Bu yazımda bir süredir yazmayı
düşündüğüm ama bir türlü elimin gitmediği trafik konusuna değinmek istiyorum.
Daha önce trafik konusunda paylaştığım yazılar[1]
aradan geçen onca süreye rağmen bir türlü güncelliğini yitirmiyor. Basın yayın
organlarının yanı sıra, eş dost sohbetlerinde de kentin trafik sorunları ve
çözüm önerileri üzerinde konuşuluyor.
Birilerinin “Bu konuya da mı el
atmış” dediğini duyar gibiyim. Öncelikle, konunun benim için yeni olmadığını
hatırlatmak isterim.
Aydın olmanın yüklediği
sorumluluk nedeniyle, kimilerinin baktığı ama görmediği pek çok sorunu tespit
etmek, karınca kararınca çözüm önerileri sunmak, bilimsel tutum olmanın yanı
sıra, hayat biçimi oldu. Bu anlayış içinde ülkemizin trafik sorunlarının çözümü
için bugün olduğu gibi geçmişte de bir dizi faaliyetlerimiz oldu. Örneğin, Anadolu
Üniversitesi ile Avusturya İstanbul Başkonsolosluğu Kültür Ofisi işbirliği ile
20-22.01.1993 tarihleri arasında III.
Uluslararası Trafik Güvenliği ve Eğitimi Sempozyumu’nu[2]
düzenledik. 1996-1998 yılları arasında Karayolu Trafik Güvenliği Kurulu üyeliği
ve bu görevimizin gereği olarak IX. Ulaştırma Şurası (8-10 Haziran 1998):
Karayolu Trafik Güvenliği Çalışma Grubu üyeliği[3]
yaptık. Ülkemizde sivil vatandaşlarımızın trafik konusunda sorumluluk alması ve
görevlilere yardımcı olması bakımından Fahri Trafik Müfettişliği uygulamasını
başlatıp, görev ve sorumluluk üstlendik.
Bu girişten sonra, yaşadığımız
çevreye sınırlı kalarak günlük tespitleri okuyucuyla paylaşmak, sorun olarak
gördüğümüz hususlara ilişkin çözüm önerilerini sunmak isterim.
Trafik güvenliği konusundaki sorumluluk alanları
Eskişehirli hemşerilerimizin trafik
güvenliği konusundaki bilinç düzeyi düşüktür ve kendilerini ilgilendirmediği
sürece sorunlara ilgi gösterilmemektedir. Politikacılar ve diğer üst-düzey
karar vericiler, trafik güvenliğine yeterli destek vermemekte; trafik sorununun
çözümünün trafik zabıtasının görevi veya kendi sorumluluk alanı dışında kalan
bir “öteki”nin görevidir. Bu bilinç düzeyinin yükseltilmediği ve “ötekileştirme”
davranışlarının ölçüde değişmediği sürece sorunun çözümü bir yana, daha da
artması riski bulunmaktadır.
Yol planlaması ve imar
planları
Şehir içi ve banliyö alanlardaki
imar planlamasının, trafik güvenliği açısından yeterli şekilde koordine
edilmediği ve denetlenmediği görülmektedir. Özellikle yol kenarı gelişimini
uygun olmayan işletmelere çalışma ruhsatı verildiği gözlenmektedir. Şehir
içinde yeni açılan bulvar (?) yollarda doksan derece açılı dönemeçler
(virajlar), her an kazaya davetiye çıkarmakta; kaza riskini azaltmak için
alınan tedbirler ise yeterli görülmemektedir.
Örneğin, Atatürk Bulvarı’nın devamı niteliğinde olan dönemeç, Ulusal
Egemenlik Bulvarı olarak mı devam ediyor? Bu dönemeçteki kaza sayısı sanırım
Eskişehir Emniyeti’nde de kayıtlı olup, harita üzerine şehrin kara noktası
olarak çoktan işaretlenmiştir.
Somut bir başka örnek ise Vali Ali Fuat Güven Caddesi üzerindeki
yoğunluk. Cadde üzerinde faaliyet göstermesine izin verilen bir zincir
marketten alış veriş yapanların bir kısmı, araçlarını cadde ve hatta kaldırım
üzerine park etmekte; yaya ve araç trafiğini olumsuz etkilemektedir. Buraya
ticari işletme açanların, müşterileri için de araç parkı oluşturması beklenir;
ruhsatlar bu duruma bağlı olarak tanzim edilir.
Çevre yollarında bağlantı noktalarını
ilgilendiren bir eksiklik ise yol planlaması. Yolun tasarımı sırasında trafik
güvenliği açısından kimi konuların dikkate alınmamasıdır. Örneğin, yeterli
hızlanma şeridi bulunmayan Polis Okulu
önünde, çevre yolundan Kütahya Caddesi’ne çıkışta, köprü/kavşaktan hemen sonra hızın
azami 50 km/h olarak ayarlanması, biraz ileride sağdan Bursa istikametinden
gelip, Kütahya istikametine seyreden araçlara yol verilmesi ve hızın azami 50
km/h olması uyarısı bulunmaktadır. Buna karşın, çevre yolundan kavşaktan
Kütahya istikametine yönelen sürücülerin azami hız limitine uymaması; yavaş
seyreden araçların yakın takip, selektör vd. ile taciz etmesi gibi durumlar,
trafik güvenliğini tehlikeye atmakta, zincirleme kazalara davetiye
çıkarmaktadır (Görsel 2).
Bir başka konu da yine İsmet İnönü 2 Caddesinden şehir
istikametine seyrederken köprüden çevre yoluna sapmak isteyen sürücülerin
yarattığı tehlikedir. Köprünün ayaklarına sonradan ilave edilen kavşak yolların
hızlanma şeritleri yoktur ve bu yoldan gelen araçlar, çevre yolunda Bursa
istikametinden gelen araçların önüne kontrolsüz bir şekilde çıkmaktadır. Bu araçlar
çevre yolundan üniversite istikametine seyrederken, köprüyü geçip sağa kıvrıldıktan
sonra İsmet İnönü 2 Caddesi yönüne seyretmek isteyen sürücüler için önemli
tehlike arz etmektedir. Bu kavşakta çevre yolundaki trafiğe dâhil olmak isteyen
sürücülerin yola çıkış sırasında geçiş üstünlüğü kuralına dikkat etmedikleri
gözlenmektedir (Görsel 1).
Karayolu planlamasında trafik
güvenliği, sistematik olarak dikkate alınmamaktadır. Örneğin, yatırım
planlaması sürecinde mevcut yolların “trafik güvenliği üzerinde odaklaşan
eksikliklerinin analizi” sistemli bir şekilde yapılmamaktadır. Aynı zamanda,
bütün karayolu kullanıcılarının trafik güvenliği taleplerinin dikkate
alınmadığı görülmektedir.
Bütün köprülü kavşaklar standart dışı planlanmış
Atatürk Bulvarı üzerinden gelip
Ulusal Egemenlik Bulvarı olarak devam eden cadde de ayrı bir trafik eseri yer
alıyor. Burada, Kütahya yönüne seyrederken, sağa sapıp Atatürk Bulvarı
istikametine seyretmek isteyen araçlar, günün yoğun saatlerinde tek şerit olan yolu
iki şerit olarak kullanmak zorunda kalmaktadır. Kavşağa girdikten sonra Ulusal
Egemenlik Bulvarına devam edecekler, yolun sağından devam etmekte, sola sapacak
olanlar, kavşağı kesen Ulusal Egemenlik Bulvarı önünde tek şerit yolda iki sıra
oluşturup soldan gelen araç trafiğini kontrol ettikten sonra, yolun karşı
şeridine geçmek zorunda. Sürücüler ayrıca sol tarafta, Atatürk Bulvarından
gelip, Kütahya istikametine devam edecek araçlardan başka bir de kavşak içine
dikili trafik yön levhalarını aşmak zorunda. Buradaki levhalar, küçük araçlar
için yolun sol tarafla ilgili görüş açısını kapatmaktadır.
Aynı yolun Atatürk Bulvarından
gelip Bursa istikametine devam etmek isteyenler için de günün yoğun saatlerinde
yığılmalar olmaktadır. Atatürk Bulvarından gelip Kütahya istikametine
seyredecek olanlar yolun sağından, Bursa istikametine seyredecek olanlar da
yolun solundan itibaren sıra olmaktadır. Sol taraftan seyreden sürücüler, bir
de kısa aralıklarla yanıp sönen trafik lambasını ve 10-15 aracın önünden kaynak
yapmaya yeltenen kimi aceleci sürücüleri takip etmek durumunda kalmaktadır. Bu
arada, kaynak yapan taksici esnafı ile uyanık geçinen sürücülere söylenecek söz
olmadığını düşünüyorum.
Trafik lambaları ve yol düzenlemeleri hayatın/trafiğin gerçeğine
uymuyor
İlk kez 1868 yılında, Londra'da
kullanılmaya başlanan trafik lambaları Eskişehir’de yeni bir icat gibi
kullanılıyor. Lambalar trafik akışını kolaylaştırmak yerine aksatma, yaya ve
sürücüleri isyan ettirme mantığı üzerine kurulmuş sanki. Bu uygulamanın sadece
tramvay hattı ile kesişen güzergâhlarda bir parça anlayışla karşılanabilse de diğer
alanlarda anlaşılabilirliği bulunmamaktadır.
Bir güzel örnek vermek gerekirse,
Gençlik Bulvarı’ndan Atatürk Bulvarı’na
sola dönüşü düzenleyen dönel kavşakta üç ayrı trafik lambası var. Sağdan
(Atatürk Bulvarı üzerinden) gelip kavşaktan sola dönüşler için 55 saniye,
Gençlik Bulvarı’ndan sola (Atatürk Bulvarı yönüne) dönüşler için 14 saniye
ayrılmış. Üç araçtan sonra kavşak içine giren sürücü ikinci lambayı da yeşilde
geçmişse, üçüncü lambada kesin kırmızıya takılıyor.
Yine aynı cadde üzerinde örneğin
Gençlik Bulvarı üzerinden gelip Osmangazi Üniversitesi’ne girmek isteyen veya
yoluna devam etmek isteyen sürücüler için Millet
Caddesi kavşağındaki yeşilin süresi o kadar kısa ki… Araç kuyruğu sabah
akşam Fakülte Sokak girişine kadar uzuyor.
Yeri gelmişken, Fakülte Sokak da ayrı bir sorun. Bu
sokak Kaplanlı Caddesi’ne kadar devam ediyor. Sokak girişinden Sırlar Sokak
girişine kadar sağlı sollu araç parkı nedeniyle, arada kalan boşluktan iki aracın
geçmesi neredeyse imkânsız hale geliyor. Bu sokak aynı zamanda Osmangazi Spor
Kompleksi için de kullanılıyor. Spor ve benzeri etkinlikler sırasında yaşanan
trafik sıkışıklığını anlatmaya gerek yok. Aynı durum Sırlar Sokak üzerinde
açılan otel ve yanındaki sitelerde ikamet edenlerin araçlarını bu şekilde park
etmeleri nedeniyle karşılıklı araç geçişi için sorun yaşanıyor. Bir de yaya
kaldırımları, yaya yolunun ortasına dikilen ağaçlar nedeniyle işgal edilince,
yayalar da araç yolunu kullanıyor. Sorunu Odunpazarı Belediyesi mi yoksa Büyükşehir
Belediyesi mi çözecek artık meçhul. Bizce, henüz yapılaşma yokken, Fakülte
Sokak ve Sırlar Sokak için genişletme çalışmaları yapılabilir.
Aynı şekilde birlikte Gençlik
Bulvarı’nın yeniden düzenlenmesi ile üç şerit olan yol, iki şeride düştü.
Millet Caddesi ile Fakülte Sokak arasında kalan sokakların Gençlik Bulvarına
çıkışları kapatıldı. Hal böyle olunca, Millet Caddesi-Sırlar Sokak-Fakülte
Sokak-Gençlik Bulvarı tarafından çevrelenen ada içinde kalan yirmi blok
sakinleri evlerine giriş için sokakları turlamak zorunda kalıyor.
Millet Caddesi girişindeki
düzenleme trafik akışını düzenlemek yerine daha sıkıştırdı. Sola dönüşlerde,
sol şeritte yeşili bekleyen ve yeşil ile birlikte hareket eden araçların önü,
sağ şeritten gelip öne geçmek isteyen sürücüler ile kesiliyor. Bununla
kalmayıp, kavşak içine park eden ticari taksiler, özel araçlar Millet
Caddesinin girişini tamamen kapatıyor. Bir de tramvay geliyorsa, arkadan gelen
araçlar, önde tramvay nedeniyle hareket edemeyen araçlardan dolayı cadde
üzerinde kalıyor. Bir diğer husus da Millet Caddesi üzerinde, Sırlar Sokak’tan
kesişen tramvay yolu. Caddenin ortasından tramvay yolu geçiyor ve iki yol
birbirinden ayrılmış; lastik tekerli araçların geçişine imkân vermiyor. Yolun
sağında “durmak ve park etmek yasaktır” levhası ve aksine davranan araçların
çekileceğine ilişkin uyarı levhasına rağmen, tek sıra araç parkı yapılıyor. Yol
tek şeride düşüyor. Buna rağmen, indir-bindir yapılması bu caddede trafiğin
iyice tıkanmasına neden oluyor.
Sürücülerin neden olduğu trafik İhlalleri
Eskişehir’deki lastik tekerli
araçların sürücülerinin önemli bir kısmı trafik kurallarını ihlal etmeyi veya
trafik kurallarına uymamayı adeta marifet gibi görüyor. Bu durum alışkanlık
haline gelmiş. Bunlardan bir kısmını sıralamak isterim.
a) U dönüşü yapılmaması gereken pek çok noktadan U dönüşü yapılıyor.
Örneğin, Kütahya Caddesi üzerinde Eti Köprülü Kavşağın altından U dönüşü
yapılıyor. Bunun nedeni ise köprülü kavşağın Eskişehir’in 7 harikasından biri
olarak yapılmış olması olabilir mi; bilemiyorum.
b) Katlı otopark alanlarının yeterli olmadığı malum. Bununla birlikte
katlı otopark veya açık otopark alanlarının görece yeterli olduğu yerlerde
bile, kimi sürücüler araçlarını yola, kaldırıma park etmekten rahatsızlık
duymuyor. Hem de gönlünün istediği gibi. Hatta ana caddelerde, trafiğin en
yoğun olduğu saatlerde bile Şair Fuzuli, Kızılcıklı Mahmut Pehlivan gibi ana
arterlerde ikinci, üçüncü sıra park yapmanın (kısa süreliğine de olsa) doğru
olmadığına, trafiği kilitlediğine inanmak istemiyorlar. Flaşörlerin yakılmasıyla
sorun çözülmüyor...
c) Taksi esnafı, ne yazık ki içindeki trafik canavarlarını ayıklamakta
yetersiz kalıyor. Kendilerini polis, itfaiye, cankurtaran gibi geçiş önceliği
olan araç gibi görme huyunu bırakmıyor. Daha ayrıntıya girmek istemiyorum.
d) Sürücüler kavşak noktalarında geçiş üstünlüğü konusunu ka’ale almıyor. Sağdaki
araç değil, kim önce geçerse kuralı işliyor. Sağdakinin soldakine göre geçiş
üstünlüğü varmış vs. kimsenin umurunda değil. Bazı vatandaşların şişkin
egolarının tatmini adeta direksiyon koltuğuna oturmaktan geçiyor.
e) Dolayısıyla otomobil ihtiyaç olmaktan çoktan çıkmış,
toplumsal statü göstergesi olarak kullanılır olmuş. Herkes direksiyon
başında, elinde cep telefonu veya sigara… Direksiyon koltuğunda yarım porsiyon oturmalar;
çoluk çocuğu kucağına alıp, seyir talimleri yaptırmalar vs vs.
f) Şehir içinde Atatürk Bulvarı
gibi ana arterler üzerinde yapılan hız
kontrolleri, trafik akışını kolaylaştırmak yerine daha da tıkıyor, bu da
ayrı bir tespit.
g) Alkollü ve uykulu araç
kullanma, yeterli eğitimi almadan araç kullanma, aşırı hız yapma, fazla yük
bindirme, emniyet kemeri takmama, toplu taşım araçlarının periyodik bakımlarını
yaptırmama, yolların bakımsız ve güvensiz olması, raylı sistem taşımacılığın önceden
öngörülmeyen caddelere yapılarak, lastik tekerli araç trafiğini aksatması vb.
gibi nedenler.[4]
h) Toplu taşım araçlarının kural
tanımazlığı ve şehir içinde estirdiği trafik terörü ise özel bir başlık altında
ayrı bir araştırma konusu olarak incelenmeli[5].
Burada değinmek ve altını çizmek
istediğim bir diğer husus da yollarda şerit çizgilerinin olmaması veya çabuk
siliniyor olması. Mevcut şeritlere de uyulmaması; örneğin iki şerit yolun
üç-dört şeride çıkarılması; sola dönüşleri düzenleyen tek şeritlerin iki şeride
çıkarılması gibi…
Yayaların sorumluluğu
Günümüzde Eskişehir trafiğinin
işleyişine baktığımız zaman anomik bir durumun olduğu tartışmasız kabul
edilmektedir. Geleneksel yapıdan kurtulamayan hemşerilerimiz kent hayatıyla
bütünleşememekte, trafik kurallarına uygun davranmayı bir yaşam biçimine
dönüştürememektedir. Bu durum, geleneksel yapıdaki kuralsız yaşam tarzlarının
kent hayatında dışa vurumu olarak değerlendirilebilir. Bu yüzdendir ki araçlar
sağa dönerken sinyal yakmaya üşenir ve buna ihtiyaç duymaz, geçiş önceliğinin her
zaman kendinde olduğu sanır; yayalar da sorsanız tamamı kırmızıda dur, yeşilde
geç der; lakin kırmızı ışıkta bile salkım saçak vaziyetlerde yolun karşısına
geçmeye can atarlar. Bunların arasında okumuşu da okumamışı da vardır; bilgi
hamallığı yaparlar.
Yaya dostu üst/alt geçitler
Eskişehir trafiği yaya dostu
değildir. Yayaların hayatını kolaylaştıracak, onlara öncelik tanıyacak
düzenlemeler pek azdır. Yayalaştırılmış bölgeler bu ifade kapsamında kalmamakta
olup, bu bölgelerde bile seyreden kamu/özel araçları, motorlu/elektrikli
bisikletleri vs istisna kabilinden değil; tehlike sınırında seyreden araçlar olarak
değerlendirmek gerekir.
Önemli miktarda can ve mal kaybı
yaşanan çevre yolları üzerindeki üst geçitler, sanki yasak savuşturmak
kabilinden, göstermelik olarak yapılmaktadır. Bu duruma en güzel örneklerden
birini, Yunusemre Devlet Hastanesi ile Acıbadem Hastanesi arasındaki üst geçit
oluşturabilir. Bu üstgeçitlerin hasta, yaşlı, hamile, küçük çocuğu olanların
çocuk arabası ile karşıdan karşıya geçmesine imkân verecek şekilde tasarlanıp
uygulanması gerekir. Gelişmiş şehirlerimizdeki yaya üst/alt geçitlerinin
asansörlü, yürüyen merdivenli modellerini görmek mümkündür. Avrupa şehri savını
öne süren Eskişehirlilerin yerel yöneticileri kendilerini içine düştükleri
sarmaldan sıyırıp, konuyu ve görev tanımını ötekileştirmeden vatandaşların ihtiyaçlarını
karşılayacak projelerle çözüme kavuşturmalıdır.
Sonuç olarak
Mevcut sistemden mutlu muyuz?
Evet diyenler için sorun yok, ama bu durumu Modus vivendi (Latincede
"yaşama biçimi")[6]
olarak kabul edenlerin içine düştüğü uyku halinden bir an önce uyanması gerekir.
Trafik sorun ve kazalarında temel nedenin kurallara uymamak olduğu
belirtilmektedir. Gerekli altyapıyı sağladıktan sonra ister sürücü ister yaya
ve yolcuların kural dışı davranışlarının önüne geçilmemesi için bir neden
yoktur. Bilginin en büyük güç haline geldiği dünyada, hayatımızı
kolaylaştıracak bilgilere ulaşıp, bunları hayatla ilişkilenme becerisi göstererek çocuklarımıza daha çağdaş bir
yaşam biçimi kazandırmalıyız.
[1]
Eskişehirli sürücülere yasak yok. http://m-cakir.blogspot.com/2009/10/eskisehirlilere-yasak-yok.html
(07.10.2009)
[2]
Sempozyum bildirileri bir yıl sonra manüskript olarak yayımlanmıştır. Mustafa
Çakır, Ahmet Konrot (Yay.). III.
Uluslararası Trafik Güvenliği ve Eğitimi Sempozyumu Bildirileri. Eskişehir:
1994.
[3] Bkz.: ,
IX. Ulaştırma Şurası (8-10 Haziran 1998): Karayolu Trafik Güvenliği Çalışma
Grubu Raporu. http://www.ulastirmasurasi.gov.tr/assets/up/9_sura/karayolu_ulastirmasi_komisyonu.pdf,
s. 46 (13.11.2013).
[4] Bu
konudaki analizleri içeren şu yazıyı da okumanızı öneririm: Süleyman Erdoğan.
Trafik Sorunları ve Çözüm Önerileri. http://www.batmanpostasigazetesi.com/yazi/trafik-sorunlari-ve-cozum-onerileri-2134.htm
(13.11.2013).
[5] İstanbul’daki
durum için bkz.: Tunca Bengin. Sokaktaki İnsan: Minibüs Terörü Nasıl Önlenir?
Milliyet Gazetesi (25.11.2013) http://gundem.milliyet.com.tr/minibus-teroru-nasil-onlenir-/gundem/ydetay/
1797272/default.htm
[6]
Wikipedia’ya göre, “uluslararası hukukta, uyuşmazlık içindeki iki devletin,
temeldeki anlaşmazlığın çözümünü başka bir zamana bırakarak, geçici bir durumla
yetinmeleri biçimindeki anlaşma” da bir nevi modus vivendi.
eskişehire dışarıdan özel aracı ile gelen arkadaşlarıma soruyorum nasıl buldunuz beğendiniz mi eskişehirimizi diye sadece söyledikleri '' arkadaş ne kadar çok kırmızı ışık var '' oluyor. ben ışıkta bekliyorum diğer ışıklı kavşağıda görüyorum yeşil yanıyor araçlar geçiyor bana yeşil yanıyor ben kavşağı terketmeden diğer kavşaktaki ışık kırmızı oluyor. bu defa gidip orda yeşil yanmasını bekliyorum. bunun bir ayarı yok mu? mesela 40 km hızla bir yeşil ışık yakalarsam diğer ışıklarıda yeşilken yakalayamazmıyım. bazı kavşaklarda hele yeşil o kadar kısa yanıyorki 3 araç zor geçiyor. kavşakta sağa dönecek aracın hiç kimseye zararı yokken ışıkta bekletilmesi ayrıca bir iş bilmemezlik bence. yani bu ışıklar yüzünden ömrümüz trafikte yeşil yanmasını beklemekle geçiyor.mutlaka bu işten anlayan birinin bu işe el atması veya sayın belediye başkanımızın aracı ile trafikte bir gün boyunca dolaşıp kendi gözüyle görmesi gerekiyor. bütün bunlardan dolayı kural ve ışık ihlali oluyor, insanı çileden çıkarıyor bu durum.
YanıtlaSilSaygideger hocam.eskisehirin su andaki en buyuk sorunlarindan birtaneside yollarin yetersiz olmasi.mesela suanda eskisehire yeni bir bulvar kazandirmak neredeyse imkansiz veys uzak bir utopya..cunku istimlak bedellerin cok yuksek olmasi belediyeleri bu konuyla ilgili hayal kurmayi bile engelliyor...halbuki ayagina gelen firsatlari degerlendirmis olsa su anda yeni bir bulvarimiz olmustu...ertugrulgazi caddesine yapilan ve Ertuğrul gazi mah lesini ikiye bolen ust gecit yerne gar binasindan baslayarak yerin altindan yht nin devam etmis olsaydi yeni bir bulvarimiz mustu....
YanıtlaSil