8 Kasım 2017 Çarşamba

Milliyetçilik ve ırkçılık üzerine

Avrupa ülkelerinde yapılan seçimlerde küresel terörizme karşı geliştirilen savunma içgüdüsünün de etkisi ile olsa gerek, aşırı sağın oylarının belirgin bir şekilde yükseldiği görüldü. Geride kalan seçim kampanyalarında, yaşanan sorunların kaynağı olarak ötekileştirilen yabancılar ve özellikle Müslümanlar gösterildi. Sadece milliyetçiler veya ırkçı partilere ait politikacılar değil, sosyal demokrat olduğunu söyleyenler de Avrupa kültürüne yakışmayan bütün unsurları seçim malzemesi yapmaktan çekinmediler.
Hayatın gerçekleri ile bağdaşmayan ve retorik haline gelen ütopik söylemler, Avrupalı Türklerin yurt olarak seçtikleri coğrafyada yurttaş olmak için (yani dil, tarih, yurt, kültür, ahlak ve amaç birliğinin sağlanması için) ortaya koyduğu güçlü iradeyi gölgelemekte, uyumu desteklemek yerine toplumsal ayrışmayı adeta teşvik etmektedir. Ortak kaderi paylaşmanın, aynı gök kubbenin altında ortak bir geleceğe hazırlanmanın gerekleri ayrışmayı değil, birbirine bağlı yurttaşların oluşturduğu siyasal birlikleri desteklemeyi; farklılıklara saygı duymayı, sosyal adalet ve refahı geliştirmeyi, teşvik etmeyi öngörür.
İnsanlar hangi coğrafyada yaşarsa yaşasın din, etnik kimlik ya da yabancı karşıtlığı üzerinden politika üretmekten ve bu doğrultuda politik söylemlerde bulunmaktan uzak durmalı, bu tür söylemlerde bulunanlar ile arasına mesafe koymalıdır. Çünkü ırkçı söylemler topluma faydadan ziyade zarar verir; kimsenin tasvip etmeyeceği toplumsal ve sosyal şiddeti besler, ayrışmayı derinleştirir; kenarda köşede kalmış nefret söylemlerini alevlendirir. Irkçı söz ve eylemler ancak bu tür söylem sahiplerinin kısa süreli siyasi amaçlarına hizmet eder.
Çok kültürlü bir ülkede yaşayan vatandaşların tamamının belli bir din veya ırka dayandırılmadan, siyasi bir birlik olarak görülmesi gerekir. Bu toplumsal yapılarda siyasi birliği oluşturan insanların birbirini sevmesi, ortak kader birliği yapılan ülkeyi uzak hedeflere taşımak istemesi son derece makul, doğal bir beklenti ve kazanımdır. Irkçı söylemler, duyguları kabartıp şiddeti ve vandalizmi körüklerken, yurttaşların yakınlaşmasını değil, aksine sonucu insanlığın hayrına olmayan olaylara neden olur. Avrupa tarihinde bu duruma tanıklık etmiş nice kuşaklar vardır. Geçen yüzyıllarda yaşananların belgeleri, canlı tanıkları bu görüşü doğrulamaktadır. Kaldı ki ırkçı söylem ve eylemler Avrupalıların bize anlattığı temel değerlerle de bağdaşmamaktadır.
Milliyetçilik, aidiyet hissi duyulan milleti sevme, milli ve manevi değerleri yaşatma ve yükseltme çabası ve idealidir. Bu anlamdaki milliyetçi söylemler halkın sorunlarını çözmeye yönelirse, bunları eleştirmek bir yana, halkların takdirini ve övgüsü kazanır. Ancak ırkçılık ve ırkçı söylemler, yurttaşların sevinçte ve tasada aynı duyguları taşımasına engel olur.
Türkiye’deki siyasetçiler gibi Avrupalı siyasetçilerin arasında da kendini vatanı ve milleti ile bağdaştıranların bulunması son derece olağan görülmeli, tercihlere saygı gösterilmelidir. Hangi milletten olursa olsun, milliyetçiler, ortak kaderi paylaştığı toplumun fertlerini köken ayırımı yapmaksızın kardeşlik duyguları ile sever ve saygı duyar; onlarla temeli sevgi, saygıya dayanan bir bağ kurarlar. Aynı değerler etrafında birleştiği ve büyük bir aile olarak gördüğü milleti için gerektiğinde özveride bulunur; bedel öder. Milleti ulu bir ağaç, yurttaşları da o ağacı süsleyen yapraklar gibi görür. Ülkede farklı kültürlere ait ögeler, baharda çiçeklerle bezenmiş bir ağacın dalları gibidir; özenle bakılıp geliştirildiğinde seyrine doyum olmaz.
Irkçı görüşü savunanların evrensel değerleri kavrayamayan aklı, özgüven yetersizliği, korkusu ve insan sevgisizliği paranoya düzeyine çıkar. Vicdanları kurumuş; ağaçları odunlaşmıştır. Yeşermesi de mümkün olmadığından, insanları belli kategorilere ayırıp, birbirine düşüren, birini diğerine göre önceleyen hasta bir zihniyete sahiptirler.
Milliyetçiler, kendini bağnazlığa, tutuculuğa karşı konumlandırır; duygularının esiri olmaz; dogmaları değil, bilimi rehber edinir. Geri kalmışlığa, sömürüye silah veya kaba kuvvetle değil, bilimsel bilgi ile karşı çıkar. Dini inançlara ve kültürel değerlere saygı göstermekle birlikte, dinin politikaya alet edilmesine ve toplumsal barışa zarar verecek mezhep çatışmalarına dönüşmesine rıza göstermez. Bunları siyasi mücadelenin aracı olarak görmez, göstermek istemez.
Öte yandan, ırkçılığa karşı olan milliyetçilik, iyi vatandaş olmayı gerektirir. Irkçılar ortaya koydukları söz ve eylemlerle toplumda ayrışmaya yol açarken, milliyetçiler, yasalara bağlı olmayı yeterli görmez; kendini yenileme, geliştirme ve bu suretle toplumsal sorunlara çözüm üretme arayışına girer. Okuyan, araştıran, bilgisi, karakteri ve üstün ahlakı ile topluma örnek olan, özgür ve onurlu bir milletin bireyi olmanın, onu geleceğe taşımanın sorumluluğunu hisseder; başarabildiği ölçüde de mutluluğunu yaşar. Özgürlük ve bağımsızlık milliyetçilerin olmazsa olmazıdır.
Avrupalı Türkler, atalarının nice zorluğun üstesinden geldiğini ve her zorluğa bir çare olduğunu bilir; yaşadığı olumsuzluklar karşısında kendini ümitsizliğe, karamsarlığa kaptırmaz. Türk olmanın, Müslüman olarak etiketlenmenin ötekileştirilmek için geçerli bir neden olmadığını bilir; bu etiketi taşımaktan da gurur duyar. Çarenin tükendiği yerde çare yine kendisi olur.
Avrupalı Türkler, karanlık gecede geçtikleri yolu dolunayın ışığında aydınlatıyorlar. Ama ayın karanlık yüzünde neler olup bittiği Türkiye’dekilere meçhul. Avrupalı Türk kardeşlerim, Dostoyevski’nin dediği gibi, “Herkesin yanlış yaptığı şeyi sen doğru yaparsan, herkesin yaptığı doğru; senin yaptığın yanlış olur.”[1] Seni içinde bulunduğun olumsuzluklardan kurtaracak güç; cesaretin, çalışkanlığın ile doğru ve hak bildiğin yolda yalnız kalsan bile bir başına yola devam edecek azim ve kararlılığın olacaktır.


Bu yazı Avusturya'da aylık periyotlarla yayımlanan Avrupa-Haber / Europa Journal Gazetesi Kasım 2017 sayısı için hazırlanmıştır. Yazıya http://www.europa-journal.net/images/kolumnen/november2017/cakir112017.jpg adresinden ulaşılabilir.


[1] Özel Sözler: Fyodor Dostoyevski Sözleri, http://www.ozdeyis.net (06.11.2017).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Argo Kullanımı

  Türkçede küfürle karışık sevgi, övgü ifadeleri vardır. Görünüşte çok masum gelen, üzerinde düşününce de derin anlamlar içeren kelimeleri b...