19 Ekim 2018 Cuma

Okul korkusunu yenelim, kendimize gelelim


Geçtiğimiz ay yeni eğitim öğretim yılı başlarken çocukların okul başarısı, Türkçe ve Türk Kültürü Dersi ve velilerin okul aile birliği toplantılarına katılımları üzerinde durulmuştu. Bu yazıda ise çocukların okul başladıktan sonraki uyum süreçleri ve okulda bir sorun yaşadıkları zaman başvurduğu yöntemler üzerinde durmak istiyorum.

Okulların uzun bir tatil sonrası açılması ile havaların soğumaya başlaması aynı zaman dilimine denk geliyor. Dolayısı ile çocuklar yaz alışkanlıklarını terk etmek istemediği ve kıyafet seçimine dikkat etmediği zaman üşütüp rahatsız olabiliyorlar. Buna ilave olarak çocukların değişen beslenme rejimleri, uyku düzenleri de beklenmedik sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına ve çocukların sıkça “başım ağrıyor, midem bulanıyor” gibi şikâyetleri artıyor. Bu şikâyetler gerçek olduğu kadar, bir dizi psikolojik rahatsızlıkların da habercisi olabilir.

Okula sorun çıkarmadan severek, isteyerek giden çocuklar; günün birinde okula gitme konusunda isteksiz davranmaya başlıyorsa, durumlarını takip etmekte fayda var. Çocuklar sıkça “Başım ağrıyor; midem bulanıyor” diyorsa, öne sürülen şikâyetlerin ardında biyolojik rahatsızlık olabileceği gibi yaşam tarzından kaynaklanan, değişime adapte olamamaktan kaynaklan durumlar da olabilir.

Çocuğun şikâyetleri biyolojik ise doktora götürür, alacağınız öneri ve ilaçlarla rutine dönebilirsiniz. Rahatsızlığın biyolojik değil de psikolojik nedenleri varsa, çocuğun ve birlikte yaşadığı ailenin yaşam biçiminin de gözden geçirilmesi gerekir. Örneğin uzun tatil nedeniyle uyku düzeni bozulan çocukların yeni döneme uyum sağlaması zaman alabilir. Dolayısı ile geç vakitlere kadar televizyon veya film izleyen, bilgisayar oyunu ile meşgul olan çocukların derin uykuya geçmesi ve olması gerekene göre daha az uyku uyuması sabah uyanamama, yataktan kalkınca da bedensel şikâyetlerle kendisini belli eder.  Okula geç gitmeler veya aralıklı devamsızlıklar çocuğun okuldan ve derslerden geri kalmasına neden olur. Okula gitmediği gün derslerde işlenen konuları öğrenemez, verilen ödevi yapamaz. Ertesi günü yeniden okula giderken veya gitmesi istendiğinde, bir önceki geceden kalan uykusuzluk ve buna bağlı iştahsızlıkla kahvaltı yapamaz; sorumluluklarını yerine getirememiş olmanın verdiği rahatsızlık, okula gitme baskısı ile birleşince baş ağrısı, mide bulantısı veya bununla ilgili biyolojik ve psikolojik rahatsızlıklar görülmeye başlanır. Çocuklar zamanla okula daha fazla devamsızlık yapmaya başlar. Her yeni devamsızlık, geçmişin biriktirdiği ve geleceğin yeni ilaveler yaptığı endişelerin, baskısının artmasına, psikolojik kaygı eşiğinin yükselmesine ve okul korkusu denen psikolojik rahatsızlığın ortaya çıkmasına neden olur. Yetişkin yaşlarda okula gidiyorum diye evden çıkan çocuğun, vaktini okulda değil de okul dışında geçirdiği durumlar görülmeye başlanır. Bu aşama kritik olup, çocuğun rehber öğretmenlerden veya çocuk psikoloğundan alınacak destek ile tedavi edilmesi gerekir.

Okul korkusu ilkokula yeni başlayan küçük çocuklarda daha belirgin şekilde görünür. Çocuk annesinden ayrılmak istemez. Bu durum aile bireylerinin birbirine olan duygusal bağlarının güçlü olduğu zaman, dışarıdaki hayatın güven vermediği algısının oluşmasına bağlanır. Sorun, kısa sürede kronikleşmeden sevgi ve şevkatle aşılabilir.

İleri yaşlardaki çocuk ve gençlerde ortaya çıkan okul korkusu ise okula yeni başlayan çocukların durumuna göre daha kritik bir süreçtir. Erken müdahale ve tedavi şarttır.

Çocuklar, okula gitmek istememeye başladığında, gerekçe olarak; öğretmeninden korktuğunu, arkadaşlarının kendisini rahatsız ettiğini, okulda kendisine kötü davrandığını söyleyebilir. Hele yurt dışında yaşayan bir öğrenci bu durumu yabancı düşmanlığı ve ırkçılık gibi gerekçelerle de ilişkilendirerek anlatabilir.

Akranları tarafından başarısız olduğu için veya farklı giyim tarzı nedeniyle alay edilme, ötekileştirilme gibi durumlar da yaşanır. Bu durumların nedeni yukarıda anlatılan nedenlerden dolayı ortaya çıkan olumsuzluklar olabildiği gibi, değişik özellikleri ile farkındalık yaratan çocuklar arasında da görülebilir. Değişik özellikleri ile farkındalık yaratan başarılı çocuklar, okulda ötekileştirilmeye başladığında da duruma müdahale edilmesi gerekir. Bunun adı çocuk ve ergen psikolojisinde “akran baskısı” olarak tanımlanmaktadır. Bu durumlarda çocuk evde kalmayı okula gitmeye tercih eder. Evde kalan çocuğun üzerindeki olumsuz baskının kalkması nedeniyle, okula gitmesini engelleyen rahatsızlık da kısa sürede geçer; hayat rutin akışına döner.

Gerek okul korkusunun yenilmesi, gerekse akran baskısının bertaraf edilebilmesi için her ana babanın çocuklarının eğitim öğretim sürecini takip etmesi, okul aile birliği çalışmalarına etkin olarak katılması, biyolojik rahatsızlıklarda doktora danıştığı gibi psikolojik rahatsızlıklarda da okullardaki rehber öğretmenlere, ruh sağlığı uzmanlarına yönlendirilmesinde yarar vardır.

Bu sorunların yaşandığı ailelerde de aile içi iletişim bozulabilir. Çocuk kadar, ailenin de yaşam biçimini gözden geçirmesi ve hatta tedavi edilmesi gerekir. Avrupa ülkelerinde yaşanan okul-aile-çocuk ilişkilerindeki sorunların önemli bir kısmı, yabancı olmanın, farklı dil konuşmanın veya dini inanç farklığından değil; yukarıda anlatılan nedenlerden kaynaklanmaktadır.

Gelecekte “keşke” dememek için, iş işten geçmeden, gerekli tedbirleri bugünden almayı ihmal etmeyin. Özellikle çocuklarınıza, onların okul dışı hayatlarını sosyal çevresi, kitle iletişim araçlarının etkin şekilde yönlendirdiğini unutmadan, geleceğe uzanan yolun da geçmişten günümüze gelen değerlerimizle bağlantılı olduğunu anlatın; sorun yaşıyorsanız, aile içi ilişkilerinizi ve yaşam biçiminizi gözden geçirin; köklerinize arkanızı dönmeyin. Moderniteyi yok saymadan, onun gereklerini yerine getirerek yaşayın; çocuklarınızın hayatın gerektirdiği en iyi eğitimi almasına çalışın; dünyayı daha fazla öğrenmek, insanları daha iyi anlamak ve çevreyle sağlıklı iletişim kurarak başarılı olmak için mutlaka yabancı dil öğrenmeye gayret edin. Dış dünya ile iletişimi kesmeyin; hayatı paylaşmak için yeni arkadaşlar edinin. Her şeye rağmen evinize döndüğünüz zaman sizi dış dünyadaki fırtınalardan koruyacak, sığınacak güvenli bir limanınız olsun. O limanda, geleneksel aile hayatınızda yerel değerlerinizi muhafaza edebilen yaşam biçiminin utanılacak bir durum olmadığına, aksine özel olduğuna, sizi bu değerlerin özel kıldığına öncelikle siz inanın, ardından sahip olduğunuz yaşam biçiminiz, bilgi birikiminiz ve özgüveniniz ile çevreye örnek olun.

Her neye inanıyorsanız inanın, iyilik ve güzellikler sizinle ve sizi sevenlerle yoldaş olsun.
------------------------------------------

Bu çalışma Avusturya'da aylık periyotlarla  yayımlanan Haber Avrupa - Europa Journal adlı gazetenin Ekim 2018 sayısı için hazırlanmış; anılan yayın organında basılıp yayımlanmıştır. Çalışmaya internet üzerinden de
http://www.europa-journal.net/images/kolumnen/oktober2018/cakir102018.jpg adresinden ulaşılabilmektedir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Argo Kullanımı

  Türkçede küfürle karışık sevgi, övgü ifadeleri vardır. Görünüşte çok masum gelen, üzerinde düşününce de derin anlamlar içeren kelimeleri b...