Uluslararası eğitim
araştırmalarında yapılan başarı sıralamasında göçmen çocuklarının yeri görece
olarak daha gerilerde görülüyor. Oysa bu çocukların ana babalarının da en büyük
arzusu, onların kendilerinden daha iyi şartlarda yaşaması; okuyup hayatlarını
kurtarması.
Hayatın içine baktığımızda
başarılı olan gençlerin sayısı hiç de azımsanacak düzeyde değil. Bununla
birlikte daha iyi olmaması için de bir neden yok. Bunun başarılabilmesi için
ailelerin veya çocukların tek başına değil; okul, öğretmen, eğitim yöneticileri
gibi diğer paydaşların hep birlikte çalışması gerekir. Yani Anadolu deyişi ile
“Bir elin nesi var, iki elin sesi var” misali, birlikte çalışmaya, dayanışmaya
ve işbirliği yapmaya ihtiyaç vardır.
Çocuklarımızın devam ettikleri
sınıflar çok dilli, çok kültürü yapılardan oluşuyor. Dolayısı ile üzerinde
durulmayan, yeterince ilgi gösterilmeyen çocuklarda değerler eğitimi ve
kültürel miras konularında zihin karışıklığı yaşanabiliyor. Bu çocuklara
toplumdaki iyi örnekleri göstermek, onların motivasyonlarının yükselmesine
yardımcı olacaktır. Örneğin çok dilli ve çok kültürlü bir sınıfta eğitim gören
bir öğrencinin üzerindeki etkileri anlayabilen ve öğrencilerin kendileriyle
özdeşleştirebilecekleri göçmen kökenli öğretmenlerin okullarda rol model olarak
görev alması, öğrencinin okul başarısı üzerinde olumlu etki yapacaktır. Bu
nedenle geleceğin meslek profilleri arasında öğretmenlik giderek önem
kazanmaktadır.
Çok kültürlü sınıfa devam eden
çocukların kendi kültürleriyle ilgili birikimi kazanması ile özgüvenleri de
gelişmektedir. Kendi dilini ve kültürünü
tam olarak öğrenemeyen çocukların toplum tarafından belirlenmiş negatif grup
kalıpları ile özdeşleştirdiklerinde, bu kalıbı kırarak başarılı olma
ihtimalleri zayıftır. Böyle çocukların başarı şansı olsa bile “öğrenilmiş
çaresizlik” ile başarısızlığı kabullenmesi daha ağır basmaktadır. Bilimsel
araştırmalar, bazı çocukların olumsuz etkileşimler altında kaldıklarında, akran
baskısına maruz kaldıklarında stres altına girdiklerini ve sınavlarına
odaklanmakta zorluk çektiklerini ortaya koymaktadır. Stres sarmalına giren
çocuklar yaşıtlarına göre daha düşük notlar almaktadır. Düşük not alan öğrencinin içine düştüğü olumsuz
ruh hali, hem çalışma motivasyonuna olumsuz yansımakta hem de mesleki hedeflerini
düşürmekte ve giderek okuldan soğumasına neden olmaktadır. Bu durumdaki çocuklarımızın
öz güvenini güçlendirecek müdahalelerde bulunulabilir. Bu süreçte çocukların
sınavlarından önce değerlerinin ve kabiliyetlerin farkına varmaları sağlanmalıdır.
Gerekiyorsa rehber öğretmenlerden, psikolog veya psikolojik danışmanlardan,
öğrenci koçlukları gibi alan uzmanlarından profesyonel destek alınmalıdır.
Türkçe ve Türk kültürü dersleri de bu bağlamda çocuğun kimlik gelişimine olumlu
katkılar sağlayabilir.
Çocuklara “sen yapamazsın” veya
“Sen Gymnasium’da başarılı olamazsın” gibi özgüvenlerini kıracak ifadelerden
kaçınılması gerekir. Çocukların bütün eğitim basamaklarında takip edilmesi ve
yeteneklerine göre yönlendirilerek yetiştirilmesi, onların okul başarısını
artırmak için maddi ve manevi olarak desteklenmesi gerekir. İyi bir eğitim almanın
bütün çocuklar gibi göçmen kökenli çocukların da hakkı olduğu ve bütün
çocukların buna değer oldukları hiçbir zaman unutulmamalıdır. Bu ülke köken
ayırımı yapmaksızın bütün çocuklara eğitim hakkını vermektedir. Bu fırsatı
değerlendirmek de önce ailenin sorumluluğundadır.
Evde sakin bir ders çalışma
ortamının oluşturulması gerekir. Bu mümkün değilse çocukları kütüphaneler gibi daha
rahat ders çalışılabilecek mekânlara yönlendirmek doğru olacaktır. Gerekirse
veliler çocuklarına eşlik edebilir, çocuklar ders çalışırken, yetişkinler başka
kültürel çalışmalar yapabilirler. Bavyera şehir kütüphaneleri bu konuda gerekli
altyapıya uygundur ve uzman kütüphaneciler istenen eğitim desteğini
vermektedir.
Çocukları eve kapatmamalı,
yaşlarına uygun sosyal ve kültürel ortamlara girmeleri için sunulan fırsatlar
değerlendirilmelidir. Bu sırada çevrelerinde rol model olarak alabilecekleri
başarılı insanları görmek, onların gelecek için büyük hedefler koymalarında
yardımcı olacaktır.
Çocuklar evde tek başına
öğreniyorsa ve anne-baba da onlara derslerinde, ödevlerinde yardımcı olamıyorsa,
okullarda öğretmenler tarafından dersleri zayıf öğrencilere ücretsiz verilen ek
ders (Förderunterricht) ya da gençlik kulüplerinde (Freizeit- und Jugendclub)
pedagoglar tarafından sunulan ücretsiz ev ödevlerinde yardım imkânlarından
yararlanılabilir. Bu konuda ekonomik yetersizliği olan ailelere mali destekler
de sağlanmaktadır.
Veliler çocuklarının okul
başarılarını takip edebilmek için düzenli olarak yapılan veli toplantılarına katılmalı,
çocuklarının öğretmenleri ile irtibata geçerek onların okul başarısı ve kişisel
gelişimleri hakkında bilgi edinmeli, çocuklarına zayıf ve gelişmeye açık olan
hususlarda nasıl destek olabilecekleri konusunda fikir alış verişinde bulunmalıdır.
Almanca bilmeyenlerin de bu toplantılara katılması; ama bu toplantılarda
çocuğun tercüman olarak kullanılmaması, okul yönetiminden tercümen istenilmesi
veya bir yetişkinden yardımcı olmasının rica edilmesi gerekir. Çocuğun okul
başarısı ister iyi, ister düşük olsun, bütün anne babaların veli toplantılarına
katılması önerilir. Bu toplantılarda alınacak geri bildirime bağlı olarak çocuğun
eğitim geleceği planlanmalı; süreçteki önemli kararlarda çocuğun görüşüne de
başvurulmalı, onunla birlikte araştırma yapılmalı, kararların birlikte alınması
gerekmektedir.
Çocuğun eğitimine yapılan yatırım, geleceğe yapılan
yatırımdır. Çocuklarını yaşıtlarının gerisinde bırakan aile ve toplumlar geri
kalmaya, düşünü kurduğu hayatın uzağında yaşamaya mahkûmdur.
--------------------
Not: Bu yazı Post Atüel Gazetesi Mart 2020 sayısında 9. sayfada yayımlanmıştır.
Mustafa Çakır (2020). Okulda Başarı. Post Aktüel Gazetesi. Mart 2020, s.9.
--------------------
Not: Bu yazı Post Atüel Gazetesi Mart 2020 sayısında 9. sayfada yayımlanmıştır.
Mustafa Çakır (2020). Okulda Başarı. Post Aktüel Gazetesi. Mart 2020, s.9.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder