere aynı şekilde, “Efendim!” diye karşılık vermesi, bu saygının söze
yansımasının hoş bir göstergesidir.
‘Türk ulusunda asalet unvanı’ olarak
kullanılmış bu söz; zamanla “anlam yitimine uğramış” ve kendini bilmez, kimi
sonradan görmeler tarafından bir kişiyi küçük göstermek için müstehzi bir ifade
ile maksadı dışında kullanılmaya başlanmış; pasif agresifler tarafından kimi iş
ortamlarında “psikolojik terör” veya “duygusal saldırı” maksadı ile kullanılan
sıradan bir mobbing sözü haline dönüşmüştür.
Bu yolla hitap edilen kişinin
“itibarına” da saldırıda bulunulduğu yanılgısına düşülmektedir. Çünkü bu
anlayışa sahip olanların dilinde Bey, hizmet alan; Efendi ise hizmet edenler
için kullanılmaktadır. Bu yolla “statü” kaybettirilenlerin (?), duygusal tacize
maruz kalanların, kadim geleneği yaşatan bu kelimenin anlamını bilerek,
bilinçli bir şekilde karşı çıkmaları, dik durmaları halinde, saldırganlar da
tipik bir pasif saldırgan davranışını sergileyerek geri adım atacaklardır.
Hatta bu pasif saldırganlar, kötü davranışlarını örtmek için toplum içinde uygun
ortamlarda muhataplarına bu defa anlayışlı ve samimi davranışlar sergileyerek,
bu sözün masumiyetine gizlenmeye çalışıp, yeniden sahte dostluk mesajları vermeye
başlayacaklardır.
Dil yaşayan bir canlıdır.
Kelimelerin de insanlar gibi belli yaşları vardır ve kuşaktan kuşağa
aktarılmadıkça ölür, anlam yitimine uğrarlar. Önemli olan kelimeleri eskidi
diye kullanım dışı bırakmak yerine her birine uygun kullanım alanı açarak
yaşamalarını sağlamaktır.
Not: Bu yazı Post Atüel Gazetesi Eylül 2020 sayısında yayımlanmıştır.
Mustafa Çakır (2020). Türk Efendisi. Post Aktüel Gazetesi. Eylül 2020, s. 2.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder