19 Nisan 2021 Pazartesi

Bize Türk derler

Geçenlerde alışveriş yaparken çok düzgün, aksansız bir Almanca ile konuşan satıcıya “Türk müsün?” diye sordum. “Elhamdülillah!” diye cevap aldım. Bunun üzerine Türk olmanın zihnimdeki anlamını, ruhumdaki yansımasını anlatan bir yazı yayımladım. Okuyanlardan bazıları heyecanlanıp övgü dolu mesajlar gönderdi; bazıları da “Niye ırkçılık yapıyorsun?” diye kızdı. Bazıları da şu veya bu şekilde ayrışmayın, birbirinizi ötekileştirmeyin diye yaptığım çağrıya siyasi bir anlam katıp; alınmış. 

Kendimi tam olarak ifade edememişsem, burada altını kalın kalın çizerek tekrar anlatmak isterim. Ben Türküm. İnsanın Türk olduğunu söylemesi ırkçılık değil; kendini tarif etmesi, hislerini itiraf etmesidir. Bir Fransız, bir Alman bunu serbestçe söyleyebiliyorsa; “Biz neden çekinelim?” Bu durumu günlük hayatımızda, medya platformlarında özgür irademizle söylemenin ne sakıncası veya yazdığım satırları okuyanlardaki rahatsızlığın kaynağı ne olabilir?

Anlamayanlar için tekrar edeyim. Bize her yerde Türk derler. İster Azerbaycan, ister Kerkük, ister Türkistan, dünyanın hangi coğrafyasında, hangi ülkesinde her ne adla yaşarsa yaşasın; özümüz bir, sözümüz -coğrafyaya göre az çok farklılık gösterse de- Türkçedir. Biz ağlarız, ağıt olur; haykırırız, figanımız saza vurup, dile gelir, adı hoyrat olur. Türkü, derde ortak olmak; halden anlamaktır. Yalnızlığın çaresidir. Her nereye gitsek, sevdamız Türk’e, feryadımız Türkçeyedir bizim. Tıpkı Muharrem Ertaş’ın oğlu Neşet’e “Tükettin ömrümü koymadın özümü // atasözü dinlemeyen döver dizini” dediği gibi; işten geçmeden dilimize, kültürümüze sahip çıkalım. Benim anlatmak istediğim bu. Bu iş bizim gelecek kuşaklara karşı sahip olmamız gereken milli, vicdani ve insani bir borçtur.

Bazı dostlarım, “Dil ve kültüre ağırlık verdiğin kadar dine eğilmiyor, üzerinde durmuyorsun” diyor. Bu varsayımı kabul etmek; din ile kültür arasındaki karşılıklı ilişkiyi görmezden gelmek olur ki bu sitem doğru değil. Din; sosyal ve ahlaki hayatı kendi doğruları çerçevesinde tasarlarken, aslında kültürün değer ve imkânlarına göre yaşama alanı bulmakta; kendi kuralları çerçevesinde kültürel alanların oluşmasına da etki etmektedir. Dinler sadece Tanrının varlığını, ibadet esaslarını anlatmaz. Bugün citius, fortius, altius yani “daha hızlı, daha güçlü, daha yüksek” ilkesi ile düzenlenen olimpiyat oyunlarının temelinde de Tanrı Zeus’u anma ve onun adına barışı tesis etme amacı yatar[1]. Değişik kültürlerdeki dans figürleri de köken olarak dinseldir.

Bu gerçeği unutmadan, Anadolu’nun insanını, semahı, türküyü, deyişleri coğrafya, inanç veya mezhep farkı gözetmeden sevin; sevmeyi deneyin. Birbirinizi ötekileştirmeyin. Sevmeyi öğrendiğiniz vakit milletin özünüzü de sevmiş olursunuz. Bunlara sahip çıkınca sazınıza, sözünüze, özünüze de sahip çıkmış olursunuz. Sazın teline vurup “telli turnayı” söylerken sadece nesli tükenmek üzere olan bir kuşu değil, aynı zamanda kadim bir kültürü yaşattığınızı, nice kurumuş fidanlara can verdiğinizi de görür, can parelerimizin yüreğini bayram yerine çevirirsiniz. Birlikte gözünüz, gönlünüz şenlenir. Edep erkân öğrenir; deyişlerle semahlarla güzel insanlarla, güzel yüreklerle bir olmanın, kanat takarak birliğe uçmanın hazzını tadarsınız.

Türkçe kadim kültürleri barındırır. Çocuklarınıza yurt edindiğiniz toprakların dilini öğretmeye çalışırken, Türkçeyi unutturmayın. Bu süreçte yavrularımız Türkçeyi unutmasın derken, bu kültürlere de gönderme yapıyoruz. Coğrafyamızı, bayrağımızı anlatıyor; her bir yöresi ayrı bir zenginliği barındıran, ebru gibi iç içe geçmiş desenleriyle, Anadolu’nun birbirinden güzel, can alıcı renklerini, değerbilir insanını, onların kuşaktan kuşağa aktardığı kültürel mirasımızı tanıtıyoruz. Dilimizi kaybedersek, kültürel mirasımızı da kaybederiz diyoruz.

Anadolu'nun has evlatları “sen şucusun, ben bucu” diye kavgaya düşüp; ayrışmaya devam ederseniz, birileri de sizi gizli veya aşikâr ayırmaya, yok etmeye devam eder. Fransa’dan bir Eléonore Fourniau; Almanya’dan anası Polonyalı, babası Çek vatandaşı Petra Nachtmanova gibi hoş, alımlı hanımlar ellerinde bağlama ile çıkar gelir; Âşık Veysel’den veya Anadolu’nun her hangi bir köşesinden duyulmamış, unutulmaya yüz tutmuş parçaları, deyişleri, semahları söyleyiverir. Siz birbirinden güzel parçaları dinleyip kendinizden geçerken, onlar sizin ayrışmaya başladığınız yerden can evinize girer; meydanlara çıkıp gerçek niyetlerini ”bilmem kime özgürlük, şuraya statü, burada bilmem neye son”[2] gibi sloganlarla ortaya koyarlar; uyuyanları içine düştükleri gaflet uykusundan uyandırmadan, gizli veya aşikar parçalara bölmeye, ayrıştırmaya devam ederler. 

Benim Avrupalı Türklere ilişkin en büyük hayalim; içinde bulundukları derin uykudan bir an önce uyanması; bölünüp parçalanıp ayrışmak yerine bir olup, birlikte hareket ederek güçlenmesi ve yaşadıkları çevrede sahip oldukları gücün, birikimin farkına varıp, bu bilince uygun hareket etmesidir. 

Milletin “Uykuda mısın? Sevgili yârim, uyan, uyan!” namelerine inat, iş işten geçmeden uyanın; Türkü, Kürdü, Alevisi, Sünnisi, sağcısı, solcusu, bilmem daha nicesi; gelin birlikten kardeşlikten ayrılmayın. Gaspıralı İsmail Bey'in (İsmail Gasprinsky, 1851-1914)  "Dilde, fikirde ve işte birlik" sözünü hatırlayın. Biri sizi beklemediğiniz, hazır olmadığınız bir anda sizden, bizden alır götürür de ne olduğunu anlamazsınız. Ona buna laf yetiştirmeye çalışırken, ayrıştığınızı, ayrı düştüğünüzün ayırdına varmaz; yok olur gidersiniz. 

Uyanın, kendinize gelin! Dilinize ve kimliğinize sahip çıkın!


Mevlam Birçok Dert Vermiş
Solist: Serkan Uyar Klavye ud:Erdogan Artan Kabak Kemane :Arslan Akyol
https://www.youtube.com/watch?v=PAu3Xs3cLxQ

[1] Bkz.: Hasan TANRIVERDİ (2018), Din Kültür İlişkisi Üzerine Bir Değerlendirme. Ordu Üniversitesi Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, 8(3), 595-601. URL: https://dergipark.org.tr/tr/pub/odusobiad

[2] Anlatılanlarla ilgili olarak bkz.: ANF News: Maastricht buluşması: Kürt halkına kimse diz çöktüremez (12 Nisan 2021). https://anfturkce.com/avrupa/maastricht-bulusmasi-kuert-halkina-kimse-diz-coektueremez-130587 adresinden erişildi.

Bu yazı Haber Avrupa Nisan 2021 sayısında yayımlanmıştır. Bkz.:  http://europa-journal.net/bize-tuerk-derler/

Yazıyı kendi sesimden dinlemek isterseniz, https://www.youtube.com/watch?v=Msup_C6qqOw adresini tıklamanız yeterli.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Argo Kullanımı

  Türkçede küfürle karışık sevgi, övgü ifadeleri vardır. Görünüşte çok masum gelen, üzerinde düşününce de derin anlamlar içeren kelimeleri b...