Anadolu insanı dilini, kültürünü
tanıyıp bildikçe tanıklığını yaptığı çağı daha huzurlu ve dingin yaşar. Bu
kültürün aktarılması önce ailede başlar. Aile toplumun çekirdeğini oluşturur. Dışarıdaki
fırtınalar ne kadar kuvvetli eserse essin, sağlam bir aile hayatı olanlar için
aile; güvenli bir sığınak, sağlam bir liman olur. İnsan sevmeyi, sevilmeyi
burada öğrenir. Sevildiğini burada hisseder. Birbirleri için her şeyi yapan,
sevdiklerinin üzerine titreyen, ufacık bir gülümsemesi için her türlü
fedakârlığı yapan zarif insanların oluşturduğu topluluktur, aile.
İnsan aile içinde sosyalleşir. Ailede
büyükten küçüğe herkesin yerine getirmesi gereken sorumlulukları, ödevleri
vardır. Bu sorumluluklar öngörülen zamanda yerine getirilmez, ihmal edilirse, kimi
bedeller ödenebilir. Bu bedel bazen kişisel ödenir, bazen de bütün aileyi, hatta
yakın çevreden başlayarak bütün toplumu olumsuz etkileyebilir. Başarı için de bu
durum söz konusudur. Başarmanın mutluluğu tarif edilmez, yaşanır. Tolstoy’un
deyişiyle “Hayat ne gideni getirir ne de kaybettiğin zamanı geri çevirir. Ya
yaşaman gerekenleri zamanında yaşayacaksın ya da yaşayamadım diye
ağlamayacaksın” Yani, insanoğlu hayatı kendini çevreleyen kurallara göre yaşayacak,
sorumluluklarını iş işten geçmeden yerine getirecek.
Aile kurmak kadar aile olmak da
önemlidir. Aile içinde geleceğin güvencesi olan çocukların eğitimi ihmal edilmeyecek;
çocuklar doğum öncesinden başlayarak, hayatın bütün aşamalarında takip edilecek.
Bu süreçte verilen eğitim kişinin hayatındaki davranış değişikliklerinin oluşmasını,
bireyin içine doğduğu kültürü edinmesini sağlar.
Çocukla doğru iletişim kurmak
milliyetle, cinsiyetle ilişkili değildir. Aksine bakış açısı, algılama biçimi,
yetişme tarzı, vizyon ve zihniyet önemlidir. Bunların hepsi kültürle ilgilidir.
Çocuğun kültürlenmesinde, kadim kültürün aktarılmasında en etkili araç ana dilidir.
Bu nedenle aile bireylerinin günlük hayatında kullandığı iletişim dili, kadim
kültürü ve köklü bir tarihi olan milletlerin geçmişi ile geleceği arasında
köprü kurmaya yeterli değildir. Bunun için çocuğun aile dışından yardım alması
gerekir. Bu yardım da okulda verilir. Almanya’da okullarda isteğe bağlı ders
olarak verilen Türkçe ve Türk kültürü dersinin amacı bu kazanımları elde etmeye
yöneliktir.
Evde çocukla konuşurken veya
çocuk arkadaşı ile oyun oynarken Türkçe konuşmaya özen gösterilirse, ikinci
dilin öğrenilmesi için de önemli bir altyapı oluşturulur. Böylece iki dilli
çocuklar tek dilli çocuklara göre başlangıçta olmasa bile ileri yaşlarda daha
avantajlı bir konuma gelebilir. Tek dillilere göre daha etkili iletişim ilişki
kurabilir.
Okula giden çocuk, edebiyat
dersinde iki yakın arkadaşın yaren olduğunu
öğrenir. Ergenlik döneminden itibaren kurulan yakın arkadaşlık karşı cinse yönelik
duygusal bir evrim geçirirse adına aşk
denir. Sevgilim, yarım, bir tanem, canım anlamına gelen sevgiliye efulim diye şiirler yazmaya başlanır.
Sevgilinin ince, narin yapılı olduğu nazenin
sözüyle vurgulanır. Kişi sevgisine karşılık göremeyip köşesine çekilir, dış
dünya ile iletişimini keser, kalabalığı sevmemeye başlasa merdümgiriz olur. Ama bu duygu sonsuza kadar, yani ilanihaye sürmez. Ucu bucağı olmayan,
sonsuz, sınırsız, yani namütenahi
dostluğu, sevgiyi, aşkı sürdüren yakın arkadaşların vefası, insanı içine düştüğü yalnızlıktan kurtarmaya yeter. Bu
bizim toplumumuzun yaratılıştan gelen özelliği, hasletidir. Sözün özü, velhasıl;
bütün bu kullanımlar, Türkçenin sırlarında gizlidir ve vazgeçilmez olan, yani mübrem olan çocuğun eğitimidir. Bu
eğitim ile çocuğa bir yandan kültür aktarımı yapılırken öbür yandan ona duygularını
ifade edebileceği zengin bir kelime hazinesi kazandırılır. Bu küçük örnekteki
üst dil kullanımı evde konuşulan Türkçe ile değil; ancak okulda, derste öğrenilir.
Not: Bu yazı Post Atüel Gazetesi
Haziran 2020 sayısında yayımlanmıştır.
Mustafa Çakır (2020). Türkçenin Sırları. Post Aktüel Gazetesi. Haziran 2020, s. 2.
Mustafa Çakır (2020). Türkçenin Sırları. Post Aktüel Gazetesi. Haziran 2020, s. 2.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder