Dünya hızla değişiyor. Değişime direnenler bile ister istemez değişiyor. Değişime ayak uyduramayanlar tarih sahnesinden silinip gidiyor. Efesli ünlü filozof Herakles (MÖ 535? - 475)’in dediği gibi “Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir”. Varoluşun ve sürdürülebilirliğin temel şartlarından biri değişime ayak uydurmak ve değişimin bir parçası olmaktır.
Herakles değişimi “Bir çayda iki
defa yıkanılmaz” özdeyişi ile anlatmaktadır. Akan bir suya tekrar girildiğinde
her şey değişmiş olur. Yıkanılan ilk su akıp gitmiş; yıkanan kişi ikinci sefer yeni
bir suya girmiş olur. Mekânsal olgularda mekân değişmese de zaman değişir.
Eskiden insanlar hayatın normal
seyri içinde planlar yapar, öngörülebilen hedefler koyar, hayatlarını
yönetebilirdi. Doksanlı yılların ikinci yarısından sonra internet dünyasındaki
hızlı gelişim ve iletişim alanındaki değişime bağlı olarak önceden
kestirilemeyen, karmaşık, oynak ve belirsiz bir dünya düzeni ortaya çıktı.
Hayatın kontrol edilebilir, öngörülebilir olmaktan çıktığı, insanların
karşılaştığı beklenmedik durumlara karşı farklı stratejiler geliştirmesinin
gerektiği dünya düzenini ünlü yazar Yaşar Kemal Demirciler Çarşısı Cinayeti adlı romanında şöyle anlatıyor: “Bindiler de çektiler gittiler, o iyi
insanlar, o dünya güzeli atlara. Bir daha hiç gelmeyecekler. Hiç, hiç, hiç! O
yiğitler, o her birisi kaplan örneği şahinler, o ceren gibi atlara bindiler de
başlarını aldılar gittiler. Bir daha, bir daha hiç gelmeyecekler. Demirin
tuncuna, insanın piçine kaldık. Şu dünyanın yaşaması müşkül hali ilen. Bin
iyiyi bir kötüye kul eden? Yapayalnız kimsesiz. Hem de çaresiz. Yalnızlığı,
çaresizliği yüreğinin başında ağılı bir hançer yarası gibi? Çaresizlik hem de
boşluk. Yanıyor yüreğim.”
Kurumların, insanların uyum
sağlamaya çalıştığı bu yeni dünya düzeni Amerika’da vuca diye adlandırıldı. Vuca; İngilizce dört ayrı kelimenin ilk
harflerinden oluşturulmuş bir kısaltma aslında. Bu kelimeler; volatility (istikrarsızlık), uncertainty (kararsızlık), complexity (karmaşıklık), ambiguity (ikirciklik) olarak kayda
geçirildi.
Yaşar Kemal (1923 – 2015)’in “Şu
dünyada her bir yaratığın tutunacak bir dalı var, insanın yok” karamsarlığına karşı;
yeni düzene uyum sağlamak amacıyla karşı stratejiler geliştirilmeye başlandı. Hayatın
belirsizliğini anlatan ve vuca olarak
adlandırılan karamsar duruma inat, yeni bir vuca
stratejisi öneriliyor. Buna göre insanlar alışılagelen kurumsal stratejik
planlamanın dışında daha esnek bir çalışma biçimini tercih etmeye başladı. Gerek
özel hayatlarında gerekse kurumsal düzlemde yeni yönetim ve organizasyon
planları oluşturup uygulamaya başladı. Tıpkı Mercedes Benz’in korona döneminde
uygulamaya başladığı esnek çalışma sistemini kalıcı hale getirmesi; yüz yüze
yapılan seminer, sempozyum, kolokyum veya eğitim öğretim etkinliklerinin sanal
boyuta taşınarak eklektik bir şekil alması gibi. Bu yeni ve karşı stratejide istikrarsızlık
(volatility) yerini öngörülebilire (vision), kararsızlık (uncertainty) yerini anlaşılabilire (understanding), karmaşık olan (complex) yerini açıklığa (clarity), ikircikli olan (abiguity) yerini beceriye (agility) bıraktı. Böylece insanların
özel hayatlarına daha fazla vakit ayırması, iş verimlerinin artırılması imkânı
doğdu.
Kurumlar ise kaçınılmaz olan
değişime uygun yeni stratejiler geliştirip uygulayarak varlıklarını
sürdürebiliyor, ayakta kalabiliyorlar. Ayakta kalamayan kurumların işsiz kalan çalışanları
da yeni şartlara uygun biçimde istihdam edilebilmek için yeni meslekleri
öğreniyor, kendilerini geliştiriyorlar. Meslek içi eğitim seminerlerine,
kurslara veya yeni meslek eğitimi programlarına katılarak yeni şartlara,
değişime uyum sağlamaya gayret ediyorlar.
Değişim süreçleriyle ilgili iş
analizi yapılırken belli standartların, yapılan iş ve işlemlerin birbiriyle
uyumlanması, alınan veya alınması gerekli önemli kararların geciktirilmemesi ve
en uygun zaman dilimi içinde hayata geçirilmesi, yani karar mekanizmasında
bulunanların hızlı bir şekilde karar vermesi önem kazanıyor.
Kriz dönemlerindeki değişim
yönetimiyle ilgili süreçlerde verilerin şeffaf paylaşımı da önem kazanıyor.
Böylece çalışanların büyük manzarayı görmesi ve kurumlar, birimler arası iş
birliğinin geliştirilmesine zemin hazırlıyor ve başarının altyapısını oluşturuyor.
Bu da iş verimliliğinin artırılması ve kalite güvence sisteminin olağanüstü
şartlarda da korunabilmesini ve kalitenin ileri safhalara taşınabilmesini
sağlıyor.
Artık vuca sistemini anlamaya çalışmak veya değişen hayat şartlarından şikâyet
etmek yerine değişen şartlara uyum sağlamak ve içinde bulunulan olumsuz durumları
fırsata çevirmeye çalışmak, süreçleri bu anlayışla yönetmek gerekiyor. Unutulmamalı
ki Allâh (CC), bu âlemde hem lütfunu hem de kahrını tecelli ettirir. Şartlar
değişir, insan değişir. Bütün değişim ve dönüşümler insanlara karanlıktan
hidayete kavuşmayı ve artık ‘ben’ yok, ‘biz’ varız demeyi, çalışanları
ile ortak akıl yürütmeyi ve ekip olmayı öğretiyor.
Not:
Bu yazı Avusturya'da yayımlanan Haber Avrupa adlı gazete ve internet haber sitesinin Eylül 2022 sayısında http://avrupa.at/artik-ben-yok-biz-variz/ adresinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder