1 Temmuz 2017 Cumartesi

Karne Hediyesi

Okullar tatile giriyor. Öğrencilerimizin farklı alanlara olan ilgisi, dönem boyunca derslerine gösterdiği ilgi, özen karnelerine de yansıyor. Bazı aileler çocuklarının gösterdiği çabayı bahane ederek onlara “karne hediyesi” veriyor; bazı aileler de yoğun geçen dönem boyunca özel hayatını yaşamaya fırsat bulamayan çocuklara önceden sözü verilmiş, kararlaştırılmış bir “ödül” veriyor.

Dikkatinizi çekmiştir. Hediye ve ödül şeklinde iki ayrı kavram kullandım. Bunun nedenini şu şekilde açıklamak isterim: Bazı aileler çocuklarının okul başarılarını belli ödül şartına bağlayarak, onları öngördükleri hedefe ulaşmaları halinde ödüllendiriyor. Ödül, alan uzmanları tarafından “bir koşula bağlı olarak verilen ve verilen kişi tarafından cazip görülen bir obje ya da etkinlik“ (Bolat 2017: 18) olarak tanımlanıyor. Örneğin çocuğunuza “Karnendeki bütün notların pekiyi olursa sana bir akıllı telefon alacağım” derseniz, bu ödül oluyor. Buna karşın içinizden geldiği için akıllı telefon verirseniz, bu ödül değil, hediye oluyor.

Ödül ile hediye arasındaki fark Türk Dil Kurumu veya Kubbealtı etiketli, yaygın kullanılan sözlüklerde şu şekilde verilmiş: “Bir başarı, iyi ve güz bir davranış karşısında verilen mükâfat” veya “yarışmalarda kazananlara verilmek üzere ortaya konan şey”. Hediye ise sevgi ve saygı ifadesine karşılık geliyor ve hediyeleşmede bir karşılık gözetilmiyor.

Konuyu biraz daha açalım. Bir kişi fabrikada bir ay boyunca çalışıyor ve bu emeği karşılığında maaşını alıyor. Kişinin aldığı maaş ödül değil; bir aylık emeğin karşılığıdır. Bu süre içinde işveren çalışanına “Bu ayki üretiminizi iki katına çıkarırsanız, size şu kadar para vereceğim” derse, maaşına ek olarak kazandığı para ödül sayılır ve çalışanın performans ödülü olarak kayda geçer.

Ödül sadece maddi anlamda verilmez. Çocuklarımızı cesaretlendirme, takdir etme, sosyal ortamlarda övme gibi davranışlar sergilememiz de ödül kapsamında değerlendirilir.

Gerek maddi ödül, gerekse sosyal ödül bağımlılık ve onay görme ihtiyacının tatmin edilmesi nedeniyle ödül alan kişilerde bağımlılık yapar. Belli şartlara bağlı olarak verilen ödül çocuk için zararlıdır. Özellikle öngörülen hedefe ulaşamayan çocuk, ödülü alamadığı takdirde kendini değersiz hisseder ve psikolojik açıdan yıpranır. Dolayısı ile ödül ile hediye arasındaki ince ayırıma dikkat edilmesi gerekir.

Bu durumda yapılacak iş, çocuğa yaşadığı aile ortamında kendisine gösterilen sevginin şarta bağlı olmadığının hissettirilmesi ve derslerine çalışmasının onun asli sorumluluğu olduğu ve bunun ödül vermeyi veya almayı gerektirecek bir davranış olmadığıdır. Çocuk derslerine çalışması gerektiğini dışarıdan bir zorlamayla değil de içinden gelerek, sevdiği için yapması gerektiğini öğrenmelidir. Bunun için de kendisine iyi örnekler gösterilebilir. Bu iyi örnekler, rol modeller gösterilirken de mukayese yapmaktan kesinlikle kaçınılmalıdır.

Çocukları ödülle iş yapmaya alıştırırsanız, ödül ortadan kalktığında, alışkanlıklar eski durumuna döner, yani ders çalışma durumu ortadan kalkar. Dolayısı ile ödül ile bir sonuç almaya çalışmak sürdürülebilir bir çaba değildir.

Ödül karşılığı iş yapma alışkanlığa dönüşür, bağımlılık yapar. Çocuklara sürekli ödül vererek ödev yaptırmak, ders çalıştırmak mümkün değildir. Çocuk bir süre sonra verilen ödülü kanıksayacağından, takip eden süreçte yeni başarılar üzerine daha büyük ödül almak isteyecektir. Bu durum insan beyniyle ilişkili bir süreçtir. Detaya girmeyeceğim, ama şunu belirteyim, uzmanlar buna “hedonistik adaptasyon” adını veriyorlar.

Çocuğu ödüle alıştırmanın bir diğer sakıncası da çocuk dış motivasyonla iş yapmaya alıştığı için kendiliğinden harekete geçerek karar verme, girişimci olma becerisini ve yeteneğini kaybetmeye başlar. Bu da çocuğa ve dolayısı ile topluma zarar verir. Lider özellikli bireyler olmaktan çıkıp; yönetilmeye, talimatla iş yapmaya yatkın bireyler haline gelirler.

Ödül insanları kontrol altına almak için kullanılan bir manipülasyon aracı haline gelirse, insanlar kendi iradesiyle değil de dışarıdan telkinle bir iş yapıyorsa, zamanla yaptığı işten soğur. Ödülün türü ve derecesi yükselmezse küçük çocuk ders çalışmaktan; yetişkin hale gelip çalışmaya başladığında da yeni bir araştırma raporu yazmaktan usanır.

Bütün bu tehlikelere rağmen, çocuklarımızı ödüle alıştırmak oldukça sık yapılan bir hatadır. Okulda öğretmen başarılı öğrenciyi erken teneffüse çıkarırken, iş yerinde de patron başarılı bulduğu çalışanına tatil veya ek ücret öder.

Küçük yaşta normal olarak kendiliğinden yapması gereken ödeve karşılık ödül almaya alışan çocuk, büyüdüğü zaman da aldığı ödülün tanımını kendi yapar. İşverenden ek prim ister. Hangi yaşta olursa olsun ödül, bireyin normal şartlarda yapması gereken işe karşılık aldığı rüşvetin kaynağı haline gelir.
Çocuklara sorumluluklarını yaptıkları için değil, onlara değer verdiğinizi göstermek için hediyeler alın; sorumluluklarını yerine getirmeleri için ödül vermeye gerek yoktur.

Kaynak:

Özgür Bolat: Beni Ödülle Cezalandırma. 62. Baskı. İstanbul: Doğan Kitap, 2017. ISBN 978-605-09-3702-2.

Bu yazı Avusturya'da aylık periyotlarla yayımlanan Avrupa-Haber / Europa Journal Gazetesi haziran sayısı için hazırlanmıştır.
Yazıya http://www.europa-journal.net/images/kolumnen/juni2017/cakir062017.jpg adresinden ulaşılabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Argo Kullanımı

  Türkçede küfürle karışık sevgi, övgü ifadeleri vardır. Görünüşte çok masum gelen, üzerinde düşününce de derin anlamlar içeren kelimeleri b...