Okullar tatile
giriyor. Öğrencilerimizin farklı alanlara olan ilgisi, dönem boyunca derslerine
gösterdiği ilgi, özen karnelerine de yansıyor. Bazı aileler çocuklarının
gösterdiği çabayı bahane ederek onlara “karne hediyesi” veriyor; bazı aileler
de yoğun geçen dönem boyunca özel hayatını yaşamaya fırsat bulamayan çocuklara
önceden sözü verilmiş, kararlaştırılmış bir “ödül” veriyor.
Dikkatinizi
çekmiştir. Hediye ve ödül şeklinde iki ayrı kavram kullandım. Bunun nedenini şu
şekilde açıklamak isterim: Bazı aileler çocuklarının okul başarılarını belli
ödül şartına bağlayarak, onları öngördükleri hedefe ulaşmaları halinde
ödüllendiriyor. Ödül, alan uzmanları tarafından “bir koşula bağlı olarak
verilen ve verilen kişi tarafından cazip görülen bir obje ya da etkinlik“
(Bolat 2017: 18) olarak tanımlanıyor. Örneğin çocuğunuza “Karnendeki bütün
notların pekiyi olursa sana bir akıllı telefon alacağım” derseniz, bu ödül
oluyor. Buna karşın içinizden geldiği için akıllı telefon verirseniz, bu ödül
değil, hediye oluyor.
Ödül ile hediye
arasındaki fark Türk Dil Kurumu veya Kubbealtı etiketli, yaygın kullanılan sözlüklerde
şu şekilde verilmiş: “Bir başarı, iyi ve güz bir davranış karşısında verilen
mükâfat” veya “yarışmalarda kazananlara verilmek üzere ortaya konan şey”.
Hediye ise sevgi ve saygı ifadesine karşılık geliyor ve hediyeleşmede bir
karşılık gözetilmiyor.
Konuyu biraz
daha açalım. Bir kişi fabrikada bir ay boyunca çalışıyor ve bu emeği
karşılığında maaşını alıyor. Kişinin aldığı maaş ödül değil; bir aylık emeğin
karşılığıdır. Bu süre içinde işveren çalışanına “Bu ayki üretiminizi iki katına
çıkarırsanız, size şu kadar para vereceğim” derse, maaşına ek olarak kazandığı
para ödül sayılır ve çalışanın performans ödülü olarak kayda geçer.
Ödül sadece
maddi anlamda verilmez. Çocuklarımızı cesaretlendirme, takdir etme, sosyal
ortamlarda övme gibi davranışlar sergilememiz de ödül kapsamında
değerlendirilir.
Gerek maddi
ödül, gerekse sosyal ödül bağımlılık ve onay görme ihtiyacının tatmin edilmesi
nedeniyle ödül alan kişilerde bağımlılık yapar. Belli şartlara bağlı olarak
verilen ödül çocuk için zararlıdır. Özellikle öngörülen hedefe ulaşamayan
çocuk, ödülü alamadığı takdirde kendini değersiz hisseder ve psikolojik açıdan
yıpranır. Dolayısı ile ödül ile hediye arasındaki ince ayırıma dikkat edilmesi
gerekir.
Bu durumda
yapılacak iş, çocuğa yaşadığı aile ortamında kendisine gösterilen sevginin
şarta bağlı olmadığının hissettirilmesi ve derslerine çalışmasının onun asli
sorumluluğu olduğu ve bunun ödül vermeyi veya almayı gerektirecek bir davranış
olmadığıdır. Çocuk derslerine çalışması gerektiğini dışarıdan bir zorlamayla
değil de içinden gelerek, sevdiği için yapması gerektiğini öğrenmelidir. Bunun
için de kendisine iyi örnekler gösterilebilir. Bu iyi örnekler, rol modeller
gösterilirken de mukayese yapmaktan kesinlikle kaçınılmalıdır.
Çocukları ödülle
iş yapmaya alıştırırsanız, ödül ortadan kalktığında, alışkanlıklar eski
durumuna döner, yani ders çalışma durumu ortadan kalkar. Dolayısı ile ödül ile
bir sonuç almaya çalışmak sürdürülebilir bir çaba değildir.
Ödül karşılığı
iş yapma alışkanlığa dönüşür, bağımlılık yapar. Çocuklara sürekli ödül vererek ödev
yaptırmak, ders çalıştırmak mümkün değildir. Çocuk bir süre sonra verilen ödülü
kanıksayacağından, takip eden süreçte yeni başarılar üzerine daha büyük ödül
almak isteyecektir. Bu durum insan beyniyle ilişkili bir süreçtir. Detaya
girmeyeceğim, ama şunu belirteyim, uzmanlar buna “hedonistik adaptasyon” adını
veriyorlar.
Çocuğu ödüle
alıştırmanın bir diğer sakıncası da çocuk dış motivasyonla iş yapmaya alıştığı
için kendiliğinden harekete geçerek karar verme, girişimci olma becerisini ve
yeteneğini kaybetmeye başlar. Bu da çocuğa ve dolayısı ile topluma zarar verir.
Lider özellikli bireyler olmaktan çıkıp; yönetilmeye, talimatla iş yapmaya
yatkın bireyler haline gelirler.
Ödül insanları
kontrol altına almak için kullanılan bir manipülasyon aracı haline gelirse,
insanlar kendi iradesiyle değil de dışarıdan telkinle bir iş yapıyorsa, zamanla
yaptığı işten soğur. Ödülün türü ve derecesi yükselmezse küçük çocuk ders
çalışmaktan; yetişkin hale gelip çalışmaya başladığında da yeni bir araştırma
raporu yazmaktan usanır.
Bütün bu
tehlikelere rağmen, çocuklarımızı ödüle alıştırmak oldukça sık yapılan bir hatadır.
Okulda öğretmen başarılı öğrenciyi erken teneffüse çıkarırken, iş yerinde de
patron başarılı bulduğu çalışanına tatil veya ek ücret öder.
Küçük yaşta
normal olarak kendiliğinden yapması gereken ödeve karşılık ödül almaya alışan
çocuk, büyüdüğü zaman da aldığı ödülün tanımını kendi yapar. İşverenden ek prim
ister. Hangi yaşta olursa olsun ödül, bireyin normal şartlarda yapması gereken
işe karşılık aldığı rüşvetin kaynağı haline gelir.
Çocuklara
sorumluluklarını yaptıkları için değil, onlara değer verdiğinizi göstermek için
hediyeler alın; sorumluluklarını yerine getirmeleri için ödül vermeye gerek
yoktur.
Kaynak:
Özgür Bolat: Beni Ödülle Cezalandırma. 62. Baskı.
İstanbul: Doğan Kitap, 2017. ISBN 978-605-09-3702-2.
Bu yazı Avusturya'da aylık periyotlarla yayımlanan Avrupa-Haber / Europa Journal Gazetesi haziran sayısı için hazırlanmıştır.
Yazıya http://www.europa-journal.net/images/kolumnen/juni2017/cakir062017.jpg adresinden ulaşılabilir.
Bu yazı Avusturya'da aylık periyotlarla yayımlanan Avrupa-Haber / Europa Journal Gazetesi haziran sayısı için hazırlanmıştır.
Yazıya http://www.europa-journal.net/images/kolumnen/juni2017/cakir062017.jpg adresinden ulaşılabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder