Bu yazıyı son zamanlarda
gözlediğim önemli bir konuya ayırmak istiyorum; çocuklarımıza ve onların
öğretmen ve arkadaş ilişkileriyle aile ilişkilerine.
Okullar her birimizin hayatında
kalıcı anılar bırakan öğrenme ve yaşama alanı olarak günlük hayatın önemli,
olmazsa olmaz kurumlarıdır. Bu kurumlar, topluma iyi ve sorumlu yurttaşların
yetiştirilmesi için kurulur, yaşatılmaya çalışılır. Kabul ettikleri
öğrencilerin akademik gelişiminin yanı sıra, kişisel gelişimlerinden de sorumludurlar.
Okullar; öğrencinin kendini tanımasına, kendini diğer öğrencilerden ayıran
özelliklerinin ayırdına varmasına ve nihayetinde öne çıkan diğer özelliklerini
geliştirilerek toplumun ihtiyacı olan alanlarda farklı nitelikteki bireylerin
yetiştirilmesine katkıda bulunur.
Bu süreçte öğrencilerin de
üzerine düşen görevleri yerine getirmesi gerekir. Okulda yapılan derslerin
pekiştirilmesine yönelik alıştırmaların yapılması, kalıcı öğrenmenin sağlanması
ve öğrenilecek yeni konuya temel oluşturması, aralarında bağlantı olan ve
birbirinin devamı niteliğindeki konuların öğrenilmesi bakımından önemlidir. Bu
şartı yerine getirmeyen; yani ödevini düzenli yapmayan; çantayı okulda açıp,
okulda kapatan öğrencinin bir süre sonra derste kendine yöneltilen soruları cevapsız
bırakması ve arkadaşlarından geri kalması kaçınılmazdır. Bu çocukların okul
başarısı, birbiriyle içerik ilişkisi olmayan, bağımsız konulardan oluşan
derslerde daha yüksek olur. Çocuk aile içinde ne kadar kıymetli olursa olsun, devam
ettiği okulda öğrenci olmanın gereğini ve sorumluluğunu yerine getirmezse, sınıf
arkadaşları arasındaki popülaritesini ve öğretmenin gözündeki saygınlığını
zamanla kaybeder. Bu itibar kaybını telafi etmeye çalışan çocuk, erken müdahale
edilmezse, yüreğindeki öfkeyi ergenlik döneminin getirdiği özellikler ile birleştirip,
kendini ifade edebilmek, yaşıtları arasında farkındalık yaratabilmek, dikkati yeniden
üzerine çekebilmek için yan yollara sapabilir. Bu yan yollardan biri
yaşıtlarına karşı zor kullanmak, okulda kendi durumundaki öğrencilerle birlik
olup çeteleşmek, öğretmeni ve sınıftaki arkadaşları ile telafisi zor iletişim
sorunları yaşamak gibi durumlar yaşamaya başlar. Erken müdahale çocuğun öğretmeni
ile iletişim kurulması, ödevlerini zamanında yapmasını sağlayacak ortamların
oluşturulması, kendi kendine yeterli olamadığı derslerden takviye alması ve
etüt derslerine devam etmesinin sağlanmasıdır.
Bunun yanı sıra çocuğun sonu
olmayan maceralara yönelmesini önlemek için sınıf öğretmeni ve okul rehber
öğretmeni ile iletişime geçerek davranış bozukluğunun düzeltilmesini sağlamaya
çalışması gerekir. Akademik başarısızlık ile ilişkili olan davranış
bozukluklarının yol açtığı tahribatın, itibar kaybının okulda “yabancı” olmaya
bağlamanın sorunların çözümüne bir katkısı olmaz; aksine çözümü geciktirir. Buna
ilave olarak okul, aile ve rehber öğretmen iletişimi zayıfsa, çocuğun bir
rahatsızlığı olduğu varsayımı ortaya çıkar, bir alt sınıfa düşürülmesi
önerilebilir, başarısızlık devam ederse, çocuğun okulu bir alt eğitim verilen
okul türüne düşürülebilir. Bundan amaç da ilk yıllarda ele alınan konuların
ilerleyen sınıflarda kapsamı genişletilerek tekrar edilmesi ve bu süreçte
çocuğun bilgi eksikliğinin kapatılmasıdır.
Üst eğitim basamaklarına doğru
çıkıldıkça derslerin içerik düzenlemesi de değişecek ve özellikle klasik
liselerde ilk yıllarda geniş tabanlı konular ele alınacak, ilerleyen sınıflarda
ise küçük birimlerde uzmanlaşma sağlanarak nihayetinde lise bitirme alanları
seçilerek sınavlarına girilecektir. Meslek okuluna giden öğrenciler ise ilk
yıllarda genel eğitim alacaklar, takip eden yıllarda ise mesleğin özelliğine
göre uzmanlık alan derslerine yoğunlaşacaklardır. Bu aşamada da işbirliğine
dayalı öğrenme yaklaşımı öne çıkacaktır.
Ailenin yapması gerekenlerden
ilki okula giden çocuğunun günlük yaşam çizelgesini iyi planlamak ve titizlikle
uygulamaktır. Sabah erken kalkan çocuğun iyi bir kahvaltı yapması, okul
çantasının akşamdan hazırlanması, okula vaktinde gitmesi, derslerden sonra geçen
sürenin iyi değerlendirilmesi, ödevlerin akşam geç vakte kalmadan yapılması ve nihayet
çocuğun bir sonraki güne dinç bir şekilde başlayabilmesi için erkenden uyuması
sağlanmalıdır.
Aileler çocuklarının okul
dışındaki hayatından ve okula karşı olan sorumluluklarını yerine getirmesinden
birinci derecede sorumludur. Bununla birlikte sorumlu aile rolünü oynamak için aşırılıklardan
geri durulması gerekir. Aile ziyaretlerinin hafta sonunda yapılması, çocuklarla
az da olsa nitelikli zaman geçirilmesi gerekir. Bu beraberlikler televizyon
karşısında ailece dizi filmi izlemek, bilgisayar başında oyun oynamak yerine
birlikte kitap okumak, toplumsal ve sosyal ortamlar oluşturarak sağlanabilir.
Çocuklar yaşına uygun filmleri izlemeli, bilgisayar vb oyunları da günün belli
saatlerinde sınırlı süreler içinde oynamalı, ders kitapları dışında da kitap
okumaya vakit ayırabilmelidir.
-------------
Not: Bu yazı Europa Journal - Haber Avrupa Gazetesi Şubat 2019 sayısı için hazırlanmıştır. Yazıya ve gazetenin http://www.europa-journal.net/images/kolumnen/februar2019/cakir022019.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder