17 Haziran 2016 Cuma

Eğitimin Önemi Üzerine

Geçtiğimiz haftalarda düzenlenen bir toplantıda “Göç veren ülkeden göç alan ülkeye Türkiye” konusu işleniyordu. Ben de davetli konuşmacı olarak katıldım. Sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve bürokrasinin değişik kademelerinden ulusal ve uluslar arası düzeyde katılımın sağlandığı bu toplantıda mevcut durum ve geleceğe ilişkin öngörüler tartışıldı.

Bu vesile ile Avusturya Türk Toplumu (ATT) ile ilgili gözlemlerimi bilimsel verilerle sundum ve geleceğe ilişkin görüş ve önerilerimi tartışmaya açtım.

Statistik Austria 2015 yılı verilerine göre, yaklaşık 8.577.000 nüfusa sahip olan Avusturya’da yaşayan yabancıların sayısı yaklaşık 1.146.000 kişi. Bu sayı toplam nüfusun % 13.3’üne karşılık geliyor.

Ülkede Türkiye doğumlu veya Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan yaklaşık 114.300 kişi yaşıyor ve bu sayının büyük bir çoğunluğu Viyana’da. Doğum istatistiklerine bakıldığında Türkler ortalama 2.41 çocuk sahibi iken, Avusturyalı aileler 1.27 çocuğa sahip. Türkler ile yapılan görüşmelerde, görüşülenlerin % 70’i kendini Avusturya’ya değil; kökenlerinin olduğu ülkeye ait hissettiğini; % 76’sı evde Türkçe yayın yapan TV kanallarını, % 30’u da Almanca yayınları izlediğini söylemiş.

Ülkede yaşayan Türklerin % 53’ünün ifadesine göre %24’ü Almancayı anadili düzeyinde veya çok iyi konuşuyor; % 10’u çok iyi konuşamıyor; % 1’i ise hiç konuşamıyor. Ülkede yaşayan Türklerin % 68’inin zorunlu eğitimin üzerinde bir eğitim almadığı; % 54’ünün bir işyerinde çalıştığı ve çalışanlar içinde kadınların oranının da % 39 olduğu anlaşılıyor. Eğitim düzeyleri düşük olduğundan işsizlik oranı da % 14 gibi bir orana çıkıyor.

Avusturya Federal Avrupa, Uyum ve Dışişleri Bakanlığı (Bundesministerium für Europa, Integration und Äußeres) ve iltica, göç ve uyun fonu tarafından desteklenen bu araştırmanın verilerine göre Avusturyalı Türklerin çalışma hayatıyla ilgili istatistiklerine bakıldığında, çalışanların ağırlıklı olarak 25-44 yaşları arasında olduğu görülmektedir. Çalışanlar yıllık gelir durumuna göre değerlendirildiğinde, en yüksek yıllık gelir düzeyine sahip olan Avusturyalılar ortalama 23.844 EUR alırken, Türkler 18.659 EUR düzeyinde kalıyor ve aylık ortalama 1.554,91 EUR kazanıyorlar; Bu durumda ailede tek bir kişinin çalışarak, bütün ailenin geçimini sağlaması mümkün görülmüyor ve ailenin diğer fertleri, eşler veya yetişkin çocukları da çalışma hayatına katılarak aile bütçesine katkı sağlıyor.

İşsizlik oranına bakıldığında ise Türklerin % 17,8’inin işsiz olduğu görülmektedir. Bu oran Avusturya genelinde % 8,4. Avusturyalılar arasındaki işsizlik oranı ise ülke genelinin altında olup, % 7,6 düzeyindedir. Ülkede yaşayan ve Avusturya vatandaşı olmayanlar arasındaki işsizlik oranı % 12,1’dir. Türkler arasındaki işsizlik oranı, bütün yabancılar ortalamasının 5 puan üzerinde görünüyor.

İstatistiklerin bu şekilde görünmesinin önemli nedenlerinden biri Türk kökenli vatandaşların eğitim düzeylerinin ve mesleki yeterliliklerinin istendik düzeyde olmaması şeklinde değerlendirilebilir.

Avusturyalılar da bu konuya eğilmişler ve işsizlik oranı ile eğitim düzeyi arasındaki ilişkiye de bakmışlar. İşsiz olan Türklerin % 30,9’unun ilkokul düzeyinde eğitim aldığını, eğitim düzeyinin düşmesi ile işsizlik oranının yükselmesi arasında doğrudan bir ilişki olduğunu tespit etmişler. Nitekim, Avusturya okul sistemi içinde AHS, BHS ve yükseköğrenim derecesine sahip olanlar arasındaki işsizlik oranı % 2,3 düzeyinde. Bu oranın gerek ülke genelinin gerekse Avusturya ortalamasının altında olduğu görülüyor. Hatta bu oranın ülkedeki bütün yabancılar ortalamasının da altında olması, eğitimin önemini  bir kere daha somut olarak ortaya koyuyor. Çünkü eğitim, geleceğe yapılan ve sonucu uzun vadede alınan önemli bir yatırımdır.

Avusturya genelinde açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşayanların oranına bakıldığında açlık % 13 iken, yoksulluk % 4. Türklerin açlık oranı % 23, yoksulluk oranı ise % 9. Avusturyalıların yoksulluk oranı % 10, açlık % 3. Bu veriler, açlık ve yoksulluk sınırında yaşayanlar bakımından da olumsuz bir tablo ile karşı karşıya olunduğunu gösteriyor (EU SILC 2012-2014, Üç yıllık ortalama-15 yaşın üzerindekiler).

Hayatımızın standartları anlamı aldığımız eğitimle çok yakın ilişkili. O nedenle ben, bir işçi emeklisi çocuğu olarak, eğitim konusu açıldıkça bir başka heyecan duyuyorum.. Benim için, bu konu unutmaya çalıştıkça boğazıma takılan, düğüm düğüm eden, ham meyva tadına dönüşmüş durumda. Kendini bir türlü unutturmuyor. Ben bu durumun adını koymakta zorlanıyor olsam da eğitim sınıflar arası geçişler için önemli bir araç olduğunu biliyor; etrafımdakilere söylemeden edemiyorum. Amacım, sabahın seherinde sahilde gezen biri tarafından kumsala vuran onca denizanası içinden kaldırılıp, engin sulara doğru savrularak güneşin kavurucu sıcağı altında kızgın kumların üzerinde kavrulmaktan kurtarılan bir veya birkaç denizanası misali gençlerimize vesile olmak veya Ağustos sıcağında susuzluktan kavrulmuş dudaklara verilen bir bardak sudan kanmayıp bir testi suyu başından aşağı boca etmeye çalışan bir maraba çabası benimki.

Eğitim, Stefan Zweig’ın I. Dünya Savaşı ile ilgili anılarında “İstemediğim halde zamanın kroniğinde aklın korkunç yenilgisine, vahşetin acımasız zaferine tanık oldum; benim neslimin dışında başka hiçbir nesil, ulaştığı o yüksek manevi değerlerden böylesi bir ahlâk çöküşü yaşamamıştır.” (Dünün Dünyası s. 8) diye yazmasına neden olan toplumsal ve sosyal çöküşü, yozlaşmayı ortadan kaldıracak önemli bir silahtır. Bugünün Avrupalısının da en önemli gereksinimlerinden biri nitelikli eğitimdir aslında...

Eğitiminiz eksik olur, kendinizi ifade edecek yetkinliğe ulaşamazsanız, yaşayacağınız durum kenar mahallede yaşayan bir grup çocuğun futbol maçı yaparken ettiği kavgaya döner. Tartışmalar “Siz, bizim izin verdiğimiz ölçüde özgürsünüz; dilediğimizi izin verdiğimiz sınırlar içinde gerçekleştirebilirsiniz; top da bizim saha da; bizim istediğimiz kadar oynatırız.”

Yaşadığınız her bir yerde, her biriniz önemli eğitim imkânına sahipsiniz. Şairin dediği misal, “O mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler” (O balıklar ki denizin içindedir, denizi bilmezler) misali, sahip olduğunuz imkânları sonuna kadar zorlayın; her şeye rağmen, her türlü bariyere rağmen, geleceği emanet aldığınız evlatlarınıza, torunlarınıza karşı sorumluluğunuzu yerine getirebilmek; vakit geldiği zaman emaneti ehil ellere teslim edebilmek için eğitim hakkınızı mutlaka kullanın.

Kaynak

Statistik Austria. (2015). Migration und Integration: Zahlen, Daten, Indikatoren. Wien. statistik.at/Statistisches_Jahrbuch_migration_integration_2015_.pd adresinden 29.03.2016 tarihinde erişildi. 

Not:
Bu çalışma Europa-Journal Mayıs 2016 sayısı için hazırlanmıştır. Gazeteye şu linkten ulaşabilirsiniz: http://www.europa-journal.net/images/kolumnen/mai2016/cakir052016.jpg (son erişim: 17.06.2016).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Argo Kullanımı

  Türkçede küfürle karışık sevgi, övgü ifadeleri vardır. Görünüşte çok masum gelen, üzerinde düşününce de derin anlamlar içeren kelimeleri b...