Bugün
Müslüm Gürses’in söylediği bir şarkıyı dinledim. Sözlerini Tuna Kiremitçi’nin
yazdığı “affet” adlı şarkı beni farklı duygulara sevk etti. Yakın geçmişte yaşadığım,
tanık olduğum kimi durumlar zihnimde film sahneleri gibi canlandı. Bunun
üzerine affetmeyle ilgili görüşlerimi yazmaya karar verdim.
İnsanlar
hayatı boyunca, farklı yaşlarda değişik durumlarla karşılaşıp, birbirine
benzemeyen duygu durumları yaşayabilir. Olayları ve olguları içinde bulunulan
ruh haline ve durumuna göre farklı algılayabilir. Bazen öfkelenir, bazen üzülür,
Kimi zaman da sevinir. Beyin ağırlıklı olarak olumsuz duygu durumlarını
kaydeder.
Örneğin
covid-19 salgını sırasında pek çoğumuz nice durumlar yaşadı. İnsanlar en
yakınlarına, en sevdiklerine hasret kaldı; hatta içimizden sonsuz âlemin
bilinmezliğine emanet edilenler oldu. İnsanlar geçmişteki yaşanmışlıklardan
dolayı özür dilemek veya af dilemek ile affedilmek arasında gelgitler yaşamaya,
yaptıklarından pişmanlık duymaya başladı.
Nefret
veya öfke, insana özgü bir duygudur ve insanın duygusal tepkiler vermesi
doğaldır. Bu duyguların oluşturduğu baskıdan kurtulmanın yolu ise insanın
kendisi ile yüzleşmesinden geçer. Kendisi ile barışık olmayan, çevresi ile kavgalı
insanlar bir anlamda “evren” ile kavgalıdır.
Hayatta
herkes hata yapabilir, kendisine hata yapılır. Yaşananlara tepki göstermek insanın
doğasında vardır. Ancak yapılanı bağışlamak, yaşama sanatının ustalarının harcıdır.
Affetmek, affedilmek durumunda olmak, hayatın içinde yaşanan durumlardır. İnsan
yerine göre af dilemeyi, yerine göre affetmeyi bilmelidir. Uygar insan da
yerine ve gereğine göre özür dilemeyi ve teşekkür etmeyi bilen insandır. Anadolu
insanının deyişi ile “iyiliğe iyilik her kişinin, kötülüğe iyilik er kişinin,
iyiliğe kötülük şer kişinin” işidir.
Affedebilmek,
insanın kendini geçmişin kimi saldırılarından koruması, içindeki kızgınlığın
geçip gitmesine, olumsuzluklardan uzaklaşmasına yardımcı olur. İnsan,
affetmekle yücelir. Affetmek; unutmak değil, affedilene daha iyi insan
olabilmesi için fırsat vermektir. Bir kimse durduk yerde affedilemeyeceği için;
affetmek için içten bir özür beklenir. Affetmek, bir anlamda insanın kendi
zindanından özgürlüğe kavuşmasıdır.
Affetmek, incinen
ruhun tamiri için garanti belgesi anlamına da gelmez her zaman. Bazen af
dileyen de sözünde durmayabilir. Oysa söz vermek önemlidir. “Öl söz verme, öl
sözünden dönme” demiş Hacı Bektaş-ı Veli. Yani söz vermek sanıldığı gibi
herkesin harcı değildir. Aşık ile maşuk, yahut seven ile sevilen birbirine bir
durakta rastlaşıp, öbür durakta inmek için değil, iki cihan saadeti için söz
verir. Öyle dilek tutar. Sevenin sevdiğine sevmekten başka muradı olmaz. Sevenler
ne kadar sevildiğini bilmese de sevdiğinin otostop çeker gibi her durakta inip
araç değiştirmeye meyletmesine de rıza göstermez.
İnsanın
zor zamanlarda yüreğine umut tohumları ekip sevgi tomurcuklarını yeşertmeye
çalışması gerekir. Böyle olduğunda vakit geldi deyip inmeye niyet edilen durakların
kaldırılmış olduğu, yolun uzun; hayatı paylaşmanın; insanın sevdikleriyle bir
arada olmasının ne kadar anlamlı olduğu ortaya çıkar. İnsan; yaşamanın, hayatı
paylaşmanın tarifsiz hazzını duyar. Yeter ki kişi hedefini şaşırmasın, ne zaman
hangi araca bineceğini, hangi durakta aktarma yapması gerektiğini iyi bilsin… Unutulmamalı
ki umut; en mutsuz, en umutsuz, en karanlık gecelerde inananlardan ışığını
esirgemez; yeter ki insan sevdiklerinin, değer verdiklerinin uğruna mücadele
etmekten vaz geçmesin, bu uğurda kaybetmekten korkmasın, pes etmesin. İnsanı
kaybeden dünyayı kazansa ne çıkar… Umut etmek, yaşanmış bir hayatın ardından
yaşamaya tutunmaktır. Umudunuzu kaybetmeyin.
Birisi
gönül indirip af diliyorsa ve ortada bir insanlık suçu yoksa af dileyen de hoş
görülmelidir. Çünkü insanın gündelik hayatın koşuşturmacası içinde yaşadığı
sorunların, çözümsüzlüklerin, anlaşmazlıkların önüne geçebilmesi, etkili
iletişim kanalları üzerinden özür veya af dilemekle mümkün olabilir. İnsanın
bir kereye, bir defaya mahsus af dileyeceği durumlar yaşanabilir. Af dilenecek
hususlar sık tekrar etmemelidir. Böyle durumlarda af dileyenin olduğu kadar af
edenin de güvenilirliği sorgulanmaya başlar.
İnsanın;
zor zamanlarda yaşananlardan bunalıp sıkılınca, hayatın yükü altında ezilmek
yerine, kendine her hangi bir meşgale bulup üretmeye başlaması, bu yolla bir
çıkış yolu araması iyi gelir. İnsan; ancak ürettiği, kendine ve çevresine
katkıda bulunduğu sürece, duygularını olumluya dönüştürüp, ruhsal bir rahatlama
yaşar. Kendisi, sevdikleri ve çevresi ile yaşadığı çelişkileri atlatmak,
sorunlara çözüm üretmek bu yolla mümkündür.
İnsan; öfke
ve nefret uyandıran şeyleri cımbızla çekip hayatı kendine ve karşıdakine zehir etmek
yerine affetmeyi denemelidir. Affetmek, yanlışı geçmişe yerleştirir. Geleceği,
zehrin etkisinden kurtarır. Affeden insanın gelecekte kendisi olarak hareket
etme imkânı olur. Geçmişin olumsuzlukları ile geçmişten kalan ruhsal
örselenmeler affetmekle düzelir.
Uzun
lafın kısası; şu fani dünyada insanın affedici olması, kimseye kin gütmemesi
gerekir. İnsan geçmişe baktığında ölümlü dünyada kendisine yapılan kötülüğün
yüküyle yaşamamalı, içindeki olumsuz duyguları kartopu gibi büyütüp, altında
ezileceği bir çığa dönüştürmemeli, hayatını karartmamaya özen göstermelidir.
Sezai
Karakoç; “Af dilemeye geldim” diyor. Öfke ve nefret uyandıran şeyleri cımbızla
çekip hayatlarımızı tarumar ediyoruz. Hâlbuki affetmek, içimizdeki iyiyi açığa
çıkarmak için bir vesiledir, insanın özündeki iyiliğe, varlığındaki yüceliğe inanmaktır.
Affetmek vurdumduymazlık demek değil “Aslında sen bana bu kötülüğü yaptın, ben
bunun farkındayım, ama senin farkına vardığın bu hatayı telafi etmene fırsat
vermek, senin hatalarının yükünü daha fazla taşımak istemiyorum” demektir. Zor
olan da insanın affedecek olgunluğu gösterebilmesidir. Affetmek, aynı zamanda
kişinin kendine yaptığı bir iyiliktir; hayattan, yaşadıklarından ders veya
dersler çıkarmasıdır; kendine özşefkat göstererek içinde olduğu olumsuz
şartların üstesinden gelmesidir.
Azar
azar yitiriyoruz; dünden, bugünden, gönülden, ömürden! Farkında mısınız? İnsanın
yaşadıkları ile hayatın gerçekleri ile yüzleşebilmesi ve yaşadığı gönül
kırıklıklarını atlatabilmesi, özür dilemesini bilmesi ve affetmesi ile mümkündür.
Bu yazı; Post Bayern Gazetesi Haziran 2021 sayısı 12. sayfada yayımlanmıştır.
https://de.calameo.com/read/004933340583c9bc5f83f?authid=jmn2MWkc66cC (22.06.2021)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder