Başlığı okuyunca, devamını İngilizce diye tamamlarsanız yanılırsınız. Ben,
dünya dili olarak Türkçe'mizden söz ederek sizleri daha da şaşırtacağım. Sahi,
Türkçe sizin için, Avrupa ülkelerinde yetişen Türkler için ne anlam ifade
ediyor? Siz Türkçeyi sadece aile içinde konuştuğunuz ve doğal yolla edindiğiniz
dil olarak mı görüyorsunuz? Dünyada en fazla konuşulan diller arasında bir
sıralama yapılsa, Türkçeyi kaçıncı sıraya koyardınız? Sizce, Türkçe ilk on dil
arasına girebilir mi?
Sabrınızı zorlamadan cevap vereyim. Dünyada en fazla konuşulan dil
doğal olarak Çince gösteriliyor. Çince sadece Çin’de değil, Asya kıtasında bir
milyar 300 milyon kişi tarafından birinci dil olarak konuşuluyor. Ardından bir
dünya dili, dünyanın ortak iletişim dili olarak adlandırılan İngilizce geliyor.
Bugün İngilizce konuşanların sayısı 427 milyon kişi ve bu dil birçok ülkede
resmi dil, devlet dili olarak kabul edilmiş. Üçüncü sırada 266 milyon kişinin
konuştuğu İspanyolca geliyor. Bu dil
sadece İspanya’da değil, özellikle Güney Amerika ülkelerinde yoğun bir şekilde konuşuluyor.
Resmi dili İngilizce olan Hindistan’da 260 milyon kişi köken dili olan Hintçeyi
konuşuyor. Bu sayı bu dili dördüncü sıraya taşıyor.
Yapısal özellikleri bakımından Ural-Altay dil ailesinin Altay dil
grubunda gösterilen ve Doğu Türkistan’dan Orta Avrupa’ya kadar 220 milyon
kişinin konuştuğu Türkçe, dünyada en fazla konuşulan diller sıralamasında
beşinci basamakta yer alıyor.
O halde, hangi coğrafyada yaşarsanız yaşayın, Türkçeyi unutmayın,
unutturmayın. İş hayatınızda, okul sıralarında egemen kültürün etkisi altında,
egemen kültürün dilini konuşsanız bile eve gelince Türkçeyi mutlaka birinci dil,
ailede kişiler arası iletişim dili, sevginin dili olarak kullanmaya özen
gösterin. Çocuklarınıza da dili, dini ve kültürü öğretin. Onlarla Türkçe konuşmaya
özen gösterirken, kültürümüzün devamını, gelecek kuşaklara aktarılmasını
sağlayın. Yakın çevrenizdeki Türkler ile de birinci iletişim dili olarak Türkçe
sohbet edin. Çocuklarınızın devam ettikleri okullarda Türkçe dersini alması
için gerekli altyapıların oluşturulmasını sağlayın. Çocuklarınızı bu dersleri
almaları için teşvik edin, özendirin. Evde konuşulan Türkçenin sınırlı söz
dağarcığı üzerine bir gelecek kurmanın mümkün olmadığını öğrendiğinizde iş
işten geçmiş olacak. Geçmişi “keşke” ile değil, “iyi ki” ifadesi ile
hatırlayın. Türkçemizi kaybedersek kimliğimizi kaybederiz. Kimliğimizi
kaybedersek geleceğimizi kaybederiz. Kimliğimiz Türkçemiz!
Bu sözlerimi bir çağrı olarak değerlendirirken, diğer dilleri
öğrenmeyin, yok sayın, önemsemeyin anlamı çıkarmayın. Atalarımızın sözüne kulak
verelim. “Bir lisan bir insan”. O halde bir yanda güzel Türkçe, öbür yanda
dünya dilleri. Yaşadığınız coğrafyada çocuklarınıza sunulan eğitim
fırsatlarından yararlanmaya bakın. Vatandaşı olduğunuz, vergisini verdiğiniz
ülkelerde yurttaşlık bilinci ile hareket edip, eşit vatandaş olduğunuzu
unutmadan, hakkınızın takipçisi olun.
Çocuklarınız dünya dillerini öğrenirken, dünya kültürlerini de
öğrenecekler. Gök kubbenin altında kendi kültürleri ile birlikte başka
kültürlerin varlığını görecek; hayata ve insana dair bakışları da gelişecektir.
Burada yeni bir melez kültür ortaya çıkacak. Bu kültür, bizim geçmişten
geleceğe taşımak istediğimiz Anadolu kültüründen yabancısı olmadığımız bir
hoşgörü ve sevgi dilinin de taşıyıcısı olacaktır.
Yazıyı bitirmeden söyleyeyim. Arapçayı konuşan 181 milyon kişi, bu dili
altıncı sıraya, Portekiz’den Güney Amerika ülkelerine uzanan geniş bir
coğrafyaya yayılan 165 milyon kişi de Portekizceyi yedinci sıraya taşımış.
Bengalceyi 162 milyon kişi konuşurken, bu dil sekizinci sırada yer alıyor. 158
milyon insanın konuştuğu Rusça, sıralamada dokuzuncu sırada yer alıyor. 124
milyon kişinin konuştuğu Japonca sıralamada onuncu sırada yer alıyor.
Almanca mı? Onu konuşan 121 milyon kişi bu dili on birinci sıraya
taşıyor. Fransa dışında ağırlıklı olarak Afrika ülkelerinde yoğun şekilde
konuşulan bir dil olan Fransızca 116 milyon kullanıcıyla, en çok konuşulan
dünya dilleri arasında 12. Sırada yer alıyor.
Türkçemize sahip çıkalım. Dillerden düşmeyen cümle; “Ben ülkemi ve
milletimi çok seviyorum”. O halde gelin, sevginizi gösterin. Sevgi sorumluluk
ister; kalplerde hapsolmaya değil, eylemde görülmek ister. Bu eylemi de
çocuklarınıza Türkçe öğreterek gösterin. Onları okula, Türk dilinin ve
kültürünün öğretildiği Türkçe derslerine götürün.
Not:
Bu yazı Avusturya'da aylık yayımlanan Europa Journal 'Haber Avrupa' Gazetesinin Haziran 2018 sayısında yer almıştır. Özgün metne,
http://europa-journal.net/images/kolumnen/juni2018/cakir062018.jpg adresinden ulaşılabilir.
http://europa-journal.net/images/kolumnen/juni2018/cakir062018.jpg adresinden ulaşılabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder