Avrupa
ülkelerinde yapılan seçimlerde küresel terörizme karşı geliştirilen savunma
içgüdüsünün de etkisi ile olsa gerek, aşırı sağın oylarının belirgin bir
şekilde yükseldiği görüldü. Geride kalan seçim kampanyalarında, yaşanan
sorunların kaynağı olarak ötekileştirilen yabancılar ve özellikle Müslümanlar gösterildi.
Sadece milliyetçiler veya ırkçı partilere ait politikacılar değil, sosyal
demokrat olduğunu söyleyenler de Avrupa kültürüne yakışmayan bütün unsurları seçim
malzemesi yapmaktan çekinmediler.
Hayatın
gerçekleri ile bağdaşmayan ve retorik haline gelen ütopik söylemler, Avrupalı
Türklerin yurt olarak seçtikleri coğrafyada yurttaş olmak için (yani dil,
tarih, yurt, kültür, ahlak ve amaç birliğinin sağlanması için) ortaya koyduğu
güçlü iradeyi gölgelemekte, uyumu desteklemek yerine toplumsal ayrışmayı adeta teşvik
etmektedir. Ortak kaderi paylaşmanın, aynı gök kubbenin altında ortak bir
geleceğe hazırlanmanın gerekleri ayrışmayı değil, birbirine bağlı yurttaşların
oluşturduğu siyasal birlikleri desteklemeyi; farklılıklara saygı duymayı,
sosyal adalet ve refahı geliştirmeyi, teşvik etmeyi öngörür.
İnsanlar hangi
coğrafyada yaşarsa yaşasın din, etnik kimlik ya da yabancı karşıtlığı üzerinden
politika üretmekten ve bu doğrultuda politik söylemlerde bulunmaktan uzak
durmalı, bu tür söylemlerde bulunanlar ile arasına mesafe koymalıdır. Çünkü ırkçı
söylemler topluma faydadan ziyade zarar verir; kimsenin tasvip etmeyeceği toplumsal
ve sosyal şiddeti besler, ayrışmayı derinleştirir; kenarda köşede kalmış nefret
söylemlerini alevlendirir. Irkçı söz ve eylemler ancak bu tür söylem
sahiplerinin kısa süreli siyasi amaçlarına hizmet eder.
Çok kültürlü bir
ülkede yaşayan vatandaşların tamamının belli bir din veya ırka dayandırılmadan,
siyasi bir birlik olarak görülmesi gerekir. Bu toplumsal yapılarda siyasi
birliği oluşturan insanların birbirini sevmesi, ortak kader birliği yapılan
ülkeyi uzak hedeflere taşımak istemesi son derece makul, doğal bir beklenti ve
kazanımdır. Irkçı söylemler, duyguları kabartıp şiddeti ve vandalizmi
körüklerken, yurttaşların yakınlaşmasını değil, aksine sonucu insanlığın
hayrına olmayan olaylara neden olur. Avrupa tarihinde bu duruma tanıklık etmiş nice
kuşaklar vardır. Geçen yüzyıllarda yaşananların belgeleri, canlı tanıkları bu
görüşü doğrulamaktadır. Kaldı ki ırkçı söylem ve eylemler Avrupalıların bize
anlattığı temel değerlerle de bağdaşmamaktadır.
Milliyetçilik, aidiyet
hissi duyulan milleti sevme, milli ve manevi değerleri yaşatma ve yükseltme çabası
ve idealidir. Bu anlamdaki milliyetçi söylemler halkın sorunlarını çözmeye
yönelirse, bunları eleştirmek bir yana, halkların takdirini ve övgüsü kazanır.
Ancak ırkçılık ve ırkçı söylemler, yurttaşların sevinçte ve tasada aynı
duyguları taşımasına engel olur.
Türkiye’deki
siyasetçiler gibi Avrupalı siyasetçilerin arasında da kendini vatanı ve milleti
ile bağdaştıranların bulunması son derece olağan görülmeli, tercihlere saygı
gösterilmelidir. Hangi milletten olursa olsun, milliyetçiler, ortak kaderi paylaştığı
toplumun fertlerini köken ayırımı yapmaksızın kardeşlik duyguları ile sever ve
saygı duyar; onlarla temeli sevgi, saygıya dayanan bir bağ kurarlar. Aynı
değerler etrafında birleştiği ve büyük bir aile olarak gördüğü milleti için gerektiğinde
özveride bulunur; bedel öder. Milleti ulu bir ağaç, yurttaşları da o ağacı
süsleyen yapraklar gibi görür. Ülkede farklı kültürlere ait ögeler, baharda
çiçeklerle bezenmiş bir ağacın dalları gibidir; özenle bakılıp
geliştirildiğinde seyrine doyum olmaz.
Irkçı görüşü
savunanların evrensel değerleri kavrayamayan aklı, özgüven yetersizliği,
korkusu ve insan sevgisizliği paranoya düzeyine çıkar. Vicdanları kurumuş; ağaçları
odunlaşmıştır. Yeşermesi de mümkün olmadığından, insanları belli kategorilere
ayırıp, birbirine düşüren, birini diğerine göre önceleyen hasta bir zihniyete sahiptirler.
Milliyetçiler, kendini
bağnazlığa, tutuculuğa karşı konumlandırır; duygularının esiri olmaz; dogmaları
değil, bilimi rehber edinir. Geri kalmışlığa, sömürüye silah veya kaba kuvvetle
değil, bilimsel bilgi ile karşı çıkar. Dini inançlara ve kültürel değerlere saygı
göstermekle birlikte, dinin politikaya alet edilmesine ve toplumsal barışa
zarar verecek mezhep çatışmalarına dönüşmesine rıza göstermez. Bunları siyasi
mücadelenin aracı olarak görmez, göstermek istemez.
Öte yandan,
ırkçılığa karşı olan milliyetçilik, iyi vatandaş olmayı gerektirir. Irkçılar
ortaya koydukları söz ve eylemlerle toplumda ayrışmaya yol açarken, milliyetçiler,
yasalara bağlı olmayı yeterli görmez; kendini yenileme, geliştirme ve bu
suretle toplumsal sorunlara çözüm üretme arayışına girer. Okuyan, araştıran, bilgisi,
karakteri ve üstün ahlakı ile topluma örnek olan, özgür ve onurlu bir milletin
bireyi olmanın, onu geleceğe taşımanın sorumluluğunu hisseder; başarabildiği
ölçüde de mutluluğunu yaşar. Özgürlük ve bağımsızlık milliyetçilerin olmazsa
olmazıdır.
Avrupalı
Türkler, atalarının nice zorluğun üstesinden geldiğini ve her zorluğa bir çare
olduğunu bilir; yaşadığı olumsuzluklar karşısında kendini ümitsizliğe,
karamsarlığa kaptırmaz. Türk olmanın, Müslüman olarak etiketlenmenin
ötekileştirilmek için geçerli bir neden olmadığını bilir; bu etiketi taşımaktan
da gurur duyar. Çarenin tükendiği yerde çare yine kendisi olur.
Avrupalı Türkler,
karanlık gecede geçtikleri yolu dolunayın ışığında aydınlatıyorlar. Ama ayın
karanlık yüzünde neler olup bittiği Türkiye’dekilere meçhul. Avrupalı Türk
kardeşlerim, Dostoyevski’nin dediği gibi, “Herkesin yanlış yaptığı şeyi sen
doğru yaparsan, herkesin yaptığı doğru; senin yaptığın yanlış olur.”[1] Seni
içinde bulunduğun olumsuzluklardan kurtaracak güç; cesaretin, çalışkanlığın ile
doğru ve hak bildiğin yolda yalnız kalsan bile bir başına yola devam edecek
azim ve kararlılığın olacaktır.
Bu yazı Avusturya'da aylık periyotlarla yayımlanan Avrupa-Haber / Europa Journal Gazetesi Kasım 2017 sayısı için hazırlanmıştır. Yazıya http://www.europa-journal.net/images/kolumnen/november2017/cakir112017.jpg adresinden ulaşılabilir.
[1] Özel Sözler: Fyodor
Dostoyevski Sözleri, http://www.ozdeyis.net (06.11.2017).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder