18 Kasım 2019 Pazartesi

Birlikten kuvvet doğar


Toplumu oluşturan her bireyin kendine düşen bir görevi ve sorumluluğu vardır. Bu anlayış ile hareket etmeye, bunu yaşam biçimine dönüştürmeye holistik düşünce denir. Bu düşünce; yurttaşların birey olarak taşıdığı değerin farkında olmakla birlikte, toplumun bir parçası olarak yapılan bireysel girişimlerin değil, birlikte hareket edilerek ortaya koyulan girişimlerin daha kısa sürede sonuçlanabileceğini savunur. Bu düşünce doğanın yapısına da uygundur. Çünkü doğadaki bütün canlılar birbirleri ile sürekli etkileşim halindedir.

Avrupa’daki her Türkün tek bir bütünün parçası olduğunu bilmesi ve birbirlerinden haberdar olarak tek bir sistem içinde birlikte hareket etmesi gerekir. Türklerin Avrupa’daki varlıkları birbirleriyle anlamlı ilişki kurdukları, etkili iletişim ve etkileşim içinde bulundukları ölçüde bir anlam taşır. Çünkü bireyler tek başına değil; birlikte hareket ederek, diğerlerini etkileme, değiştirme ve yönlendirme özelliğine sahiptir. Buradan büyük grubun içinde azınlığı oluşturan bireylerin tek başına anlamsız, işe yaramaz olduğu sonucu çıkarılmamalı, aksine bu büyük grubun içinde yer alan bireylerin en küçük bir girişiminin bile gerekli, önemli, anlamlı ve değerli olduğu unutulmamalıdır. Bu girişimlerin anlamlı ve toplumun yararına olması için sistem yaklaşımı içinde hareket edilmesi gerekir.

Sistem ise kendi alt unsurlarıyla (iç çevre) ve dış çevresindeki değişkenlerle, alt sistemler kendi aralarında ve dış çevreyle ayrı ayrı ve bir bütün olarak etkileşim içerisindedir; bu tanım, Ludwig von Bertalanffy’nin 1928 yılında öne sürdüğü Genel Sistem Teorisi’nin yönetim alanına taşınmış şeklidir. Buna göre; her sistem kendi çevresinden bağımsız değil, bir bütün içinde kendini oluşturan alt sistemleriyle ilişkisi de dikkate alınarak incelenmelidir. Bertalanffy’e göre; “Bütünü anlayabilmek için tek tek parçaları veya süreçleri ele almak yetersiz kalmaktadır. Parçalar ve süreçler arası etkileşimi de incelemek gerekir.” 

Burada Aristoteles’in “bütün, kendisini oluşturan parçaların toplamından fazladır” önermesi de yeniden bir anlam kazanmaktadır. Bu anlayışın yeni bir sinerji[1] oluşturduğu; bütünün kendisini oluşturan parçaların toplamından daha fazla ve daha anlamlı bir değer yarattığı görülmektedir. Buna göre, bir sistemin alt sistemleri birleşirse, onu oluşturan bütünün parçalarının her birinin sahip olduğu değerlerin toplamından çok daha büyük bir güce sahip olan yeni bir bütünü, yani gücü oluşturmaktadır. En çok bilinen tanımıyla sinerji 2+2=5 ifadesiyle veya “birlikten kuvvet doğar” deyişiyle açıklanabilir.

Bir otomobilin şanzımanını oluşturan dişlilerden birini tutan küçük bir pimin işlevini kaybetmesi, o düzeneğin çalışmamasına ve otomobilin hareket kabiliyetinin ortadan kalkmasına neden olur. Toplumu oluşturan bireyler ve o bireylerin oluşturduğu bütün kurumsal paydaşlar, sivil toplum kuruluşları da bu anlamda önem kazanmaktadır. Burada parçaların yani derneklerin veya onların başkanlarının kişisel özelliklerinden çok, bu derneklerin üyeleriyle birlikte oluşturduğu kurumsal kimlik ve yarattığı sinerji, yani toplumsal ve sosyal hayata sağladığı katkı, tekil kazanımlardan daha önemlidir.

İşte bu nedenle, Russell Ackoff parçaların oluşturduğu bütünün önemine dikkat çeker: “Eğer bir sistemi alır, onu oluşturan parçalarına böler ve parçaların en iyi şekilde çalışmasını sağlarsanız, bir şeyden kesinlikle emin olabilirsiniz: Parçalar tek tek iyi çalışsa bile, onlardan oluşan sistem en iyi verimi sağlamayacaktır.” Üst sistemin görevini yerine getirebilmesi için onu oluşturan alt sistemlerin uyumlu çalışması da önemlidir, yani aslolan bütünü oluşturan alt sistemlerin bütünüyle birlikte koordineli çalışmasını sağlayabilmektir. Bu sağlanamadığı takdirde; ne un, şeker, yağ karışımıyla hazırlanan helva helvaya benzer; ne de tek tek dişlilerden oluşan şanzımanın eksik kalan bir pimi otomobili hareket ettirebilir.

Günümüzde Avrupa Türk toplumunun zayıf yönlerinden biri de bu anlayışın yerleştirilememiş olmasıdır. Zaman geçirmeksizin, farklı uzmanlıklara sahip çalışanlardan oluşturulan sivil toplum kuruluşlarıyla bu yönde bir görevdeşlik, sorumluluk ve işbirliği anlayışı geliştirilmelidir. Bir işletmede karşılaşılan sorunlara farklı uzmanlık alanlarına sahip çalışanların işbirliği yaparak daha iyi çözümler ürettiği göz önüne alınırsa, toplumsal ve sosyal hayatın sorunları da bu anlayışla çözülebilecektir. Türk toplumu da sorunlarına çözüm üretebilmek için sahip olduğu birikimi görevdeş anlayışa çevirmek ve farklı alanlarda sahip olduğu enerjiyi holistik bir anlayışla sinerjiye dönüştürmek zorundadır. 

“Birlikten kuvvet doğar” Birlik ve beraberlik içerisinde yapılan işler daha iyi sonuçlar verir; sıkıntılı konular bile kolayca aşılabilir. 




[1] Birden fazla öğenin bir arada meydana getirdiği etkinin bu öğelerin ayrı ayrı yapacakları etkilerin toplamından daha fazla olması durumu.


-----------------------
Bu yazı HABER AVRUPA - EUROPA JOURNAL NOVEMBER / KASIM 2019 sayısı için hazırlanmıştır. Yazının tamamına http://www.europa-journal.net/images/kolumnen/november2019 /cakir112019.jpg adresinden ulaşılabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Argo Kullanımı

  Türkçede küfürle karışık sevgi, övgü ifadeleri vardır. Görünüşte çok masum gelen, üzerinde düşününce de derin anlamlar içeren kelimeleri b...