19 Mayıs 2021 Çarşamba

Salgın ikliminden yeni normale


İnsanlar covid 19 salgınının hayatımızı derinden etkilediği bugünlerde “Normal hayatın içinde kalmak mı, yeni normale hazırlanmak mı?” ikileminde yaşıyor. Tercihini bir şey yokmuş gibi yapıp normalden yana kullananlar; yanında, yakınında kaybettikleri canları görünce veya canlarından can gidince, alınan tedbirlerin ve yapılan uyarıların ne denli yerinde olduğunu geç de olsa fark ediyorlar. Bir yanları mutsuz, bir yanları kırgın bir şekilde hayata devam ediyorlar. Yeni normale hazırlık yapanlar ise yaşanan sıkıntıların farkında olmakla birlikte, aralarında kurdukları sosyal dayanışma köprüsü ile yenidünya düzeninin sağlayacağı kazanımlara göz kırpıyorlar.

Toplumun hemen her kesiminde insanların duygu durumları karışık. Hayat romanlarda anlatıldığı gibi bazen mutlu seyrediyor; bazen de yarım kalan kırık bir aşk hikâyesi gibi acı sonlarla bitiyor. İnsan kendi varlığının farkına varana kadar, ırmakta akıp giden su misali zamanı harcayıp tüketiyor. Harcanan zamanla birlikte ömürler de tükeniyor.

İnsanoğlu bunların farkına vardığı zaman da Herakleitos'un dediği “Aynı nehirde iki defa yıkanılmaz” sözüne inat, dün eline geçip kullanamadığı fırsatları bugün telafi etme çabasına düşüyor. Oysa görünen çay aynı, akan su aynı olmakla birlikte, hayatın gerçeği görünenle aynı olmuyor, çünkü ilkinden sonra o ırmaktan kim bilir hangi sular sonsuzluğa akıp gitmiş. Akan ırmak da aynı ırmak değil, görülen zahir de. Yaşananlar sadece bir yanılsamadan ibaret, o kadar. Bir başka ifade ile insanın gördüğü, önünden akıp giden çay, onun zihninde canlandırdığı resmin basit bir yansımasından ibaret, beyninde oluşturduğu hayaldir. Platon’un deyişi ile yalnızca bir ideadır. Hâlbuki tabiattaki değişimle birlikte insan da değişmekte, yeni yaşam şartlarına uyum sağlamaktadır. İki durum arasındaki anlamı belirleyen de insanın içinde yaşadığı durumu içselleştirmesi, benimseyip kabul etmesi ve sahip olduğu şartları hayatının bir parçasına dönüştürmesidir.

İnsanoğlu ne tür öznel gerçeklik veya ne tür duygusal atmosfer hissederse etsin, bugünlerde daha esnek davranmaya, hayatı ve yaşadıklarını daha olumlu değerlendirmeye, içinde bulunduğu şartları değişmez, hareketsiz bir durum olarak görmemeye çalışmalı, Aristoteles’in dediği gibi biçime, görünene takılıp kalmamalıdır. Doğada değişime ayak uyduramayanların değiştirilmesi kaçınılmazdır.

Toplumu yeni normale hazırlamak için sürekli devinim halinde olan bilim insanlarının görüşlerine itibar edilmeli, önyargılardan arınmaya çalışılmalı, safsatalara ve bilim dışı savlara kulak asılmamalıdır. Bilim insanları kanıtlanmaya ihtiyaç duyulmayan, herkesin gördüğü ve kabul ettiği ilkelerden yola çıkarak bilinmeyene ulaşmaya çalışır ve bilimsel bilgiyi üretir. Bilimsel bilgi de kanıtlanmış, doğruluğu, geçerliliği ve güvenilirliği sınanmış bilgidir. Bilim, bu bilgileri içeren önermelerden meydana gelmiş güvenilir bir sistemdir.

Bu süreçte beden sağlığını korumaya özen gösteren insanın, ruh sağlığını da yabana atmaması gerekir. Ruh; bedenden ayrı, belki de onunla bütünleşik bir yapıda insanın formunu tamamlamaktadır. Platon da beden sağlığının bozulması ile birlikte ruhun varlığını sürdürmeyeceğini söyler. Dolayısı ile insanın varlığını ölümünden sonra da devam ettirmesi, aklının ruh ve bedenle bütünleştirerek yaşadığı zaman dilimini anlamlandırmasına ve bıraktığı ize bağlıdır; sağlam kafa sağlam vücutta bulunur (mens sana in corpore sano) sözü de insanın bu uyumunun gerekli olduğunu vurgular.

Yeni normale geçerken, eski alışkanlıklardan ödün verilmesi gerekebilir. Günlük rutinin dışına çıkılarak pratik davranışların terk edilmesi, iyi olarak değerlendirilen ve algılananın sadece hazdan ibaret olmadığı günlük hayatın pratikleri ile de ilişkilendirilerek sınanmaktadır. Mutluluk, bu bağlamda uzaklarda bir yerlerde değil; içimizde, yüreğimizdeki huzurda gizlidir. Mutluluğu kökeni Platon’un eudamonist (mutlulukçu) ahlak anlayışına dayanan haz almadan değil, Sabahattin Ali’nin sözünü ettiği “insanın içindeki iyilik kadar iyi bir hayatı” dileyerek aramakta yarar vardır. Huzur da iyi veya kötü gibi insanın yüreğinde, niyetinde ve amelinde yaptıklarıyla beraberdir. Huzurlu insanlar çevresini güneş gibi ısıtır, dolayısı ile huzur ve mutluluk bulaşıcıdır.

Toplumsal ve sosyal refahın tesisi ve kısa sürede yeni dünya düzenine geçilebilmesi için kamunun koyduğu kurallara, yaptığı önerilere ve uzman görüşlerine itibar edilmesi yerinde bir tercih olur. Kuralların uygulanmasında bireylerin tümel değil, tikel olarak sorumluluk alması, tikellerin davranışlarının birinci derecede, gerçek dünyada yaşanan genel durumların ise ikinci derecede önemli olduğu unutulmamalıdır.

Özetle; bilim hayatta en gerçek yol gösterici, velinimet-i âlem olarak insanlığı aydınlatır. Bereketi de güzel ameldir; yani ona inanmak ve uygulamak, bilimsel bilgiyi yaşam biçimine dönüştürmektir. Yeni normale hazırlanırken kendimizi ve büyüklerimizi korumak, çocuklarımızın geleceğini güvenceye almak için aşı olmak, dört kişisel kurala uymak -kalabalık yerlerden uzak durmak, maske takmak, fiziki mesafeye ve temizlik kurallarını gözetmek- yaşam tarzı olmalıdır.

Sevdiklerinizle sağlıklı, mutlu ve huzur dolu nice güzel günler dilerim.

Bu yazı Yeni Post Aktüel Bayern Gazetesi Mayıs 2021 sayısında yayımlanmıştır. Bkz.:  www.postgazetesi.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Argo Kullanımı

  Türkçede küfürle karışık sevgi, övgü ifadeleri vardır. Görünüşte çok masum gelen, üzerinde düşününce de derin anlamlar içeren kelimeleri b...