21 Kasım 2020 Cumartesi

Diliniz kimliğinizdir

Dil, genel bir ifade ile insanların ihtiyaçlarını, duygu ve düşüncelerini anlatmaya yarayan bir araçtır. Yazılı, sözlü, işaret vb. alanlarda içinde yaşanan kültüre göre gelişim ve değişim gösterir.

Günümüzde bir dilin güçlü olması veya bir başka dile göre daha üstün görülmesi; o dilin anlatım gücüyle ilişkili olmaktan ziyade, o dili kullananların sosyal, ekonomik ve siyasal güçleriyle ilişkilidir. İngilizcenin uluslar arası dil olmasının arka planında aslında bu özellikler vardır. Her kültürün taşıyıcısı kendi sosyal çevresinde günlük ihtiyacını karşılayabilecek söz dağarcığına sahiptir. Arapça konuşanlar deve, Eskimo dilini konuşanlar da kar ile ilgili onlarca farklı kelime türetmiştir. Bu çoklu anlatım o dilin zenginliğinden ziyade dili kullananların ihtiyaçlarının karşılanmasıyla ilgilidir.

Genellikle tek dilli geleneksel hayat biçiminin hüküm sürdüğü dönemlerde kullanılan ilk ve genellikle tek dil bireyin anadili olarak tanımlanıyordu. Bu kavram; bireyin annesinin ve buna bağlı olarak doğuştan getirdiği, içine doğduğu kültürün dili olarak kabul görmekte ve anadili olarak tanımlanmaktadır. Hayatın döngüsü içinde dillerin ve kültürlerin iç içe geçmesi nedeniyle, bilimsel alanda kullanılan kavramlar da değişim göstermiş; daha çok birinci, ikinci, üçüncü dil kavramları kullanılmaya başlanmıştır. Bu sıralamada iki dilli ortamlarda yaşayan ve iki ayrı dili konuşan bireyler için iki dilli tanımı yapılmakta; anadili de bireyin annesinin konuştuğu dilden ziyade, kendini en rahat ifade edebildiği dil olarak tanımlanmaya başlanmıştır. Bireylerin ikiden fazla dili konuşması durumunda da çok dillilik kavramı ortaya çıkmış; hatta çok dillilerin birden fazla anadilinin olup olmadığı tartışmaları gündeme gelmiştir.

Uluslararası dolaşım ve göç hareketleri ile bireylerin farklı dilsel ve kültürel çevrelerle etkileşime girmesine bağlı olarak anadili yerine, bireyin geldiği ülke ve kökeni ile bağlantı kurularak anadili yerine köken dili kavramı da kullanılmaya başlanmıştır. Örneğin Türkiye’de tek dilli ortamlarda yaşayanlar için Türkçe anadilidir. İki veya çok dillilik kuramına göre yapılan sıralamaya göre birinci dildir. Türkçeden sonra öğrenilen ilk yabancı dil; genel dil sıralamasında ikinci dildir. Bu bağlamda Türkiye’de öğrenilen Almanca yabancı dildir. Birey Türkiye’de değil de Almanya’da yaşıyorsa, Türkçeden sonra veya Türkçenin yanı sıra öğrenilen daha doğrusu edinilen Almanca ikinci dildir. Almanya’ya göç edenlerin çocuklarının evde konuştuğu birinci dil olan Türkçe bize göre anadili, yaşadıkları baskın kültürün taşıyıcılarına göre köken dilidir.

Diller arasında gidip gelmelerin yoğun olduğu süreçlerde, karşılaştırma yapılması da kaçınılmaz olmaktadır. Bazen bir dile yeterince hâkim olunamaması, o dilin zenginliği veya ifade gücüne ilişkin eksik ya da hatalı değerlendirmeler yapılmasına neden olabilmektedir. Örneğin; akrabalık ilişkileri açısından bakıldığında Türkçe ile Almanca arasında belirgin bir fark olduğu görülmektedir. Bu fark ne Türkçenin zenginliğini ne de Almancanın yetersizliğini gösterir, aksine dillerin ve kültürlerin farklı özelliklerini ortaya koyar. Almanca dayı ve amca kelimelerine karşılık Onkel; teyze hala kelimelerine karşılık olarak da Tante kullanılır. Türkçede bu kavramları birbirinden ayırmak için kullanılan bağlamın yanı sıra kimi zaman örneğin amca için Onkel väterlicherseits, dayı için Onkel mütterlicherseits gibi başka kelimelerle açıklama yapılması gerekebilir. Kayınbirader ve enişte kelimeleri Almancada Schwager ile karşılanırken, baldız ve görümce kelimelerine karşılık bir kavram bulunmamaktadır.

Hangi dil olursa olsun, dilin gücünü anlatırken ihtiyaçlara bağlı olarak üretilen kelimelerden ziyade, o dilin betimleme, anlatma becerisinin öne çıkarılması gerekir. Duygu ve düşüncelerin aktarılması yalın bir şekilde yapılabilir. Ancak konuşan kişinin ifadesine yükleyeceği derinliği, abartıyı, yoğunluğu ya da şiddeti ifade edebilmesi ancak deyimlerle mümkün olabilir. Öfkelenmek, kızmak, küplere binmek aynı türden duyguları anlatır. Şeyh Galip’in “Onlar ki kelama can verirler” dizesi bunun yalın bir örneğidir. Bunlar da dilin kültürel yönünü ortaya koymaktadır. Türkçe bu anlamda geçmişten geleceğe uzanan köklü ve unutulmaması gereken bir kültürün taşıyıcısıdır ve Türkçe konuşan her bir bireyin konuştuğu dil kültürünü ve kimliğini ortaya koyar. 

Çok dilli ortamlarda tek dilli yaşamak yerine, iki dili de çok iyi öğrenmek gerekir.  Toplumsal ve sosyal ortamlarda kabul görmek için Almanca, geçmişle gelecek arasında bağ kurabilmek için Türkçe. Unutmayın; diliniz kimliğinizdir.


Not: Bu yazı Duygu'lu Yaşam ve Sağlık Dergisi'nin Ağustos 2020 sayısında yayımlanmıştır. 
Çakır, M. (2020). Diliniz Kimliğinizdir. Neuro-Psychiatrisches Zentrum Riem. (Hrsg): Duygu'lu Yaşam ve Sağlık Dergisi.  Ağustos 2020. ss. 10-11. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Argo Kullanımı

  Türkçede küfürle karışık sevgi, övgü ifadeleri vardır. Görünüşte çok masum gelen, üzerinde düşününce de derin anlamlar içeren kelimeleri b...