Geçtiğimiz haftalarda düzenlenen
bir toplantıda “Göç veren ülkeden göç alan ülkeye Türkiye” konusu işleniyordu.
Ben de davetli konuşmacı olarak katıldım. Sivil toplum kuruluşları,
üniversiteler ve bürokrasinin değişik kademelerinden ulusal ve uluslar arası
düzeyde katılımın sağlandığı bu toplantıda mevcut durum ve geleceğe ilişkin
öngörüler tartışıldı.
Bu vesile ile Avusturya Türk
Toplumu (ATT) ile ilgili gözlemlerimi bilimsel verilerle sundum ve geleceğe
ilişkin görüş ve önerilerimi tartışmaya açtım.
Statistik Austria 2015 yılı
verilerine göre, yaklaşık 8.577.000 nüfusa sahip olan Avusturya’da yaşayan
yabancıların sayısı yaklaşık 1.146.000 kişi. Bu sayı toplam nüfusun % 13.3’üne
karşılık geliyor.
Ülkede Türkiye doğumlu veya
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan yaklaşık 114.300 kişi yaşıyor ve bu sayının
büyük bir çoğunluğu Viyana’da. Doğum istatistiklerine bakıldığında Türkler ortalama
2.41 çocuk sahibi iken, Avusturyalı aileler 1.27 çocuğa sahip. Türkler ile
yapılan görüşmelerde, görüşülenlerin % 70’i kendini Avusturya’ya değil;
kökenlerinin olduğu ülkeye ait hissettiğini; % 76’sı evde Türkçe yayın yapan TV
kanallarını, % 30’u da Almanca yayınları izlediğini söylemiş.
Ülkede yaşayan Türklerin %
53’ünün ifadesine göre %24’ü Almancayı anadili düzeyinde veya çok iyi konuşuyor;
% 10’u çok iyi konuşamıyor; % 1’i ise hiç konuşamıyor. Ülkede yaşayan Türklerin
% 68’inin zorunlu eğitimin üzerinde bir eğitim almadığı; % 54’ünün bir
işyerinde çalıştığı ve çalışanlar içinde kadınların oranının da % 39 olduğu anlaşılıyor.
Eğitim düzeyleri düşük olduğundan işsizlik oranı da % 14 gibi bir orana çıkıyor.
Avusturya Federal Avrupa, Uyum ve
Dışişleri Bakanlığı (Bundesministerium für Europa, Integration und Äußeres) ve
iltica, göç ve uyun fonu tarafından desteklenen bu araştırmanın verilerine göre
Avusturyalı Türklerin çalışma hayatıyla ilgili istatistiklerine bakıldığında, çalışanların
ağırlıklı olarak 25-44 yaşları arasında olduğu görülmektedir. Çalışanlar yıllık
gelir durumuna göre değerlendirildiğinde, en yüksek yıllık gelir düzeyine sahip
olan Avusturyalılar ortalama 23.844 EUR alırken, Türkler 18.659 EUR düzeyinde kalıyor
ve aylık ortalama 1.554,91 EUR kazanıyorlar; Bu durumda ailede tek bir kişinin
çalışarak, bütün ailenin geçimini sağlaması mümkün görülmüyor ve ailenin diğer
fertleri, eşler veya yetişkin çocukları da çalışma hayatına katılarak aile bütçesine
katkı sağlıyor.
İşsizlik oranına bakıldığında ise
Türklerin % 17,8’inin işsiz olduğu görülmektedir. Bu oran Avusturya genelinde %
8,4. Avusturyalılar arasındaki işsizlik oranı ise ülke genelinin altında olup,
% 7,6 düzeyindedir. Ülkede yaşayan ve Avusturya vatandaşı olmayanlar arasındaki
işsizlik oranı % 12,1’dir. Türkler arasındaki işsizlik oranı, bütün yabancılar ortalamasının
5 puan üzerinde görünüyor.
İstatistiklerin bu şekilde
görünmesinin önemli nedenlerinden biri Türk kökenli vatandaşların eğitim
düzeylerinin ve mesleki yeterliliklerinin istendik düzeyde olmaması şeklinde
değerlendirilebilir.
Avusturyalılar da bu konuya
eğilmişler ve işsizlik oranı ile eğitim düzeyi arasındaki ilişkiye de bakmışlar.
İşsiz olan Türklerin % 30,9’unun ilkokul düzeyinde eğitim aldığını, eğitim
düzeyinin düşmesi ile işsizlik oranının yükselmesi arasında doğrudan bir ilişki
olduğunu tespit etmişler. Nitekim, Avusturya okul sistemi içinde AHS, BHS ve
yükseköğrenim derecesine sahip olanlar arasındaki işsizlik oranı % 2,3
düzeyinde. Bu oranın gerek ülke genelinin gerekse Avusturya ortalamasının altında
olduğu görülüyor. Hatta bu oranın ülkedeki bütün yabancılar ortalamasının da altında
olması, eğitimin önemini bir kere daha
somut olarak ortaya koyuyor. Çünkü eğitim, geleceğe yapılan ve sonucu uzun
vadede alınan önemli bir yatırımdır.
Avusturya genelinde açlık ve yoksulluk
sınırının altında yaşayanların oranına bakıldığında açlık % 13 iken, yoksulluk
% 4. Türklerin açlık oranı % 23, yoksulluk oranı ise % 9. Avusturyalıların
yoksulluk oranı % 10, açlık % 3. Bu veriler, açlık ve yoksulluk sınırında
yaşayanlar bakımından da olumsuz bir tablo ile karşı karşıya olunduğunu
gösteriyor (EU SILC 2012-2014, Üç yıllık ortalama-15 yaşın üzerindekiler).
Hayatımızın standartları anlamı
aldığımız eğitimle çok yakın ilişkili. O nedenle ben, bir işçi emeklisi çocuğu
olarak, eğitim konusu açıldıkça bir başka heyecan duyuyorum.. Benim için, bu
konu unutmaya çalıştıkça boğazıma takılan, düğüm düğüm eden, ham meyva tadına
dönüşmüş durumda. Kendini bir türlü unutturmuyor. Ben bu durumun adını koymakta
zorlanıyor olsam da eğitim sınıflar arası geçişler için önemli bir araç
olduğunu biliyor; etrafımdakilere söylemeden edemiyorum. Amacım, sabahın
seherinde sahilde gezen biri tarafından kumsala vuran onca denizanası içinden
kaldırılıp, engin sulara doğru savrularak güneşin kavurucu sıcağı altında
kızgın kumların üzerinde kavrulmaktan kurtarılan bir veya birkaç denizanası
misali gençlerimize vesile olmak veya Ağustos sıcağında susuzluktan kavrulmuş
dudaklara verilen bir bardak sudan kanmayıp bir testi suyu başından aşağı boca
etmeye çalışan bir maraba çabası benimki.
Eğitim, Stefan Zweig’ın I. Dünya
Savaşı ile ilgili anılarında “İstemediğim halde zamanın kroniğinde aklın
korkunç yenilgisine, vahşetin acımasız zaferine tanık oldum; benim neslimin
dışında başka hiçbir nesil, ulaştığı o yüksek manevi değerlerden böylesi bir
ahlâk çöküşü yaşamamıştır.” (Dünün Dünyası s. 8) diye yazmasına neden olan toplumsal
ve sosyal çöküşü, yozlaşmayı ortadan kaldıracak önemli bir silahtır. Bugünün
Avrupalısının da en önemli gereksinimlerinden biri nitelikli eğitimdir
aslında...
Eğitiminiz eksik olur, kendinizi
ifade edecek yetkinliğe ulaşamazsanız, yaşayacağınız durum kenar mahallede
yaşayan bir grup çocuğun futbol maçı yaparken ettiği kavgaya döner. Tartışmalar
“Siz, bizim izin verdiğimiz ölçüde özgürsünüz; dilediğimizi izin verdiğimiz
sınırlar içinde gerçekleştirebilirsiniz; top da bizim saha da; bizim
istediğimiz kadar oynatırız.”
Yaşadığınız her bir yerde, her
biriniz önemli eğitim imkânına sahipsiniz. Şairin dediği misal, “O mâhîler ki deryâ
içredir deryâyı bilmezler” (O balıklar ki denizin içindedir, denizi bilmezler)
misali, sahip olduğunuz imkânları sonuna kadar zorlayın; her şeye rağmen, her
türlü bariyere rağmen, geleceği emanet aldığınız evlatlarınıza, torunlarınıza
karşı sorumluluğunuzu yerine getirebilmek; vakit geldiği zaman emaneti ehil
ellere teslim edebilmek için eğitim hakkınızı mutlaka kullanın.
Kaynak
Statistik Austria. (2015).
Migration und Integration: Zahlen, Daten, Indikatoren. Wien.
statistik.at/Statistisches_Jahrbuch_migration_integration_2015_.pd adresinden
29.03.2016 tarihinde erişildi.
Not:
Bu çalışma Europa-Journal Mayıs 2016 sayısı için hazırlanmıştır. Gazeteye şu linkten ulaşabilirsiniz: http://www.europa-journal.net/images/kolumnen/mai2016/cakir052016.jpg (son erişim: 17.06.2016).
Not:
Bu çalışma Europa-Journal Mayıs 2016 sayısı için hazırlanmıştır. Gazeteye şu linkten ulaşabilirsiniz: http://www.europa-journal.net/images/kolumnen/mai2016/cakir052016.jpg (son erişim: 17.06.2016).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder