18 Mart 2018 Pazar

Kimliğimiz Türkçemiz


Günümüzde gelişmiş toplumlar siyasi liderlerini demokrasinin yol ve yöntemleri ile belirliyor; uluslararası alanda sahip oldukları değerler ile övünüyorlar. İletişimin sınırları ortadan kaldırdığı, giderek küreselleşmeden, zamanın ruhundan söz edilen yenidünya düzeninde, gelişmiş toplumlar kendi dillerine sahip çıkma konusunda ayrı bir özen gösteriyorlar. Gelişmiş toplumlar içinde yaşayan ve kökünden koparılma konusunda açık tehditlere maruz kalan göçmen kökenli topluluklar ise baskın kültüre uyum sağlama kaygıları ile kendi köken dillerine karşı çok da duyarlı, özenli davranamıyorlar. Hâlbuki bilimsel araştırmalar ana diline, ata diline sahip çıkmanın, onu öğrenmenin baskın kültüre uyum sağlamaya engel olmadığını; ona sahip çıkmanın, gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlamanın, farklı kültürel ortamlarda yaşayanlar için özgüveni pekiştirmeye yarayan ayrıcalıklı bir kazanım, iş hayatında da tek kültürlülere karşı farkındalık yaratabilecek kapasitede olduğunu gösteriyor. Bilinç düzeyi gelişmemiş toplumlarda köken diline hoyrat davranılıyor; evinde, yakın aile ve arkadaş çevresinde konuşulan Türkçenin yeterli olduğu düşünülüyor; köken dilinin, Türkçenin gerekliliğini savunanlar da farklı bir gezegenden gelmiş yaratık muamelesi görüyorlar.
Bu yazıda ömrünü rızk peşinde gurbet illerinde geçiren soydaşlarımıza milli kimliğin, ortak bilincin ve millet olarak var oluşun birinci derecede temsilcisi veya taşıyıcısı olan; bu özelliği ile insan topluluklarını millet hüviyetine dönüştüren anadilimiz Türkçenin neden önemli olduğunu anlatmaya çalışacağım.

Türkçenin önemi
Türkçe, hangi coğrafyada yaşarsak yaşayalım, bize ata yadigârı, dedelerimizin mirası, kutsal söz varlığımızdır. Toplumsal ve kültürel dağarcığımızın, insanlığımızın, hayallerimizin birikimi, akıp giden ömür misali, susuzluğumuzu gidermek için eğildiğimiz dereye düşürdüğümüz akisten yüzümüze vuran yansımadır. Türkçe, kimi zaman aşkın ve sevdanın türkülerle, şarkılarla anlam kazandığı melodinin, karşı konulmaz acıların dayanılmaz olduğu anlarda semalara yükselen feryatların yürekleri dağladığı duygu seli, kimi zaman da hercâî bir hayatın anlamı ve yalın gerçeğidir.

Türkçe cenazelerimizde ağıt, düğünlerimizde zılgıt, ibadethanelerimizde dilimizden dökülen kutsal dua; ölmüşlerimiz için mezar taşlarına kazınan hakikat-i ilahidir. Ecdat yadigârı, geleceğe bırakılan iz, yeni neslin devamı için sunulmuş bir lütuftur. Yunus Emre’nin deyişiyle Türkçe, “hiç şek değil, o bendendir ben ondan”

Türkçe, milletimizin adının yok olmaması için fertlerimizi bir arada tutan harç, ekmeğimize tat veren mayadır. O bizim kim olduğumuzu gösteren ışık, yaşam biçimimiz, kültürümüz, onurumuz, milli kimliğimiz, üzerimizdeki giysimizdir. Hâsılı kelam, Türkçe bizim için, bizi biz yapan değerlerin bütünüdür. Onda kendimizi buluruz. O yoksa kültür yok olur; o yoksa millet yok olur.

Bu kadar önemli olan, bizim için derin anlamlar taşıyan Türkçemize sahip çıkmak istememiz, onu yaşatmak ve gelecek kuşaklara aktarmak istememiz bundandır.

Dünya dili Türkçe
Bu soruyu tartışmak dahi eskilerin deyimiyle “abesle iştigal” olarak tanımlanır. Türkçeye bugün değil, geçmişte de sahip çıkanlar olmuş; yaşadıkları dönemde Türkçenin önemini anlatmışlardır. Bunlardan Kaşgarlı Mahmut’u, Ali Şîr Nevâî’yi, Karamanoğlu Mehmet Beyi, Gazi Mustafa Kemal’i veya 2017 senesini “Türk dili yılı” ilan eden ve Türkçeyi yüksek bir medeniyetin, kültür ve sanatın dili halinde işlemeye çalışan, bu görüşü savunan ve Türk diline değer kazandıran üstün bilgin ve devlet adamlarımızı sayabiliriz. Hepsinin kaygısı, Türkçenin özensiz ve yanlış kullanımının önüne geçilmesi ve gelecek kuşaklara sağlıklı bir şekilde aktarılabilmesi üzerinedir.

Bugün okumuş ve kendini toplum içinde “ayrıcalıklı” bir konuma ait şu veya bu gruba dâhil eden, kadim Türkçenin geçmişinden bihaber bir kesim, Türkçenin bilim dili olmadığı, olamayacağı görüşünde ısrar ediyor. Gerçekçi olmayan bu ısrarlar karşısında ikilemde kalanlar, Türkçenin yerine bir yabancı dilde okuyup yazmaya; Türkçe konuşurken bile araya yabancı sözcük ve deyimleri sıkıştırmaya özen gösteriyorlar ki ne kadar bilgili, görgülü ve de kültürlü oldukları anlaşılsın. Bu tutumları ile kendilerine Türkçe dışında bir dil konuşan komşu mahallelerde yer açmaya, göçmen kuşlar misali yeni yurt ve yuva kurmaya çalışıyorlar. Bunlar, âlem Türkçeye hayranken, Türkçe ve Türk kültürü dışına ne varsa büyük bir hayranlıkla izliyor; kendini kökünden ayrı tutuyor; her geçen gün kendi toplumuna yabancılaşmaya devam ediyorlar. Bu gruptakilerin hayatından kullanmadıkları, değer vermedikleri Türkçe uçup giderken, Türk kimliği de ellerindeki yazılı belgelerde kalıyor.

Bilim insanları ısrarla yabancı/ikinci bir dilin veya dillerin kesinlikle öğrenilmesini ve bu durumun toplumsal, sosyal ve bireysel gelişime etkilerinin olumlu olduğunu, köken dilini ve kültürünü kullanmaya engel oluşturmadığını savunuyorlar. Bununla birlikte gerçek hayata geçince dilin sadece iletişim aracı olarak görüldüğü, Türkçenin hak ettiği şekilde sahiplenilmemesi gibi bir gerçeklik yaşanıyor. Oysa Karahanlı Türk soyundan Kaşgarlı Mahmut, İslam öncesi Türk Edebiyatı, tarihi, coğrafyası, mitolojisi, gelenek ve görenekleriyle ilgili olup, günümüze ışık tutan bir kaynak eser özelliği taşıyan Türkçe Sözlüğü (Divan-ı Lügat’it Türk) bundan bin yıl önce yazıp dönemin Abbasi Halifesi Muktedi Biemrillah’a sunarken, Türçenin dünya dili olduğunu ve Türk kültürünün önemini ve farkındalığını ortaya koymayı amaçlıyordu.

Avrupalı Türkler için Türkçenin anlamı
Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkler, köken dillerine sahip çıkması gerekir. Bunun aksi durumlarda kendi geleceklerini tehlikeye atarlar da bunun farkında bile olmazlar. O nedenle her bir birey bu bilinçle hareket etmelidir. Türkçenin okullarda ister Köken Dili Türkçe, ister seçmeli yabancı dil isterse isteğe bağlı Türkçe ve Türk Kültürü Dersi olarak öğretimi için gerekli çabayı göstermeli, her bir bireyin bu konuda kendini gelecek kuşaklara karşı sorumlu hissetmesi gerekir. Okul yönetimlerinin, sivil toplum kuruluşlarının öğretmenler ile işbirliği yapması; çocukların da bu dersi seçip, benimseyip devam etmesi için çeşitli ödüllerle teşvik edilip, yüreklendirilmesinde fayda var. Öte yandan, ebeveynlerin de çocukları ile konuşurken dil kullanımına özen göstermesi, toplumun bütün paydaşlarının Türkçenin gelecek kuşaklara aktarılması bilinci içinde, görev ve sorumluluklarını tekrar tekrar gözden geçirmesi gerekir. Türkçenin günlük hayattaki özensiz kullanımına müdahale edilmeli; yeni yetişen neslin Almancanın yanı sıra Türkçeyi de en iyi şekilde öğrenmesi için sürekli çaba gösterilmesi, gerekiyorsa takviye dersleri aldırarak, onların Türkçe dil gelişimindeki eksikliklerinin giderilmesi için çalışılması gerekir. Bugün geçmişi telafi etmenin derdinde olanlar, yarın geçmişin muhasebesini yapmaktan kurtulamayacağı için ertesi günün planlarını da yapamayacaktır. Geleceğe yapılacak en iyi yatırım; eve, arsaya, son model otomobile değil; toplumsal, sosyal sınıf atlamanın en güçlü aracı olan eğitime yapılan yatırımdır; nitelikli eğitimin anahtarı da sağlıklı iletişim becerisi ve dolayısı ile dil bilgisini gerektirir. Türkçeyi iyi bilenler, ikinci ve takip eden dilleri daha kolay öğrenir; hayatta başarılı olma şansları da o oranda artar.

Çocukları okula giden anneler, babalar; “Bizim çocuk evde zaten Türkçe konuşuyor” diyerek sorumluluktan kurtulmaya çalışmayın. Evde konuşulan dil ile okuldaki Türkçe dersleri birbirinden ayrıdır. Biri sınırlı sayıdaki kelimelerle yapılan bir iletişim etkinliği ise diğeri eğitim ve kültürlenme sürecidir.

Bir insanın zekâsı, bildiği kelime hazinesi ile ölçülmektedir. Ne kadar kelime biliyorsanız, kendinizi o kadar iyi anlatırsınız. Karşınızdaki de sizi ancak sahip olduğu kelime sayısının sınırları ile anlayabilir. Bu nedenle, ailelerin yanı sıra eğitimcilerin ve toplumu oluşturan bütün paydaşların dile sahip çıkması, çocuk ve gençlerin dil gelişimine azami özeni göstermesi gerekir. Nitelikli bir iletişim için iyi bir dil bilgisi, iyi bir dil bilgisi için de köken dilinin, Türkçenin iyi öğrenilmesi gerekir. Her iki dilin iyi öğrenilmesi, çocuk ve gençlerin okul başarılarının geliştirilmesi için de önemli bir anahtardır.

Türkçe geçmişten miras değil, gelecek kuşaklardan alınan emanettir.
Türkçe bir anlamda, geçmiş kuşakların bugüne bıraktığı bir kültürel miras değil; gelecek kuşaklardan alınmış bir emanet olarak görülmeli, gelecek kuşaklara özenle aktarılmalıdır. Bu süreçte konuşma dili ile yazı dili ayrı düşünülmemeli, konuşma dilinin yazı dilinden koparılması halinde, yazı dilinin de zayıflayacağı ve zamanla etkisini kaybedeceği unutulmamalıdır.

Türkçenin gönüllere yerleştirilmesi, herkesin ve her kesimin Türkçe konuşmaya teşvik edilmesi, bireysel ve toplumsal duyarlılık, duygusu ve ana dili bilinci oluşturulması, aydın kesimin yabancı hayranlığı ile yabancı sözcük kullanımı özensizliğinden kurtarılması, yabancı dil öğretimi ile yabancı dilde öğretiminin çok farklı kavramlar olduğunun gelecek kuşaklara iyi anlatılması gerekir.

Bitirirken
Her bir bireyin Türk milletinin varlığı ve devamlılığını sağlamak için çocuklarına Türkçe dersini aldırması gerekir. Bunun için Türkçe öğretmenleri, okul yönetimleri ile iletişim kurmalı, taleplerin karşılanamadığı durumlarda örgütlü toplumun güçlü bir toplum olduğu gerçeğini göz önüne alarak okul aile birliği, öğretmenler derneği gibi sivil toplum kuruluşları ile işbirliği yapmalı ve yasal haklarının takipçisi olmalıdır.

Çocuklarımıza iyi bir eğitim verebilmek için, onlara iyi bir dil eğitimi verilmesi ve bu hedefin gerçekleştirilmesi için de öğretmenlerin çabalarının desteklenmesi ve eğitim yöneticileri ile işbirilği yapılması gerekir. Aksi halde ne iyi bir eğitimden, ne de iyi bir gelecekten söz etmek mümkün olur. Unutulmamalıdır ki milleti için çalışan, onun efendisi değil; hizmetkârıdır ve milletin her bir ferdinin görevi onu yüceltmeye çalışmaktır. Turgut Cansever’in dediği gibi, “Şehri imar ederken, nesli ihya etmeyi ihmal ederseniz; ihmal ettiğiniz nesil, imar ettiğiniz şehri tahrip eder.”

Not:
Bu yazı "Dünya dili Türkçe" kısmı dışında Avusturya'da aylık yayımlanan Europa Journal 'Haber Avrupa' Gazetesinin Mart 2018 sayısında yer almıştır. Özgün metne, http://europa-journal.net/images/kolumnen/maerz2018/cakir032018.jpg adresinden ulaşılabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Argo Kullanımı

  Türkçede küfürle karışık sevgi, övgü ifadeleri vardır. Görünüşte çok masum gelen, üzerinde düşününce de derin anlamlar içeren kelimeleri b...