4 Eylül 2013 Çarşamba

Yabancı dilde eğitim için hazırlık sınıfı uygulaması

Üniversitelerde kayıtlar başladı ve hazırlık sınıfları ile ilgili soruların neredeyse ardı arkası kesilmiyor. Bu nedenle, bu defa hazırlık sınıfları ile ilgili görüşlerimi bir blog yazısı sınırlılıkları içinde paylaşmak istiyorum.
 
Üniversite eğitimi hayata hazırlar
 
Üniversite eğitimi bireyi hayata hazırlar. Sınıf geçip diploma almak için ders seçilmez. Hele hazırlık sınıfı “lise son sınıfta çok yoğun bir çalışma temposu geçirdik, bir yıl dinlenip kendimi toparladıktan sonra bölüme geçerim” düşüncesinin hayata geçirileceği yer hiç değildir.
 
Ülkemizde üniversite düzeyindeki eğitim-öğretim etkinliklerinin bir yabancı dilde yapılması, verilen alan eğitiminin standardının da küresel düzeyde olduğu algısı yerleşmiştir. Bu nedenle de altyapı sorunlarının çözülüp çözülmediğine bakılmaksızın pek çok üniversitede yabancı dilde eğitime geçilmekte ve burada öğrenim görecek öğrenciler için de yabancı dilde eğitim için hazırlık sınıfı uygulamasına geçilmektedir.
 
Pek çok üniversitede hazırlık sınıfı uygulaması bulunmasına karşın, uygulanan yönetmeliklerin birbirinden ayrıştığı; kimi programlarda verilen eğitimin yüzde yüz yabancı dilde, kimi programlardaki eğitimin de yüzde otuz yabancı dilde verildiği belirtilmektedir. Ailelerin cevabını aradığı bir diğer husus da, zorunlu hazırlık sınıfı uygulamasını tercih etmeyip, doğrudan öğrenime başlayanlar için İngilizce/Türkçe derslerin her iki dilde karşılıklı olarak muadili verilip verilmediği yönündedir…
 
Hazırlık sınıfı uygulamalarında, yabancı dil öğretiminden istendik sonuç alınamazsa, öğrenciler dönem veya yıl tekrar etmek zorunda kalmakta, her bir program için öngörülen hazırlık sınıfındaki öğrenci sayısı yıldan yıla artarak ilgili programın lisans düzeyinde öğrenim gören öğrenci sayısı ile yarışır hale gelmektedir. Hal böyle olunca yaşanan olumsuzluklar gazetelere, sosyal medyaya veya yönetim kademelerinde bulunan ilgili ilgisiz kişilere aktarılmakta; yaşanan sorunların bir an önce çözüme kavuşturulması istenmektedir.
 
Sorunun çözümü için hazırlık sınıflarının toptan kaldırılması veya Yükseköğretim Kurulu tarafından merkezi bir yönetmelik hazırlanarak yurt çapında uygulaması gibi öneriler de dikkati çekmektedir.
 
Hazırlık sınıfları iyi mi, kötü mü ya da kaldırılmalı mı, kaldırılmamalı mı konusuna girmek istemiyorum. Yabancı dil bilmenin, programın tamamının olmasa bile ilgili bölümün bölüm kurullarınca belirlenecek kimi derslerin bir yabancı dilde verilmesinin sağlayacağı pek çok yararın olduğunu biliyorum. Bunlardan Avrupa ortak yükseköğretim alanı oluşturulması ve yükseköğretim sistemi içindeki öğrenci ve öğretim elemanlarının yurtdışındaki üniversitelerle karşılıklı değişim yaparak (ERASMUS gibi) bilginin üretilmesi ve paylaşımına katkı sağlaması ilk akla gelen somut örnekler olarak sayılabilir. Ülkemizde yerleştirilmeye çalışılan bilimsel düşünce sistematiğinin, Avrupa ve dünya üniversiteleri ile uyumun sağlaması, bu ve benzeri çabalarla gerçekleştirilebilir. 
 
Sondan başlayarak planlama
 
Türkçe sorununu çözemediği için üniversitelerde bile zorunlu Türk dili dersi okutulan bir sistemden söz edildiği gerçeğinden yola çıkılırsa, ilk ve ortaöğretim düzeyinde en azından bir yabancı dili neden öğretemediğimiz ve üniversite önünde biriken yüzbinlerce aday öğrenci arasından sıyrılıp bir programa yerleştirilebilme başarısı gösteren gençlere bir yıl boyunca yabancı dil hazırlık eğitimi verilmesi konusunu sorgulamak da anlamını yitirmektedir. İşe önce Türkçe öğretiminden başlamak lazım. Türkçeyi öğrenenlerin ikinci dil olarak yabancı dil öğrenme süreci kolaylaşmaktadır.
Hazırlık sınıfları ile dershanelerde istihdam edilen öğretim elemanı kadrosunda önemli ölçüde benzerlikler bulunmaktadır. Örneğin, dershanelerde istihdam edilen öğretmen kadrosunun MEB kontenjanları dışında kalan gençlerden oluştuğu, Yabancı diller yüksekokulları bünyesinde oluşturulan hazırlık sınıflarındaki öğretim kadrosunun da görece olarak daha deneyimsiz gençlerden oluşturulduğu görülmektedir. O halde, yabancı dil hazırlık sınıflarının veya okullarının bu birimlerde öğretilen yabancı dil müfredatından veya ölçme ve değerlendirme sisteminden daha öncelikli olarak, burada istihdam edilen yetişmiş insan değerleri ile ilgili sorunların gözden geçirilmesinde yarar olduğu düşünülmektedir.
Öğretim planlamayı gerektirir
Eğitim ciddi bir iş olup, öğretim süreçleri de aynı önemde bir planlamayı gerektirir. Öğretim etkinlikleri de önceden öngörülen hedeflere ulaşmak için koyulur. Hazırlık sınıflarında öğrenim gören öğrencilerin ulaşacağı son nokta açık ve nettir. Bu durum örneğin üniversitemizin hazırlık sınıflarıyla ilgili yönetmeliğinde şu şekilde belirtilmiştir (Md. 5/1):
 
Yabancı dil hazırlık eğitim-öğretiminin amacı; /…/ ön lisans ve lisans programı öğrencilerinin yabancı dil yeterliklerini ölçmek, hazırlık eğitimine alınan öğrencilerin Avrupa Birliği Ortak Dil Ölçütü Çerçevesince belirtilen B2 düzeyindeki yabancı dil bilgi ve becerilerini yerine getirecek yeterlilikte olmalarını sağlamaktır.
Yukarıda da değinildiği üzere, hedeflerin aynı olmasına karşın, gerçekleştirilen öğretim etkinlikleri ve uygulanan yönetmelikler üniversiteden üniversiteye ayrışmakta ve uygulayıcıların “Nasıl bir öğrenci yetiştiriyorsunuz?” sorularına verdikleri cevaplar farklılık göstermektedir.
 
Üniversiteye kayıt yaptıran öğrenciler, Yeterlik Sınavına girip başarılı olursa kayıt yaptırdıkları programın birinci sınıfına; başarısız olursa Seviye Tespit Sınavı sonucunda belirlenen düzeylerine göre eğitimlerine devam etmekte (Md. 6/4), yani hedef önceden belirlenmektedir. Bununla birlikte pek çok akademik birim tek bir hedefe odaklanma konusunda sorun yaşamakta ve zayıflayan hedef, çalışılması gereken odak noktasına ulaşılmasını engellemektedir. Öğrenciler sistemin doğasından kaynaklanan kurallar nedeniyle eğitim öğretim etkinliğinden kopmakta veya öğrenmeye ilişkin isteklerinin zayıflaması nedeniyle sınıf içinde yapılan etkinliklerin verimliliği dönem başına göre giderek düşmektedir. Eğitim öğretim etkinliğinin dışında bir de yönetsel sorunlar ortaya çıkmakta, öğrenci ve öğretim elemanı sonu nereye, hangi başarı düzeyine varacağı öngörülemeyen bir sarmalın tuzağına kapılmakta, tekrara kalan öğrenciler aynı ders malzemesi ve belki de aynı öğretim elemanıyla yeniden kur tekrarı yapmak zorunda kalmaktadır.
Konuya öğrencilerin penceresinden bakıldığında, öğrenci dili öğrendiğini; öğretim elemanı açısından bakıldığında da öğretim materyallerindeki konuların işlendiğini söylemek mümkündür. Üçüncü kişiler tarafından yapılan sınavda ise öngörülen hedeflerin tutturulamadığı, öğrencilerin öngörülen ölçülebilir hedefler düzeyinde dil becerisine sahip olmadığı için bir önceki kuru tekrar etmeleri gerektiği sonucu çıkabilmekte; bu durum bütün paydaşlar açısından (okul, öğrenci, aile vd. gibi) ciddi sorunların yaşanmasına neden olabilmektedir.
Grupları baştan ayrıştırmakta fayda var
Hazırlık sınıflarını daha sene başından itibaren isteğe bağlı ve zorunlu yabancı dil grupları olarak iki grupta yapılandırmak gerekir.
Öğretim etkinliğinin oluşturulan gruplardaki öğrencilerin başta ve takip eden dönemlerdeki izleme sınavlarında ulaştığı düzeylere göre ayrı kurlara göre yapılandırarak öğrenim süreci içinde yeni grup dinamikleri oluşturulabilir ve öğrenme etkinliklerinin öğrencilerin öğrenme hızlarına göre yapılması sağlanabilir. Böylece süreç içinde öğrenciler kendi gelişimlerini de görerek öngörülen hedefe ne kadar yaklaştıklarını veya bu hedeften ne kadar uzaklaştıklarını kendileri kestirebilirler. Dönem sonunda da cevabı bilinen anlamsız sorularla ve yönetsel tartışmalarla zaman geçirilmez.
 
Ölçme ve değerlendirme, eğitimin önemli bir parçasıdır
Hedef baştan belirlendiğine göre, etkinlikler de buna uygun düzenlenmelidir. Hedefler herkes tarafından benzer sonuçların alınabileceği, açık bir sistematik içinde ölçülebilir olmalıdır. Yapılan veya yapılacak dönemsel izleme sınavlarında öğrencilerin öngörülen hedefe ne kadar yaklaştıkları sınanmalı; her bir öğrencinin öğrenme etkinliğinden aldığı sonuçlar karşılaştırmalı olarak analiz edilmeli ve bu yolla her bir öğrencinin öğrenme süreci içinde güçlü olduğu ve/veya öğrenme eksiklerinin olduğu konular (dilbilgisi, sözcük bilgisi gibi) çıkarılmalı, bu sonuçlara göre bireysel etüt programları (tutorial system) düzenlenmelidir. Bunun için de her bir hazırlık okulunda ilgili dilde verilen yabancı dil eğitim öğretim etkinliklerinin yanı sıra ayrı bir ölçme ve değerlendirme birimi kurulmalıdır. Bu birimde alan bilgisinin yanı sıra, ölçme teknikleriyle ilgili altyapısı sağlam, deneyimli öğretim elemanlarından oluşan ayrı bir ölçme ve değerlendirme uzmanları görev yapmalıdır.
Özetle, aylık izleme sınavları düzenli olarak yapılmalıdır. Yapılan izleme sınavlarına bağlı olarak, hangi öğrencinin öngörülen hedefe ne kadar yaklaştığı takip edilebileceği için de iş işten geçmeden tedbir alınır. Öğrenme güçlüğü çeken öğrencilere öğrenmeyi öğretme, psikolojik sorunları olan öğrencilere de psikolojik danışman ve rehberler tarafından profesyonel destek sağlanır. Tekrara ihtiyacı olan öğrencilere de özel öğrenme grupları oluşturularak ilave öğrenme etkinlikleri düzenlenebilir. Yani destek hizmetleri birimi oluşturulmalıdır.
Ölçme ve değerlendirme destek hizmetleri
Ölçme etkinlikleri haftalık, aylık ve dönemlik aralıklarda düzenli olarak haberli ve habersiz formatlarda yapılmalı, hedefe giden süreçte geri kalan öğrenciler tespit edilerek, bunlara gerekli ilave derslerle destek olunmalıdır.
Düzenli izleme yapılmayan, öğrenci gelişimi izlenmeyen kurumlarda öğrencinin eksikleri zamanında fark edilmeyeceği gibi, bu birimlerde çalışan öğretim elemanlarının mesleki gelişimi ve işe vuruk çalışmaları da takip edilemez.
Yapılan izleme sınavlarının sonuçları da aynı şekilde öğrencilerle paylaşıldığında öğrenci dönem veya yılsonunda öngörülen hedefe ne kadar yaklaştığını kestirebilir. Bunlar ihmal edildiğinde öğrenci kendini değerlendiremediği gibi, söz gelimi “İletişim becerin veya sözcük bilgisi gelişimin ne durumda?” diye sorulan soruya da tatmin edici cevap veremez.
Öğrenciye hazırlık sınıfını bitirip bölüme geçen öğrencinin genel dil bilgisi dışında, alan bilgisini de öğrendiği yabancı dilde alması gerektiği, bu nedenle temel dil becerilerine ilişkin sorunları hazırlık sınıfı aşamasında çözmüş olması gerektiği bilinci verilmelidir.
Öğrencilere öğrenmenin yaşam biçimi olduğu, öğrenme etkinliklerinin yaşam boyu sürdüğü, derslik dışında da kesintisiz şekilde devam etmesi gerektiği bilinci aşılanmalıdır.
Öğrenme süreci boyunca yeni kurların oluşturulması
Öğrencinin yabancı dil düzeyi aylık izleme sınavları ile belirleneceği için, her ay yapılan sınav sonuçlarına veya son iki sınavın aritmetik ortalamasına göre göre yeni gruplar oluşturulmalıdır. Böylece bir yandan öğrencilerin düzeylerine göre ders anlatılırken, öte yandan grup içi dinamiklerin yeniden düzenlenmesi, öğretim materyallerinin değiştirilmesi sağlanabilir. Bu süreçte, anlatılan ders öğrencinin bilgi düzeyinin üzerindeyse ve öğrencinin durumu verilen destek hizmetleriyle de değişmiyorsa, yer aldığı grup yeniden düzenlenerek farklı düzeydeki öğrencilerin tek bir grupta toplanmasının önüne geçilmelidir.
Öğrenci düzeylerinin ayrıştırılmadığı ve öğretim etkinliklerinin bireysel gereksinimler dikkate alınmadan yapıldığı, ayrıştırılmamış eğitim veriliyorsa, seviyesi düşük olanlar dil öğrenmeden soğurken yüksek olanlar da derse devam etmekten sıkılırlar ve ders için ayrılan sürenin başka etkinliklerle geçirilmesine çalışırlar. Bu durum ise eğitim öğretim sorunlarının dışında başka yönetsel sorunların ortaya çıkmasına da zemin oluşturabilir.
Sonuçları Paylaşma
Öğrencilerle kurulan iletişim, hangi derse kaç kere geç kaldığı veya kaç saat devamsızlığının olduğu noktasından ileri taşınarak, öğrenme etkinliği için koyulan hedefe ulaşma konusunda karşılaştığı güçlükler ve sınav sonuçları karşılaştırmalı olarak analiz edilmeli; yaşanan sorunlara birlikte çözüm üretmeye çalışılmalıdır.
Hazırlık sınıfı uygulanan birimlerde öğrenciler için görevlendirilen akademik danışmanın yanı sıra bir de yaşam koçu atanmalı, öğrenciler bu kişilerle eğitim öğretim etkinliklerinin dışında kalan yaşam alanlarıyla ilgili hayata ve insana dair ipuçlarını da paylaşabilmelidir.  Psikolojik danışma ve rehberlik birimi uzmanları, öğrencileri sorun çıkmadan önce tedbiren bilgilendirmeli, her hangi bir sorun gözlediklerinde de ilgili öğretim elemanı, akademik danışman ve yaşam koçu ile işbirliği yaparak gerekli destek hizmetini vermek üzere devreye girmelidir.
 
Peki hazırlık sınıfına devam etmeli mi?
 
Gelelim can alıcı soruya. "Hazırlık sınıfına devam edelim mi?" Yazının başında da belirtildiği üzere hazırlık sınıfı “lise son sınıfta çok yoğun bir çalışma temposu geçirdik, bir yıl dinlenip kendimi toparladıktan sonra bölüme geçerim” düşüncesinin hayata geçirileceği akademik dinlenme alanı değildir. Sadece yabancı dil öğrenmek, yoğun tempoda disiplinli bir şekilde çalışarak başarıya ulaşmak isteyenlerin hazırlık sınıfına devam etmesinde yarar vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Argo Kullanımı

  Türkçede küfürle karışık sevgi, övgü ifadeleri vardır. Görünüşte çok masum gelen, üzerinde düşününce de derin anlamlar içeren kelimeleri b...