14 Aralık 2019 Cumartesi

Öldürmeyen güçlendirir


Yurt dışında yaşayan Türkler zaman zaman yaşadıkları ülkeye ne kadar bağlı oldukları, bu ülkeyi ne kadar sevdikleri konusundaki sorulara muhatap oluyorlar. Hazırlıksız yakalananlar, kendilerini eve gelen misafirlerin “Anneni mi yoksa babanı mı daha çok seviyorsun?” türünden yönelttiği sorulara muhatap olan çocuklar gibi hissediyorlar.

Böyle sorulara cevap vermek her babayiğidin harcı değil. Çünkü sevgi ve güven duygularının gelişimi, karmaşık ve uzun bir süreç içinde oluşur. Örneğin sokağa çıkan bir kimse kendini ne kadar güvende hissederse; okula giden bir çocuk kendine ve kültürel değerlerine ne ölçüde saygı duyulduğunu deneyimlerse, yaşadığı çevreyi benimser, deneyimlerini içselleştirir ve orayı kendine yurt olarak görür. Sevgi dili kendini yeniden üreten insansal bir varoluş biçiminin dışa vurumudur. Güven ise bu süreci deneyimleyen insanın varoluşunun doğal sonucudur. Bu bağlamda baskın kültürün taşıyıcılarının yabancılarla ilgili olarak hemen her fırsatta dile getirdiği sevgi, sadakat ve aidiyet ile ilgili sorularına cevap ararken, aralarında yaşayan ötekiler ile kurdukları sosyal iletişimin insani boyutlarını da samimiyetle gözden geçirmelidir. Sosyalleşme bir süreçtir;  insanın beklenti ve gereksinimlerine dönük olduğu ölçüde olumlu seyreder. Karşılıklı ilişki içindeki bireyler birbirlerini tanımak, bir yere ait olmak, bağlanmak vb. gereksinimlerinin giderilmesi ile karşılıklı güven duygusu gelişir; bu duygu zamanla bir sevgi katalizörü haline gelir.

Bu duyguların geliştirilmesi, güvene dayalı karşılıklı ilişkilerin sürdürülebilmesi için okulda öğretmen sınıf ortamının; siyasetçi ise toplumun psikolojik dokusunu oluşturan sevgi ve güven duygularının mimarı olmalıdır. Özellikle seçim dönemlerinde sıkça başvurulan ötekileştirme söylemleri, özellikle burada sözü edilen güven duygusunu zayıflatmakta, köken kültürüne duyulan özlemi ve kaynak ülkeyle olan bağı pekiştirmektedir. Yani “öldürmeyen güçlendirir”.

Sevgi ve güven duygusunun gelişmesi için ilişkilerin karşılıklı sevgi ve güvene dayalı olması,  kurulan ilişkilerin, kazanılan olumlu deneyimlerin, bireyin yaşadığı çevreye aidiyet duygularını da geliştirip, pekiştirmesi yadırganmamalıdır. Bu bağlamda eğitim, toplumu oluşturan bütün paydaşların birinci önceliği olmalıdır. Eğitilmiş insan; insanı ve hayatı sever; sevgi ve dostluğu bir armağan gibi algılar; üretkendir.

Üretkenliğe gelince; bu kavram zihinsel ve duygusal süreçlerin özgürleşmesini tanımlar. Yaşamı dönüştürmeyi ve iyileştirmeyi amaçlayan bütün insansal çabaların en soylusu, eğitimdir. Bu yüzden, hem öğretmen hem de politik hayata yön verenler, eğitimin sınırsız imkânlarından yararlanarak, hayatı uygarca yorumlama ve toplumu geleceğe hazırlama yeteneğine sahip olmalıdır. Öğretmenin bir rol model olabilme yeteneği ise yaşamı yorumlama ve yansıtmada göstereceği tutarlılığa, kararlılığa bağlıdır. Başarılı bir öğretmen, kendini sürekli geliştirmeyi amaçlamalıdır. Yalnız bu gelişme süreci, sadece kuramsal bilgileri değil, günlük yaşamın psikolojik gerçekliğini de kapsayan, özgün ve doğal bir duyarlılığı içermelidir (Aydın 2013, s. 9).

Burada sözü edilen siyasetçi kavramına gelince, bu kavramın toplumsal hizmet üretimini gerçekleştirmek için doğal kaynak, sermaye, emek gibi üretim faktörlerini bir araya getirip faaliyete geçiren ve girişimlerinin sonucu doğabilecek tüm riskleri üstlenen kişi olarak tanımlanması gerekir.

Alman filozof Nietzsche “Derisini değiştiremeyen yılanlar ölmeye mahkûmdur” der ve ekler “Bu durum, düşüncelerini değiştiremeyen zihinler için de geçerlidir.” Zaman ayrışmanın, ötekileştirmenin değil; birlik ve beraberlikle ortak geleceğe hazırlık yapmanın zamanıdır.
---------------

Ayhan AYDIN (2013). Sınıf Yönetimi. 16. Baskı. Ankara: Pegem Akademi. ISBN 978-605-5885-08-3

Not:

Bu yazı HABER AVRUPA - EUROPA JOURNAL NOVEMBER / ARALIK 2019 sayısı için hazırlanmıştır. Yazının tamamına http://www.europa-journal.net/images/kolumnen/ dezember2019/ cakir122019.jpg adresinden ulaşılabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Argo Kullanımı

  Türkçede küfürle karışık sevgi, övgü ifadeleri vardır. Görünüşte çok masum gelen, üzerinde düşününce de derin anlamlar içeren kelimeleri b...