24 Ocak 2020 Cuma

Demokrasi Eğitimi

Bu yazıda demokrasi ve eğitimden söz edeceğim. Meramımızı anlatmak için önce kavramları açıklayalım. Demokrasi; halk (δῆμος, dimos) ve iktidar (κράτος, kratos) kelimelerinden kaynaklanır ve halkın egemenliği anlamına gelir. Türkçeye de Fransızcadaki démocratie kelimesinden girmiş ve demokrasi olmuş. Günlük hayatta da bu anlamıyla kullanılmaya başlanmış. Bazen insan hakları ile bazen de yönetim organizasyon konuları ile ilişkilendirilmiş.

Demokrasi bir yönetim biçiminin adıdır ve bu yönetim “siyasal denetimin doğrudan doğruya halkın ya da düzenli aralıklarla özgürce seçtiği temsilcilerinin elinde bulundurduğu, toplumsal ve ekonomik durumu ne olursa olsun, bütün vatandaşların eşit sayıldığı bir yönetim biçimi” olarak tanımlanır.

Demokrasi söz konusu olduğunda hemen herkes kendi bakış açısına, dünya görüşüne göre bir tanım yapma, öteki olarak gördüğünü eleştirme çabasından kurtulamamış; toplumsal ve sosyal hayatta adeta kendi başına buyruk yaşamı tercih ederken, karşı çıkanlara da “Memlekette demokrasi var” sözü dillere pelesenk olmuştur.

Demokrasi ile yönetilen ülkelere bakıldığında, pratikte birbirinden ayrılan modeller görülür. Bu da demokrasi anlayışının farklılıkları olarak görülebilir. Demokrasinin türleri arasında “başına buyrukluk” yoktur. Bir yanda egemenlik yetkisini doğrudan halka veren bir demokrasi; öbür yanda egemenlik yetkisini halkın temsilcisinde gören temsil sistemi uygulanırken referandum, halk vetosu ve halk teşebbüsü gibi uygulamalara da demokrasi denir.

Eşit oy sistemine dayalı “katılım” ve “temsil” gelişmiş demokrasilerin özelliklerini belirleyen iki önemli unsurdur. Hangi şekilde olursa olsun, seçimlerde aday olma, oy kullanma ve demokratik hakların kullanılması konusunda bilinç oluşturma eğitimle gerçekleşir. Bu konuda da eğitim şarttır.

Demokratik hayatın olmazsa olmazlarından olan seçimlerde aday olma, oy kullanma, kazananı tebrik etme gibi olguların içselleştirilmesi gerekir. Seçilenlerin oluşturduğu grubun içinden çıkan ve çoğunluğa sahip grup üyelerince oluşturulan organlar toplumun bütün kesimlerince kabul edilen saygın birer demokratik kurumlar olarak, yine toplum adına çalışır. Bu kurumlar vatandaşların tamamının iradesini temsil etmese de çoğunluğun iradesini temsil eder. Çoğunluğun iradesini temsil eden yönetimler de azınlıkta kalanlara karşı hak ve adalet ölçülerinde hareket ederler. Bazen seçmenlerin seçme ve seçilme hakkını kullanmaması veya bu hakka ilgi göstermemesi, siyasal bilgisizlik veya bilinçsizlik, unutkanlık ve umursamazlık gibi bir dizi nedenlerden dolayı gerçek demokrasi ideal ölçülerden uzaklaşır. Bir yerde demokratik haklardan söz ederken, konunun aktif ve pasif yönlerinin bir arada ele alınması ve arz talep boyutuyla sorgulanması gerekir. Yani seçimde oy kullanmayanların seçim sonrası dönemde oluşturulacak yönetimlerin toplumsal, sosyal, ekonomik vb. beklentilerini, taleplerini karşılayıp karşılamadığını sorgularken, kendilerinin seçim öncesi pozisyonlarını da gözden geçirmeli, seçimlerde oy kullanma hakkının kullanılmasıyla ilgili olarak da seçilmişlerden ne istediğine yönelik bilinçli ve kararlı bir tutum sergilemelidir.

Bu bilinç oluşmayınca baskın kültür içinde daha çok “yabancı” etiketiyle yaşayan “vatandaşlar”, bazen seçme ve seçilme hakkını önemsemediği ve kendi hak ve çıkarlarını savunacak temsilcileri yönetim kademelerine seçmediği için baskın kültür içinde istediği kazanımları elde edemeyebilir.  Yabancılar da normal öğrenciler ile engellilerin bir arada öğrenim gördüğü kaynaştırma sınıfına devam eden, toplumsal ve sosyal olarak “normal” öğrencilere “uyum” sağlaması beklenen öğrenciler gibi muamele görmeye devam eder. Sınıfın öğretmeni de “uyum sorumlusu” gibi kimin ne yapması gerektiğini iyi örnekler üzerinden anlatmaya çalışır. Bu kısır döngüden ancak eğitim yoluyla çıkılır. Eğitim ve bilinç oluşturulduğunda, herkes “uyum sorumlusu” ve toplum lideri olarak görev yapacak pozisyonlara gelebilir.

Avrupalı Türklerin yaşadıkları çevrede söz sahibi olabilmesi ve kendilerini ifade edebilmeleri için, önce toplumsal ve sosyal olarak demokratik hayatın kurallarını benimsemesi ve en temel hakları olan seçme ve seçilme hakkını kullanması; ezberlenmiş rolleri ve modası geçmiş siyasi görüşleri yarıştırmaktan vaz geçmesi gerekir. Bu hakların alınabilmesi için de hangi kesimden olursa olsun, zıt görüşlerin çatıştırılmasını bırakmak doğru olur. Ezberlenmiş görüşlerin çatışmasından kavga çıkar; birey doğru bilgiye sahipse, yaşadığı topluma sosyal, kültürel, politik ve ekonomik katkılarda bulunabilir. Bunun için sorunlar çeşitli disiplinlerin ışığı altında, aklın ve bilimin yol göstericiliğinde analiz edilmeli; karşılaşılan sorunlara demokratik kanallardan çözüm aramaya çalışılmalıdır. Bu bilincin oluşması eğitimle olur. Eğitim birbirini tutmayan ezber bilgilerin aktarılması ile değil, devamlı ve sürdürülebilir bir gelişmeye yardım edecek ortamlarda yapılır. Bu ideal gerçekleştirilirse, Avrupalı Türkler köken kültüründen getirdiği değerlerle, örnek yaşama biçimleriyle içinde yaşadığı kültürün sosyal dokusuna katkıda bulunarak, yeni olaylar ve olgular karşısında bile içinde yaşadığı topluma yeni açılımlar ve bakış açıları kazandırabilir. Her iki toplumun sahip olduğu değer yargıları zamanın şartlarına göre ortaya çıkan yeni durumlara göre evrilir; ortak Avrupa ideallerine uygun yeni bir kültürün oluşması sağlanır.

Halil Cibran’ın insanlara seslendiği gibi; “Yeryüzü sizlere meyvelerini vermektedir; eğer avuçlarınızı nasıl doldurabileceğinizi bilirseniz, elinize geçecek olanla yetinebilirsiniz.”

Not: Bu yazı Post Atüel Gazetesi Ocak 2020 sayısında yayımlanmıştır. Mustafa Çakır (2019). Demokrasi Eğitimi. Post Aktüel Gazetesi. Ocak 2020, s.20. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Argo Kullanımı

  Türkçede küfürle karışık sevgi, övgü ifadeleri vardır. Görünüşte çok masum gelen, üzerinde düşününce de derin anlamlar içeren kelimeleri b...