Üniversitelerde kayıtlar başladı
ve hazırlık sınıfları ile ilgili soruların neredeyse ardı arkası kesilmiyor. Bu
nedenle, bu defa hazırlık sınıfları ile ilgili görüşlerimi bir blog yazısı
sınırlılıkları içinde paylaşmak istiyorum.
Üniversite eğitimi hayata hazırlar
Üniversite eğitimi bireyi hayata
hazırlar. Sınıf geçip diploma almak için ders seçilmez. Hele hazırlık sınıfı
“lise son sınıfta çok yoğun bir çalışma temposu geçirdik, bir yıl dinlenip
kendimi toparladıktan sonra bölüme geçerim” düşüncesinin hayata geçirileceği
yer hiç değildir.
Ülkemizde üniversite düzeyindeki
eğitim-öğretim etkinliklerinin bir yabancı dilde yapılması, verilen alan
eğitiminin standardının da küresel düzeyde olduğu algısı yerleşmiştir. Bu
nedenle de altyapı sorunlarının çözülüp çözülmediğine bakılmaksızın
pek çok üniversitede yabancı dilde eğitime geçilmekte ve burada öğrenim görecek
öğrenciler için de yabancı dilde eğitim için hazırlık sınıfı uygulamasına geçilmektedir.
Pek çok üniversitede hazırlık
sınıfı uygulaması bulunmasına karşın, uygulanan yönetmeliklerin birbirinden
ayrıştığı; kimi programlarda verilen eğitimin yüzde yüz yabancı dilde, kimi
programlardaki eğitimin de yüzde otuz yabancı dilde verildiği belirtilmektedir.
Ailelerin cevabını aradığı bir diğer husus da, zorunlu hazırlık sınıfı
uygulamasını tercih etmeyip, doğrudan öğrenime başlayanlar için İngilizce/Türkçe
derslerin her iki dilde karşılıklı olarak muadili verilip verilmediği yönündedir…
Hazırlık sınıfı uygulamalarında,
yabancı dil öğretiminden istendik sonuç alınamazsa, öğrenciler dönem veya yıl
tekrar etmek zorunda kalmakta, her bir program için öngörülen hazırlık
sınıfındaki öğrenci sayısı yıldan yıla artarak ilgili programın lisans
düzeyinde öğrenim gören öğrenci sayısı ile yarışır hale gelmektedir. Hal böyle
olunca yaşanan olumsuzluklar gazetelere, sosyal medyaya veya yönetim
kademelerinde bulunan ilgili ilgisiz kişilere aktarılmakta; yaşanan sorunların bir
an önce çözüme kavuşturulması istenmektedir.
Sorunun çözümü için hazırlık
sınıflarının toptan kaldırılması veya Yükseköğretim Kurulu tarafından merkezi
bir yönetmelik hazırlanarak yurt çapında uygulaması gibi öneriler de dikkati
çekmektedir.
Hazırlık sınıfları iyi mi, kötü
mü ya da kaldırılmalı mı, kaldırılmamalı mı konusuna girmek istemiyorum. Yabancı
dil bilmenin, programın tamamının olmasa bile ilgili bölümün bölüm kurullarınca
belirlenecek kimi derslerin bir yabancı dilde verilmesinin sağlayacağı pek çok yararın
olduğunu biliyorum. Bunlardan Avrupa ortak yükseköğretim alanı oluşturulması ve
yükseköğretim sistemi içindeki öğrenci ve öğretim elemanlarının yurtdışındaki
üniversitelerle karşılıklı değişim yaparak (ERASMUS gibi) bilginin üretilmesi
ve paylaşımına katkı sağlaması ilk akla gelen somut örnekler olarak sayılabilir.
Ülkemizde yerleştirilmeye çalışılan bilimsel düşünce sistematiğinin, Avrupa ve
dünya üniversiteleri ile uyumun sağlaması, bu ve benzeri çabalarla gerçekleştirilebilir.
Sondan başlayarak planlama
Türkçe sorununu çözemediği için
üniversitelerde bile zorunlu Türk dili dersi okutulan bir sistemden söz
edildiği gerçeğinden yola çıkılırsa, ilk ve ortaöğretim düzeyinde en azından
bir yabancı dili neden öğretemediğimiz ve üniversite önünde biriken yüzbinlerce
aday öğrenci arasından sıyrılıp bir programa yerleştirilebilme başarısı
gösteren gençlere bir yıl boyunca yabancı dil hazırlık eğitimi verilmesi
konusunu sorgulamak da anlamını yitirmektedir. İşe önce Türkçe öğretiminden
başlamak lazım. Türkçeyi öğrenenlerin ikinci dil olarak yabancı dil öğrenme
süreci kolaylaşmaktadır.
Hazırlık sınıfları ile
dershanelerde istihdam edilen öğretim elemanı kadrosunda önemli ölçüde
benzerlikler bulunmaktadır. Örneğin, dershanelerde istihdam edilen öğretmen
kadrosunun MEB kontenjanları dışında kalan gençlerden oluştuğu, Yabancı diller
yüksekokulları bünyesinde oluşturulan hazırlık sınıflarındaki öğretim
kadrosunun da görece olarak daha deneyimsiz gençlerden oluşturulduğu görülmektedir.
O halde, yabancı dil hazırlık sınıflarının veya okullarının bu birimlerde
öğretilen yabancı dil müfredatından veya ölçme ve değerlendirme sisteminden
daha öncelikli olarak, burada istihdam edilen yetişmiş insan değerleri ile
ilgili sorunların gözden geçirilmesinde yarar olduğu düşünülmektedir.
Öğretim planlamayı gerektirir
Eğitim ciddi bir iş olup, öğretim
süreçleri de aynı önemde bir planlamayı gerektirir. Öğretim etkinlikleri de
önceden öngörülen hedeflere ulaşmak için koyulur. Hazırlık sınıflarında öğrenim
gören öğrencilerin ulaşacağı son nokta açık ve nettir. Bu durum örneğin
üniversitemizin hazırlık sınıflarıyla ilgili yönetmeliğinde şu şekilde
belirtilmiştir (Md. 5/1):
Yabancı dil hazırlık
eğitim-öğretiminin amacı; /…/ ön lisans ve lisans programı öğrencilerinin
yabancı dil yeterliklerini ölçmek, hazırlık eğitimine alınan öğrencilerin
Avrupa Birliği Ortak Dil Ölçütü Çerçevesince belirtilen B2 düzeyindeki yabancı
dil bilgi ve becerilerini yerine getirecek yeterlilikte olmalarını sağlamaktır.
Yukarıda da değinildiği üzere, hedeflerin
aynı olmasına karşın, gerçekleştirilen öğretim etkinlikleri ve uygulanan
yönetmelikler üniversiteden üniversiteye ayrışmakta ve uygulayıcıların “Nasıl
bir öğrenci yetiştiriyorsunuz?” sorularına verdikleri cevaplar farklılık
göstermektedir.
Üniversiteye kayıt yaptıran
öğrenciler, Yeterlik Sınavına girip başarılı olursa kayıt yaptırdıkları
programın birinci sınıfına; başarısız olursa Seviye Tespit Sınavı
sonucunda belirlenen düzeylerine göre eğitimlerine devam etmekte (Md. 6/4),
yani hedef önceden belirlenmektedir. Bununla birlikte pek çok akademik birim
tek bir hedefe odaklanma konusunda sorun yaşamakta ve zayıflayan hedef,
çalışılması gereken odak noktasına ulaşılmasını engellemektedir. Öğrenciler sistemin
doğasından kaynaklanan kurallar nedeniyle eğitim öğretim etkinliğinden kopmakta
veya öğrenmeye ilişkin isteklerinin zayıflaması nedeniyle sınıf içinde yapılan
etkinliklerin verimliliği dönem başına göre giderek düşmektedir. Eğitim öğretim
etkinliğinin dışında bir de yönetsel sorunlar ortaya çıkmakta, öğrenci ve
öğretim elemanı sonu nereye, hangi başarı düzeyine varacağı öngörülemeyen bir
sarmalın tuzağına kapılmakta, tekrara kalan öğrenciler aynı ders malzemesi ve belki
de aynı öğretim elemanıyla yeniden kur tekrarı yapmak zorunda kalmaktadır.
Konuya öğrencilerin penceresinden
bakıldığında, öğrenci dili öğrendiğini; öğretim elemanı açısından bakıldığında da
öğretim materyallerindeki konuların işlendiğini söylemek mümkündür. Üçüncü kişiler
tarafından yapılan sınavda ise öngörülen hedeflerin tutturulamadığı,
öğrencilerin öngörülen ölçülebilir hedefler düzeyinde dil becerisine sahip
olmadığı için bir önceki kuru tekrar etmeleri gerektiği sonucu çıkabilmekte; bu
durum bütün paydaşlar açısından (okul, öğrenci, aile vd. gibi) ciddi sorunların
yaşanmasına neden olabilmektedir.
Grupları baştan ayrıştırmakta
fayda var
Hazırlık sınıflarını daha sene
başından itibaren isteğe bağlı ve zorunlu yabancı dil grupları olarak iki
grupta yapılandırmak gerekir.
Öğretim etkinliğinin oluşturulan
gruplardaki öğrencilerin başta ve takip eden dönemlerdeki izleme sınavlarında
ulaştığı düzeylere göre ayrı kurlara göre yapılandırarak öğrenim süreci içinde
yeni grup dinamikleri oluşturulabilir ve öğrenme etkinliklerinin öğrencilerin
öğrenme hızlarına göre yapılması sağlanabilir. Böylece süreç içinde öğrenciler
kendi gelişimlerini de görerek öngörülen hedefe ne kadar yaklaştıklarını veya
bu hedeften ne kadar uzaklaştıklarını kendileri kestirebilirler. Dönem sonunda
da cevabı bilinen anlamsız sorularla ve yönetsel tartışmalarla zaman
geçirilmez.
Ölçme ve değerlendirme,
eğitimin önemli bir parçasıdır
Hedef baştan belirlendiğine göre,
etkinlikler de buna uygun düzenlenmelidir. Hedefler herkes tarafından benzer
sonuçların alınabileceği, açık bir sistematik içinde ölçülebilir olmalıdır.
Yapılan veya yapılacak dönemsel izleme sınavlarında öğrencilerin öngörülen hedefe
ne kadar yaklaştıkları sınanmalı; her bir öğrencinin öğrenme etkinliğinden
aldığı sonuçlar karşılaştırmalı olarak analiz edilmeli ve bu yolla her bir
öğrencinin öğrenme süreci içinde güçlü olduğu ve/veya öğrenme eksiklerinin
olduğu konular (dilbilgisi, sözcük bilgisi gibi) çıkarılmalı, bu sonuçlara göre
bireysel etüt programları (tutorial system) düzenlenmelidir. Bunun için de her
bir hazırlık okulunda ilgili dilde verilen yabancı dil eğitim öğretim
etkinliklerinin yanı sıra ayrı bir ölçme ve değerlendirme birimi kurulmalıdır.
Bu birimde alan bilgisinin yanı sıra, ölçme teknikleriyle ilgili altyapısı sağlam,
deneyimli öğretim elemanlarından oluşan ayrı bir ölçme ve değerlendirme uzmanları
görev yapmalıdır.
Özetle, aylık izleme sınavları düzenli
olarak yapılmalıdır. Yapılan izleme sınavlarına bağlı olarak, hangi öğrencinin
öngörülen hedefe ne kadar yaklaştığı takip edilebileceği için de iş işten
geçmeden tedbir alınır. Öğrenme güçlüğü çeken öğrencilere öğrenmeyi öğretme,
psikolojik sorunları olan öğrencilere de psikolojik danışman ve rehberler
tarafından profesyonel destek sağlanır. Tekrara ihtiyacı olan öğrencilere de
özel öğrenme grupları oluşturularak ilave öğrenme etkinlikleri düzenlenebilir.
Yani destek hizmetleri birimi oluşturulmalıdır.
Ölçme ve değerlendirme destek
hizmetleri
Ölçme etkinlikleri haftalık,
aylık ve dönemlik aralıklarda düzenli olarak haberli ve habersiz formatlarda yapılmalı,
hedefe giden süreçte geri kalan öğrenciler tespit edilerek, bunlara gerekli
ilave derslerle destek olunmalıdır.
Düzenli izleme yapılmayan,
öğrenci gelişimi izlenmeyen kurumlarda öğrencinin eksikleri zamanında fark
edilmeyeceği gibi, bu birimlerde çalışan öğretim elemanlarının mesleki gelişimi
ve işe vuruk çalışmaları da takip edilemez.
Yapılan izleme sınavlarının sonuçları
da aynı şekilde öğrencilerle paylaşıldığında öğrenci dönem veya yılsonunda
öngörülen hedefe ne kadar yaklaştığını kestirebilir. Bunlar ihmal edildiğinde
öğrenci kendini değerlendiremediği gibi, söz gelimi “İletişim becerin veya
sözcük bilgisi gelişimin ne durumda?” diye sorulan soruya da tatmin edici cevap
veremez.
Öğrenciye hazırlık sınıfını
bitirip bölüme geçen öğrencinin genel dil bilgisi dışında, alan bilgisini de
öğrendiği yabancı dilde alması gerektiği, bu nedenle temel dil becerilerine
ilişkin sorunları hazırlık sınıfı aşamasında çözmüş olması gerektiği bilinci
verilmelidir.
Öğrencilere öğrenmenin yaşam
biçimi olduğu, öğrenme etkinliklerinin yaşam boyu sürdüğü, derslik dışında da kesintisiz
şekilde devam etmesi gerektiği bilinci aşılanmalıdır.
Öğrenme süreci boyunca yeni kurların
oluşturulması
Öğrencinin yabancı dil düzeyi
aylık izleme sınavları ile belirleneceği için, her ay yapılan sınav sonuçlarına
veya son iki sınavın aritmetik ortalamasına göre göre yeni gruplar
oluşturulmalıdır. Böylece bir yandan öğrencilerin düzeylerine göre ders
anlatılırken, öte yandan grup içi dinamiklerin yeniden düzenlenmesi, öğretim
materyallerinin değiştirilmesi sağlanabilir. Bu süreçte, anlatılan ders öğrencinin
bilgi düzeyinin üzerindeyse ve öğrencinin durumu verilen destek hizmetleriyle
de değişmiyorsa, yer aldığı grup yeniden düzenlenerek farklı düzeydeki
öğrencilerin tek bir grupta toplanmasının önüne geçilmelidir.
Öğrenci düzeylerinin
ayrıştırılmadığı ve öğretim etkinliklerinin bireysel gereksinimler dikkate
alınmadan yapıldığı, ayrıştırılmamış eğitim veriliyorsa, seviyesi düşük olanlar
dil öğrenmeden soğurken yüksek olanlar da derse devam etmekten sıkılırlar ve
ders için ayrılan sürenin başka etkinliklerle geçirilmesine çalışırlar. Bu durum
ise eğitim öğretim sorunlarının dışında başka yönetsel sorunların ortaya
çıkmasına da zemin oluşturabilir.
Sonuçları Paylaşma
Öğrencilerle kurulan iletişim,
hangi derse kaç kere geç kaldığı veya kaç saat devamsızlığının olduğu
noktasından ileri taşınarak, öğrenme etkinliği için koyulan hedefe ulaşma
konusunda karşılaştığı güçlükler ve sınav sonuçları karşılaştırmalı olarak
analiz edilmeli; yaşanan sorunlara birlikte çözüm üretmeye çalışılmalıdır.
Hazırlık sınıfı uygulanan
birimlerde öğrenciler için görevlendirilen akademik
danışmanın yanı sıra bir de yaşam
koçu atanmalı, öğrenciler bu kişilerle eğitim öğretim etkinliklerinin
dışında kalan yaşam alanlarıyla ilgili hayata ve insana dair ipuçlarını da
paylaşabilmelidir. Psikolojik danışma ve
rehberlik birimi uzmanları, öğrencileri sorun çıkmadan önce tedbiren
bilgilendirmeli, her hangi bir sorun gözlediklerinde de ilgili öğretim elemanı,
akademik danışman ve yaşam koçu ile işbirliği yaparak gerekli destek hizmetini
vermek üzere devreye girmelidir.
Peki hazırlık sınıfına devam etmeli mi?
Gelelim can alıcı soruya. "Hazırlık sınıfına devam edelim mi?" Yazının başında da belirtildiği
üzere hazırlık sınıfı “lise son sınıfta
çok yoğun bir çalışma temposu geçirdik, bir yıl dinlenip kendimi toparladıktan
sonra bölüme geçerim” düşüncesinin hayata geçirileceği akademik dinlenme alanı değildir.
Sadece yabancı dil öğrenmek, yoğun tempoda disiplinli bir şekilde çalışarak
başarıya ulaşmak isteyenlerin hazırlık sınıfına devam etmesinde yarar vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder