27 Haziran 2020 Cumartesi

Türkçenin sırları

Anadolu insanı dilini, kültürünü tanıyıp bildikçe tanıklığını yaptığı çağı daha huzurlu ve dingin yaşar. Bu kültürün aktarılması önce ailede başlar. Aile toplumun çekirdeğini oluşturur. Dışarıdaki fırtınalar ne kadar kuvvetli eserse essin, sağlam bir aile hayatı olanlar için aile; güvenli bir sığınak, sağlam bir liman olur. İnsan sevmeyi, sevilmeyi burada öğrenir. Sevildiğini burada hisseder. Birbirleri için her şeyi yapan, sevdiklerinin üzerine titreyen, ufacık bir gülümsemesi için her türlü fedakârlığı yapan zarif insanların oluşturduğu topluluktur, aile.

İnsan aile içinde sosyalleşir. Ailede büyükten küçüğe herkesin yerine getirmesi gereken sorumlulukları, ödevleri vardır. Bu sorumluluklar öngörülen zamanda yerine getirilmez, ihmal edilirse, kimi bedeller ödenebilir. Bu bedel bazen kişisel ödenir, bazen de bütün aileyi, hatta yakın çevreden başlayarak bütün toplumu olumsuz etkileyebilir. Başarı için de bu durum söz konusudur. Başarmanın mutluluğu tarif edilmez, yaşanır. Tolstoy’un deyişiyle “Hayat ne gideni getirir ne de kaybettiğin zamanı geri çevirir. Ya yaşaman gerekenleri zamanında yaşayacaksın ya da yaşayamadım diye ağlamayacaksın” Yani, insanoğlu hayatı kendini çevreleyen kurallara göre yaşayacak, sorumluluklarını iş işten geçmeden yerine getirecek.

Aile kurmak kadar aile olmak da önemlidir. Aile içinde geleceğin güvencesi olan çocukların eğitimi ihmal edilmeyecek; çocuklar doğum öncesinden başlayarak, hayatın bütün aşamalarında takip edilecek. Bu süreçte verilen eğitim kişinin hayatındaki davranış değişikliklerinin oluşmasını, bireyin içine doğduğu kültürü edinmesini sağlar.

Çocukla doğru iletişim kurmak milliyetle, cinsiyetle ilişkili değildir. Aksine bakış açısı, algılama biçimi, yetişme tarzı, vizyon ve zihniyet önemlidir. Bunların hepsi kültürle ilgilidir. Çocuğun kültürlenmesinde, kadim kültürün aktarılmasında en etkili araç ana dilidir. Bu nedenle aile bireylerinin günlük hayatında kullandığı iletişim dili, kadim kültürü ve köklü bir tarihi olan milletlerin geçmişi ile geleceği arasında köprü kurmaya yeterli değildir. Bunun için çocuğun aile dışından yardım alması gerekir. Bu yardım da okulda verilir. Almanya’da okullarda isteğe bağlı ders olarak verilen Türkçe ve Türk kültürü dersinin amacı bu kazanımları elde etmeye yöneliktir.

Evde çocukla konuşurken veya çocuk arkadaşı ile oyun oynarken Türkçe konuşmaya özen gösterilirse, ikinci dilin öğrenilmesi için de önemli bir altyapı oluşturulur. Böylece iki dilli çocuklar tek dilli çocuklara göre başlangıçta olmasa bile ileri yaşlarda daha avantajlı bir konuma gelebilir. Tek dillilere göre daha etkili iletişim ilişki kurabilir.

Okula giden çocuk, edebiyat dersinde iki yakın arkadaşın yaren olduğunu öğrenir. Ergenlik döneminden itibaren kurulan yakın arkadaşlık karşı cinse yönelik duygusal bir evrim geçirirse adına aşk denir. Sevgilim, yarım, bir tanem, canım anlamına gelen sevgiliye efulim diye şiirler yazmaya başlanır. Sevgilinin ince, narin yapılı olduğu nazenin sözüyle vurgulanır. Kişi sevgisine karşılık göremeyip köşesine çekilir, dış dünya ile iletişimini keser, kalabalığı sevmemeye başlasa merdümgiriz olur. Ama bu duygu sonsuza kadar, yani ilanihaye sürmez. Ucu bucağı olmayan, sonsuz, sınırsız, yani namütenahi dostluğu, sevgiyi, aşkı sürdüren yakın arkadaşların vefası, insanı içine düştüğü yalnızlıktan kurtarmaya yeter. Bu bizim toplumumuzun yaratılıştan gelen özelliği, hasletidir. Sözün özü, velhasıl; bütün bu kullanımlar, Türkçenin sırlarında gizlidir ve vazgeçilmez olan, yani mübrem olan çocuğun eğitimidir. Bu eğitim ile çocuğa bir yandan kültür aktarımı yapılırken öbür yandan ona duygularını ifade edebileceği zengin bir kelime hazinesi kazandırılır. Bu küçük örnekteki üst dil kullanımı evde konuşulan Türkçe ile değil; ancak okulda, derste öğrenilir. 

Anadolu insanı “iş isten geçmeden” tedbirini alacak, sonra “eyvah” demeyeceksin diyor. Franz Kafka da “En iyiyi ararken, iyiyi kaybediyoruz”. Bu gerçeği görmezden gelmek, hayatın gerçeklerinden sarfınazar etmektir. Değer bilip, dilimizin kültürümüzün özelliklerini, söyleyiş zenginliklerini yeni kuşaklara aktaralım, onun için çocuklarımızla evimizde Türkçe konuşup, onlara Türkçe öğretelim. Toprak aldığını geri vermiyor misali, unutulup giden kültürel mirasımız, gelecek kuşaklar tarafından tekrarı olmayan “güzel dünler” olarak yâd edilmesin. Vakti ve sizlere sunulan eğitim imkânlarını iyi değerlendirin. Unutmayın ki vakit; geçip geri gelmeyendir. 


Not: Bu yazı Post Atüel Gazetesi Haziran 2020 sayısında yayımlanmıştır.
Mustafa Çakır (2020). Türkçenin Sırları. Post Aktüel Gazetesi. Haziran 2020, s. 2.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Argo Kullanımı

  Türkçede küfürle karışık sevgi, övgü ifadeleri vardır. Görünüşte çok masum gelen, üzerinde düşününce de derin anlamlar içeren kelimeleri b...